Avrupa futbolunda sportif direktörler, oyuncu gözlemleme ile alım satım, altyapıların üstyapıya entegrasyonu ve sağlık ekibine kadar birçok konuda karar verici olurlar.
Sportif direktörlerin futbol geçmişlerinin yanı sıra, pazarlama bilgileri ve uluslararası bağlantıları da ceplerinde olur.
Sportif direktörün ne kadar hırslı ve ne kadar iyi bir futbol geçmişi olduğundan çok, ne kadar vizyonlu ve ne kadar ticari zekâya sahip olduğu, fark yaratır.
2000 yılların öncesinde İspanya 2. Liginde olan Sevilla’nın şimdiki geldiği nokta, iflastan kurtulup tekrar ayağa kalkan Borussia Dortmund, her yıl şampiyonluk yarışında olan ve futbolcu satarak büyüyen RB Leipzig ve İngiltere’de sürpriz yaparak şampiyon olan Leicester City, doğru yapılanma ve sportif direktörleri ile bu başarıları yakaladı.
Bu kulüplerde sportif direktörler, teknik adam seçimi ile ekol ve taktiksel tercihleri belirleyerek, altyapılara kadar sirayet eden bir futbol aklı koydular.
Bununla beraber ticari zeka ile en düşük maliyet ile fiyat-performans dengesini kurarak vadeli yatırım yaptılar.
Sözleşme yapılırken en ufak detaylar ile savunma hattını sağlam kurarken, kulüpleri büyük maliyetlerden kurtarırdılar.
Sportif akıl için seçilen kişinin ne kadar iyi futbolcu olduğu ya da ne kadar hırslı olduğunun bir önemi yoktur. Bu yüzden sportif direktörün, hırslı değil soğukkanlı, duygusal değil ticari davranması gerekir.
Avrupa’da futbolcular yeşil sahalardan Harvard’a gidiyor
Jurgen Kloop’un Mainz’daki son yılında spor bilimi okuması ve Goethe Üniversitesi’nden mezun olması, Pep Guardiola’nın, Johan Cruyff ve Bobby Robson’dan etkilenerek Barcelona’nın efsane futbol akademisi La Masia’dan geçmesi, şimdiki başarılarının tesadüf olmadığını gösterir.
Ya da Ajax’ta Edwin van der Sar’ın Harvard Business School'dan pazarlama eğitimi alması, Real Madrid’in efsanevi golcülerinden Emilio Butragueno’nun spor yönetimi alanında yüksek lisans yapması, sadece futbolcu geçmişlerinin yetmeyeceğini bilmelerinden kaynaklanır.
Piqué, Kaká, Dani Alves, Mario Melchiot, Nuri Şahin ve bir çok oyuncu Harvard Business School’da, yeteneklerin nasıl pazarlanacağını, yönetileceğini ve işletmelerin nasıl oluşturulacağı öğrenmek için kafa yormaları da futbol için futbolculuğun yetmeyeceği içindir.
Türkiye’de ise futbol aklı için başka kriterler geçerlidir. Özellikle dört büyükler, kriz zamanlarını, eski futbolcuları üzerinden çözmeye çalışırlar.
Oluşan tepkiyi camiaların sevilen isimleri üzerinden azaltırlar. Klişe olmuş bir çözümdür ama dönemsel olarak işe yarar.
Camiayı bilen, camia içinden gelmiş, hırslı, taraftarın sevdiği isimdir o kişi.
Bu isim Galatasaray için Hagi olur, Fatih Terim olur, Beşiktaş için Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın olur, Trabzonspor için Ünal Karaman, Hüseyin Cimşir olur, Fenerbahçe için Aykut Kocaman ve Emre Belezoğlu olur.
Genellikle bu isimler sağlıklı bir futbol ortamı olduğunda ya da bir sistem üzerine göreve gelmiş olmazlar.
Hep bir kriz içine veya başarısız sezon sonrasında, taraftarın itiraz etmeyeceği isimler olarak gelirler.
Türk futbolunda kulüpler hep bir kurtarıcı ararken, aslında sorunun büyük olduğunu da kabul etmiş oluyorlar. Kurtarıcı aramak aslında o kulüpte bir sistemin olmadığını gösteriyor.
Yeniden yapılanma için bir sistem adamına ihtiyaç var
Muhtemelen Fenerbahçe, başarısız geçen iki sezonun ardından futbolun direksiyonuna Emre Belözoğlu’nu geçirecek.
Başarısız geçen sezon sonrası riske girmek istemeyen yönetim, yoluna camianın kabul edeceği bir isim ile devam edecek.
Emre Belözoğlu, futbolculuktan yatay geçiş ile futbol aklı olacak Fenerbahçe’nin.
Ali Koç dönemi ile Fenerbahçe, sportif direktörlükle doğru modele geçerken, yanlış tercih ile başarısız oldu.
Damien Comolli’nin yanlış oyuncu tercihleri, iletişimsiz yönetimi ve hatalı sportif kararları iki yıllık başarısız bir dönem yaşattı Fenerbahçe’ye.
Tüm bu başarısızlığına rağmen Damien Comolli, sportif direktörlük pozisyonun futbolcu sözleşmelerinde ne kadar önemli olduğunu da göstermiş oldu.
Bu dönemde; yıllardır futbolcu yararına yapılan ve maliyet yaratan sözleşmeler, kulüp çıkarlarına göre yapıldı.
Fenerbahçe yönetimi başarısız bir dönem sonrası, yeni bir yapılanma ve kısa vadeli başarı için yerel bir çözüme gitti.
Fenerbahçe sportif direktörlük pozisyonun devam kararı ne kadar doğru ise bu pozisyona Emre Belözoğlu’nun gelmesi o kadar riskli.
Bu kadar büyük bir alan için başarılı futbolculuk kariyeri yetmeyecektir.
Avrupa kulüplerinde, camiadan gelen futbolcularına öncelikle genç takımlar emanet edilirken Türkiye’de ise kocaman bütçeli takımlar veriliyor.
Fenerbahçe’nin en baştan başlamak ve sıfırdan yapılanmak için hala şansı var. Sportif ve mali açıdan dip görmüş kulüp, başarısız yıllardan sonra yeni bir hikâye yaratabilir.
Fenerbahçe’nin gerileme dönemi aynı zamanda salgından dolayı futbolun duraksama dönemine denk geldi.
Bu yüzden tüm futbol sisteminin duraksadığı bu dönemde, kimsenin itiraz edemeyeceği bir futbol zekasına, futbol aklına, bir sistem adamına ihtiyacı var Fenerbahçe’nin.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish