Trump, "500 milyar dolarlık anlaşma, ya olacak ya olacak" diye buyurdu

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski arasında 28 Şubat'ta Oval Ofis'te yaşanan olay, Birleşik Krallık (BK) ve Avrupa Birliği'ni (AB) acilen yeni üst düzey görüşmeler gerçekleştirip yeni planları tartışmaya ve yeni radikal kararlar almaya sevketti.

Avrupa Birliği'nin 6 Mart'ta gerçekleşecek zirve toplantısından birkaç gün önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un "Ukrayna'ya tutarı 100 milyar Euroyu bulan yardımlar yapacağız" açıklamasından sonra, Rusya Merkez Bankası'nın yurtdışında el konulmuş mal varlıklarının, "Ukrayna'nın güvenliğinde teminat olarak kullanılması" gündeme gelirken, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in silah üretmek için 650 milyar euro toplamak amacıyla üye ülkelere savunma harcamalarını kendi GSMH'lerinin yüzde 1.,5'i düzeyine yükseltmeleri yönünde mektup göndermesi, işin ciddiyetinden haber veriyor.

Yani, "ABD'nin bizi her an terk etme ihtimaline hazırlıklı olmalı ve kendi başımızın çaresine bakmalıyız" mesajı gayet açık.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mektupta, 150 milyar dolarlık yeni kredi imkânlarının oluşturulması ve savunmaya yapılacak yatırımların hızlandırılması sayesinde Ukrayna'ya yardımlara da ivme kazandırılması gerektiği ifade edildi.

Böylece Avrupa'nın yeniden silahlanması, 800 milyar dolarlık ek harcama talep edecektir.

AB Zirvesi öncesinde ülke liderlerine gönderdiği mektupta Ursula von der Leyen, bu planı hazırlamalarının nedenini şu sözlerle ifade etti:

İşin özünde paranın en iyi biçimde ve birlikte harcanması vardır. Ve biz hava taarruzları ve füze saldırılarından savunma, uzun menzilli toplar, füzeler, mühimmatlar, İHA'lar ve onlara karşı mücadele sistemleri ve aynı zamanda örneğin siber güvenlik ve askeri çeviklik gibi alanları konuşuyoruz.


AB Komisyonu Başkanı'na göre, Avrupa artık "silahlanma dönemine girdi" ve bunun için üye ülkelerin talepleri bir araya toplayarak hem GSMH'deki savunma harcamalarını yüzde 1,5'e çıkarmaları hem de silahları ortak biçimde almaları hedefe uygun iş olacaktır.

Bu durum sadece Ukrayna'ya askeri destek bakımından değil, aynı zamanda Birliğin savunmasının güçlendirilmesi bakımından da önem arz ediyor.

Yeri gelmişken, savunma harcamalarının üye ülkelerin GSMH'sinin yüzde 1,5'ine kadar çıkarılması durumunda, eski kıtanın savunma bütçesinin Rusya ve Çin'in ikisinin bir arada savunma bütçesine eşdeğer hale geleceği ifade ediliyor.

(Rusya, bu sene savunma bütçesini 3 kat artırarak 153 milyar dolara çıkarırken, Çin ile birlikte savunma bütçesinin yaklaşık 480 milyar dolar olduğu biliniyor. AB savunma bütçesinin artırılması durumunda miktarın 490 milyar euroya ulaşması bekleniyor.)

Batı'daki medya kurumları, Amerikan yardımlarının gelmemesi durumunda Ukrayna'nın önümüzdeki yaza kadar direnebileceğini ifade ederken, örneğin Donald Trump ile arasının iyi olduğu bilinen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, "Zelenski'nin veya Ukrayna yönetiminin ne yapıp yapıp ABD Başkanı ile arayı düzeltmesi" gerektiğine vurgu yapıyor.

Uluslararası ilişkilerde bu tür açıklamalar, örneğin şimdiki durumda Ukrayna'nın ya perde arkasında girişimlerde bulunduğu ya da bulunacağı ihtimaline işaret ediyor.

ABD Başkanı ile Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın tabir caizse "kelle-kelleye gelmesinden" duyduğu memnuniyet, Rusya'nın açıklamalarını sertleştiriyor.

Örneğin, Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Ukrayna'ya ABD askeri yardımlarının sonlandırılması üzerine yaptığı açıklamada bir yandan sözüm ona temkinini korurken öbür yandan gönlünde yatan isteği medyayla paylaşıyor:

Kuşkusuz, detayları öğrenmemiz gerekecek. Ancak gerçeğe uygunsa, bu karar hakikaten Kiev rejimini barış sürecine itebilir.
 


28 Şubat'ta ortaya çıkan büyük sıkıntıdan sonra birkaç kez yazdık:

Aciliyeti bulunan uluslararası ilişkilerde kapıların sonuna kadar kapanması söz konusu olamaz.

Böyle bir durum "Soğuk Savaş"ın geri gelmesi demek olurdu.

Ancak "Soğuk Savaş" kavramının ilke ve kuralları halihazırda dünyada mevcut olmadığı için kapıların uzun süreliğine kapatılması da gündeme gelmiyor.

Bunun örneği gibi, Trump-Zelenski kavgasından hemen sonra ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance'in, Ukrayna yönetiminin "ilişkileri düzeltmek için yeni girişimlerde bulunabileceğini" hatırlatması olmuştu.

Evet, bir taraftan Birleşik Krallık, Norveç ve AB, sanki telaş içinde "savunma harcamalarını artırmak için" 6 Mart Zirvesi'ni sabırsızlıkla beklerken, öte yandan Ukrayna yönetiminin farklı kanalları kullanarak Washington'un talep ettiği "yer altı kıymetli madenler anlaşması"nı imzalamaya hazır olduğuna ilişkin satır aralarından imalar okuyorduk.

Bu anlaşmanın ABD ve özellikle Başkan Trump için son derece önemli olmasını, 28 Şubat'tan bu yana yaşanan süreç gösterirken, Zelenski'nin Ukrayna'sı bu anlaşmayı ne diye imzalayacaktı ki?

Söz konusu reel politika ise, alın işte size reel politika. Trump ve yönetimi, imzalanacak ateşkes (ve ardından barış) anlaşmasının iki tarafı da memnun etmeyeceğini saklamazken, savaştaki üstünlüğünü herkesin gördüğü Rusya'nın bu anlaşmanın imzalanması durumunda nelere hazır olması gerekecek?

İşte orası şimdilik karanlık iken Başkan Trump, Kongre'deki konuşmasında şu mesajları verdi:

Zelenski'den "Ukrayna'nın mümkün olan en kısa sürede kalıcı barışın sağlanması için masa arkasına geçmeye hazır olmasına ilişkin" mektup aldım.

Ukrayna'nın ender yer altı madenlerle ilgili anlaşma imzalamaya hazır olması haberini almışızdık.

Rusya'nın barış görüşmelerine hazır olmasına ilişkin sinyaller aldık.

ABD'nin ender yer altı madenler üretimini geliştirmesi gerekir.


ABD Başkanı Trump'ın konuşmasına temkinli yaklaşan Moskova, belki ilk kez "Trump, Putin ve Zelenski" arasındaki üçlü buluşmanın gerçekleşebileceğini, Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov'un dilinden açıkladı.

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko'nun 4 Mart'taki "3 lider arasındaki buluşmayı Minsk'te organize etmeye hazır olduğunu" açıklamasından sonra Dmitri Peskov, "Bu konuda henüz bir önerinin gelmediğini" ancak Minsk'in bu buluşma için ideal bir yer olacağını ifade etti:

Kuşkusuz, bizim için Minsk en iyi yer. Bu bizim esas müttefikimiz. Ondan dolayı bize göre görüşmeler için en iyi yer.


Aleksandr Lukaşenko'ya bu öneriyi gündeme getirmesi talimatını bizzat Vladimir Putin'in verdiğinden emin olun. Kremlin sözcüsünün bu öneriyi desteklemesi de aynı kapıya çıkıyor.

Ancak 3 devlet başkanı arasındaki buluşmanın Minsk'te gerçekleşme ihtimalinin zayıf olduğu düşünülebilir.

Zira en az Rusya kadar Belarus'un da Batı'nın yaptırımları altında olması bir yana dursun, devlet başkanı olarak AB ve ABD, Minsk'teki Lukaşenko'yu değil, Washington'daki muhalefet lideri Tihanovskaya'yı tanıyor.

İşte buradan hesabınızı yapabilirsiniz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU