Akıl hastanesinden dünya sanat tarihine damgasını vuran sıra dışı bir yaşam…
Sanat tarihinin en önemli sanatçılarından biri olan Vincent van Gogh, ardında adeta edebi rütuşlarla benzersiz kıldığı devasa bir koleksiyon bıraktı.
Onu biraz olsun anlamak için, "kulağını kesen ressam" olma sıfatının çok ötesinde, fütursuzca çalışma azmiyle donatılmış melankolik, dindar ve zorlu bir karakterle tanışmamız gerekiyor.
Hayatının son dönemini akıl hastanesinde geçiren Hollandalı ressam Van Gogh, ölümünden (intihar) sadece 1 yıl önce "Yıldızlı Gece" adlı eserine hayat verdi.
Kaldığı akıl hastanesinin odasındaki demir parmaklıklar ardındaki manzarayı resmetse de "Yıldızlı Gece" adlı eseri bilimsel, mistik ve sanatsal perspektiften tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Fransa'da, akıl hastanesinin penceresinden Saint-Rémy-de-Provence köyünü resmeden Van Gogh'un eserini değerli kılan birçok parametre bulunuyor.
Eserinin tam olarak anlaşılması ise ancak ölümünden sonra tartışılmaya başlanacaktır.
Vincent van Gogh, 30 Mart 1853'te Hollanda'nın Zundert kentinde doğdu.
Bir papazın oğlu olan Gogh, ciddi, ağırbaşlı ve sessiz bir çocuktu.
15 yaşlarındayken çalışma hayatına atıldı ve yüksek bir gelire sahip olmasına rağmen, içine kapanık ve melankolik bir karaktere bürünmeye başladı.
Dini yanı ağır basan Gogh, ilerleyen süreçte farklı işler yaparak rahiplik dahil çeşitli işlerde çalışarak hayatına devam etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hayatının bir döneminde ise misyonerlik amacıyla Belçika'da fakir bir madenci bölgesi olan Borinage'a yerleşir.
Buradaki madencilerin kötü ve ağır yaşam koşullarından etkilenen Van Gogh, onlarla daha iyi iletişim kurabilmek için özellikle ağır koşullarda yaşar, yemek ve kıyafetlerinin çoğunu işçilere verir, hatta yatak yerine saman balyaları üzerinde uyumaya başlar.
1879'da, "rahiplik mesleğinin saygınlığını zedelemek" sebebiyle kilise tarafından işine son verilir.
"Yıldızlı Gece" resmine gelirsek, bu eser dünyanın en tanınmış sanat eserlerinden biridir.
Arkadaşı Gauguin ile beraber sarı ev olarak tasvir edilen evde iki ay kadar beraber çalışma fırsatı bulur.
Tartıştıkları bir zaman diliminde sol kulağını kesmesiyle çok derin bir bunalım sürecine girer.
Gauguin'in şehirden ayrılma fikri karşısında çılgına dönen Van Gogh hastaneye kaldırılır.
Derin bir buhran içindeyken, durumun kötüye gittiğinin farkına varan Van Gogh, kendi isteğiyle akıl hastanesine yatar.
1 yıl sonra gözetim altında açık alanda resim çizmesine izin verilir.
Başta manzara resimleri çizen Van Gogh, eşsiz tablosunu "Yıldızlı Gece"yi, kendi kulağını henüz birkaç zaman önce kesmiş olduğu bir odanın penceresinden dünyayı nasıl gördüğünü anlatmak üzere çizmeye başlayacaktır.
Sarsıcı bir enerjiyi temsil eden tabloda patlayan yıldızların altındaki köyün manzarası düzenli ve stabildir.
Yeryüzü ile gökyüzünü birbirine bağlayan, geleneksel olarak mezarlıklarla ilişkilendirilen bir ağaç olan selvi ise bir alev yumağını andırır.
Van Gogh eserin hikayesini kardeşi Theo'ya şu sözlerle anlatır:
Bu sabah penceremden bakarken, güneş ışıklarını bana çok büyük görünen sabah yıldızından başka hiçbir şey olmadan doğarken gördüm.
O, sabaha karşı pencereden baktığı Saint-Rémy köyünü zihninde tutup tuvale geçirdi.
Köye bakarken neleri düşündüğünü kestiremediğimiz için birçok rivayet yazılmış, yorumlar yapıldı...
"Yıldızlı Gece" yalnızca bir manzara resmi değildi elbette...
Demir parmaklıklı penceresinden görünen manzaranın aksine, hayal gücüne dayanan birçok metaforu da eserde görmek mümkün.
Bunun yanı sıra, Van Gogh'un eski bir rahip olması ve Eski Ahit'te bahsedilen Yusuf'un rüyasında gördüğü 11 Yıldız, Ay ve Güneş'ten bahsetmesi, Van Gogh'un bundan etkilendiği yorumlarını beraberinde getirdi.
Yusuf'un rüyası adeta Van Gogh'un tablosunda tasvir edildi.
Genel olarak mezarlıklarda yer alan ve yas ile eşdeğer tutulan büyük bir selvi ağacı, dikkatlerden kaçmayan ayrıntılar arasında yer alıyor.
Mitolojide de selvi ağacı, yeryüzüyle gökyüzünü birleştiren bir ağaç olma özelliği taşıyor.
Güneş'in ve Ay'ın bir arada olduğu, ağaçların tıpkı yükselen bir ateş gibi göründüğü, gökyüzünün adeta kırılmakta olduğu derin duygularla dışavurulmuş bir eser olan "Yıldızlı Gece"...
Gökyüzünde meydana gelen hava akımlarını (türbülans) resimde çok açık bir şekilde betimledi.
Sarmal halde duran gök cisimleri ve gökyüzünün kendisi; hatta resmettiği köyün hava hareketleri, bilimsel açıdan merak edilen olgular arasında yer alıyor.
Gökyüzü ile yeryüzünü bir bütün olarak kaynaştıran selvi ağacı, sürreal bir tarzla karşımıza çıkıyor.
Eser, Van Gogh'un dindar bir ailede büyümesinden kaynaklanan bir nefes alma isteğini de yansıtıyor.
Tabii, resim hakkında yazılan ve tartışılan birçok rivayet de bulunuyor.
Kimi eleştirmenlere göre gökyüzü ilahidir.
İnsan anlayışının ötesinde ve erişemeyeceği yerdedir, gerçek dışı duyguları sembolize etti.
Ayrıca, yaşadığı gerçeklikten kopamadığı bir gökyüzünü hayal etmiştir Vincent…
Bu eser, sanatçının düşsel zenginliğinin dışa yansımasıyla ortaya çıkmış ender birkaç resminden biri.
"Yıldızlı Gece", Van Gogh'un doğanın sonsuzluğunu anlatabilme çabası olarak değerlendirilebilecek ve kendisi için bir Nirvana özelliği taşıyan bir eser aslında.
Eser, empresyonizmin doğa gözlemciliği ve güçlü renk anlayışını bırakıp, sonradan yapılacak olan ekspresyonist eserler için bir mihenk taşı niteliğinde.
Yaşadığımız çağda birçok tasarımcı ve sanatçı, onun bu resminden ilham alarak endüstriyel ve dijital alanda bir çok çalışma ile karşımıza çıkıyor.
Eser, 1941'den günümüze New York'ta Modern Sanatlar Müzesi'nde sergilenmeye devam etmektedir. Van Gogh hayattayken maddi anlamda yaşanılabilir bir düzeye ulaşamadı.
Tablolarını birkaç içki şişesi karşılığında ancak satabilmiş, geriye kalan eserlerini ise sevdiklerine hediye etti.
Ancak resim yapma tutkusu, ölünceye dek vazgeçilmezi oldu.
27 Temmuz 1890 günü sabah saatlerinde Van Gogh'un tarlada iken kendisini tabanca ile vurduğu öngörülse de silahı hiç bulunamadı.
Yaşamının son anlarında dahi, kendi renklerinin ihtişamıyla ruhunu özgürleştirmeye çalıştı.
Akıl hastanesinden dünya sanat tarihine damgasını vuran bir deli mi yoksa dahi mi, o hâlâ bir muamma!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish