Trump'ın sürgün planı

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Kenny Holston/AFP

Diplomatik olmayan üslubuyla bilinen ABD Başkanı Donald Trump'ın geçen günlerde bir gazetecinin Gazze Şeridi'ndeki ateşkesin sürüp sürmeyeceğine yönelik sorusuna verdiği yanıt son derece vahim bir tabloyu ortaya çıkardı. 

Trump, gazetecinin sorusuna cevaben; şu yanıtı verdi:

(ateşkesin sürdürülebilirliğine) Güvenmiyorum. Bu bizim savaşımız değil. Onların savaşı. Bence diğer taraf çok zayıflamış durumda. Gazze'nin bir resmine baktım. Gazze devasa bir yıkım sahası gibi. Orası... Gerçekten farklı bir şekilde yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Gazze ilginç. Denizde olağanüstü bir yer, en iyi hava, bilirsiniz, her şey güzel. Sanki onunla bazı güzel şeyler yapılabilirmiş gibi, ama çok ilginç, ama Gazze ile bazı fantastik şeyler yapılabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD Başkanı bu sözlerinin üzerine birkaç gün sonra daha da esef verici bir açıklama yaptı.

Trump bu defa, Gazze'nin "temizlenmesi için" Mısır ve Ürdün başta olmak üzere, diğer Arap ülkelerinin Gazze'den daha fazla Filistinli mülteciyi kabul etmeleri ve Gazzelilerin farklı yerlerde inşa edilecek konutlara yerleştirilmeleri çağrısında bulundu.

Trump bu bağlamda hem Ürdün Kralı II. Abdullah hem de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'yle telefonda görüştü.

Trump bu açıklamalarıyla; 

  • Ateşkesin sürdürülmesinin kendisi için bir öncelik olmadığını, ateşkesin ilan edilmesini kendi zafer hanesine yazdıktan sonra safahatiyle ilgilenmediğini,
  • İsrail-Filistin ihtilafının geçmişi hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmadığını, Filistinlilerin onlarca yıldır verdiği mücadeleyi bilmediğini, ya da daha da vahim olanı, umursamadığını, 
  • Uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku, BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu kararlarını hiçe saydığını, 
  • İsrail-Filistin meselesine İsrail optiğinden bakmanın ötesinde bir iş insanı gözüyle bakarak, Gazze'nin yeniden inşası sürecine de bu çerçevede baktığını,
  • Uluslararası ilişkiler ve diplomasi teamüllerini göz ardı ederek, üçüncü ülkeleri (bu durumda Mısır ve Ürdün) tehditle istediği gibi yönlendirebileceğini düşündüğünü gösteriyor.   

İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın planı

Ancak Trump'ın bu açıklamaları Gazze'nin bir fotoğrafına bakarak yapmadığı aşikâr.

Hatırlanacak olursa, Gazze savaşının başlamasından kısa bir süre sonra İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın Gazze'yi işgal planı basına sızdırıldı. 

Plan, Gazze Şeridi nüfusunun kalıcı olarak Sina'ya zorla nakledilmesini öneriyor.

Ayrıca uluslararası toplumun bu sürgüne bir de destek vermesi isteniyor.

Plan aslında İsrail'in 1950'lerden bu yana dönem dönem gündeme getirdiği hususların detaylandırılmış ve somutlaştırılmış hali olarak da görülebilir. 

Planın aşamalarına baktığımızda ise; ilk aşamada Gazze'deki nüfusun güneye gönderilmesi ve İsrail saldırılarının kuzeye odaklanması, ikinci aşamada da İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Gazze'ye karadan girerek kuzeyden güneye işgali ve yeraltı sığınaklarının Hamas savaşçılarından temizlenmesi, işgalle birlikte nihai olarak Gazzelilerin Mısır topraklarına sürülmesi ve geri dönüşlerinin kalıcı olarak engellenmesi öngörülüyor. 

7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşananlar, büyük ölçüde bu planın icra edildiğini net bir şekilde ortaya çıkarıyor.

Dolayısıyla Trump'ın açıklamalarını sadece bir tüccar gözüyle bakarak yapmadığı, bunun arkasında İsrail'in onlarca yıllık emellerinin olduğu anlaşılıyor. 


Trump'ın sürgün önerisine tepkiler

Trump'ın önerisine Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, "Kral Abdullah şunu defalarca söyledi: Ürdün Ürdünlülerin, Filistin ise Filistinlilerindir. Filistin sorununun çözümü Filistin topraklarındadır. Nitekim alternatif vatan söylemini kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bütün gücümüzle buna karşı koymaya devam edeceğiz" yanıtını verdi. 

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise, "Hiçbir vatandaşın toprağını terk etmeyeceği şekilde Gazze Şeridi'nin yeniden imarı konusundaki tutumumuz net" şeklinde bir açıklamada bulundu. 

Ayrıca, şubat başında Kahire'de bir araya gelen, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanları ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebul Gayt, iki devletli çözüme vurgu yaparak, Filistinlilerin vazgeçilmez haklarına yönelik ihlallerin reddedilmesi konusunda görüş birliği beyan ettiler. 

Trump'ın çağrısına BM'den de tepki gecikmedi.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, "Zorla yerinden etme ya da etnik temizliğe yol açacak herhangi bir plana tabii ki karşıyız" dedi.


Sanders: Bunun adı etnik temizlik

Bir Yahudi olan, ancak İsrail'in Gazze'ye yönelik tutumunu en açık şekilde eleştiren ABD'li bağımsız Senatör Bernie Sanders, Trump'ın sözlerine tepki göstererek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; "Trump Gazze'yi 'temizlemek' ve orada yaşayan milyonlarca Filistinliyi komşu ülkelere sürmek istediğini söylüyor. Bunun adı etnik temizliktir ve bu bir savaş suçudur" ifadesini kullandı.
 


Trump-Netanyahu görüşmesi ve Ortadoğu'nun geleceği

Bugün (4 Şubat) Trump ile Netanyahu Beyaz Saray'da bir araya gelecek.

İkili Temmuz 2024'te Trump'ın Florida'daki evi Mar-a-lago'da görüşmüş, Netanyahu İsrail'e döndükten sonra adeta Trump'tan cesaret almışcasına Suriye, Lübnan ve İran'a yönelik saldırganlığını artırmıştı. 

Netanyahu'nun ABD'ye hareket etmeden önce basına verdiği beyanatta "Savaşta aldığımız kararlar Orta Doğu'nun çehresini çoktan değiştirdi. Kararlarımız ve askerlerimizin cesareti, haritayı baştan çizdi. Başkan Trump ile yakın çalışarak haritayı daha da iyi bir şekilde yeniden çizebileceğimize inanıyorum" şeklindeki ifadeleri, Trump'ın da açıklamalarıyla birlikte değerlendirildiğinde, Gazze'de kalıcı bir ateşkes ihtimalinin daha da azaldığına, son günlerde yaşanan gelişmelere bakıldığında Batı Şeria'nın da bu planın dışında kalmayabileceğine işaret ediyor.   

Mısır ve Ürdün, Trump'ın önerisini hem egemenliklerinin ihlali hem de Filistin davasına bir ihanet olarak görse de Ürdün'ün ekonomik açıdan ABD'ye büyük oranda bağımlı olması, Mısır'ın da ekonomik bir darboğazdan geçtiği dönemde ABD'den gelebilecek tehdit/yaptırımlara ne derece direneceği meçhul.

ABD'nin tüm yurtdışı yardımlarını durdurduğu bir dönemde sadece İsrail ve Mısır'ı muaf tutmuş olması bir tesadüf olmasa gerek.

Meselenin bir de İsrail-Suudi Arabistan boyutu bulunuyor.

Riyad'dan gelen mesajlarda İsrail'le normalleşmenin Filistin davasına ve Filistin devletinin kurulması hilafına olmayacağı vurgulanıyor.

Suudi Arabistan'ın ABD'ye 600 milyar ABD doları değerinde (Trump'a göre 1 trilyon ABD doları) yatırım yapacağı söylenirken Vaşington üzerinde Filistin lehine bir nüfuz oluşturması beklenir.

Ancak Suudi Arabistan'ın bunu yapıp yapmayacağı henüz belirsizdir. 

Çin ile Ukrayna'ya öncelik vermek isteyen ve bunu her vesileyle dile getiren Trump'ın "İsrail'in parametreleri" çerçevesinde Ortadoğu'ya barış getirme yönünde bir tutum benimsemesi halinde bölgenin bir felakete sürüklenmesi kaçınılmazdır.

Burada, Türkiye dahil bölge ülkeleri başta olmak üzere, uluslararası toplumun Trump-Netanyahu ikilisine karşı kararlı bir duruş sergilemeleri elzemdir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU