Ülkemizde son sıralarda yeniden alevlenen merkez bankası tartışmalarına, farklı bir açıdan, bakış yapıyoruz.
Esas tartışılması gereken konuları, gerekçeleri ile birlikte dile getiriyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Merkez bankası üzerine müzakereler (1)" başlıklı ilk yazımızda, paranın tanımlanmasının önemine işaret etmiş ve merkez bankasının yasal yetkilendirilmesini sorgulamıştık.
Şimdi bu ikinci yazımızda merkez bankasının kurgusu ve yapılandırılması üzerine konuşacağız.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bir anonim şirket olarak kurulmuştur.
Anonim şirketlerde hisse yapısı çok önemli.
Şimdi bankanın hisse yapısına kısaca değinelim;
Merkez bankasında, Hazine'nin payının yüzde 51'in altına düşmemesi kuralı getirilmiştir.
Bu durum, devletin, merkez bankasının sermaye yapısında çoğunluk hissedar olmasını sağlayarak, para politikası üzerinde dolaylı bir etki ve denetim imkânı bulundurduğu anlamına geliyor.
Kanun koyucunun bu düzenlemelerle bir tür dengeleme amacı güttüğü sonucuna varabiliyoruz.
Bununla birlikte merkez bankasının temel amacı, 1211 sayılı yasanın 4'üncü maddesinde açıklıkla "fiyat istikrarını sağlama" olarak tespit edilmiştir.
İşte bu amaç, mevcut yapıda, ekonominin yönetimi için tek başına yeterli olmuyor.
Bunu defalarca gördük, tecrübe ettik.
Şöyle ki;
Fiyat istikrarını sağlamak için genellikle paranın bir kısıt haline getirilme mecburiyeti doğuyor.
Bu da ekonominin doğal işleyişini ve gelişimini bozuyor.
Bu durumda idare ya faizleri tahammül edilmez seviyelere çıkarıyor ya da dış borca yönleniyor.
Böylelikle genel ekonomik denge bozuluyor.
Günümüzde el an yaşadığımız da budur.
Bunun yeniden ele alınması gerekir.
Şimdi, merkez bankasının yanı sıra, ülkemize para basan bir kurum daha var: Darphane.
Madeni paralar, 1264 sayılı "Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun" hükümlerine göre tedavüle çıkarılıyor.
Bu kanun, madeni para basımıyla ilgili usul ve şartları, para birimlerini, değerlerini ve bu paraların nasıl tedavüle sokulacağını düzenler.
Netice itibarıyla, ülkemizde tedavül edilen para, kâğıt para (banknot) ve madeni para olarak iki ana kategoride basılır.
Basım süreçleri farklı kurumlar tarafından yürütülür. Her iki para türünün basımı, belirli yasalarla düzenlenmiştir.
Şimdi bunun pratik yansımasını, üretilen paralara bakarak sizler de anlayabilirsiniz.
Elinizdeki kâğıt paraların üzerinde "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" yazar. O anonim şirketin malıdır.
Madeni paraların üzerinde ise "Türkiye Cumhuriyeti" yazar.
Yani birinde "Türkiye Cumhuriyet", diğerinde "Türkiye Cumhuriyeti" ifadelerini açıkça görebilirsiniz.
O küçücük "i" harfi, iyelik ekidir. Yani aidiyet ekidir.
Madeni paraların devlete ait olduğunu gösterir. Diğerleri şirkete aittir.
Haddizatında olay sadece merkez bankasının yeniden yapılandırılması olayı da değildir.
Ülkemizde sağlam bir ölçü aracı oluşturma olayıdır.
Akabinde de genel ekonomik dengenin adil bir şekilde tesis edilmesi olayıdır.
Tüm bunları içine alacak şekilde bir yeniden yapılandırmaya ihtiyaç vardır.
Yeni bir kurguya ihtiyaç vardır.
Merkez bankası bir anonim şirket olarak kurgulanmıştır. Kuruluşu ve kurgusu yabancı uzmanlara aittir.
Farklı bir yapıya eklemlidir. Bu da bilinmesi ve tartışılması gereken ayrı bir konudur.
İsterseniz çok kısa olarak birkaç cümle kuralım.
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nde, milli bir merkez bankası kurma çalışmaları başlamıştı.
Zamanın Hollanda Merkez Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. G. Vissering Türkiye'ye davet edildi.
O da hazırladığı raporda, hükümete bağlı olmayan ve bağımsız olarak örgütlenmiş bir merkez bankası kurulmasını önerdi.
Aynı şekilde davet edilen bir diğer uzman da İtalyan Kont Volpi'dir.
Volpi de hükümetten bağımsız bir merkez bankası kurulmasını önerdi.
Tabii, rapor almak için bu uzmanların seçilmesi ilginç.
Tercih edenlere de dikkat edilmesi gerekir. Bu da ayrı bir çalışma konusu.
Bugün ülkemizde bir kanun çıkacak ise, o kanunun tasarısı yine ülkemizdeki uzmanlar tarafından hazırlanılıp Meclis'e sunulur.
O zamanda, merkez bankasının yasa tasarısını hazırlayan uzman ise Prof. Leon Morf'dur.
Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 11 Haziran 1930 tarihinde kabul edildi.
Böylelikle ülkemizde, yabancı ortakların da olduğu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketi adıyla bir merkez bankası kurulmuş oldu.
Banka, 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyetlerine başladı. Banknot matbaasının kuruluşu ise ancak 1958 yılında gerçekleşti.
Yani o zamana kadar banknotlarımız dışarıda bastırılıp getiriliyordu.
Elbette çok detay var ama bu kadar ile iktifa ediyorum.
Kısaca söyleyip geçersek, bu ana kurgu bir ihtiyaçtan değil yabancı bir öneriden oluşturulmuştur.
Bu konuyu da burada tamamlıyorum.
Bir sonraki videomda, merkez bankasının mevcut işlevlerini müzakere edeceğim.
Orada da çok ilginç şeyler duyacaksınız.
Acil yeniden yapılandırmanın önemini daha iyi anlayacaksınız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish