Stratejik Sahel: Darbeler, yeni ittifaklar ve yeni aktörler

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Sahel bölgesi petrol, altın, uranyum gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmasına karşın dünyanın en fakir bölgelerinden biri.

Açlık, yokluk ve çatışmalarla dünya basınında yer alan Sahel, son 3 yıldır askerî darbelerle gündemdeydi.

Peki, önümüzdeki yıllarda bu önemli bölgeyi neler bekliyor?

Sahra Çölü'nün hemen güneyinde yer alan ve Afrika kıtasının doğu batı ekseninde uzanan 3 bin 860 kilometrelik kuşağa "Sahel bölgesi" deniliyor.

Çorak, kumlu ve kayalarla kaplı arazilerden oluşan yarı kurak Sahel, kıtanın güneyindeki daha verimli tropikal bölgelerle kuzeydeki çöl arasında bir tür fiziksel ve kültürel geçiş koridoru.

Coğrafi tanımları değişiklik göstermekle beraber Sahel bölgesi, Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad ve Sudan'ın bazı bölgeleri üzerinden Eritre'ye kadar uzanıyor. 

Sınırlı yağış alan ve yüksek sıcaklıklara sahip Sahel ülkelerinin az sayıda su kaynağı bulunuyor. 

Zorlu iklim koşullarına karşın, zengin doğal kaynaklarıyla sömürgecilik döneminde Batılı güçlerin iştahını kabartan Sahel ülkelerinin büyük çoğunluğu Fransa tarafından sömürüldü. 

Mali, Burkina Faso, Sudan ve Moritanya altın; Nijer, Nijerya, Çad ve Kamerun ise petrol açısından zengin.

Nijer dünyanın en büyük uranyum üreticisi konumunda. Bölgedeki tüm ülkelerde çok uluslu şirketler tarafından önemli miktarda kıymetli maden çıkarılıyor. Buna karşılık halklar açlık sınırında yaşam savaşı veriyor. 

Kenyalı aktivist ve Avukat Patrick Loch Otieno Lumumba, bölgenin içinde bulunduğu durumun sömürge geçmişinden kaynakladığını belirtiyor:

Fransa bölgeden ayrıldığında aslında tam anlamıyla ayrılmamıştı. Afrika'nın en kötü sömürgecilerinden biriydi ve ardında öyle bir altyapı bırakmıştı ki uzun yıllar boyunca bölgeyi her anlamda kontrol etmeye devam etti. Siyaseti, ekonomiyi, haberleri ve tüm anlatıları kontrol ederek buradaki varlığını meşrulaştırmaya çalıştı. Bugün para birimi dahi Paris tarafından kontrol ediliyor. En son Burkina Faso halkı ‘Yeter artık bağımsızlık istiyoruz!' dedi ve Fransız temsilcileri kovdu.


Kötü yönetimler, terör ve çatışmalar, Sahel halklarının fakirliğinin ve bölgenin yüzleştiği sorunların ana sebepleri.

Bölgede ortaya çıkan terör grupları istikrarsız bir ortam oluşturuyor.  

Geçen yıl Mali, Fransa'nın bölgedeki terörist gruplara silah ve mühimmat sağladığını iddia etmişti.

Fransa bu iddiayı şiddetle reddetse de ortada inkâr edilemez bir gerçeklik var:

Çatışmaların ve terörün devamı sağlanmalı ki, küresel güçler silah satabilsin ve bölgeyi istikrarsızlaştırıp doğal kaynaklara "ucuza" ve kolayca ulaşabilsin. 

Batılı ülkeler ve Amerika, kendi toprakları dışında varlık göstermek için terör gruplarıyla mücadele etme bahanesinin arkasına sığınmayı tercih ediyor. Hikâye tanıdık. 


Darbeler demokrasi getirir mi?

Uzun yıllardır süregelen fakirlik ve yoklukla artan terör eylemleri ile birlikte diktatör rejimlerin yarattığı baskıcı ortam, Sahel ülkelerinde keskin değişimlerin sebebi oldu. 

Sömürgeci yönetimlerin uzantısı olan diktatörlerin devrilmesiyle başlayan askerî darbeler Sahel halkı tarafından heyecanla karşılandı. 

2023 yılında, Fransız birlikleri ilk önce Burkina Faso'dan İbrahim Traore'nin talimatı sonrası ayrıldı.

Ardından Mali Fransız medyasının ülkede faaliyet göstermesini askıya aldı. 

Aralık ayıyla beraber son Fransız birlikleri de Nijer'den ayrıldı. Niamey'deki Fransa Büyükelçiliği kapatıldı.

Fransa bölgedeki itibarını hızla kaybederken askerî liderler kahraman hâline geldi.

Ancak bugün sorulması gereken soru şu:

Askerî liderlerin ellerinde uzun vadeli planlar var mı? 

Yakın tarihe bakıldığında, Afrika'da askerî darbelerin uzun süreli bir diktatörü devirmiş olmalarına karşın ülkelerine nadiren istikrarlı bir demokrasi getirdikleri söylenebilir.

Askerî liderlerin halk kendileriyle aynı görüşte olmadığı zaman insanları acımasızca bastırmaya çalışmayacaklarının garantisi var mı?

Bu sorunun cevabı, yaşanan darbeler süresince uygulanan fiziksel şiddet de göz önüne alınarak ciddiyetle düşünülmeli. 

Sahel ülkelerinin darbelerle yaptığı yeni başlangıçlara rağmen, bölgede etkin olmak için adeta sıraya giren diğer küresel güçlerle nasıl bir ilişki kuracağı da bölgenin kaderini belirleyecek. 

Malili eğitimci M. Diallo, Sahel ülkelerinde gerçekleşen darbelerin halk tarafından olumlu karşılandığını, darbeleri gerçekleştiren askerî liderlerin sevildiğini ve halkın liderlere umutla yaklaştığını ifade etti:

Elbette ticari ve ekonomik sebeplerle ülkeler birbirlerine yardım etmeli ama bence Afrika'nın kendini yönetebilecek gücü var; hiçbir ülkenin müdahalesine ihtiyacı yok. Özellikle Nijer, Mali ve Burkina Faso güçlerini birleştirirse ve küresel güçleri denklemin dışında bırakırsa sorunlar çok daha iyi çözülecek.


Diallo, dış güçlerin bölgedeki terörden faydalandığını, terörist güçleri desteklediğini ve bu durumu kullanarak Sahel ülkelerinde varlık gösterme sebeplerini meşrulaştırmaya çalıştıklarını da belirtti. 


Sahel'in olası yeni aktörleri 

Uzmanlara göre, Fransa'nın Afrika'daki ana üssünden çekilmesiyle birlikte bu bölgedeki temel çatışma, önümüzdeki yıllarda ABD ile Çin arasına taşınabilir. 

Nelson Mandela Üniversitesi akademisyenlerinden Julien Durand de Sanctis'e göre "ABD bu yeni durumdan Sahel'deki varlığını ve iş birliğini gözden geçirerek faydalanabilir; zira Paris'in aksine, oldukça gizli kalan varlığı nedeniyle eleştirilere maruz kalmıyor."

Santics, Türkiye ve Hindistan'ı da bölgenin yeni aktörleri arasında gösteriyor:

Çin, Hindistan, Türkiye ve Rusya gibi yeni siyasi ve ekonomik oyuncuların gelişi, kıtadaki emellerini gerçekleştirecek araçlara artık sahip olmadığı açık olan Fransa ile gerçek bir rekabetin gelişmesini sağlıyor.


Yazar ve bağımsız analist Paul Stronski, Rusya'nın bölgedeki konumunu şöyle değerlendiriyor:

Geçtiğimiz yıl Rusya, Afrika'nın Senegal'den Kızıldeniz'e kadar uzanan sorunlu bir bölgesi olan Sahel bölgesine iki kat daha fazla odaklandı. Paralı asker grubu Wagner aracılığıyla Mali ve Burkina Faso gibi ülkelere yerleşen Moskova, Batı'nın yanlış politikalarından, artan Avrupa karşıtı duygulardan ve hem uluslararası hem de yerel aktörlerin bölgesel istikrarsızlığın temel nedenlerini ele alma konusundaki uzun süreli başarısızlıklarından faydalanıyor.


Bununla birlikte Stronski, Sahel'deki baskıcı rejimlerin Moskova ile ortaklık kurma şansını kaçırmadıklarını ancak Wagner gibi Rus grupların bölgenin kontrolünü ele geçirdiklerinde Avrupalı güçlerden daha iyi olmayacaklarını belirtiyor.


ECOWAS Sahel'deki etkisini yitiriyor

Geçen hafta Nijer, Burkina Faso ve Mali ortak bir bildiriyle terörizm gibi "varoluşsal" tehditlerle mücadelede üye ülkelere yardımcı olmadığı gerekçesiyle ECOWAS'tan ayrıldıklarını belirtti. 

ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) yaptırımlarının üye ülkelerin durumlarını iyileştirmek yerine, yıllardır süren şiddetten etkilenmiş halkları daha da zayıflattığı öne sürüldü. 

Hem Batı Afrika'da hem de Sahel'de ekonomik ve siyasi manzaranın değişeceğini gösteren gelişme, Sahel halkları tarafından heyecanla karşılandı ve gerçek bağımsızlığa adım adım yaklaşıldığı şeklinde yorumlandı.

ECOWAS'ın başkanlığını yürüten Nijerya ise durumdan tedirgin. 

Ünlü Nijeryalı analist Bulama Bukarti askeri cunta liderlerini narsist davranmakla suçlayarak, "Nijer, Mali ve Burkina Faso'nun ECOWAS'tan çekilmesi devasa bir ekonomik sabotaj eylemi anlamına gelmektedir. Muazzam bir ekonomik krizin ortasında kendinizi en yakın komşularınızdan izole etmek son derece akılsızcadır ve ne yazık ki bu eylemin kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inandırılan sıradan vatandaşlar birincil kurbanlar olacaktır" dedi.

1975 yılında kurulan ekonomik, siyasi ve askeri entegrasyonu hedefleyen ECOWAS'ın geçmişteki birtakım askeri başarılarına rağmen, son yıllarda işlevselliğini yitirdiği ve Batı güdümünde hareket ettiği görülüyor.

Aslında Nijer, Mali ve Burkina Faso, ECOWAS'tan ayrılma girişimleriyle ECOWAS üzerinden Sahel'deki varlığını korumaya çalışan Fransa'ya bir darbe daha indirmiş oldu. 

Öte yandan denize sınırı olmayan bu üç yoksul ülkenin ekonomik anlamda ECOWAS üyesi sahil ülkelerine bağlı olması halkların ciddi ekonomik sorunlarla yüzleşebileceğine de işaret ediyor.

Nijer, Mali ve Burkina Faso'nun yakın tarihte kurduğu Sahel Devletleri İttifakı'nın ECOWAS'a alternatif oluşturup oluşturamayacağı ve Sahel'deki diğer ülkelerin de ECOWAS'tan ayrılarak bu yeni ittifaka katılma ihtimali Afrika ve dünya gündemi meşgul edecek. 

 

 

Kaynaklar:

https://www.youtube.com/watch?v=EMZNVG-Xles 
https://carnegieendowment.org/2023/02/28/russia-s-growing-footprint-in-africa-s-sahel-region-pub-89135 
https://www.premiumtimesng.com/features-and-interviews/663501-analysis-nigeriens-celebrate-exit-from-ecowas-but-how-does-it-solve-their-problems.html 
https://www.middleeasteye.net/opinion/france-sahel-foreign-actors-replace#:~:text=The%20arrival%20of%20new%20political,its%20ambitions%20on%20the%20continent.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU