Celal Başlangıç'ın anısına...
Fethi Naci'nin ünlü kitabının adı "İnsan Tükenmez" yayımlandığı zaman yankısı derin oldu.
Ama "İnsan Tükenmez" Fethi Naci daha hayattayken1 tükeneli çok olmuştu. Kitapçı raflarında "İnsan Tükenmez"den iz yok.
"Popüler kültür" adı verilen bir akım, düşünce dünyamızın filizlerini neredeyse kurutacak... Kültürel tarihe umursamaz bakışlar birbirini izliyor.
Sanki bir insani tükenme, umutsuzluğun, karamsarlığın, boşvermişliğin, günübirlik yaşantının, modanın, tüketim toplumuna özgü ne varsa o çangalın arasından bizi tehdit eder gibi gözlüyor.
İnsan Tükenmez...
İnsanın emek serüveni aynı zamanda, çoğaltma, zenginleştirme süreci.
Biz, yani insanın insan tarafından sömürüldüğü düzeni değiştirecek olanlar amaçlarına ulaşana kadar bu biriktirilmiş insani kaynak, umalım tükenmeyecek...
Tüm insanlık için geçerli olan bu öngörümüz, bir kuşak için, bizim 78 kuşağı için de geçerli olamaz mı?
Mutlaka olur, denemez elbette. Nice yitip gitmiş tarihte anımsanabilecek tek bir iz bırakmamış.
Bazıları bizim kuşağımızı da işte böyle kendi izlerini sile sile yok olmuş, bitmiş tükenmiş bir kuşak gibi göstermeye kalkmadı mı?
Bize "yitik kuşak" denmedi mi?
Ama bir tarihsel döneme damgasını vurmuş bir kuşağın tarihine insani yaklaşım beklemek hakkımızdır.
78 kuşağının tükenmiş bir kuşak olduğu kanısı güçlüdür.
Bu kanıyı boşa çıkaran pek çok örneğimiz var.
Politik, ideolojik çizgilerini ister kabul edelim ister etmeyelim, bizim kuşağımızın nice temsilcisi bugün de politik, düşünsel, kültürel yaşam içinde, o hengameli yıllarda yaratılmış "78'lilik ruhu" ile yer almaya, rol oynamaya devam ediyor.
Ama daha önemlisi, 70'li yıllar yaşandı. O yılların etkileri olumlu ve olumsuz yanlarıyla bugün de toplumsal yaşamımıza yansıyor.
Yaşanmış tarih, o tarihin kuşağı toptan yitip gitse de bir ruh gibi toplum bedeninden "arşı ala"ya yükselmiyor.
Toplumun gözeneklerinde yaşamaya devam ediyor.
Egemen ideolojik aygıtın yok saydığı bir şey yok olsaydı, egemenliğimizin işi çok kolaylaşırdı... öyle olmuyor.
Celal Başlangıç dergimizin adını "Tükenmez" koymayı önerdiği zaman, önce biraz yadırgandığını belirtmeliyim.
Kimimizin aklına her 78'linin muzipliğine özgü, nice espri üşüştü o anda.
Birimiz "Tükenmez Kalem"i anımsadı... Bir de mayalanmış muşmula suyuna verilen "Tükenmez" adından söz edildi.
Bir arkadaşımız "İnsaf edin, 78 kuşağı tükenmeyecek de ne olacak, bizim kuşak dünyaya kazık mı çakacak" deyiverdi.
Ama sonra şakanın yerini düşünce alınca, hepimiz toplumumuzdaki tüketici süreçlere gözlerimizi çevirdik.
Bir şeylerin tüketildiği bir gerçekti. Kendi tarihine sağırlaştırılmış bir toplum oburlaştırılır.
Öyle olmuyor mu?
Dev gibi ağzını açmış bir toplum, bugün bir "idolü", ertesi gün bir "pop melodiyi", ardından bir "bestseller"i aralıksız yutuyor ve yuttuğunu unutuyor ve ağzını yine adeta bir "kara delik" gibi açıyor.
Çünkü daha üretildiği ilk gün tarihsizliğe mahkûm ürünler toplumda açlık duygusunu körüklemeden öte hiçbir besin değeri taşımıyor.
Ama bizim sosyal mücadeleler tarihinde yaratılmış kuşaklarımız, bir hevesin, bir modanın yarattığı kuşaklar değil.
Heves ya da moda uğruna kim bedel öder ki?..
Bedel ödemiş bu gerçek kuşaklar, birilerinin yarattığı, piyasaya sürdüğü ve tüketilince yenileriyle değiştirildiği türden yapay ürünlere hiç mi hiç benzemez.
78 kuşağı, tıpkı öteki devrimci kuşaklar gibidir, çetin cevizdir ve ağzını ayırmış günümüz tüketicisinin tüketebileceği bir moda ürünü değildir.
1. Fethi Naci 2008'de yaşamını kaybetti. Ne tükendi ne unutuldu. Hala okunuyor, anılıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish