Devrimin babası Lenin'i de Stalin öldürmüş olabilir

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Vladimir Lenin ile Josef Stalin

Sosyalist Devrim Rusya'da başarılı olduktan sonra insanlık tarihine acılardan başka bir miras bırakmadan doksanların başında dünya siyasetinden silinip gitti. 

Bu dönemin en ilginç figürü kuşkusuz Stalin'di.

Onun hışmına evvela uğrayan devrimin iki numaralı ismi Troçki idi.

Aslında Troçki'nin bir baltanın ucunda sonlanmadan önce sergüzeştine en yakinen tanık olanlar biz Türklerdi.

Sovyet devriminin Lenin'den sonraki en kudretli ismi Lev Davidoviç Bronştayn (Troçki) bundan 96 yıl önce, yani 12 Şubat 1929 yılında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün müsaadesiyle Türkiye'ye iltica etti.

1879 yılında fakir bir Yahudi ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Troçki, Lenin ile büyük devrimin mimarlarından ve Kızılordu'nun kurucusuydu; fakat Lenin'in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybetmesi ömrünün geri kalan kısmını sürgün olarak geçirmesine neden oldu. 
 

Vladimir Lenin
Vladimir Lenin

 

1925 yılında Stalin'in Troçki'yi Savunma Bakanlığı görevinden azletmesinden sonra devrimin iki numarası olan Troçki yönetime sert eleştiriler getirmeye başladı. 

Troçki'yi önce ülke içinde sürgüne gönderip sonra öldürmeyi tasarlayan Stalin, bunun riskli bir plan olduğunu düşünerek vazgeçti.

Öte yandan iktidarını bu denli tehdit eden bir muhalifin ülke sınırlarında bulunması Stalin yönetiminde büyük bir rahatsızlık oluşturuyordu.

Sovyet yönetimi birçok ülkeye Troçki'yi kabul etmesi için teklifte bulundu; fakat olumsuz yanıt aldı.

Türkiye ise bu teklifi şartlı olarak kabul edebileceğini Sovyet yönetimine bildirdi.

Türk tarafı Troçki'nin ülkede bir mahkûm olarak değil, dilediği zaman başka bir ülkeye gitmesi durumunda ilticayı kabul edebileceğini Ruslara iletti.

Fazla bir seçeneği bulunmayan Stalin bu teklifi kabul etti.

Troçki yıllar sonra bu kararı Stalin'in siyasi basiretsizliği olarak yorumlayarak şunları söyleyecekti:

Stalin, bugün neler vermezdi beni yabancı memlekete sürgün etmiş olan kararı iptal etmek için. Nasıl da canı çekiyor şimdi 'gösterişli bir dava açmayı.' Ama geçmiş geri gelmez ve başka yollar aramak gerek artık... Dava açmanın dışında. Stalin, Kamanev ve Zinovyev'in bana dikkatli olmamı söyledikleri amaçlarla aramakta bu başka yolları. Ama gerçeğin ortaya çıkması tehlikesi fevkalade büyük: Batılı, emekçilerin Stalin'in dalavereleri karşısındaki kuşkuları Kirov olayından beri yalnızca daha da güçlenmiş durumda.

(Lev Troçki Sürgün Günlüğü)
 

Lev Troçki
Lev Troçki

 

Troçki Türkiye'ye adımını attığı ilk günden beri ölüm tehdidi altındaydı; fakat Troçki cinayet fikrine İstanbul'a varmadan önce de muhatap olduğunu hatıratında 1926'da gerçekleşen bir hadiseyi aktararak şöyle söylüyordu:

1926 yılında, Stalin ile birlikte bana karşı üç yıldan fazla süren komplolarından sonra, Zinovyev ve Kamenev muhalefette birleştiler ve hiç de gereksiz olmayan bir uyanda bulundular bana.

—  'Stalin'in, size karşı ortaya koyabileceği argümanları mı düşündüğünü sanıyorsunuz?' diyordu örneğin Kamenev, Stalin-Buharin- Molotov'un Çin, İngiltere ve diğer yerlere ilişkin politikalarını eleştirimden söz ederek
 

— Yanılıyorsunuz. Sizi yok etmenin yollarını düşünmekte o.

— ? 

— Ruhsal ve hatta fiziksel olarak. İftira atmak, askeri bir ithamda bulunmak ve ardından alan hazır olunca da bir terörist eylem ayarlamak. Stalin, savaşı sizden başka bir planda yürütüyor. Sizin silahlarınız ona karşı etkisiz.
 

Aynı Kamanev, bir başka defa, şöyle diyordu bana:

'Ben onu (Stalin'i) geçmişteki çalışmalardan, toplu sürgün ve 'troyka' bünyesindeki ortaklık dönemlerinden, fazlasıyla iyi tanıyorum. Zinovyev ve ben, Stalin'den bağlarımızı koparır koparmaz, başımıza 'kaza sonucu' bir felaket gelmesi durumunda bundan Stalin'in sorumlu tutulmasının uygun olacağını önceden bildirdiğimiz vasiyetname gibi bir şey yazdık. Bu belge emin bir yerde saklı -size de aynısını yapmanızı öneririm.'

(Lev Troçki Sürgün Günlüğü)


Troçki, Türkiye'den ayrıldıktan sonra Danimarka, Fransa, Norveç ve nihayet Meksika gibi birçok ülkeye iltica etti; fakat gittiği her ülkede ya Stalin'in suikastı tehdidi altında ya da sığındığı ülkenin yakın gözetimi altında yaşadı.

Bu durum Troçki'nin kendisini bir mahkûm gibi hissetmesine neden oldu.

Troçki'nin sürgün yıllarının son durağı Meksika'ydı.

Burayı seçmesindeki en önemli etken Frida Kahlo ve Diego Rivera gibi önemli isimlerin kendisini Meksika'da ağırlamak için giriştikleri çabaydı.

Troçki'ye yönelik suikast girişimleri Meksika'da bulunduğu süreçte artmıştı.

Stalin taraftarları Troçki'ye yönelik 1940 yılının mayıs ayında tertipledikleri ilk silahlı suikast girişiminden sağ kurtulmayı başarmıştı; fakat 3 ay sonra Frank Jacson isimli suikastçı tarafından bir buz baltası saplanarak öldürülen Troçki henüz 62 yaşındaydı.

Kafasına yediği baltaya rağmen katili yakalanana kadar boğuşmayı bırakmadı.

Troçki'nin son sözleri katilinin konuşturularak emri verenin kim olduğunun ortaya çıkarılması isteği olmuştu.

Hiç şüphe yoktu ki katil Stalin'di; ama deliller gösteriyor ki bu ilk cinayeti değildi.
 

Josef Stalin
Josef Stalin

 

Lenin de Stalin kurbanı olma ihtimali hayli yüksek

Anı ve hatıralar bilimsel açıdan ciddi deliller olarak kabul edilmez; çünkü eseri kaleme alan müellif olayların içindeki aktörlerden birisi olması nedeniyle hadiselerin içine kendi duygularını katmaktan kaçınamaz. 

Yine de dikkatli gözler ve kesif zekalar için anı ve hatıralar büyük gizemlerin çözülebilmesi için kuvvetli ipuçlarıdır.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli ayrıntı şüphesiz incelenen hadisenin faillerinin ve ele alınan eserin müellifinin insan olduğu gerçeğinden kopulmamasıdır.

İnsan hırsları, duyguları ve kusurları olan bir varlıktır.

Stalin, Troçki, Lenin ya da Gorki hepsi günün sonunda bir insandı.

Bu çerçeveyi doğru çizdikten sonra anı, mektup veya otobiyografiler incelenen konuların berrak anlaşılması için rahatlıkla kullanılabilir.

Lenin'in ölümüne dair şayialar da bu anlamda çoğunlukla anı, hatıra ve mektuplarda zehirlenme olarak geçmektedir.
 

 

Bu notları düşen kimseler ya Lenin'e çok yakın olan kimseler ya da sonraları Stalin'in gadrine uğrayanların eserlerine dayanmaktadır. 

Örneğin 1923'te Stalin'in Zinoviyev, Kamenev ve Buharin'e artık "Lenin'in cenazesini hazırlama zamanı geldi" ifadeleri bu anlamda objektif bir belge olarak kullanılamaz.

Bu ve benzeri ifadeler çoğunlukla Stalin'in sarhoşken ve içki masasında söylemesi bahsi geçen belgeleri daha da zayıf kılmaktadır.

Yine de o masada olan kişilerin zamanla benzer iddiaları farklı şekilde zikretmeleri iddiaları güçlendiren bir delil olarak öne çıkmaktadır.

Resmî belgelerin bizzat Sovyet yetkililerce hunharca tahrif edildiği, değiştirildiği bir ortamda Stalin'in masasındakilerin iddialarına "yalnızca dedikodu" muamelesi yapmak akla ve vicdana sığmamaktadır.

İddia sahiplerinin çoğu Stalin'in sonraları "devlet düşmanı" ithamıyla zulmüne maruz kalması dışında iddiaları asılsız kılacak mantıki bir sapma söz konusu değildir. 

Gelelim iddialara, iddianın sahiplerine ve konuyu çalışan eserlere; Lenin'in hastalığı iyiye doğru giderken biranda ölmesi ve ardından otopsi yapılmasına müsaade edilmeden mumyalanarak iç organlarının yakılması şüpheleri uyandıran ilk uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.

Üstelik Lenin'in Stalin'i tasfiye etmeye hazırlandığı bir dönemde bu gelişmelerin yaşanması son derece şaşırtıcıdır. 
 

 

Genrih Yagoda isimli zehir uzmanı ve Stalin'e yakın bir asker uzun süre zehri hazırlayan kişi olarak lanse edildi.

Bu isim sonraları Sovyet istihbaratının en tepe noktalarına kadar tırmanan kişi olarak öne çıkmaktadır.

Yagoda sonraları zehir iddialarını kabul eder; ama bunu Stalin'in değil, bizzat Lenin'in kendisinin istediğini söyleyecekti.

Yagoda, Lenin'in yeni bir beyin kanamasından korktuğunu daha fazla bedbaht hale düşmemek için yiğitçe bir karar aldığı gibi sözler zırvalayacaktı.

Hatta Yagoda, Lenin'in kendisine verdiği teşekkür notundan bahsetmiş; ama bu not hiçbir zaman ortaya çıkmamıştı.

Yine de böylesi yüksek ve güçlü mevkideki bir failin bu açıklamaları yapmak zorunda hissetmesi tüm katılığına rağmen Lenin'in cinayetinin sistem içerisinde ciddi şekilde tartışıldığını ortaya koyuyordu.

Bir diğer önemli görgü tanığı Nikolay Buharin olarak öne çıkar.

Buharin, Stalin'in içki masasında defalarca Lenin'in cinayetini bizzat sarhoşken Stalin'den dinlediğini iddia eden isimlerdendi.

Buharin'in sonunu tahmin etmek zor olmayacaktır…

Önemli Sovyet gazetecilerden Ivan Gronsky de Stalin'in içki masasında cinayetin ayrıntılarını öğrenen isimlerden birisiydi.

O da bu bilginin yükünü fazlasıyla çekmiş ve hayatının büyük bir kısmında Stalin'in zulmüne maruz kalanlardandı.

Neyseki Buharin'in aksine canını en azından kurtarmayı başarmıştı. 

1953'te Nikolay Kossiakov "Gerçek Stalin”" eseriyle Roman Brackman'ın "Çar'ın Ajanı: Stalin" eserleri Lenin cinayetindeki Stalin etkisini etraflı bir şekilde ele aldılar.

Bugün hâlâ Devrimin Babası Lenin'in ölümüne dair gizem çözülebilmiş değil.

Bunun en temel nedeni Stalin'in ölüm sonrası gerekli otopsi için izin vermemesi ve vücuda müdahale ederek iç organları apar topar imha etmesi gösterilebilir.

Bu bir kenara dönemin aklı başındaki çoğu ismi Lenin'i bizzat Stalin'in zehirleterek öldürdüğüne inanıyordu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU