Sağlam ekonomi, sağlam hukukla mümkündür

Prof. Dr. Mustafa Çevik, Independent Türkçe için yazdı

Kural, kaide ve prensiplerin göz ardı edildiği ülkelerin güçlü ekonomiye sahip olmaları mümkün görülmüyor / Görsel: AA

Bir devleti uzun ömürlü kılan onun inşa ettiği hukuk kültürüdür.

Huzurun ve güvenin tek garantisi devlet uygulamalarında hukuk, bireyler arası ilişkilerde ise ahlaktır.

Medeni toplumlarda yazılı hukuk metinlerinin olmadığı alanlarda dahi insan-insan ve birey-devlet ilişkilerinin dengeli ve makul bir düzeyde sürdüğünü görebiliriz.

Nitekim yazılı bir anayasası olmamasına rağmen bir "anayasal kriz" yaşamayan toplumlar veya yüz yıllarca anayasasına dokunma gereği duymayan ülkeler de var, on yılda bir anayasa değiştirip "anayasa krizi" eksik olmayan ülkeler de var.

Ekonomi ve refah toplumu olmanın ilk şartı istikrarlı bir hukuk kültürü ve bu hukuk kültürüyle uyumlu ve onu destekleyen bir hukuk devleti geleneğidir.

Tarihin en eski hukuk metni olarak bilinen Hammurabi Kanunlarının çok büyük bir kısmı ekonomik ilişkileri düzenlemeyi hedefler. Çünkü para, ekonomi ve ticaret hukuksal teminat ister.
 

6d3f2aef-8297-4c57-b94a-1efaddf19077.jpeg
Her hukuki ihlal birilerinin hak kaybına uğraması demektir / Fotoğraf: Twitter



Her hukuk kuralı bir çıkarı korur

Hukukun olduğu yerde insan güvendedir. Olmadığı yerde devlet de birey de huzur içinde olamaz. 

Eğer devlet hukuku ve hakemliği olmazsa "insan insanın kurdudur". Devletin ontolojik işlevi yaşanan coğrafyayı "emin belde" (güvenilir yurt) yapmaktır.

Hukuk devleti inşa etmek, hukuku üstün tutmak ve ülkeyi yaşanır kılmaktır, yurdu emin kılmaktır. Bu aynı zamanda emaneti korumaktır.

İnsan insana emanettir. İnsanın insana güveni hukuk devleti ile mümkündür.

İnsanına saygı duyan ve onu yücelten toplumlar herkesin yararını gözeten hukukun üstünlüğünü esas alır. Vatandaşın huzur ve refahını düşünmeyen toplumlarda ise hukuk, yönetenlerin çıkarlarını koruyan enstrümana dönüşür.

Hukukun araçsallaştırılmasına gerekçe olarak çoğunlukla kutsallar ve değerler gösterilir.

Ama her hukuk kuralı bir çıkarı korur. Her ihlal ise birilerinin hakkının ihlalidir.

Bu ihlal bir trafik kuralı ihlali de olsa, bir öğrencinin sınavda kopya çekmesi de olsa böyledir.

Uzun süre ve istikrarlı bir şekilde hukuk devletinin varlığını hisseden toplumda kural ve hukuk bilinci davranış modeline dönüşür.

Hukuk kültürü ahlak bilinci de geliştirir. Hukuk kültürünün gelişmediği yerde kural ve ahlak bilinci de gelişmez.
Hukuk kültürünün olmadığı yerde ne bireyler arası ne de birey ve kurumlar arası güven gelişir.

Böyle bir hukuk ve yönetim anlayışında ne yerli yatırımcı ne de yabancı yatırımcı kendini güvende hissetmeyecektir.

 

indir.jpeg
Hukukun işlemediği ülkelerde ekonomik krizden kurtulmak da güçleşir / Görsel: Twitter




Coğrafya değil hukuk kaderdir

Bir beldede haklar ve özgürlükler hukuksal teminat altında ise orada eğitim, sağlık, akademi, ticaret ve refah da olumlu etkilenmektedir. Bunun en güzel örneği Amerika-Meksika sınırında bulunan Nogoles Arizona ve Nogoles Sonora şehirleridir.

Aslında bu iki şehir tek şehirken bir çit ile ortadan ikiye ayrılmış iki farklı siyasal yönetimdir. Aynı ırk, aynı coğrafya, aynı yemek, aynı tarih ve aynı kültüre sahip olmalarına rağmen iki kent arasında uçurum sayılacak bir refah düzeyi farkı vardır.

Buradan anlıyoruz ki ne coğrafya ne de genler kaderdir. Kader toplumların kendini inşa iradesidir, hukuktur, medeniyettir. Toplumlar kendi geleceklerine kendileri yön verirler. İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.

İnsanımızın vergi kaçırmasını istemiyorsak hukuk devleti lazım. Akademiye, eğitime, ticarete, siyasete velhasıl hangi alanda toplam kalite istiyor isek bu, ancak ve ancak geleneği ve örfü oluşmuş kurumlarla ve hukuk kültürü ile mümkündür.

Bütün bu sorunların çözüm yeri siyasettir. Sorun son tahlilde siyaset kültürü ile ilgilidir. Siyasetin dili, programı, projeleri ve çözüm önerileri açık, net ve anlaşılabilir olmalıdır. Siyasetin dili halkı hakları konusunda bilinçlendirmek olmalıdır.

Siyasetçi "söylevler"i ile seçmene de vizyon ve yol açmalıdır. Siyasetçi halkı elinden alınmış hakları konusunda farkındalık oluşturmalıdır.

Siyasetçi ve siyaset kurumu herkese güven veren bir söylem ve program ile halk nezdinde güven inşa etmelidir.

İnsanlık tarihinin en kadim kültürlerini barındıran bir coğrafya üzerinde yaşayıp evrensel bir siyaset ve hukuk dili geliştirememek siyasetin ayıbıdır.

Herkesi kucaklayan dil yerine, kin ve nefreti besleyen ayrıştırıcı bir siyaset dili bu toplumun kimyasını zehirlemekten başka bir işe yaramayacaktır.

Herkes için hukuk ve güven ortamı inşa eden bir siyaset, gençlerin, akademisyenlerin, meslek sahiplerinin ve sermayenin umudu dışarda aramasına engel olmanın tek yoludur. Ekonomimizin de, iç ve dış güvenliğimizin de tek teminatı güven veren siyaset kurumundan geçmektedir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU