"Erzurum tarihinin en kalabalık etkinliği, Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleştirilen Ebru Yaşar konseri" olmuş.
"Merkez nüfusu 348 bin olan Erzurum'da Ebru Yaşar konserini 120 bin kişi izlemiş." (Haberlerden)
Erzurum tarihinin en kalabalık etkinliği, Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleştirilen Ebru Yaşar konseri oldu.
— Pusholder (@pusholder) August 23, 2024
Merkez nüfusu 348.000 olan Erzurum'da Ebru Yaşar konserini 120.000 kişi izledi. pic.twitter.com/zMNDYCjRHg
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, ardı arkasına Türkiye'nin bir çok büyük ilinde, pop sanatçılarının sahne aldığı "Kültür Yolu Festivalleri" düzenleniyor.
Muhafazakar iktidarların gerçekten elle tutulur bir kültür politikası yokmuş.
Çeyrek yüzyıl sonra kültürde gelinen nokta, halkı bir meydanda toplayıp pop konseri vermek oldu…
En zor zamanlarda bile halkın ilgi ve teveccühüyle iktidara gelinmiş olmasına rağmen, bir türlü kültürel iktidar becerisine sahip olamamak böyle bir şeymiş demek ki…
Sanki Erzurumlular için kültür adına yapılması gereken her şey yapılmış da geriye sadece bu kalmış…
50 yıl önce Anadolu'nun şehir ve kasabalarında, harmanını kaldırıp mahsülünü satan köylülerin en büyük fantezisi, pazar yerlerinin hemen yanı başında kurulan panayır kumpanyalarında, şans oyunları, halka atışı ve çadır tiyatrolarındaki düşük profilli eğlencelerde paralarının çoğunu harcayıp kurtlarını dökmek olurdu.
Koskoca Kültür Bakanlığının, şimdilerde kültür adına yapabildiği şey, aynı mantığı sürdürmekten ve halka sıradan konserler dinlettirmekten öteye gidemiyor.
Kuruluş yasasında kültür ve turizm bakanlığının başlıca görevleri; "milli, manevi, tarihi, kültürel ve turistik değerleri araştırmak, geliştirmek, korumak, yaşatmak, değerlendirmek, yaymak, tanıtmak, benimsetmek ve bu suretle millî bütünlüğün güçlenmesine ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak" olarak belirlenmiş.
Şimdi, yasa ile kültür bakanlığına verilen bu görevlere rağmen, yapılanlar karşısında şu soruları sormak gerekir:
- Kültür Bakanlığının kültürden anladığı ve devletin kendisine yüklediği sorumluluk, kent meydanlarında topladığı yüzbinlere pop konserleri dinletmek midir?
- TV veya YouTube kanallarından her zaman rahatlıkla izlenebilecek, evlerde ve kahvehanelerde baygınlık getirecek kadar tekrar edilen bu konserler, Anadolu kentlerindeki halkın kültürel gelişimine ne gibi bir katkı sağlayacaktır?
- Büyük bir ekonomik dar boğazdan geçtiğimiz, yüksek enflasyon, cari açık ve bütçe açığı yaşadığımız, tasarrufa her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, yüz milyonların havaya saçıldığı bu konserlere gerek var mıdır?
"Erzurum Erzurum olalı böyle zulüm görmedi" kabilinden bir etkinlik, bir senfoni orkestrası dinletisi olsa, hiç değilse gerçekten sanat adına dişe değer bir şey yapıldığı halde ilgi görmese de mütevazı bir para harcanmakla sınırlı kalırdı ve onca kaynak havaya savrulmazdı…
Böylesine sığ, sanatla ilgisi olmayan, halkın kesesinden güç bela toplanan vergilerin bir çırpıda havaya savurulduğu etkinlikleri, tutarlı hiç bir ideolojik anlayışa ve bir mantık çerçevesine oturtamazsınız.
Bundan herhangi bir başarı payesi çıkarmak da mümkün değildir.
Türk sanat müziği, Türk halk müziği veya Klasik Batı müziği deseniz anlaşılır.
Ancak, sanat eğitimi ve yetkinliği gerektirmeyen, müzikal estetik ve özgünlükten uzak ve salt ticari piyasa kaygılarıyla üretilen pop müzik parçalarının, kültür bakanlığınca düzenlenen bir festivaldeki dinletilerin ana temasını oluşturmasını, hiç bir şekilde kendisine verilen görevlerle bağdaştırmak mümkün değildir.
Bu bakış açısına ve değerlendirmeye karşı, "Efendim, ne yapalım halkın isteği bu…Halk bunu talep ediyor" itirazı yöneltilebilir.
Kültür bakanlığının görevi, "talep var" diye sanat niteliğine ve özgünlüğüne bakmadan kalabalıklar ne istiyorsa onu yapmak değil, kültürü geliştirmek adına gerçekten ne yapılması gerekiyorsa, onu yapmaktır.
"En çok gelen talebe göre ürün ve hizmet üretmek", müzik piyasasının işidir ve piyasa bu işi en ileri derecede yapıyor zaten…
Ticari gelir elde etmekten başka bir gayesi olmayan müzik piyasasının, toplumun kültürünün gelişmesine katkıda bulunmak ve bu doğrultuda ideal olanı yapmak gibi bir derdi yoktur.
Bu durumda, devletin, müzik piyasasının peşine takılarak onun yaptığı işi yapmak gibi bir hedefi ve tasarrufu olamaz.
Kültür ve sanat ortamını geliştirmek ve sanatçılara destek vermek bütünüyle devlete ve kültür bakanlığına aittir.
Buradan anlaşılması gereken şey de, pop konserlerine ve tanınmış pop sanatçılarına büyük paralar akıtmak yerine, daha düşük miktarlı kaynaklarla, gerçekten elle tutulur ve kalıcı kültür ve sanat faaliyetlerinde bulunan, çok daha fazla sayıdaki küçük ve imkânları yetersiz girişimcileri desteklemektir.
Halktan alınan vergilerle oluşturulan Kültür Bakanlığı bütçesindeki ödeneklerin veya kamu öncülüğünde toplanan sponsorluk gelirlerinin de bu amaca yönelik harcanması gerekmektedir.
Kültürel alanda yaşadığımız sorunlara ve açmazlara şöyle bir bakalım:
- Kitap baskı maliyetleri ve fiyat artışı nedeniyle öğrenciler ve dar gelirliler kitap alıp okuyamıyor
- Yayınevleri ve kitabevleri yüksek kiralar ve cari giderlere güç yetiremediklerinden bir bir kapanıyorlar
- Her branştan yeterli imkanları olmayan sanatçılar, malzeme satın almak için bile gerekli parayı bulamıyorlar
- Ülkenin gerçek kültür iklimi ve florası sosyal medyanın ve popüler kültürün kuşatması altında giderek çoraklaşıyor.
Bu durumda, vergi gelirlerinden güçlükle sağlanan kültür bütçesini, bu yetmezlik ve imkânsızlıksızlıklarla boğuşan kesimler ve küçük bir destekle kendilerini geliştirebilecek çocuklar ve gençler için kullanmayacaksınız da ne için kullanacaksınız?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish