Daha önce bakanlık, başbakanlık, meclis başkanlığı ve son olarak 2017-2022 yılları arasında cumhurbaşkanlığı sorumluluklarını üstlenen İlir Meta, çok tecrübeli bir devlet adamı.
Cumhurbaşkanlığı görevini müteakip aktif siyasete dönen Meta'nın bugün lideri olduğu Özgürlük Partisi (Partia e Lirisë) Başbakan Edi Rama'nın kudretli Sosyalist Parti'si karşısında muhalefette konumlanıyor.
Meta'yla partisini, Arnavutluk'u, elbette Kosova'yı, Preşeva Vadisi'ni, Kuzey Makedonya'da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve Arnavut diasporasını konuştuk.
İç politikaya dair yaptığı tespit ve tahlillerin önemli kısmı -eleştirilerini sıralarken seçtiği ifadeler ışığında- esasen kendi iç kamuoyuna dönük.
Ancak Meta'nın parmak bastığı bazı hayatî olguları da ıskalamamak gerekir.
Vurguladığı "Arnavutluk'un nüfusunun azalması/göç etmesi" meselesi bilhassa belirleyici ve ciddi - hatta ulusal bir soruna işaret ediyor. Bu başlıktaki ısrarı anlaşılır ve çarpıcı.
Dış politikaya dair levhalarda ise Meta'nın Avrupa Birliği (AB) merkezli yaklaşımı dikkat çekici.
AB'ye güveniyor ve Arnavutluk'un AB'ye tam "entegrasyonu" hususunda birtakım yavaşlamalara değinse de hâlâ ümitvar.
AB-dışı bir siyasete veya herhangi bir inisiyatife şans vermiyor.
Öte yandan Brüksel'in Batı Balkan ülkelerine, özellikle de Arnavutlara karşı aralıklarla geliştirdiği ikircikli tutumları bu vesileyle hatırlatmakta fayda olduğu kanısındayım.
Eski Arnavutluk Cumhurbaşkanı'nın söyleşisinde en can alıcı bulduğum kısım Kosova ve Preşeva Vadisi'ndeki Arnavutlara yönelik sarf ettiği sözler oldu.
Meta, Kosova Başbakanı Albin Kurti'yle ilgili oldukça olumlu bir görüşe sahip.
Kurti'ye, Sırbistan'la müzakereler dâhil, tüm zorlukların üstesinden geleceğine dair güveninin tam olduğunu paylaşan Meta, Sırbistan'a bağlı Preşeva Vadisi'ndeki Arnavutlara da açık desteğini bildirdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tiran'ın Priştine'ye "pederşâhî" bir anlayışla değil, ortaklık penceresinden yaklaşması gerektiğini serdeden İlir Meta, "ulusal birlik" ülküsünün de ancak AB hedefiyle mümkün olduğunu belirtti.
Bu anlamda aslında -benim de uzun zamandır dillendirdiğim üzere- Tiran'ın resmî Kosova politikasının siyâsî aktörlerden bağımsız bir üst-kavrayışla -metodolojik yaklaşım farklılıkları müstesna- bezeli olduğu tezi de teyit ediliyor.
Velhâsıl, son 10 yıllık sürecin "öteki Arnavutluk"unun siyâsî değerlendirmelerini en yetkin ağızdan öğrenmek isteyenlerin keyif ve ilgiyle okuyacakları bir söyleşi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
İşte Sayın Meta'yla yaptığımız söyleşinin tam metni:
Sayın Meta, siz Arnavutluk Cumhurbaşkanlığı vazifesini ifa ettikten sonra aktif siyasete döndünüz. Bugün muhalefettesiniz. Lideri olduğunuz Özgürlük Partisi'nin savunduğu temel siyasi değer ve prensipler neler? Kısa bir özetle başlayalım isterseniz…
Özgürlük Partisi'nin temel değerleri üç ana sütun etrafında toplanıyor. İlk sırada, özgür ve adil seçimler vasıtasıyla demokratik kurumları yeniden ihya etmek var. Anayasa'ya ve ülke yasalarına riayet edilsin istiyoruz.
İkinci olarak, ekonomideki oligarşik sistemi ortadan kaldırmak suretiyle serbest piyasa düzeninin ve fırsat eşitliği ilkesinin baştan tesisi geliyor. Bu önemli zira kalkınmayı, daha iyi ve daha adil bir gelir dağılımını ve vatandaşlar için daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleriyle birlikte daha yüksek bir yaşam kalitesini ülkenin yaşadığı trajik nüfus düşüşünü durdurmak için esas kabul ediyoruz.
Nihayet üçüncüsü, ülkenin Avrupa'ya entegrasyonunu hızlandırmak ve NATO üyesi olarak bölgede ve ötesinde barışın, istikrarın ve kalkınmanın bir faktörü olarak katkısını güçlendirmek diyebiliriz.
İkili ilişkileri ve bölgesel ve uluslararası kuruluşlara katılımı da bu perspektifte önemsiyoruz. Özgürlük Partisi'nin ana davası ulusal kimliğin, dilin, kültürel ve tarihi mirasın güçlendirilmesidir ki, bu da ortak Avrupa değerlerine değerli bir katkı addedilebilir.
Arnavutluk bölgede bir köprü işlevi görüyor. Kendi ölçeğinde Batı ile Doğu arasında bir köprü. Bu tarihsel rolün ışığında, dünyanın son dönemde yaşadığı Kovid-19 salgını ve jeopolitik gerilimleri de hesaba katarak, Arnavutluk'un pozisyonunu pekiştireceğini düşündüğünüz hususî diplomatik çaba veya girişimler var mı?
Berlin Süreci başta olmak üzere hâlihazırda işleyen birçok süreç, girişim ve platform var. Bunlar bölgedeki çok-yönlü iş birliğini ve değişimleri güçlendiriyor. Dahası, bölge ile çevresindeki ülkeler arasındaki ilişkileri artırmayı sağlayan bölgesel girişimler yürüyor.
Fakat bana kalırsa temel mesele, bu tipteki süreçlere katılımın niteliğidir. Başka bir deyişle, buralara ne kattığınız ve ülke olarak ekonomik, toplumsal veya güvenlik yönlerinden ne sunduğunuzdur.
Örneğin eğer ekonomiyi bir avuç oligark etrafında örgütlerseniz, bölgenin ekonomik kalkınmasına fazla katkı veremezsiniz. Yine eğer son 10 yılda ülke nüfusunun yüzde 25-30 bandındaki azalışını önleyemezseniz, kendi vatandaşlarınız için toplumsal kalkınmayı sağlamakta ciddi bir başarısızlık yaşarsınız.
Şayet ülkeniz yolsuzluk endeksi sıralamasında sürekli kötüleşiyorsa, yatırım iklimi oluşturmak noktasında başarısız olmuşsunuz demektir. Ülkede para aklanıyor ve muhtelif kaçakçılık faaliyetleri güvenli bir liman buluyorsa mesela, o zaman ortak güvenliğe iştirâk etmek şöyle dursun, ona zarar veriyorsunuz demektir.
Nüfusun azalışıyla birlikte demografik yapının muhafazasına dair hassas olduğunuzu anlıyorum. Tiran ile Roma arasındaki son göç anlaşmasından bahsedelim. Bu anlaşmanın İtalya'nın yılda yaklaşık 35 bin kaçak göçmeni özel kamplara geri göndermesine izin verdiği ve bu anlaşma etrafında önemli eleştirilerin olduğu düşünüldüğünde, olası sonuçları hakkındaki düşünceleriniz neler?
İtalya, Arnavutluk'un stratejik bir ortağı ve zor zamanlardaki sıkı bir dostu. Bu nedenle, İtalya ile iş birliğinin tüm seviyelerde güçlendirilmesini daima desteklerim. Son göç anlaşmasıyla ilgili olarak ise öncelikle meselenin şeffaflık boyutu eksik.
Keza Arnavutluk Başbakanı'nın otoriter bir tavır sergilediği aşikâr. Zira içteki yansımalarını ve ülkenin böylesi karmaşık bir operasyonla başa çıkmasına yarayacak yerel kapasitesini umursamıyor. Tabii işin bir de hukukî boyutu var. Özellikle bu konuda Brüksel'den yükselen hassasiyetler epey endişe verici.
Konu Brüksel'den açılmışken biraz da Arnavutluk'un Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden konuşmak isterim. Arnavutluk'un bir gün AB'ye tam üye yapılacağına dair perspektifler sizce inandırıcı mı? Dahası AB'yi genel olarak Arnavutlara taahhütlerinde samimi buluyor musunuz?
Arnavutluk'un Avrupa entegrasyonu, benim siyâsî kariyerim boyunca kutup yıldızım olageldi. Üstlendiğim tüm kamu görevlerinde buna katkıda bulundum.
Arnavutluk, bölgenin AB ile ilişki başlatan ilk ülkelerinden biriydi. Ne var ki bugün, AB ile ilişkiler kapsamında bölgedeki son ülkelerden biri konumunda. Son 10 yılda AB üyeliğine yönelik ilerlemeler pek az oldu.
Başbakanın ve hükümetinin tatlı dilli demagojisi AB entegrasyonunu salt jeopolitik kararlar, gösteriler ve maskeler meselesi şeklinde takdim ediyor. Hayır, öyle değil. AB entegrasyonu esasen belli standartlara erişmek ve bu uğurdaki reformları tamamlamakla ilgilidir.
Oysa biz standartları yakalamamız ve reform yapmamız gereken alanlarda gerçekte geriye düştüğümüzü saptıyoruz. Özgür ve adil seçimlerden başlayarak demokratik kurumların aşındırıldığı, ekonomide oligarşik bir sistemin yerleştiği ve vatandaşlarımızın hukuk, mülkiyet ve diğer haklarının korunmadığı bir evredeyiz.
Arnavutluk'un AB ile ilişkilerinde Yunanistan'ın da gölgesi var. Başta deniz sınırları anlaşmazlıkları ve Çam Arnavutlarının vaktiyle gasp edilen haklarına istinaden tazminat talepleri olmak üzere pek çok başlık sayılabilir. Arnavutluk ve Yunanistan arasında devam eden bu gerilim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özellikle üzücü olan, aslında farklı menşe ve yapıya sahip olan konuların "ülkeler arasındaki gerginlikler" olarak etiketlenmesi. Açıklığa kavuşturmama izin verin.
Deniz sınırları meselesiyle Cumhurbaşkanı olarak çok uzun süre ilgilendim. Mevcut hükümete Anayasa'ya, yasal prosedürlere, yasalara ve kamuoyuna nispetle şeffaflık anlayışıyla davranmasını telkin ettim.
Hükümet bunların hiçbirini yapmadı. İlaveten, Yunanistan ile ikili görüşmelerin bir başlığı olan bir hususu-durumu Uluslararası Mahkeme'ye götürerek işleri bence olduğundan daha da karmaşık hale getirdi.
Çam Arnavutları meselesine gelince… Bu sorun tarihten, bilhassa da İkinci Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan bir sorun. Bence bu meseleyi tek defada çözmek için tüm imkân ve araçlara sahibiz. Yunanistan ile çıkarlarımızın ve iş birliği potansiyelimizin meseleyi çözümsüz bırakmakta diretmekten daha büyük olduğuna inanıyorum.
Hazır AB hattı üzerinden ilerlerken "Açık Balkanlar" (Open Balkan) inisiyatifiyle devam edelim. Projeye "AB'nin alternatifi" diyenler de oldu, "Yugoslavya'nın hayaleti" nitelemesi yapanlar da. Özellikle Kosova Arnavutları ve Boşnaklar girişime -Belgrad'ın bölgeyi domine etmesine olanak tanıyabileceğini öne sürerek- karşı çıktılar. Sizin görüşünüz nedir?
Kendi payıma Açık Balkanlar'ı bir diplomatik aşırılık olarak görüyorum. Gerçekçilikten uzak bir inisiyatif. Üstelik olası sonuçlarını idrâk etme kabiliyetinin noksanlığı da cabası.
Berlin Süreci zaten var olan bir bölgesel iş birliği ve entegrasyon formatı. Bu sürece yeterli katkıyı verememenin ve onu lâyıkıyla destekleyememenin bir tezahürü olduğuna kâniyim.
Öte yandan bölgeyi Avrupa'yla entegrasyon yolundan saptırma vb. gizli gündem ihtimallerini de dışlamıyorum. Berlin Süreci'nin son dönemde yeniden rayına oturmasından memnunum.
Ayrıca, AB'nin de bu süreci korumakta hassasiyet göstereceğini ve Batı Balkanlar'daki altı devlet için önem arz eden -bağlantı, entegrasyon, iş birliği gib- levhalarda fiziksel olmayan bütün engelleri kaldırmayı amaçlayan projelere katılacağını umuyorum.
Peki, mevcut Arnavutluk-Kosova ilişkileri özelindeki değerlendirmeniz nedir? Bildiğiniz gibi, Kosova'nın kuzeyinde son aylarda Belgrad'ın mütecaviz bazı teşebbüsleri oldu ve bölgede uluslararası aktörleri de içeren krizler yaşandı. Tiran-Priştine ikilisi nasıl daha iyi koordine olabilir?
Tiran ile Priştine'nin karşılıklı iletişim ve iş birliği noktalarında kat etmesi gereken çok yol var. Rama, Priştine liderleriyle olan ilişkilerinde ortaklık yerine pederşâhî bir anlayışı seçti.
Sık sık Belgrad'ın çıkarlarıyla hizalandı ve bu doğrultuda Kosova liderlerine belirli pozisyonları dayatmaya çalıştı. Priştine'nin endişelerini ve taleplerini anlamak için çaba harcamadı.
Belgrad yahut belirli uluslararası faktörler nezdinde artı puan elde etmeye çalışmak Priştine'deki meşru endişeleri göz ardı etmek için bir mazeret olamaz. Kosova ile çok yönlü ikili iş birliği konusunda, birtakım şov ve maskeleri bir kenara atıp, bundan çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor.
Ekonomilerimizin ve altyapılarımızın birbirine entegre olması ve birbirini tamamlaması anlamında çok daha fazla şey yapmalıyız.
Tam bu noktada "ulusal birlik" ülküsüne ilişkin tavrınızı merak ediyorum. Sizce Arnavutluk-Kosova ilişkileri bağlamında "ulusal birlik" kavramı hâlâ güncel ve geçerli mi?
Arnavutluk ve Kosova kendilerine "ulusal hedef" olarak Avrupa'ya entegrasyonu seçmeyi sürdürdükçe aradaki sınırların önemi azalacak. Dahası, ekonomilerimiz ve altyapılarımız birbiriyle entegre olacak.
Bu sâyede tüm etnik grupların dâhil olduğu/olabileceği, her vatandaşın yaşam standartlarının iyileştiği ve ulusal mirasımızı-aidiyetimizi muhafaza edip geliştirdiğimiz bir Avrupa toplumuna evrilebileceğimizi düşünüyorum.
Kosova Başbakanı Albin Kurti, bölge siyasetinde öne çıkan bir figür. Başbakan Kurti'nin liderliğini ve yönetimi altındaki Kosova'nın mevcut seyrini nasıl yorumlarsınız?
Başbakan Kurti'yi en iyi değerlendirebilecek olanlar, onu birçok sınanmayla karşı karşıya olan bir devletin hükûmetinin başına sürekli olarak lider seçen Kosova vatandaşlarıdır.
Kosova'nın genç devletini ve uluslararası durumunu güçlendirmesi, kamu düzenini sağlamlaştırması, ekonomiyi kalkındırması ve etnik kökenine bakılmaksızın tüm vatandaşların günlük yaşamını iyileştirmeyi başarması noktalarında oldukça mutluyum.
Kurti ve Kosova hükümeti için önemli bir zorluk, AB tarafından kolaylaştırılan ve ABD tarafından denetlenen Sırbistan ile müzakere sürecidir.
Kurti hükûmetinin, bu süreçte somut sonuçlar elde edebileceğine olan güvenim tam. Çünkü onun ve hükümetinin ahlâkî duruşunu, kabiliyetini ve AB-ABD gibi ortaklarımızla iş birliği ve koordinasyonu dikkate alacağını biliyorum.
Arnavutluk bu anlamda neler yapabilir, Kosova'ya nasıl yardımcı olabilir?
Az evvel de belirttiğim üzere, ikili düzeyde son yıllarda iş birliğindeki önemli ilerlemelere rağmen, çok-yönlü iş birliğimizde çok daha fazlasını yapabiliriz.
İmzalanan anlaşmaları uygulamak ve onlara daha somut içerikler katmak, enerji ve altyapı bağlantılarını tamamlamak, ticareti kolaylaştırmak ve ekonomilerimizi daha da entegre etmek gibi alanlarda daha fazla iş birliği yapmalıyız.
Daha fazla iş birliğine ihtiyaç duyduğumuz özel bir alan da hiç şüphesiz dış politika ve diplomasi. Burada Arnavutluk Cumhuriyeti'nden Kosova'nın -NATO dâhil- bölgesel ve uluslararası örgütlere katılımını ve tanınma sürecini desteklemek için daha etkili çabalar görmek istiyorum.
Sayın Meta, Sırbistan'a bağlı Preşeva Vadisi'ndeki Arnavut nüfusu da uzun zamandır Sırbistan içinde tanınma ve özerklik arayışında. Bu bölgede de zaman zaman tansiyonun arttığına tanıklık ediyoruz. Arnavutluk, Preşeva Vadisi'ndeki Arnavut topluluğunun haklarını ve beklentilerini pratikte desteklemek için ne yapmalı sizce?
Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, Arnavutların haklarını ve taleplerini desteklemek Arnavutluk'un anayasal sorumluluğudur – elbette buna Preşeva Vadisi'nde yaşayan Arnavutlar da dâhildir.
Azınlık hakları meselesi bence asla bir sayılar veya yüzdeler meselesi değil. Daha çok, bir ülkedeki demokrasi ve insan hakları standartları meselesidir. Buna hep inandım. Bir ülkenin kendi sınırlarının ötesindeki vatandaşları için hak talep ederken, kendi sınırları içinde yaşayan diğer ülke vatandaşlarının aynı haklarına saygı duymamasının ahlâkî standardı ne olabilir?
Bu bir mütekabiliyet meselesi, ancak daha da önemlisi, standartların dürüstlüğü meselesidir. Bu nedenle, Preşeva Vadisi'ndeki Arnavutların haklarının Sırp yetkililer tarafından eksiksiz olarak ele alınmasını ve buna saygı gösterilmesini bekliyorum.
Arnavut faktörü Batı Balkanlar'ın en güçlü faktörü. Arnavutluk ve Kosova'dan sonra Kuzey Makedonya'yı da sormak isterim size. Kuzey Makedonya'da yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki ayrı Arnavut aday yarışacak. Keza seçimlere kadarki geçiş döneminde ilk kez Arnavut asıllı bir siyasetçi ülkenin Başbakanlık koltuğuna oturdu. Kuzey Makedonya'daki Arnavut topluluğunun stratejilerini nasıl okuyorsunuz?
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'ndeki Arnavutların devlet-kurucu unsur olarak kabul edilmesi Ohri Anlaşması'ndan bu yana daimî olmuştur. Devletin en üst düzey mevkilerine Arnavut temsilcilerin atanmasını sevinçle gözlemliyorum.
Ayrıca, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini dört gözle bekliyor ve Arnavut adayların hem Arnavut hem de Kuzey Makedon seçmenlerin desteğini almasını temenni ediyorum.
Bu, Kuzey Makedonya'daki siyâsîlerin etnik temsiliyetin ötesine geçmeyi arzuladıklarını ve ekonomik kalkınma, sosyal gelişim ve AB entegrasyonunun zorluklarını göğüslerken, etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatandaşlara hizmet etme konusunda tam olgunluğa eriştiğinin önemli bir göstergesi olur.
Arnavut devleti Kuzey Makedonya'daki Arnavut topluluğuna nispetle nasıl bir yol haritası çizmeli peki?
Arnavutluk Cumhuriyeti'nin buradaki rolünü çift-yönlü olarak tasavvur ediyorum: Kuzey Makedonya'daki Arnavutların devlet-kurucu bir topluluk olarak haklarının tam olarak saygı gördüğünden emin olmak ve ikincisi, Arnavut temsilcilerin, Kuzey Makedonya'nın siyaset, ekonomi ve insan hakları alanlarında AB standartlara ulaşması için değerli katkılar sunmalarını sağlamak. Bu aynı zamanda bölgede barış, istikrar ve kalkınmayı artırmanın yoludur.
Arnavutluk'un Türkiye ile olan ilişkilerine bakışınız nasıl? İki ülke arasında çok güçlü tarihsel ve kültürel bağlar var…
Arnavutluk-Türkiye ilişkileri çok uzun bir iş birliği, tarih ve kültür geleneğine dayanıyor. Biz bu bağlara dayanarak hem ikili hem de çok-taraflı alanlarda iş birliğini daha da geliştirebilir ve güçlendirebiliriz. Bunun için devasa bir potansiyel mevcut.
Arnavutluk ve Türkiye, iki barışsever ulus olarak pek çok ortak değeri paylaşıyor. Türkiye'nin Kosova'nın bağımsızlığındaki rolü büyük takdir görmektedir. NATO üyeleri olarak, barış ve istikrara dair yaptığımız ortak katkılar bölgemizin ötesinde bir anlam taşıyor.
Ekonomik planda, Arnavutluk, Türkiye'nin Batı Balkanlar bölgesindeki en büyük ikinci ticaret ortağı konumunda. Türkiye, Arnavutluk ekonomisinin tüm sektörlerde varlık belirtiyor.
Öyle inanıyorum ki, özellikle inşaat, enerji ve üretim gibi alanlarda birlikte yapabileceğimiz çok daha fazla şey var. İnsan ve kültürlerimiz arasındaki temasın artması iki ulusun iş birliği olasılıklarına da müthiş bir ivme verecektir.
Sayın Meta son olarak Arnavut diasporasını irdeleyelim. Arnavutlar Amerika'da ve Avrupa'da güçlü bir diaspora teşkil ediyorlar. Diasporanın ulusal kalkınma şematiğindeki fonksiyonu sizce nedir? Dahası, sizce Arnavut diasporasını ulusal demokratik süreçlere nasıl daha fazla dahil edilebilir?
Arnavut diasporası ulusal bir kıymet ve buna göre muamele görmeli. Arnavutlar yaşamak ve çalışmak için seçtikleri her yerde başarılı olmuşlardır. Girişimcilikleri, akademik başarıları ve spor alanındaki başarıları çok motive edicidir ve her Arnavut'a gurur verir.
Ayrıca, ülkemizin ekonomik toparlanmasına önemli katkılar sağlamışlardır. Getirdikleri döviz miktarı, sundukları beceriler ve açtıkları işletmeler büyük rol oynadı. Ben, neredeyse yirmi yıl önce bir diaspora ağı oluşturulması fikrini destekledim.
Yurtdışında yaşayan Arnavutlar için en temel hizmet, onlara oy kullanma imkânı vermek ve dolayısıyla vatanlarının siyâsî, ekonomik ve sosyal yaşamına katılmalarına müsaade etmektir.
Bu sâyede, diaspora karar alma sürecinin bir parçası olabilir ve birçok kararı kendi iradesiyle alabilir. Özellikle son zamanlarda, başarısız devlet politikalarının yüz binlerce Arnavut'u anavatandan göç etmeye teşvik ettiği ve ülkenin demografik yapısının dayanıklılığını riske attığı bu dönemde, bu önemli bir adım olur.
Dijital platformlar da dâhil, Arnavut diasporasını ulusal kalkınma süreçlerine katılmaya sevk edecek her türlü girişimi harfiyen destekliyorum.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish