Şam ve Rojava yönetimleri, 13-14 Nisan 2025'te Halep'in kuzeyinde Kürt yoğun iki mahalledeki güvenlik ve sosyal meseleleri çözmek üzere mutabakata vardılar.
Bu mesele sadece Kürtleri değil, Suriye ve Türkiye kamuoyunu da yakından ilgilendiriyor.
Biz de konunun ilgili maddelerine girmeden önce anlaşmaya ilişkin haberleri yanlışı ve doğrusuyla birlikte vereceğiz.
Suriye'nin ikinci büyük şehri Halep'te iki Kürt Mahallesi var: Şeyh Maksut (Kürtçesi Şêxmeqsud, Arapçasıالشيخ مقصود) ile Eşrefiye (Arapçası الاشرفية).
Sosyolojik özelliklerinden ziyade 2011 yılındaki isyandan günümüzde siyasal nitelikleriyle ön plana çıkan iki mahalle 2012'den dört ay öncesine kadar Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) Arap-Türkmen milislerine ilaveten HTŞ (Cephet'ül Nusra) cihatçılarının saldırılarına maruz kaldılar.
Ayrıca Esad ordusunun baskı ve çatışmalarının hedefi oldular.
Bu sırada PYD bağlantılı SDG Kürt milisleri, her iki mahalleyi de içeriden ve dışarıdan koruyup savunmayı sürdürmekteydi.
Şam'daki Colani yönetimiyle Rojava Kürt yönetimi arasında varılan anlaşma uyarınca Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) silahlı birimleri iki mahalleden de çekildiler.
Türk medyası araştırıp etmeden "SDG milisleri Halep'ten çekiliyor!" haberini görüntüleriyle birlikte verdi. İktidar yanlısı ve muhalif medyada aynı haber tekrarlanıp durdu.
Haberin aslı ise şuydu:
HTŞ ile SDG arasında varılan anlaşma gereği Kürt milisleri, Şeyh Maksud ile Eşrefiye mahallelerinin dış savunmasını yeni yönetimin emniyet güçlerine devretti.
Mahallenin dış güvenliği yönetim ile SDG ortak devriyeleri tarafından sağlanacak. Her iki mahallenin iç güvenliği ve asayişi ise SDG kolluk kuvvetlerine bırakılacak.
Bu arada Şam hükümeti emniyet birimleri de mahalle içlerinde devriye gezebilecek.
Şeyh Maksut Mahallesi
İki taraf arasında varılan anlaşmanın ayrıntılarına girmeden önce Halep'teki Şeyh Maksut ve Eşrefiye mahalleleri hakkında bilgi verelim:
Şeyh Maksut, kırsal alandan göç eden veya yerleşik Kürtlerin yaşadıkları getto benzeri bazı küçük mahallelerin dışında bir yerdir.
Bu yüzden de Halk Koruma Birimleri (YPG milisleri) 2012'de bu mahalleyi askeri-siyasi korumaya almıştır.
O sıralarda mahalle özellikle, şimdiki HTŞ'nin omurgasını oluşturan Cephet'ül Nusra militanları ile diğer cihatçıların baş hedeflerinden biri haline gelmişti.
Mahalle sakinleri radikal İslamcıların kuşatması altında yaşıyorlardı. Sadece güney ile batı yöresindeki geçit ve yollar açıktı.
Haziran 2016'da Esad rejimi ordusu İslamcı çeteleri mıntıkadan kovduğunda biraz olsun rahatlayan mahalle, bu kez de doğu tarafına konuşlanan cihatçılar tarafından kuşatıldı.
Sürekli bombardımana tutulan mahallede çok sayıda mal ve can kaybı yaşandı.
Mayıs 2016'da Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) bölge sorumlusu, bu mahallede yaşananları "insanlık suçu" olarak niteledi.
Durum şuydu: Her iki mahallenin çevresine taş ve topraktan bariyerler kurulmuş; semtlerin giriş ve çıkış noktalarını görebilen belli yerlere keskin nişancılar yerleştirilmiş, dışarıdan gelenlerin yaya veya arabayla giriş çıkışlarını denetlemek için kontrol noktaları oluşturulmuş, ziyaretçilerin giriş-çıkışları gözetim altına alınmıştı.
Haziran 2016'da gelişigüzel bombalama sonucu katledilen 40'tan fazla sivil dâhil toplamda bin kişinin ölümü nedeniyle Amnesty örgütü, başta cihatçılar olmak üzere Suriye muhalifi diğer milisler, Rusya ve SGD'yi suçladı.
HTŞ'nin Halep'i aldığı gece Mustafa Sarot isimli bir gazetecinin bu mahallenin yakınlarındaki keskin nişancılar tarafından vurulduğu söylentisi yayıldı.
Taarruz sürecindeki karmaşayı izleyen dört ay içinde mahalleye girmeye çalışan onlarca askeri üniformalı ve sivil kişi esir alındı.
Eşrefiye mahallesinin özgünlüğü ve renkli hayatı
Eşrefiye mahallesi, Suriye'deki iç savaş öncesi ağırlıklı olarak Kürt mahallesi olmanın ötesinde halk semtleri denilen yerleşim birimleri arasında en güzel mahalle olarak bilinmekteydi.
Demografik açıdan da gayet renkliydi: Sünni, Alevi ve Êzdî inançlı Kürtler ile Hıristiyan, Süryani ve Ermeniler birlikte yaşıyorlardı.
Eşrefiye'nin uzantısı niteliğinde olup Halep'in kuzeyine dizilmiş gibi duran El Lirmon, Azez, Darü İzzet gibi kırsal kesimlerde ise Ehlibeyt soyundan oldukları iddia edilen Fırat boyu Arap aşiretlerinden El Baqqara, Aleviler (Türkmen ve Arap kökenliler), El Maradıl (Mihelmi Arapları) ve Türkmenler yaşamaktalar.
Bu tür bir demografik çeşitliliği Halep'in başka bir mahallesinde bulmak imkânsıza yakındır.
Afrin'in Türk askeri ve onun himayesindeki Suriye Milli Ordusu militanlarının denetimine geçmesinden sonra tehcir edilen veya can havliyle göçmek zorunda kalan on binlerce Afrinli Kürdün sığındığı bir mesken haline gelmiştir.
Kendine has postanesi, AVM'leri, çeşitli atölyeleri ve aralarında yabancılara ait olanların da bulunduğu hastane ve sağlık merkezleri vardı.
Ancak Fransa ve El Hannan isimli hastaneler iç savaş nedeniyle kapalı kaldılar.
Yunan hastanesi de aynı nedenle faaliyete geçemedi.
Çok sayıda park bahçesiyle de ünlüdür Eşrefiye Mahallesi.
Savaştan önce cenneti andıran tasarımlarıyla nam salmıştı. Çarşı pazarı her zaman dolu ve canlıydı.
Erkek ve kadın giysilerine has dikimevleri ve tekstil imalathaneleri ve mağazalarıyla günün her saatinde müşteri çekebiliyordu.
Semtte pek çok pastane ve tatlıcı bulunmaktaydı.
Hıristiyan ahalinin ibadetleri için kiliseler inşa edilmişti. Ermenilerin kilise içinde okulları da bulunuyordu.
Mahallede özel bir karakol vardı. Orada yaşayanlar, "Biz akıllıyız ve kimseyle sorunumuz yoktur, olamaz!" diye espri yapıyorlardı.
Suriyeli yazar Aziz Tıbsi, Eşrefiye'nin (الأشرفية.. في حلب ) ilk isimlerinden birinin Davudiye olduğunu yazar.
Nitekim Ermeni kökenli Davut Paşa'nın, o devirde Osmanlının Halep valisi olduğu bilinmektedir.
Eşrefiye, Halep merkezinin dışındaki tepelik bir alana kurulmuştu.
1915 tehcirinden sonra bölgede yoğunlaşan Ermeni cemaatine mensup Taşnak siyasetçileri, 1950 ve 1960'lı yıllarda solcu olmalarından ötürü bu semte "Bolşevik Dağı" adını vermişlerdi.
Aziz Tıbsi, buranın geçmişten beri Süryani, Ermeni, Kürt ve Arapların meskeni olduğunu belirtiyor.
1960'lardan sonra Halep kırsalından göçen farklı inanç ve etnik topluluklar yüzünden mahallede imar anarşisi yaşandığını; yüksek binalar ile gecekonduların neredeyse iç içe geçtiğini yazıyor.
Esasen Eşrefiye ve Şeyh Maksut idari bakımdan mahalle sayılsalar da "uydu şehir" tanımlaması onlara daha çok yakışıyor.
Mazlum Abdi-Ahmet El Şera anlaşmasının Halep'e yansıması
10 Mart 2025 tarihinde Mazlum Abdi ile Ahmed El Şera arasında imzalanan ön anlaşma çerçevesinde Şeyh Maksut ile Eşrefiye ahalisinin sosyal ve kültürel özgünlüğüne saygı duyulup himaye edilmesi kararı alınmıştı.
Bu hususta her iki tarafın ilgili komisyon ve kurulları ara sıra bir araya gelip ele alınan sorunun ayrıntılarını konuşuyorlar.
Nitekim Kürt yetkilileriyle görüşmesinin ardından Şam hükümeti İçişleri Bakanlığı Şeyh Maksut ve Eşrefiye halkını korumayı taahhüt etmiştir.
Buna göre:
- Bahsi geçen mahalle sakinlerine dışarıdan ve içeriden olabilecek saldırılar önlenecek, hakları ihlal edilenlere sahip çıkılacaktır.
- Buna karşılık iki mahalledeki silahlı grup veya bireylerin uluorta dolaşmalarına müsaade edilmeyecektir.
- Sokak, cadde ve meydanlarda silahla dolaşma, devriye gezme veya olay yerinde bulunma yetkisi sadece İçişleri Bakanlığı'na bağlı emniyet güçlerine münhasır olacaktır.
- Daha önce dış-iç saldırıları engellemek maksadıyla kazılan hendekler, kurulan barikat ve bariyerler, yollara konan beton bloklarla dökülen topraklar ortadan kaldırılacaktır.
- Bunun yerine belli başlı kritik geçiş ve yollarda Bakanlık nezaretinde kontrol noktaları bulundurulacaktır.
- Bu düzlemde Halep merkezine giden bağlantı yollarındaki her türlü barikat; toprak, taş ve betondan oluşturulan engeller fiilen kaldırılacaktır.
- Anlaşma gereği ilk elde Eşrefiye'nin batısındaki Şeyhan döner kavşağında keşif yapan Şam'dan görevlendirilmiş bir komisyon mahalleyi yöneten Kürtleri de yanına alarak hangi barikatın ve engelin kaldırılacağına karar verecektir.
- Benzer karar ve uygulamalar Şeyh Maksut Mahallesi için de geçerlidir. Burada kurulacak 7 ortak teftiş-kontrol noktasında SDG ve Şam tarafının kolluk kuvvetleri yer alacaktır.
Anlaşmanın bazı ayrıntıları
HTŞ-SDG ön anlaşması kapsamında Halep'te yapılan görüşmeye Şam yönetimi adına Muhammed Abdulgani ile SDG adına Nuri Şexo ile Havin Süleyman katıldılar.
Toplantı sonucu alınan kararlar şöyle:
- 2012 yılından itibaren Şeyh Maksut ve Eşrefiye'yi dış saldırılardan korumak için hem mahalle dışında hem de içinde silahlarıyla bulunup askeri siperler kazmak suretiyle kontrol-teftiş noktaları kuran ve belli bölgelere keskin nişancılar yerleştiren SDG birimleri, esas olarak silahlarıyla birlikte çekilip Doğu Fırat tarafına gidecektir.
- Bunun yerine Şam hükümetine bağlı emniyet güçleri mahallelerin dış savunması görevini üstlenecek: mahalledeki gençler veya SDG bağlantılı milisler (Asayiş kuvvetleri) ise içerideki savunmadan sorumlu olacaktır.
- Bu hususta hükümetin kolluk kuvvetleriyle mahalledeki Kürt milisleri ortak devriye gezecek, kontrol ve teftiş noktalarında birlikte hareket edeceklerdir.
- Bu bağlamda Kürtlerden oluşan Asayiş Güçleri ile Suriye İçişleri Bakanlığı'na bağlı kolluk kuvvetleri ilgili mahallede iki ayrı emniyet merkezi kuracaktır.
- Ahalinin seyahat ve taşınma özgürlüğü temin edilecek. Halep merkezi ile kuzey mıntıkalarıyla ülkenin doğusuna (Rojava'ya, Fırat'ın doğusuna) gidiş gelişler kolaylaştırmak için ortak bir eşgüdüm komisyonu kurulması kararlaştırılmıştır.
- Benzer bir serbestlik iki mahalle ahalisinin herhangi bir saldırı, tehlike ve tehditle karşılaşmadan Halep merkeziyle Şam, Hama, Hums, Haseke, Kamışlı gibi şehirlere taşınması veya oraları gezmesi için de tanınmış olacaktır.
- Suriyeli kanına eli bulaşmamış olması şartıyla ittifak öncesinde aranan kişilerin takip edilmesinden vaz geçilecektir.
- Varılan anlaşma (11'inci madde) gereği koordineli biçimde kararlar hayata geçirilecek ve bağlı olarak medeni haller (sivil haklar) için gerekli kurumlar ile kentlerde kurulması öngörülen resmi kurumların eşitlik-denklik ve hakkaniyet kuralına uymak şartıyla çalışmaları sağlanacaktır.
- Halep il merkezinde sunulan hizmetler ayrım gözetmeksizin çevresindeki belde, varoş, semt ve mahallerde de (Şeyh Maksut ve Eşrefiye dâhil) sunulacaktır.
Bu arada taraflarca esir alınıp hapiste tutulan tutsakların derhal salıverilmesi kararı hemen yerine getirilmişti.
Ayrıca güvenlik meselesiyle ilgili 13'üncü madde uyarınca Halep vilayetine bağlı iki Kürt mahallesinin yasalar çerçevesinde "Kent meclisinde, ticaret ve sanayi odası ve sair alanlarda adil ve tam anlamıyla temsil" edilmesi karara bağlandı.
14'üncü madde ise söz konusu mahallerde şu an faaliyet gösteren yerel meclislerin denetimindeki hizmet, idari, eğitim, belediye gibi yerel kurumların muhafaza edilmesini öngörmektedir.
Independent Arabia muhabiri Abdulhalim Süleyman'a konuşan SDG temsilcisi Nuri Şexo, konunun arka planına açıklık kazandırdı:
2 ay boyunca Halep'teki iki Kürt mahallesinin geleceği hakkında defalarca görüşüp tartıştık. Zira Şeyh Maksut ile Eşrefiye coğrafi bakımdan Rojava topraklarıyla bağlantılı değiller.
Dolayısıyla özerk yönetimimiz orayı istediği gibi kontrol edemiyordu ki, bu yüzden de dışarıdan gelen (SMO veya selefi grupların) saldırılarına karşı korunaksız kalabiliyorlardı.
Nitekim 2013 yılında çok kötü şartlarla yüz yüze geldiler. Suriyeli silahlı muhalif grupların baskı ve zulmüne maruz kaldılar. İki defa kimyasal silah kullanıldı bu iki mıntıkada.
Esad ordusunun helikopterleri de havadan bombaladılar bölgeyi. Yıllarca boğucu ve ölümcül bir kuşatma altında kalan Şeyh Maksut ve Eşrefiye, bilhassa Mahir Esad'ın komutanı bulunduğu 4. Tümen'den çok çekti.
Şimdiki Şam hükümetiyle varılan anlaşma, aslında idari özerkliğin merkezi yönetimin varlığımızı kabullenip buna göre imzalamış olması anlamına gelir. Çünkü biz bu iki yerleşim yerinde sadece askeri olarak değil, sivil kurumlarımızla da vardık, var olacağız.
Üstelik idari ve güvenlik işleriyle ilgili olarak müşterek komisyonlar kurup eşgüdüm içinde faaliyet göstererek resmi idareyle nasıl bir bütünleşme içinde olacağımızın yol ve yöntemlerini arayacağız.
Böyle bir anlaşmaya varmak muhtemel bir çatışmanın fitilini söküp atmak anlamına gelir.
Beşar Esad'ın düşmesinden sonra Halep'teki halkımız sürekli diken üstündeydi. Neyse ki Mazlum Abdi-Ahmed El Şera görüşmesi saldırılar için pusuda bekleyenlerin planlarını bozdu. Bunun üzerine ortak komisyonlar kurduk.
Mevcut durumda muhtemel saldırıları püskürtüp önlemek için yeteri kadar kolluk kuvvetinin yörede bulundurulması hususunda görüş birliğine varılmıştır.
Burada önemli olan meseleyi silah ve şiddetle çözmek yerine diplomatik yöntemlerle halletmektir. Çünkü Suriyeliler 13 yıllık iç savaştan bıkmış durumda. Dolayısıyla âdemi merkeziyetçi anlayışla yönetilen ülkede barış içinde bir arada yaşamayı arzulamaktadırlar.
İki mahalledeki sivil idarenin oluşturduğu ortak meclis; uluslararası güçlerin aracılığı ve güvencesinde süren müzakereler, esas olarak bu iki mahallenin hizmet ve yardım alma hususunda ayrımcılık yapmadan ve hakkaniyet temelinde yararlanması noktasında ortak kararlar aldılar.
Onların Halep vilayetinin ödeneklerinden eşit biçimde paylarına düşeni almaları için fikir birliğine varıldı.
Afrin'in özgünlüğü
İkili anlaşmalar sadece her iki mahalledekilerin değil, aynı zamanda şiddet ve katliamlara maruz kalıp yurtlarından kaçıp gelen veya tehcir edilen insanların da eski yuvalarına dönmesinin zeminini hazırlayacaktır.
Zira 6 belde/kasabası ve toplam 366 köyü bulunan Halep vilayetinin tamamında yaşayan göçmenlerin sağ salim yerlerine dönme işine iki mahallenin müşterek özerk yönetimi nezaret edecektir.
Geçmeden belirtelim: Yüzde 93 oranında Kürt nüfusa sahip olan Afrin-Kürt Dağı çevresi 20 Ocak 2018'de Türk askeri operasyonu (Zeytin Dalı Harekâtı) neticesinde alınmıştı.
Ankara destekli Suriye Milli Ordusu milisleri yerli halkın malına mülküne el koyarak gerek Suriye'nin güneyinden getirilen cihatçı aileleri gerekse milis ailelerini Kuveyt-Katar sermayesiyle inşa edilen köy-kent misali yerleşim alanlarındaki konutlara yerleştirdiler.
Yörenin insanları ise Afrin vilayeti içindeki göçmen kamplarına zorla getirildiler. Alevi ve Êzdî olan toplulukların Müslümanlaştırılma uygulamasını başlattılar.
Demografik değişiklik programı neticesinde Afrin'de yüzde 93 olan Kürt nüfus oranı yüzde 3 ile 4'e indi.
Buna ilişkin raporlar Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları kuruluşları tarafından kamuoyuyla da paylaşıldı. Ancak bu olumsuz gidişat durdurulamadı.
Afrin dosyası Halep'in iki Kürt mahallesi için varılan anlaşmada özel bir yer tutmuştur.
TSK ve destekli silahlı grupların denetimi altında bulunan Afrin'de, halen yoğun askeri ve emniyet birimleri mevcuttur.
10 Mart HTŞ-SDG ön anlaşması kapsamında Colani Afrin bölgesini dolaştı ve asıl yöre halkının yurduna dönebileceğini söyledi.
Oysa Afrin, henüz Şam yönetimine teslim edilmiş değildir.
Herhangi bir sürpriz veya aksilik olmazsa, Halep'in iki mahallesindeki mutabakat Afrinli göçmenlerin yurtlarına dönmelerinin yolunu açacaktır.
Tişrin Barajı ve çevresinde ateşkes
Uluslararası güçlerin aracılığı ve gözetiminde Adana İncirlik üssünde Türkiye ile SDG arasında varılan ateşkes anlaşması Afrinlilerle birlikte yerinden edilen Arap, Kürt, Hıristiyan, Şii ve Alevilerin de asıl yurtlarına dönmeleri hususunda kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır.
Anlaşmanın tamamına erdirilmesiyle ilgili komisyonun başkanı Hüseyin Selame, Mazlum Abdi ile Haseke'de yapılan görüşmeyi "olumlu" diye nitelemiştir.
Her iki taraf Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve bu hususta koordineli olarak çalışmak için anlaşmış; bunun üzerine Suriye Savunma Bakanlığı Tişrin (Ekim) bölgesini gezerek SDG ile müşterek hareket edeceğini bildirmiştir.
SDG komutanı Mazlum Abdi de 19 Nisan'da baraj ve yakın çevresini gezmiş oldu.
Tışrin Barajı'nın sivil idaresi ise bu konuda tecrübeli ve uzmanlaşmış olan SDG'nin teknik kadrolarının elinde kalmıştır.
Biz elde ettiğimiz ayrıntıları ve arka plan bilgilerini sunduk. Şimdilik bunlarla yetinmek zorundayız.
Sırrı Süreyya Önder için özel bir hatıra notu:
22 Nisan Salı günde tedavi edildiği hastaneye gittim ziyaret için. Haliyle kendisi yoktu.
Ziyaretçileri karşılayanlar arasında kardeşi ve bazı DEM milletvekilleri vardı.
Orada 20 yıl önceki bir sohbetimizde Sırrı'nın benimle paylaştığı şu anısı aklıma geldi:
Adıyaman'daki evimize gidip oturduğumda hemen hiç sesim soluğum çıkmazdı. Anam bu sessizliğe dayanamayıp bağırırdı:
'Lo Sırro! Hele bir ses ver de yaşadığın anlaşılsın!'
Ben de tekrar ediyorum:
Lo Sırro, hele bir ses ver ki yaşadığını anlayalım!
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish