Geleceğin eğitim sistemini kurmak: İş dünyasının beklentileri

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Freepik

Son 30 yıllık sürede bilişim teknolojisindeki çok hızlı ve radikal değişiklikler eğitim kurumlarını ve sistemini tartışılır hale getirdi.

Bu Türkiye'ye özgü bir durum değil, dünyada böyle. Eğitim sistemi yöntemiyle, araçlarıyla, yönetim anlayışı ve felsefesiyle teknolojinin çok gerisinde kaldı. 

İş dünyası eğitimin bugünkü durumunun 21'nci yüzyılda doğacak mesleklere cevap veremeyeceğinin altını çizmektedirler.

Ocak 2020'deki yıllık toplantısında Dünya Ekonomik Forumu 2025 yılına kadar dünya çapında çalışanların yarısının yeni iş becerileri öğrenmesinin zorunlu olduğunu ileri sürmektedir. 

Üstelik bu yeni beceriler dünyada iş dünyasının sürdürülebilir olması için kaçınılmaz iken ne yüksek eğitim ne de temel eğitim bu yeni becerileri karşılayacak donanıma sahip değildir. Ne yapısal ne de bilgi birikimi açısından.

Öncü firma ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen bu baş döndürücü dijital dönüşüme çok az ülkede ve çok az eğitim kurumu yetişebilmektedir.

Eğitim kurumlarının hizmet üretemediği bu alandaki açık sanal ortamda girişimciler doğru yanlış bir şekilde doldurmaya çalışmaktadır. 

Dünyada belki de ilk defa yaygın eğitim örgün eğitimden daha etkin bir rol almaktadır. 

Örgün eğitim sistemindeki statik ve hantal yapı yaygın eğitim ile rekabet edecek manevra yeteneğini yitirmiş durumdadır.

***

Eğitim sisteminin temel amaçlarından biri dünyadaki gelişmeleri doğru anlama, yorumlama ve gelişmelere uyum sağlama becerisi yüksek insan gücü yetiştirmektir.

2020 McKinsey araştırmasına göre insan kaynakları yöneticilerinin neredeyse tamamı çalışanların yeni becerilere uyum sağlayamadıklarını gözlemlemektedir. Çünkü edinilen beceriler çok kısa süre içinde değişmektedir. 

Çalışanların becerilerini güncellememesi durumunda 2-3 yıl içinde işlerini sürdüremeyecekleri bir değişim süreci yaşanmaktadır.

İş yaşamındaki bu beceri temelli değişimin hızına eğitim sisteminin uyum sağlaması kaçınılmazdır. 

Geleceğin eğitimi, yönetim anlayışı ve müfredatı ile "iş modelleri" ve "iş yeri" yaklaşımındaki bu değişime uygun bir şekilde kurgulanmalıdır. 

Çevrimiçi iş ve eğitim modellerine göre eğitimde ve eğitimcilerde yeni ihtiyaçlar ve beceriler gerekmektedir.

Eğitim kurumları iş yaşamındaki yeni beceriler için ihtiyaçları karşılamaya hazır olmalıdır. 

Eğitim sistemi müfredatı, personel ve yönetim anlayışı ile dünyanın her yerinde geçerli beceri ve kişilikte insan gücünün yetişmesine öncülük edecek şekilde kurgulanmalıdır.

Dünyada mevcut işlerin ve işyerlerinin büyük bir kısmı çok kısa süre içinde teknolojik olarak kendini dönüştürmek zorunda kalacaktır.

Ve bu değişim kısa süreler içinde tekrar edecektir. 

Eğitim sistemi buna hazır olmayan ülkeler kısa süre içinde fakirleşmeye mahkumdurlar. 

***

Geleceğin eğitimi ne tür beceriler kazandırmalı?

Dünya Ekonomik Forumu'nun (DEF) 2020 yılı İşlerin Geleceği Raporu'na göre, teknolojinin benimsenmesi arttıkça, tüm çalışanların yüzde 50'sinin 2025 yılına kadar yeniden beceri kazanması gerekecek.

DEF bunun için 10 temel becerinin kaçınılmaz olduğunu öngörmektedir. Geleceğin en iyi 10 becerisi:

  1. Analitik düşünme ve yenilik
  2. Aktif öğrenme stratejileri
  3. Problem çözme
  4. Eleştirel düşünme ve analiz
  5. Yaratıcılık, özgünlük ve inisiyatif
  6. Liderlik ve sosyal etki
  7. Teknoloji kullanımı, izleme ve kontrol
  8. Teknoloji tasarımı ve programlama
  9. Direnç, stres toleransı ve esneklik
  10. Akıl yürütme, problem çözme ve fikir oluşturma

Bu temel becerilerin bir ders olarak verilmesi yerine eğitim sisteminin bu felsefe ile kurulması gerekmektedir.

Düşünce becerisinin DEF'in öngördüğü 10 temel beceri omurgasını oluşturduğunu görmekte yarar vardır.

İnsanın en temel özelliği bağımsız ve özgün düşünebilme becerisidir. Eğitim sisteminin bu beceriyi yok etmek yerine destekleyici bir sisteme dönüştürülmesi gerekmektedir.

***

Türkiye'de geleceğin eğitimini kurmak mümkün mü?

Kişisel gözlemime göre MEB'de bütün sistemi değiştirmeyi amaçlayan hiçbir bakan başarılı olamadı.

Bunun en belirgin örneği 2018 yılında başlatılan "2023 Eğitim Vizyonu" yaklaşımıydı.

Müfredattan, öğretmen yetiştirmeye, ders seçiminden okul yönetimine bütün sistemi değiştirmeyi amaçlayan bir planlama gerçekçi olamazdı.

Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin hem akademik birikimi hem de bakanlıkta uzun süre üst düzey yönetimde kalmış biri olarak Türkiye'deki eğitim sisteminin sorunlarını, güçlü ve zayıf yönlerini çok iyi bilen kişilerden biridir. 

Geleceğin eğitimini kurmak için devasa bir kurum olan MEB'de majör sistem değişikliği yerine deyim yerindeyse "parça başı" kalıcı tekil değişimleri planlamak daha doğru bir yöntem olacaktır.

MEB'de en temel değişimin bir felsefe belirlemek olduğunu düşünüyorum. Bakanlığın öğretmen yetiştirmeden müfredata, mesleki eğitimden sosyal bilimlere ve teşkilat yapısına birbiriyle uyumlu bir felsefesi olmalı. 

Felsefesi olmayan bir eğitim sisteminde uzun vadeli projeksiyon ve planlama zorlaşır. Her ülkenin dünya standartlarıyla uyumlu bir yapısı olmakla birlikte kendi yerel dinamiklerini ve kültürel mirasını koruyan bir yapısı da olabilir.

Eğitim sistemi çağın bilgi ve teknoloji üretim kapasitesiyle birlikte kendi kimlik, kişilik ve değer yapısını koruyan bir yapıyı da içermek zorundadır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU