Önümüzdeki 100 yılın eğitimi ezberciliği değil düşünme becerisini hedeflemeli

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Education Week

Cumhuriyetin 100'üncü yılında yeni bir eğitim anlayışına ihtiyaç var.

Tabi sadece eğitimde değil, birçok alanda yeni anlayışa ihtiyacımız olduğu söylenebilir. Örneğin siyasette, hukukta, akademide ve ekonomide.

Ancak hangi sosyal sorunu ele alırsak alalım eğer yolunda gitmiyorsa bu durumun insan yetiştirme tarzından, yani eğitim sisteminden kaynaklandığı söylenebilir.  

İnsan nasıl yetiştirirseniz öyle iş yapacaktır ve öyle bir toplumsal yapı oluşacaktır. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İnsanın aileden, okuldan ve çevresinden aldıkları onun iletişim kurma biçimini, inanma biçimini, ilişki biçimini, devlet ve hukuk anlayışını belirler.

O nedenle eğer bugün hukuk anlayışında, kültürel yapıda, akademide, sanat anlayışında inanç ve düşünme biçiminde bir sıkıntı varsa bunu öncelikle örgün eğitim sisteminin yapısında ve felsefesinde aramak gerekir.

Sorunu doğru tanımlamak ve müdahale etmek için doğru yer eğitim sistemidir.

Ve bu, sadece bugüne ait olmayan asırlık bir sorundur. Bu bir demokrasi ve kalkınma sorunudur, bir medeniyet sorunudur.


Hiç sorulmayan soru: Nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?

Doğru eğitimle doğru ve medeni toplumu oluşturabiliriz.

Yanlış eğitimle doğru toplum inşa etme beklentisi tutarsızdır.

"Kem alatla kemalat olmaz" demiş eskiler. Yani yanlış yöntemle doğru iş olmaz.

Peki, doğru eğitim nedir?

Başka deyişle eğitimde başat sorun ne?

Kuşkusuz en temel sorun asıl soruyu sormamaktır.

Asıl soru şu: Biz nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?

Bu konuda yıllara sâri eğitim politikalarını ve müfredat yapısını incelediğimizde çok bu sorunun net bir cevabı olduğuna dair bir kanı gelişmiyor.

Yani geçmişten bugüne birbiriyle ilişkili ve birbirinin devamı sayılabilecek bir proje göremiyoruz.

John Dewey'in cumhuriyetin kuruluş yıllarında çizdiği ve kısmen sorunlu olan pragmatik eğitim felsefesinin dahi sürdürülebilir planlamalarla yürütüldüğü söylenemez. 

Çocuklarımızın düşünme becerisinin geliştirilmesi yerine onları bilgi yağmuruna tutarak ezberciliğe alıştırma eğitim sistemimizin temel sorunudur.

İnsan saygıya layık onurlu bir varlıktır. Doğuştun getirdiklerini köreltmek yerine onu geliştirmeye hizmet eden eğitim gereklidir.

İnsan araç değildir, araçsallaştırılamaz. İnsan öznedir, faildir, nesne değildir. İnsan hiçbir siyasal ve ekonomik amaç için araçsallaştırılmamalıdır. 

Eğitim insanın doğuştan verimli olan dinamizmini aktif ve verim hale getirmeli ve gelişmesine destek olmalıdır.

İnsanın zihnini ve aklını kullandıkça insanlaşır. Eğitimin işi de zihnini ve aklını kullanma becerisini geliştirmeyi amaçlamalıdır. 

İyi insan da yararlı insan da üreten insan da entelektüel becerisi gelişmiş insanla mümkündür.


Düşünme becerisi eğitimle köreltilmemeli

İnsanın en temel becerisi ve verili doğası düşünme becerisidir. Canlılar içinde insanın da belirgin özelliği budur.

Nasıl ki arının verili doğası bal yapmaksa insanın da doğası düşünmektir.

Nasıl ki arıcılık yapan kişi arının bal yapma becerisini geliştirmeyi hedefliyorsa eğitimci de insanın düşünme becerisini geliştirmeye hizmet eden bir sistem kurmalıdır. 

İnsanın düşünme becerisini körelten ezberci ve hazır bilgi sunan eğitim sistemi insanın insani niteliğinin aleyhine bir işe dönüşür.

Felsefi olarak, dini olarak, ahlaki olarak, hukuksal ve bilimsel olarak da insana değerli kılan düşünebiliyor olmasıdır.

O nedenle insanın düşünme becerisini geliştirmeyi ihmal etmek ve eğitim sistemlerinde önemsememek insana karşı yapılmış bir kötülüktür diye kabul ediyorum.

İnsana, insanlığı ve ülkemize iyilik yapmak istiyorsanız insanın doğal ve verili yapısını bastırmak yerine onu desteklemeniz gerekir.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken yeni bir zihniyetle eğitimin dönüştürülmesi gerekir.

Öğretmen eğitiminden, öğretim yöntem ve ilkelerin, mevzuatından müfredat içeriğine yeni bir anlayışla eğitimin tekrar kurgulanması gerekmektedir. 
 


En büyük cehalet düşünmeyi bilmemektir

21'inci yüzyılın öngörülen temel becerileri arasında hangisini düşünürseniz hepsinin temelinde düşünme becerisini yer aldığını görebilirsiniz.

Artık insan için bilgiye ulaşmak bir sorun olmaktan çıkmıştır. İnsan için esas sorun var olan bilgiyi anlama, yorumlama, analiz etme ve onu kavramsallaştırma becerisidir.

OECD ülkeleri arasında yapılan ve okuduğunu anlama ve yorumlama ve becerisini ölçen PISA ve TİMS sınavlarındaki perişan durumumuz zaten bilmektedir. 

Düşünme becerisi paradigmasıyla sürdürülen eğitimin ulusal ve uluslararası düzeyde bütün parametreleri ile olumlu sonuçları olacaktır.

Düşünme becerisi gelişmiş bireyler daha demokrat, daha medeni, daha üretken, daha sağlıklı ilişkiler geliştiren, daha etik ve ahlaklı daha sağlıklı ilişkiler bir toplum için şarttır.

İnsanın kendini bilmesi düşünmeyi bilmekle mümkün. Ötekinin hukukunu bilen ahlaki birey olabilmek düşünmeyi bilmekle mümkün.

İnovasyon ve yenilik yapabilmek düşünmeyi bilmekle mümkün. Adil olmak düşünmeyi bilmekle mümkün.

İnsan bilgiyle ve öğrenmeyle değil, düşünerek ve tefekkürle cehaletten çıkar. En büyük cehalet düşünmeyi bilmemek veya unutmaktır. 

O nedenle Milli Eğitim Bakanlığı'da (MEB) 21'inci yüzyıla hazırlık için yapılması en acil ve zaruri eğitim reformu "düşünme becerisi"ni artırmaya yönelik bir paradigma değişimi yapmaktır.

Düşünme becerisi bir sınıfta bir iki ders saati ile kazanılabilecek bir şey değildir.

Bütün derslerin konularına örtük olarak işlenmesi gerekir. Öğrenci eğitim hayatı boyunca bilgiyi çıkarımsal olarak edinecek. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU