Saygıdeğer büyükbabam Nelson Mandela'nın ruhuyla, süregelen "iklim apartheid'ı" krizine ilişkin kaygılarımı ifade etmek istiyorum. Birleşmiş Milletler'in 4 yıl önce ortaya attığı bu terim, tıpkı büyükbabamın cesurca mücadele ettiği apartheid gibi, halihazırda küresel güneydeki en yoksullar (genellikle beyaz olmayan isyanlar) nedenlerine en az katkıda bulundukları iklim değişikliğinin en ağır sonuçlarından etkilenirken, küresel bir mücadeleyle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Madiba'nın 5 Aralık'taki vefatının 10. yıldönümünde, onun Güney Afrika'da apartheid'a karşı verdiği savaşın ırksal ve ekonomik ayrımcılık sistemine karşı verilen bir mücadele olduğunu hatırlatmak isterim. Bu mücadele artık küresel hale geldi ve uçurum, iklim değişikliğinden en çok zarar görenlerle buna yol açan ekonomik yapılardan yararlananlar arasında. Aradaki paralellik son derece açık: Apartheid Güney Afrika'sında güç ve zenginlik birkaç kişinin elindeydi ve bugün, başta küresel kuzeydekiler olmak üzere büyük kirleticiler, küresel güneydekilerin sırtından zenginleşmeyi sürdürüyor.
BAE'nin ev sahipliğinde düzenlenen Cop28, küresel liderlerin bu eşitsizlikleri ele alması için çok önemli bir an. Özellikle BAE'nin petrol üreticisi bir ülke olması nedeniyle bu zirveye şüpheyle bakılsa da zirveye dengeli bir bakış açısıyla yaklaşmak şart. Odak noktası sadece ev sahibi ülke değil, aynı zamanda Birleşik Devletler, Kanada, Rusya, İran, Çin ve Brezilya gibi fosil yakıtların yaygınlaşmasına daha da büyük katkıda bulunan diğer ülkeler olmalı.
Örneğin Cop28 başkanlığı, yeni küresel fosil yakıt projelerini genişletmek için anlaşmalara aracılık etmek üzere bakanlar düzeyindeki iklim görüşmelerini kullanmakla suçlanıyor. Ancak medyada bu konuda çıkan haberlerde tek bir yeni fosil yakıt projesi ya da mevcut projelerin genişletilmesine yönelik somut planlar yer almadı.
BAE, Almanya'ya mevcut LNG tedarikini sürdürmeyi teklif etti, Brezilya'nın (sürdürülebilir kimyasallar ve plastikler alanında dünya lideri) Braskem petrokimya şirketinden pay almak için teklifte bulundu ve Suudi Arabistan ve Venezüella'ya doğal kaynaklarının "sürdürülebilir gelişiminin" iklim değişikliğiyle mücadeleyle tutarlı olabileceği güvencesini verdi. Yine de tek bir yeni fosil yakıt genişletme projesi tanımlanmadı.
Birçok kişi BAE'nin petrol üreticisi olmasından haklı olarak endişe duyuyor fakat dünyada 97 petrol üreticisi ülke daha var ve neredeyse yarısı gelişmekte olan ülkeler. Ve bunların 16'sı Afrika'da.
Bu ülkelerin birçoğunun, Batılı ülkelerin yüzyıllar boyunca karbon kirliliği yoluyla biriktirdiği servet ve yatırım yapmaya devam ettiği milyarlarca dolar göz önüne alındığında, Batı'nın fosil yakıtlardan aşamalı bir şekilde vazgeçme taleplerini ikiyüzlülük olarak gördüklerini vurgulamak da önemli. Avrupa bankaları 2015'ten bu yana fosil yakıt sektörüne 1,3 trilyon dolar akıttı ve AB fosil yakıtları aşamalı olarak terk etme niyetini dile getirirken bile sadece 2022'de 130 milyar dolar gibi şaşırtıcı bir yatırım yapıldı. Ancak fosil yakıtlar için dünya çapında sağlanan finansmanın aslan payı Birleşik Devletler, Kanada ve Japonya'daki bankalardan geliyor.
İşte bu nedenle kapsayıcı bir yaklaşım benimsemede Madiba'nın izinden gitmemiz gerektiğine inanıyorum. Karşılıklı şüphecilik ve suçlamaların Cop28'deki özenli müzakereleri rayından çıkarmasına izin veremeyiz. Cop28 başkanlığı, ABD, AB üyeleri, Afrika ve Çin gibi farklı ulusları yenilenebilir enerjinin üç katına çıkarılması hedefi etrafında bir araya getirerek gerçek bir ilerleme kaydetmiştir. İlk defa bir kayıp ve zarar mekanizması üzerinde anlaşmaya varıldı. Ve iklim finansmanı için trilyonlarca doların kullanılabilir hale getirilmesi ihtimali en üst düzeylerde zorlanıyor. Bu daha önce görülmemiş bir şey.
Ancak Cop28'de haklı öfkemizle momentumu kaybedersek, bunun zararını gören Batılı ülkeler olmayacak. Ezici bir çoğunlukla küresel güneydeki beyaz olmayan insanlar olacak. Afrika'da milyonlarca kişi halihazırda iklim değişikliğinin korkunç sonuçlarıyla karşı karşıya; kuraklıklar, kıtlıklar ve doğal afetler giderek yaygınlaşıyor. İşte bu nedenle Madiba'nın izinde, iklim eylemi üzerinde bir uzlaşı için çaba göstermeliyiz.
Cop28, bazılarına göre tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmak için son şansı sunuyor. Bu, yenilenebilir enerjiye odaklanmak, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak ve en savunmasız durumdakiler için iklim finansmanının kilidini açmak için bir fırsat. Bu, ortaya çıkan küresel iklim apartheid'ıyla mücadele etmek için elzemdir. Büyükbabamın mücadelesi gibi, bu mücadele de görünmeyen ve duyulmayanların sesi olmakla ilgili. Cop28 başarısız olursa, bu sadece kaçırılmış bir fırsat değil, doğrudan milyonlarca insanın daha fazla acı çekmesine ve yerinden edilmesine giden bir yoldur.
Nelson Mandela'nın apartheid'a karşı verdiği mücadelenin ruhu şimdi iklim apartheid'ıyla mücadeleye yönlendirilmeli. Bu sadece çevrecilerin değil, adalet ve eşitliğe inanan herkesin mücadelesidir. Şimdi harekete geçmeliyiz, çünkü eylemsizliğin bedeli çok büyük ve değişim zamanı yarın değil, bugün.
Ndileka Mandela bir yazar, sosyal aktivist ve Thembekile Mandela Vakfı'nın başkanıdır
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal
© The Independent