Ülkemizde son sıralarda merkez bankası tartışmaları yeniden alevlendi.
Yalnız bu tartışmalar, başkan ve nepotizmi üzerinden yürüyor.
Halbuki, söz konusu merkez bankası olunca, tartışılması gereken çok daha ciddi ve yapısal konular var.
Esas onları konuşmamız tartışmamız gerekiyor. Onları belli bir düzene koymadan, ülkemiz iktisadını bir düzene koyamayız.
Burada, birkaç ardışık videoda bu konulara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Ancak şunu da hemen belirteyim. Burada konuya yaklaşımım, genel geçer kalıpların dışında bir yaklaşım olacaktır.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Bu konularda ilk bilmemiz gereken şey paranın kendisi ile ilgilidir.
Yani para nedir, sorusunun cevabının teknik olarak verilmesi gerekir.
Şu an için bu cevabı veren bir anayasal veya yasal düzenleme yoktur.
Para kelimesi, anayasada ve ilgili mevzuatta geçer. Paradan kastin ne olduğunu biz bu mevzuat içeriğini okuyunca anlıyoruz.
Anayasada geçen "para" kelimesinden kastın, genel anlamda kullanılan "itibari para" olduğunu anlıyoruz.
Halbuki paranın, net bir şekilde tanımının yapılması gerekiyor. Gerekçesinin ve işlevinin belirtilmesi gerekiyor.
Bunun uygun bir şekilde Anayasada da yasalarda da tavzih edilmesi yani açıklanması gerekiyor.
Mesela para dediğimiz şey niçin vardır?
Ticarette ölçünün belirlenmesi ve mizanın yani genel dengenin oluşturulması için vardır.
Fakat bunun herkesi ilzam edecek şekilde mevzuatta ortak bir tanımı yoktur.
Bu konuyu kısaca ele alırsak,
İki türlü para vardır: Mal paralar ve itibari paralar.
Bunlar kendi içinde daha da sınıflandırılabilir.
Bu sınıflandırmayı da çeşitli kriterlere göre yapabiliriz.
Genel olarak ifade edersek,
Mal paralar; değeri kendinden menkul olan paralardır. Gücünü kendi kıymetlerinden alırlar. Altın, gümüş gibi.
İtibari paralar ise; değerini bizim geniş bir konsensus ile verdiğimiz paralardır. Gücünü kanunlardan alırlar. Tedavüldeki kâğıt paralar, kayıt paralar vb. gibi.
Tabii, bu saydıklarımız merkezi olarak üretilen paralardır. Bir de dağıtık üretilebilen paralar vardır.
Blok zinciri ile güvence altına alınan kripto paraları buna örnek olarak gösterebiliriz. Son sıralarda bunlar da büyük bir gelişim göstermektedir.
Peki, diyeceksiniz ki bütün bunların önemi nedir?
Bakınız, anayasa ve yasalarda para deyince kastedilen itibari paralar olduğu için mal paralar ile ilgili büyük bir fırsatı değerlendirememiş oluyoruz.
Çünkü mal paraların tedavülüne ilişkin bir mevzuatımız yoktur.
Bu ne demektir?
Şöyle söyleyelim;
Bugün ülkemizde var olan altın miktarının kabaca 10 bin ton olduğunu varsayalım.
Bu kadar büyük bir kıymetin çok küçük bir kısmını dahi mal para olarak da kullanabilseydik, (yani bu tanımlar yapılmış ve mevzuat oluşturulmuş olsaydı), yüz milyarlarca dolarlık ekstra, ek ekonomik hacim oluşturabilirdik.
Bu tanımlar ve mevzuatı olmadığı için bu fırsatı da şimdilik değerlendirmemiş oluyoruz.
Kısacası, bu anlatımdan anlayacağınız gibi konu oldukça detaylı bir yaklaşım gerektiriyor. İyi çalışılmasını gerektiriyor.
Şimdi gelelim ikinci konuya.
Paranın üretimi konusuna.
Burada paranın üretimi deyince kastettiğimiz ya da kastedilen, itibari paranın üretimidir.
Yani, paranın basımı ile ilgilidir.
Doğal olarak bu konuda hemen ilk aklımıza gelen kurum merkez bankasıdır.
Peki, onu yetkilendiren mevzuat nedir?
Gücünü nereden alıyor?
Türkiye Anayasası'nın 87'nci maddesi, para basma yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) vermektedir.
Bu durum da, para basma yetkisinin anayasal bir temele sahip olduğunu ve bu yetkinin ülkenin en üst yasama organı tarafından kullanılacağını gösterir.
Bu anayasal yetki, daha sonra bir yasa ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na (TCMB), bir imtiyaz olarak devredilmiştir.
Türkiye'de banknot ihracı yetkisi yani banknot basma yetkisi sadece TCMB'na aittir.
Burada ilginç olan bir şey var. Bu yetki önceleri süreli olarak verilmiş, daha sonra ise süresiz hale getirilmiştir. Süresiz hale getirilmesi 1994 Nisan'ında olmuştur.
Şimdi hemen burada, daha fazla ilerlemeden, iki meseleyi dikkatinize (müzakerenize) sunmak istiyorum.
Birincisi, TBMM sahip olduğu anayasal bir yetkiyi nasıl olur da sınırsız ve süresiz olarak bir anonim şirkete devredebilir!
Bu, hukuk açısından sorunlu bir konudur. Çözümlenmesi gerekir.
İkincisi, bu yetki devri 1994 yılında ülkemizde yaşanan çok büyük bir ekonomik krizin hemen akabinde yapılmıştır.
5 Nisan 1994 kararlarından iki hafta sonra yapılmıştır. Bu durum, yetki devrinin yeterince sağlıklı bir şekilde müzakere edilmediğini gösterir.
Adeta, yangından mal kaçırırcasına yapılmış bir işlem gibidir.
Muvazaalı bir işlem olarak ele alınıp yeniden değerlendirilmesi gerekir.
İşte itibari paranın üretimi konusunda, yetkiler ile ilgili hususlar bunlardır.
Bu konulara kısa kısa videolar ile devam edeceğim.
Bir sonraki videomda, itibari para üreten kuruluşları müzakere edeceğim.
Orada da çok ilginç şeyler duyacaksınız. Yeniden yapılandırmanın önemini daha iyi kavrayacaksınız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish