30 Ekim 1918'de Limni Adası Mondros Limanı'nda İngiliz HMS Agamemnon zırhlısında Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf (Orbay) liderliğindeki Osmanlı delegeleri Osmanlı için I. Dünya Savaşı'na son veren ateşkes antlaşmasını imzaladı.
Rauf Bey Balkan Savaşları esnasında Hamidiye Kahramanı namı ile ün kazanmış iyi bir deniz subayıydı.
İyi derecede İngilizce biliyordu ve uzun yıllar İngiliz denizcileriyle beraber görev yaptığından İngiliz baş delegesi Amiral Arthur Gough-Calthorpe ile ateşkes müzakeresi için en uygun aday olduğu düşünülmüştü.
Ancak müzakereler ve imzalanan antlaşmanın metni Osmanlı Sadrazamı Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa'nın Rauf Bey'i baş delege seçerek ne kadar büyük bir hata yaptığını ortaya koydu.
Rauf Bey imparatorluğu temsil eden bakan unvanlı bir diplomat gibi davranmayıp İngiliz amiralinin karşısında küçük rütbeli bir subay gibi ezilmiştir.
Calthorpe'un bütün tehdit ve blöflerine kanmış, imparatorluğu tamamen işgale açan, ordu ve donanmasını fiilen yok eden, ekonomi ve ulaştırmasını yabancı ülkelerin insafına terk eden, kısacası çok ağır hükümler içeren bu antlaşmayı imzalamıştır.
Rauf Bey antlaşmayı imzaladıktan sonra vicdanını rahatlatmak için Calthorpe'dan sözlü teminat almaya çalışmıştır.
Oysa "asker sözü"nün diplomaside herhangi yeri ve ağırlığı olmadığını bilmesi gerekirdi.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi Rauf Bey İstanbul'a döndüğünde hükümet ve kamuoyuna hatalı bilgi vererek hezimeti bir zafer gibi sunmuştur.
Oysa attığı imza ile fiilen Osmanlı İmparatorluğu'na son vermişti.
Yani günahı en az 10 Ağustos 1920'de Sevrés Antlaşması'nı imzalayanlar kadar büyüktür ve belki de daha fazladır.
Arşiv belgelerinin araştırmacılara açılması ve sonrasında yapılan bilimsel yayınlar sayesinde Osmanlı'nın koşulları çok daha hafif bir ateşkes antlaşması imzalayabileceğini artık biliyoruz.
Daha dirayetli ve soğukkanlı bir hükümet deneyimli ve kabiliyetli bir diplomatı seçip gerekli talimatlarla Mondros'a gönderseydi imparatorluğun bu kadar ağır hükümlerin altında ezilmeyeceği açıktır.
Çünkü İngilizler sadece Osmanlı delegelerini kandırmamış daha büyük siyasi ve ekonomik kazançlar temin etmek için müttefikleri Fransız ve İtalyanları da aldatıp arkalarından iş çevirmiştir.
Zaten İngilizlere güvenmeyen Fransız ve İtalyanlar bu dalavere sonrasında Anadolu'da İngilizlerin müttefiki değil rakibi haline dönüşeceklerdi.
İngiltere ateşkes antlaşması sürecine Fransa ve İtalya'yı dahil etmiş olsaydı, istediklerinin hepsini elde edemeyecekti ama bu ateşkesi sahiplenip canı gönülden uygulamaya çalışacak müttefikleri olacaktı.
İngilizler bunun yerine istediği gibi kullanabileceği Yunan ve Ermenilerle ittifakı tercih edecekti.
13 Kasım 1918'de İtilaf Donanması İstanbul'a geldi.
Calthorpe'un verdiği asker sözüne rağmen Yunan zırhlısı Averof'da bu donanmanın parçası olarak bilfiil İstanbul'un işgaline katıldı.
Mondros'un ağır hükümleri görmek isteyene kendisini göstermişti.
Bilerek veya bilmeyerek kendini kandıranların gözü ise 15 Mayıs 1919'da İzmir'in kanlı Yunan işgaline uğramasıyla açıldı.
Artık hainler dışında İtilaf Devletleri'ne güvenen ve onlarla iş birliği yapan kalmamıştı.
Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında Anadolu ve Doğu Trakya dışında imparatorluğun bütün eyaletleri düşman işgali altındaydı.
Kuzeyde ve güneyde düşman orduları Türkün vatanının kapılarına dayanmışken ülkeyi savunabilecek birlikler İran ve Kafkasların içlerine saplanmıştı.
1 milyona yakın asker düşman elinde harp esiriyken, yarım milyondan fazla asker ise kaçaktı.
1912'den beri devam eden savaşlar sonucu milyonlarca kişi ölmüş, sakat kalmış ve yerinden yurdun edilmişti.
Savaşlar, salgınlar, afetler, haydutluk bütün ülkeyi harap etmiş milleti "fakrü zaruret" içine düşürmüştü.
Maddi kayıplar ve yıkım maneviyatı da etkilediği için milletin savaşma azim ve kararlılığı kalmamıştı.
Herkesin barış istediği bu ortam içinde koşulları daha hafif bir ateşkes antlaşması imzalansa büyük olasılıkla diğer mağluplar Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan gibi biz de yenilgiyi ve onun yükümlülüklerini kabul ederdik.
Kurtuluş Savaşı başlamadan biter, birbirinden kopuk yerel direnişler dışında Millî Mücadele olmazdı.
Alternatif tarih ve olasılıkların sonu yok ama başta Rauf Bey olmak üzere Ahmet İzzet Paşa Hükümetinin gaflet ve zayıflığı ile İngilizlerin açgözlülüğü sayesinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ağır hükümleri Osmanlı İmparatorluğu'na son vermiştir.
Fakat bu sayede vatan ve milleti kurtaracak Kurtuluş Savaşı ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci başlamıştır.
Yani bir musibet sayesinde aksi takdirde olmayacak veya geç başlayacak Millî Mücadele başlayabilmiştir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish