Türkler, ABD iç savaşından kalma silahları Yunanlılara karşı nasıl kullandı?

Mehmed Mazlum Çelik, Independent Türkçe için yazdı

1861-1865 yılları arasında ABD büyük bir iç savaşa sahne oldu.

Kölelik, vergi kanunları ve eyaletlerin başına buyruk davranışları sebebiyle daha çok merkezi temsil eden Kuzey ile büyük toprak ağalarının fonladığı Güneyliler arasında şedit bir savaş meydana geldi.

Bu savaşı Kuzeyliler kazandı; ama bu 4 yıllık savaş sırasında hem Kuzeyliler hem de Güneyliler büyük silah stokları yaptı.

Ayrıca, birçok fabrika silah üretimine dönüştürüldü ve neredeyse her şey harp teknolojisine dayandı. 

Savaş sona erdiğinde bu kadar silahın ne olacağı bir muamma idi.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken ABD'den çok uzakta Osmanlı tahtında Sultan Abdülaziz oturuyordu.

1853 senesinde başlayan Rus Harbi cephaneleri boşaltmıştı.

Balkanlarda bilhassa Yunanlılar, Sırplar ve Bulgarlar rahat durmuyor, mütemadiyen arıza çıkarıp duruyordu. 

Savaş sonrası 1867 senesinde ABD'liler ile Osmanlı arasında ilk resmi münasebet yeniden kuruldu.

Washington yönetimi, İstanbul'dan herhangi bir izin almaksızın İzmir'e konsolos atadı.

Osmanlı Devleti, elbette ki bunu kabul etmedi.

Tabir-i caiz ise ABD konsolosunu kulağından çekip kentten kovaladı.

Bunun üzerine ABD geri adım attı ve protokol kurallarına riayet ederek İstanbul'a bir daimi elçi ataması gerçekleştirdi.

Savaştan önce ABD-Osmanlı arasında 1862 yılında bir ticari anlaşma yapılmış ABD'lilere "en ziyade müsaadeye mazhar ülke" ayrıcalığı tanınmıştı; fakat bu anlaşma çoğunlukla ilaç, kahve vb. ürünleri ihtiva ediyordu.

ABD'liler bu anlaşmayı kullanarak silah kıtlığı yaşayan Türklere ellerinde bulunan silahları revize ederek ihraç etmeyi planlıyordu.

Türkler, ABD'lilerin münasebetsiz ve cüretkâr tavırlarından rahatsız olsa da Düvel-i muazzamanın aksine Yankilere kibir ve aşağılama ile bakmıyordu.

Üstelik ABD'liler bize silah verirken sadece para ile ticaret yapmıyordu.

Yeni ve büyük bir iç savaştan çıkmaları münasebetiyle başta afyon ve gıda ürünleri olmak üzere Osmanlı topraklarında çokça bulunan ürünlere talip Amerikalılarla silah ticareti yapmak ülke ekonomimiz için çok karlı bir durumdu. 
 

Blacque Bey
Blacque Bey

 

Bulak Bey, ABD'de ne kadar silah varsa toplayıp gelir

Edouard Blacque (Bulak Bey) Osmanlı'nın en büyük sadrazamlarından Mustafa Reşit Paşa'nın yanında yetişmiş önemli bir devlet adamımızdı. 

Onun ABD Büyükelçimiz olarak Washington'a gitmesi önemli kırılmalardan birisidir.

Durumu değerlendiren Bulak Bey, ABD'lilerin elinde İngiliz üretimi ve kendi yapıları olan yüz binlerce tüfek, tüfek malzemesi ve başka silahlar olduğunu merkeze bildirmesi ile Babıali hemen harekete geçti. 

İlk etapta Osmanlı, 114 bin adet İngiliz yapımı Enfield tüfeğini tanesini dört dolardan ABD'den ithal etti.

Bunu hemen ardından 125 bin adet Springfield tüfeği izledi.

Büyükelçimiz, Avrupa devletlerinin Yunanlıları koruduğu ve bize bir sapan taşı vermekten imtina ettiği bir ortamda ABD'lilerin silahları bize adeta bedava verdiğini bildiriyordu:

Amerika'da âdi bir yolcu sandığının demir yol merkezinden lokantaya nakli bir dolara mütevakkıf iken böyle kesîrü'l-mikdâr ya'ni beherinde yürmi tüfenk mevzû' on bir bin dokuz yüz elli altı sandığın masârif-i tahmîliyesiçün yalnız yetmiş altı kaime dolar verildiği menâfi'-i hazîne-i celile için vâki' olan gayret-i âcizâneme bir misâl…


Sultan Abdülhamia tahta çıktığında da İngiliz ve Fransızların Osmanlı'ya yönelik silah ambargosu artarak sürmüştü.

Osmanlı'ya sattığı silahlarla ABD'li girişimciler silah ticaretinde muazzam bir potansiyel olduğunu fark etmişti.

Martini Henry'nin geliştirdiği bizim "Aynalı Martini" dediğimiz tüfekten on binlercesi ihraç edildi.
 

Aynalı Martini
"Aynalı Martini"

 

Batılı devletler Yunanlıları gelişmiş silahlarla donatırken Türklerin Martini tüfeklere yatırım yapmasından son derece memnunlardı.

Onlara göre ABD'lilerin silahtan anlaması mümkün değildi. 

1877-78 Rus Harbinde, ABD'li tüfeklerin varlık gösterememesi Batılıların adeta içini rahatlatmıştı.

Buna rağmen Osmanlı milyonlarca fişek ve yüz binlerce silahı ABD'den almaya devam etti.

Nihayet Batılı Devletler, Yunan ordusunun bağını 1897 Teselya Savaşında çözdü.
 

Teselya Savaşı
Teselya Savaşı

 

Bu plana göre modern silahlarla donatılmış, Yunan ordusu tüm Balkanlardan Osmanlıları söküp atacaktı.

Oysa Mehmetçik, elindeki ABD tüfekleriyle az daha tüm Yunanistan'ı fethedecekti.

Bu savaştan sonra bilhassa Martini tüfekleri Türkler tarafından bir çeşit milli silah olarak görülmeye başladı.

Türkülerimizde yer edecek kadar benimsendi ve sevildi:

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin 
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin 
Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın 
Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın 
At martini Debreli Hasan dağlar inlesin

(Drama köprüsü)
 

Yunan işgali
Yunan işgali

 

Çok daha yakın yıllarda 1966 senesinde TRT Halk Müziği Sanatçısı olan Ümit Tokcan tarafından bestelenen Hekimoğlu türküsünde benzer ifadeleri görmekteyiz:

Hekimoğlu derler benim aslıma 
Aynalı martin yaptırdım da narinim kendi nefsime 
Konaklar yaptırdım döşetemedim. 
Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim 


Tüfeklerin akıbeti

ABD'den ihraç edilen yüz binlerce tüfek zamanla modern ordunun ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi.

Bilhassa Almanya ile yakınlaşma ile silah sanayisinde Alman silah sanayisi Türk ordusuna hâkim olunca ABD tüfekleri Anadolu'da neredeyse her evin salonunda duvarları süsleyen vazgeçilmez bir nesneye dönüştü.

Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası Türk ordusunun silahları toplatılması ile beraber Anadolu Yunan işgaline açık hale geldi.

Yunanlılar kentlerimize girip yakıp yıkmaya başladığında onları bir sürpriz bekliyordu.

Daha önce Taselya Savaşında Mehmetçiğin kullandığı tüfekler silahlı direniş başlatan Türklerin elindeydi ve bir kez daha Yunan'a karşı vatan savunması için kullanılıyordu. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU