Almanya seçimleri bize neyi gösteriyor.
Küresel politik değişim neyi getirebilir?
Yeni politik gelişmeler gereği, dünyada savunma ve güvenlik politikalarının çerçevesi ne şekilde çizilebilir?
Almanya'da merkez sağcı Merz'in seçim zaferi
Almanya, Avrupa için çok şey demek oluyor.
Kapasitesi ve etki akanı çok güçlü.
Avrupa'nın yanı sıra Almanya küresel açıdan da güçlü imkanlara sahip.
Lokomotif bir ülke. Ancak uluslararası anlaşmalar gereği çeşitli kısıtları ve kültürüne işlemiş bir politik anlayışı var.
Pazar günü yapılan Almanya'daki seçim sonuçlarına bakarak şunu söyleyebilirim, Avrupa politikası aniden dümen kırdı.
Nereden ne tarafa?
Liberal demokrasi politikasını savunan merkez soldan, ulusalcı merkez sağa doğru.
Böyle mi?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hıristiyan Birlik (CDU/CSU) seçimin galibi, CDU lideri Friedrich Merz, Almanya'yı olması gereken yere getirmekten söz ediyor.
Almanya'da Hıristiyan Demokrat kanat en köklü politik çizgiyi tarif etmektedir.
Büyük ihtimalle seçimden ikinci çıkan aşırı sağcı AfP, muhalefette kalacak.
Merz, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile koalisyon yapacak.
Trump ve Merz
ABD Başkanı Donald Trump, seçim sonuçlarıyla ilgili mesajını açıkladı.
ABD'de ulusalcı merkez sağ partisi olarak işbaşına gelen zenginler sınıfından Trump, Almanya'da aynı türden ulusalcı merkez sağın üstün çıkmasından memnun.
Trump, dünyada aynı politika çizgi üzerinde yayıldıklarının göstergesi olduğunu ve bu nedenle doğru yolda olduklarının görüldüğünü savunuyor.
Yine bir zenginler sınıfı üyesi Merz, Almanya'nın ABD tahakkümünden kurtarılması gerektiğini söylüyor.
Bunun iki yönü var:
Birincisi, Almanya, 7 Mayıs 1945'te Kuzeybatı Avrupa'daki Müttefik Kuvvetleri Komutanı olan ABD'li General Dwight D. Eisenhower'ın Reims'ta bulunan karargâhında koşulsuz teslim olma antlaşmasını imzaladı.
II. Dünya Savaşı sonrası çeşitli konferanslar yapıldı (Yalta, Potsdam, Londra, vs.) 10 Şubat 1947 Paris Barış Anlaşması gereği Almanya neredeyse ABD'nin işgaline tabi kaldı. Hemen sonrasında Soğuk Savaş başladı, bu dönem Doğu-Batı Almanya ayrımıyla yaşandı.
ABD askeri varlığı ve NATO halen Almanya'da. Soğuk Savaş bitti, ara dönem yaşandı, dünyada ikinci Trump dönemi başladı.
Amerikan askeri varlığının tedricen geri çekilmesi ve yerine Almanya'nın savunma güçlerinin yerleşmesi söz konusu olacaktır.
İkincisi, Trump da bunu savunuyor:
Avrupa kendini savunabilsin, ülkelerin savunmada NATO katkı payları artsın.
ABD'nin Avrupa'dan çekilmesi ve bunun yerine gücünü odaklandığı Çin ve Hint-Pasifik'e kaydırması söz konusu.
Şimdi hesaplar bu yönde.
Ulusalcı muhafazakarlık
Politikada belirsizlik ve geçiş dönemi bitti…
Şu an söylenen bu.
Politikada belirsizliği yaratan neydi?
Bu bir küresel sermaye ve güç kullanma biçimiydi.
Ülke sınırları, ulusal (milli) politikalar, gümrükler, kısıtlamalar, sermaye hareketleri ve bunlarla bağlantılı savunma/güvenlik politikaları bir süreliğine dozu az bir şekle indirgenmişti.
Buna geçiş dönemi denmekteydi.
Trump ve Merz örneğinden yola çıkıldığında, bundan böyle hakim politik anlayış, "olması gereken yer" şeklinde tarif edilmektedir.
Liberal demokratların ve sol fikirlerin politik yaklaşımlarıyla, örneğin Almanya'da, "Çin ve Rusya ile anlaşma yapalım, sorun olmaz, biz paramızı kazanalım, rahat yaşayalım" veya Amerika'da, "Çin ile yatırımlar hızla gelişsin, bu büyümedir" demekteydi, işte şimdi Trump ve Merz gibi politikacıların iddialarına göre bu terk ediliyor.
Ekonomik büyüme yine var, ancak rakip taraflar ortak katılımla özveride bulunacak, elini taşın altına koyacak, bugüne kadar alışkanlık yarattığı biçimde, işler tek taraflı yürümeyecek, hatta gerekirse ve imkân bulunabilirse, ulusal çıkarlar sert önlemlerle gözetilecek.
Öyleyse rakip güçten veya ülkeden bunu istemek, verip vermediğini ve samimi olup olmadığını görmek asıl politik yaklaşım oluyor.
Nükleer silahlanma
Almanya'nın müstakbel Şansölyesi Merz nükleer silahlanmadan söz edebilir mi?
ABD, II. Dünya Savaşı'nda Japonya'ya nükleer silah kullandı, Almanya orduları Amerika'ya teslim oldu, savaşın ve sonraki dönemin asıl galibi ABD.
Soğuk Savaş'ta SSCB ile asıl rakip taraftaydılar. Nükleer kapasitesini arttırdı, NATO'yu kurdu.
Avrupa'da halen en fazla askeri gücü olan ABD.
Fransa, galip devletti ve Paris Anlaşması (1947) gereği Almanya'da kurulan yeni statükoda yer buldu.
Fransa nükleer kabiliyetlere sahip. Ada devleti İngiltere, galip devletti ve Fransa ile yakın imkanlara sahip.
Rusya, galip devlet ve üstelik Soğuk Savaş döneminde Batı Bloğu'nun karşısına geçti, ABD'den fazla nükleer silaha sahip oldu.
Üstelik Soğuk Savaş'ta Almanya Doğu-Batı olarak bölündü, yani savaşın galipleri tarafından işgal edildi, buna savunması sağlandı da denebilir.
Almanya ise mağlup! Avrupa'da Fransa ve İngiltere olmadan nükleer kapasiteden bahsedilemez.
ABD ve Rusya, Almanya'ya bu konuda asla kapı aralamaz.
Değişen tehdit
Avrupa için tehdit kim veya ne?
Rusya tehdit olduğu halde Trump diyor ki "Bunu unutun!"
Trump'ın Putin ile yakınlaşması Avrupa için bir teminat olabilir mi?
Artık ABD için iki tehdit var; biri içerde diğeri dışarda.
Trump, ABD için iç tehdidi, politik alanda Yozlaşmış Demokratlar, Liberal ve Radikal Solcular ve buna eklenen sistemde, devleti işlevsizleştiren ve israfa neden olan kurumlar olarak açıklıyor.
Dış tehdidi ise Çin ve Hint-Pasifik'te karşısına çıkacaklar şeklinde açıklıyor.
Trump, Ukrayna'daki savaş bitsin, Avrupa'da durum normalleşsin, NATO Rusya için tehdit olmasın, bunun yerine Çin ve Hint-Pasifik'e baksın; Avrupa ise, Rusya'yı tehdit görmesin, görecekse de kendi bilir, ama Ukrayna'daki savaşın bitmesi için çaba sarf etsin, gerekirse güvenliği bu amaç için de düşünsün.
Öyleyse Avrupa için (dış) tehdit bundan böyle Rusya olmayacak mı?
Avrupa kendisi için gerekli güvenlik garantisini Putin'den alabilecek mi?
Bu zor!
Avrupa, Rusya ile komşu.
O halde Avrupa, Rusya tehdit değerlendirmesini kendisi yapacak ve kendini güvende hissedecek tedbirleri alacak.
Rusya veya başkası, Avrupa NATO'dan bağımsız bir biçimde tehdit değerlendirmesi yapacak.
Bu tedbirler, ordularını olası bir savaşa hazırlamasını da gerektirecek.
Bir süredir Avrupa'dan bunu söyleyenlerin çıktığına şahidiz.
Aynı anda Avrupa kendi nükleer tehdit analizini ve silahlarını da değerlendirecek.
Gelelim diğer analiz edilmesi gereken politik konulara ki bu, Avrupa için daha çok tartışmamız gereken bir konu olacağa benziyor.
Bugün için Avrupa tehdidi, (yazılı olmasa da) Rusya, teröristler, teknoloji casusları, gibi noktalarda görüyor.
Şimdi bu durumda, örneğin Almanya'nın veya ulusalcı muhafazakarların karşısında hangi politik düşüncedekiler olacak.
İşin doğrusu Avrupalılar politikayı Amerikalılar gibi görmezler, anlayışlar hiç o şekilde gelişmez.
Bu hususta İngiltere iki arada bir derede gibi düşünülebilir.
Her neyse, Avrupa'da yelpazenin her yerinden politika yapılabilir ve burada bir düşman aranmaz, bilakis çok seslilik ve zenginlik olarak görülür.
O halde Avrupa'da politik çalkantı, Almanya başta çok yerde kronikleşecek gibi görünüyor.
Ya güçlenen ve kendine bir yer bulmaya çalışan sermaye ne olacak?
Amerika'da güçlü sermaye "Önce Amerika!" ile küresel liberal ekonominin getireceği büyümeye dayalı "Özgürlükler!" arasında tercihini yaptı ve Muhafazakar Trump dedi.
Avrupa benzer bir politik tercihte alışageldiği (geleneğinde olan) politik rahatlıktan çıkıp içlerinden bazılarını "düşman" gösterecek mi?
Batı'daki bu tartışma biçimi sanırım size pek de yabancı gelmemiştir!..
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish