Türkiye-Suriye normalleşme süreci çıkmaza mı girdi?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP (Arşiv)

"Konumunu güçlendiren Esad, Türkiye'den taleplerinde daha ısrarcı olacak mı?" başlıklı, 7 Mayıs 2023 tarihli yazımda Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesi ve Arap ülkeleriyle ilişkilerini onarması nedeniyle Esad yönetiminin Türkiye'yle ilişkileri normalleştirme yönündeki artan isteksizliğini vurgulamış, 10 Mayıs'ta Moskova'da yapılacak Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın gidişata ilişkin bir işaret vereceğini belirtmiştim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nitekim, söz konusu toplantıdan temasların sürdürülmesi yönünde varılan mutabakatın haricinde somut bir netice çıkmadı. Mayıstan bu yana da taraflar arasında bir görüşme olmadı. 


Şam'dan gelen mesajların tonundaki değişiklik

Suriye Arap Birliği'ne yeniden kabul edildikten sonra Şam'dan gelen mesajların tonu değişti.

Esad daha önce de Türkiye'yi işgalci olarak adlandırmış ve Şam ile Ankara arasındaki görüşmelerin bir ön koşulu olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye topraklarından çekilmesini talep etmişti, ancak Esad'ın Arap ülkeleri ile ilişkileri düzeldikçe Suriyeli yetkililer Türkiye'nin sadece kendileri için değil, aynı zamanda Arap dünyasına yönelik bir tehdit teşkil ettiğini ifade etmeye başladı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 17 Temmuz'da yaptığı açıklamada "Biz Beşar Esad'la görüşme noktasında kapalı değiliz, görüşürüz. Bütün mesele, onların bize yaklaşım tarzı. Esed maalesef Türkiye'nin Kuzey Suriye'den çıkmasını istiyor. Böyle bir şey olamaz, çünkü biz orada terörle mücadele ediyoruz" demişti. 

Esad ise, Sky New Arabia kanalına verdiği mülakatta, "Bizim amacımız Suriye topraklarından çekilmeleri, Erdoğan'ın amacı ise Türkiye'nin Suriye'deki işgalini meşrulaştırmak, bu nedenle Erdoğan'ın koşulları altında, bir görüşme yapılamaz" demiş ve "Suriye'deki terörizm Türkiye'de üretiliyor. Ben ve Erdoğan neden buluşalım? Meşrubat içmek için mi?" ifadelerini kullanmıştı.

Son olarak, Suriye'nin Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Faysal el-Mikdad 15 Ağustos'ta Kahire'de Suriye'ye komşu ülkelerin Dışişleri Bakanları'nın biraraya geldiği "Arap Bakanlar İrtibat Komitesi" toplantısında Türkiye'ye yönelik sert eleştirilerde bulundu.

Mikdad'ın konuşması Suriye'nin Türkiye ile yeniden görüşmelere başlama niyetinin olmadığının açık bir göstergesiydi.

Mikdad konuşmasında şunları söyledi:

Türk işgalinin sadece Suriye için değil, Arap ulusal güvenliği ve genel olarak Arap çıkarları için de tehdit oluşturduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ortak çıkarlarımız, kardeşlik ilişkimiz ve uluslararası hukukun sağlam temelleri doğrultusunda buna son vermek için çabaları birleştirmek ve pratik adımlar atmak gerekiyor.


Mikdad daha da ileriye giderek, Türkiye'nin BM tarafından terör örgütü olarak tanımlanan grupları destekleyerek savaşı uzattığını iddia etti.

İlginç bir şekilde, Mikdad'ın konuşmasının bu bölümüne Suriye resmi haber ajansı SANA'nın Türkçe veya İngilizce sayfasında yer verilmedi. 


Esad'ın BM hamlesi 

Rusya 11 Temmuz'da Suriye'ye Türkiye üzerinden sınır ötesi yardım ulaştırılmasıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi kararını veto ettikten sonra Esad, stratejik bir hamle yaparak BM ile doğrudan anlaşma sağladı.

Şam, sınır ötesi yardımın altı aylık bir süre için uzatılmasına izin verdi.

BM ve Batılı ülkeler bugüne kadar yardım konusunun Şam üzerinden yürütülmesine Esad yönetimini meşrulaştıracağı gerekçesiyle sıcak bakmamıştı.

Yardımın ulaştırılmasında yaşanacak zorluklar ve Suriye'nin söz konusu yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayabileceği endişesi de tabii birer etkendi. 

Esad attığı bu adımla hem insani konularda duyarsız olmadığı imajını vermeye çalıştı hem de BM ve uluslararası toplum nezdinde meşruiyetini artırmayı amaçladı. 

Esasında 6 Şubat depremleri sonrasında da Esad yönetimi BM'yle gerçekleştirilen müzakereler neticesinde uluslararası yardımların ulaşabilmesi için Türkiye'den Suriye'ye iki yeni geçiş noktası açmayı kabul etmiş, bazı muhalif sivil toplum örgütleri Esad'ın bu hareketini "bedava siyasi kazanım" olarak nitelendirmiş ve tepki göstermişti.


Türkiye-Suriye normalleşme süreci üçüncü tarafların yararına olacaktır

Suriye bölgedeki diğer komşularıyla ilişkilerini ilerletme yoluna girmiş olsa da Şam'ın 911 kilometre sınırı olan Türkiye'yle sürdürülebilir bir diyalog geliştirmeden sorunlarını çözmesi mümkün değil. 

Bu noktada özellikle iki konu önemlidir. Birincisi, Esad diyaloga isteksiz olsa bile, Arap ülkelerinin Ankara ile görüşmeleri sürdürmesini için Şam'ı ikna etmesi gerekir.

Zira, mülteci krizi, terörle mücadele ve kapsamlı bir siyasi çözüm başta olmak üzere birçok sorun ancak Türkiye'nin "Arap Bakanları İrtibat Komitesi"ne (adının Suriye'ye Komşu Ülkeler İrtibat Komitesi olarak değiştirilerek) dahli olmasıyla sağlıklı bir şekilde ele alınabilir. 

Buna ilaveten, Arap ülkelerinin Türkiye ile Suriye arasındaki anlaşmazlığa taraf olmalarının kendilerine hiçbir yararı olmayacaktır.

Arap ülkelerinin İsrail ve İran'la ilişkilerini onardığı bir dönemde Suriye nedeniyle Türkiye'yle ilişkilerini germeleri anlamsızdır. 

Bununla birlikte, Türkiye'yi bahse konu mekanizmaya dahil etmek için Ankara-Şam hattında yeniden görüşmelere başlanması, bir yol haritası üzerinde anlaşılması ve ardından ikili görüşmeler ile çok taraflı temasların eş-zamanlı olarak yürütülmesi daha yararlı olacaktır.

İkinci olarak, Rusya Suriye'yi Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanmadığı takdirde, Ukrayna'da sonu belli olmayan bir savaşla cebelleşen Moskova için Esad'ı Ankara ile görüşmelere devam etmeye zorlamak ve Suriye iç savaşına son vermek kendi çıkarınadır. 

Birkaç hafta önce, Rus Dışişleri Bakanlığı yetkilisi yeni bir dörtlü toplantının hazırlıklarına başladıklarını ve tüm taraflar için kabul edilebilir bir tarih bulmaya çalıştıklarını ifade etti. 

Görüşmelerin yeniden başlaması önemlidir, ancak seçimler öncesi döneme kıyasla son haftalarda Esad'la diyalog konusunun Türk makamlarınca fazla gündeme getirilmediği dikkate alındığında Suriye tarafından gelen bu provokatif açıklamaların üzerine, bu kez Ankara'nın süreci yavaşlatmak yoluna gitmesi de mümkündür.

Bu durumun ise hiçbir tarafa yararı olmayacağı açıktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU