ABD'deki öğrenci eylemleri ve başkanlık seçimleri

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

New York'taki Columbia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı gösteri kampında "Soykırımı fonlamayı durdurun" yazılı pankart / Fotoğraf: Stefan Jeremiah-AP

Geçen hafta ABD'nin birçok üniversitesi geniş çaplı öğrenci protestolarına sahne oldu. Sosyal medyanın da etkisiyle gösteriler başka ülkelere yayıldı.

Öğrencilerin eylemleri 1968 yılında yine ABD'de başlayarak yayılan ve barış ile eşitlik çağrısı yapan öğrenci hareketlerini hatırlattı.

Savaşın başından bu yana sokaklardan gelen bağımsız Filistin ve savaşa dur sesleri karar alıcıların bir tutum değişikliğine gitmesine neden olur mu?

Başkanlık seçimleri bu süreçten nasıl etkilenir? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Güç gençlerde mi?

17 Nisan günü New York'ta bulunan ve dünyanın en prestijli üniversitelerinden biri Columbia'da Filistin yanlısı barışçıl gösteri yapan öğrencilerden 100 kadarı gözaltına alındı.

Güvenlik güçlerinin orantısız tepkisi sosyal medyanın da etkisiyle gençler nezdinde büyük tepki yarattı ve öğrenci gösterileri hızla ABD'nin dört bir yanına yayıldı.

Protestolar Emory, Princeton, Yale, MIT, Harvard, George Washington, Tufts, UT Austin, Güney Kaliforniya Üniversitesi (USC), UC Berkeley gibi ABD'nin ve dünyanın en prestijli üniversitelerine yayıldı.

Öğrenciler üniversitelerinin İsrailli şirketlerle çalışmaktan vazgeçmelerini talep ederek, soykırıma destek verilmemesi, savaşın sona ermesi ve Filistin'in bağımsızlığı çağrılarında bulundu.

Yüzlerce öğrenci ve bazı profesörler ters kelepçelenerek ve şiddet uygulanarak tutuklandı.

Bazı üniversitelere keskin nişancıların konuşlandırıldığı, güvenlik güçlerinin öğrencilere silah doğrulttuğu görüldü.

Bazı üniversiteler mezuniyet törenlerini iptal etti. Eylemler, Birleşik Krallık, Almanya Fransa, Mısır, Avustralya'ya da yayıldı.

Gazze savaşının başından bu yana son derece kötü bir performans sergileyen Biden yönetimi ilk önce gösterilerin ifade özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştiğini açıkladı, bilahare protestoların antisemitik olduğunu savundu. 

Evanjelist olan ve İsrail ile Yahudi lobisine yakınlığıyla bilinen Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson Columbia gösterisinden bir hafta sonra üniversiteyi ziyaret ederek kameralar karşısına geçti.

Johnson, Yahudi öğrencilerin gösteriler nedeniyle korkudan derslerine gidemediklerini belirterek, eylemlerin sona erdirilmemesi halinde üniversitenin Başkanı Nemat Minouche Shafik'in istifa etmesi ve gerekirse Ulusal Muhafızların devreye girmesi çağrısında bulundu.

Johnson "sınıfınıza dönün ve bu saçmalığa bir son verin" dedi. 

Johnson ayrıca üniversitelerdeki eylemlere son verilmemesi halinde federal bütçeden söz konusu eğitim kurumları için ayrılan fonların kesilebileceği uyarısında bulundu. 

Cumhuriyetçi partili Teksas Valisigreg Abbott daha da ileriye giderek gösterilere katılan öğrencilerin okuldan atılması ve hatta sınır dışı edilmesi gerektiğini iddia etti. 

Öğrencilere yönelik şiddetin dozunun artmasının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun protestolara ilişkin yayınladığı bir video sonrasına denk gelmesi ise tesadüf müydü bilinmez.

Daha önce ABD'den gelen bazı çağrılara kulak tıkayan ve İsrail'in kimseden emir almayacağını ifade ederek, ülkesinin bağımsızlığına vurgu yapan Netanyahu, sosyal medya üzerinden yayınladığı mesajında ABD iç politikasına karışma cüretini göstererek gösterileri antisemitik olarak nitelendirdi ve daha da öteye giderek eylemleri neredeyse 100 yıl önce Nazi Almanya'sında düzenlenen mitinglere benzetti. 

Netanyahu'nun açıklamalarının ABD'nin içişlerine müdahale olup olmadığı Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel'e soruldu.

Patel, "Bunu müdahaleyle aynı kefeye koyamam" şeklinde yanıt verdi. 

Netanyahu'ya en sert yanıt kendisi de Yahudi olan ABD'li Senatör Bernie Sanders'dan geldi.

Sanders "Hükümetinizin Gazze'nin sivil nüfusunu yok ettiğini belirtmek antisemitik olmak değildir. Aşırılık yanlısı ve ırkçı hükümetinizin ahlaksız ve yasa dışı savaş politikalarından dikkatimizi dağıtmaya çalışarak ABD halkının zekasına hakaret etmeyin" şeklinde bir açıklama yayımladı. 

ABD basını ise, Netanyahu'nun Gazze'deki katliamı unutturmak için ABD'nin içişlerine karıştığını ve Biden'ı zora sokmaya çalıştığını yazdı. 

ABD'nin dört bir yanında yüzlerce gencin tutuklanmasına rağmen öğrenci gösterileri sönümlenmedi.

Öğrenciler sesleri duyulana kadar gösterilerine devam edeceklerini belirtiyor.  

Diğer yandan, özellikle "Ivy League" olarak nitelendirilen en seçkin Amerikan üniversitelerinin gelirlerinin kayda değer bir kısmı bağışlardan elde ediliyor.

Yahudi aileleri ve Yahudi iş insanlarının geçmişten bu yana üniversitelere bonkörce bağış yaptığı biliniyor.

Dolayısıyla üniversite yönetimleri savunageldikleri ve öğrencilerine de öğrettikleri temel hak ve özgürlüklerin arkasında durmak ile Yahudi lobisine karşı gelmemek arasında sıkışmış durumda. 

Öğrencilerin amaçlarına ulaşıp ulaşmayacağı belli değil, ancak Biden'ın siyahlar, Müslümanlar, bazı Yahudilerden sonra öğrencilerin ve öğrencilere destek veren seçmenlerin de oyunu kaybetmesi söz konusu.

ABD'li araştırma şirketi Gallup geçen hafta açıkladığı son anketinde Joe Biden'ın tüm ABD başkanları arasında ilk dönemi sırasında en düşük desteğe sahip başkan olduğunu açıkladı.

Araştırmada Biden'a verilen desteğin yüzde 38,7; eski başkanlar Donald Trump'ın yüzde 46,8 ve Barack Obama'nın ise yüzde 45,9 destek aldığı belirtildi.  

 
1968 eylemleri

1968 yılındaki öğrenci eylemlere bakıldığında, öğrenciler sadece Vietnam Savaşı'nın sona ermesi için değil, aynı zamanda sivil haklar ve ırkçılığa karşı gösteriler düzenledi. 1968 yılı ABD için birçok açıdan çalkantılı bir yıldı.

Vietnam Savaşı'nda ölen ABD'li askerlerin sayısının on binlere ulaşmış, savaşın maliyetinin sadece o yıl 70 milyar ABD dolarını geçmesi, sivil haklar savunucusu Martin Luther King Jr. ve başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti aday adayı Robert F. Kennedy suikasta uğraması, nedeniyle 1968 yılı ABD tarihinde bir dönüm noktası oldu. 

Başkan Lyndon Johnson, yönetimine yönelik yoğun baskılar nedeniyle 68 seçimlerinde yeniden aday olmayacağını açıkladı.

Johnson'ın yerine Başkan Yardımcısı Hubert Humphrey seçim yarışına dahil oldu.

Humphrey'nin Chicago'da düzenlenen Demokrat Parti Ulusal Kongresi'nde partinin başkan aday olarak belirlendiği sırada göstericilerin polisle çatışması ve güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı ülke genelinde yeni bir gösteri dalgasına neden oldu.

Savaş karşıtı gençler ile güvenlik güçleri karşı karşıya geldi. 1968 seçimlerinde Humphrey Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Richard Nixon'a karşı yarıştı ve kaybetti.

Seçim sürecinde savaşı onurlu bir şekilde sonlandırma taahhüdünde bulunan Nixon başkan seçildikten sonra savaşı bir yıl içerisinde bitirebileceğini, bunu da kaba güçle yapabileceğini düşündü. 

ABD'nin Vietnam ve Kamboçya'daki operasyonları yeni bir protesto dalgasına neden oldu.

1969 yılının mayıs ayında Kent State üniversitesinde 4 öğrenci güvenlik güçlerinin ateş açması sonucunda hayatını kaybetti.

Bilahare Nixon Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'la birlikte yeni bir strateji uygulamaya koydu.

Nixon Yönetimi bir yandan Sovyetler Birliği ve Çin'le ilişkileri geliştirmeye yönelik bir politika izlerken diğer yandan tedrici olarak Amerikan askerlerinin Vietnam'dan çekilmesi ve Güney Vietnam ordusunun muharip unsurlar olarak eğitilip donatılması sürecini başlattı.

Savaş 1975 yılında sona ermiş olsa da ABD'nin savaşa olan dahli 1973 yılında bitti. 

Birçok unsurun yanında öğrenci eylemlerinin ABD'nin Vietnam'dan çıkması sürecine etkisi muhakkaktır.

Ancak 68 öğrenci eylemlerinin günümüzde yaşanan olaylardan iki önemli farkı bulunuyor:

Birincisi, Vietnam savaşında 50binden fazla ABD vatandaşı hayatını kaybetti.

İkincisi, günümüzde Biden Yönetimini ve ABD'yi rehin alan Yahudi lobisinin varlığı. 

Seçimlerin düzenleneceği Kasım ayına kadar yaklaşık 6 ay var.

Bu zaman zarfında çok şey değişebilir, ancak Biden'ın artık kendi ülkesinde güvenlik sorunu haline gelen Gazze savaşının sona erdirilmesi, kalıcı ateşkesin tesisi ve iki devletli çözüm için müzakerelere başlanması yönünde adım atmaması halinde tıpkı 1968 yılında olduğu gibi koltuğu Cumhuriyetçi rakibine kaptırması kuvvetle muhtemeldir. 

Yaşananlar için Biden'ı suçlayan Trump'ın, 2017'de Charlostville'de beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların şiddet eylemlerinin öğrenci olaylarının yanında önemsiz kaldığı yönündeki açıklamaları ABD'de bazı kesimler tarafından endişeyle karşılandı.

Trump'ın olaylara verdiği bu tepki, seçilmesi halinde politikalarının hem ABD'de hem de tüm dünyada nelere yol açabileceğini bir kez daha düşündürdü.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU