Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması nedeniyle insanlar, kendilerinden daha iyi hayatları varmış gibi görünen diğer insanları gördüklerinde kendileri ve yapabildikleri hakkında kötü hissetmeye başladılar.
Bu nedenle, insanların kendi alanlarının zirvesinde olmaya çalışmaları giderek daha önemli hale geldi. Başkaları tarafından onaylanma isteği insanlar için çok tehlikeli bir boyutta gelişti.
Hayatlarını, mutluluklarını elde ettikleri başarı miktarı ve diğer insanların onlar hakkındaki düşünceleri ile ölçerek yaşayan bir kitle gelişti.
Yeni başarılar elde etmek için sosyal medyadaki başarı bağımlılığından kurtulmanın gerektiği anlaşıldı.
Kariyere bağlı başarı bağımlılığı
Başarı farklı şekillerde ölçülebilse de tamamen kariyerimize bağlı olduğunda bizi yıkıcı bir bağımlılığın kurbanı haline getirir. Bu da işkolikliği tetikler.
İşkoliklik, en kötü bağımlılıklardan biridir. Başkalarının hayran kalacağı bir versiyonunu yaratmak için uzun yıllarını harcayan insanlar, son derece başarılı olmayı başarmalarına rağmen hiçbir şeyin kalıcı olmadığını görerek artık her saat çalışmanın kendilerine bir öncekinden daha az mutluluk verdiğini hatta sadece daha az mutluluk değil, aynı zamanda daha az güç ve prestij verdiğini hissedebilirler.
Bu durum yeni bir sorunu ortaya çıkarabilir o da "özel kişinin" tam bir insandan daha az olması, kişinin kendisini nesneleştirmek için kendini takas etmesi yani özel biri olmayı mutlu olmaya tercih etmesidir diyebiliriz.
İşkoliklik bir bağımlılık türüdür
Çalışmaya ve bunun altında başarıya bağımlı olan insanlar, kendilerini tam bir insan olarak değil, daha çok yüksek performanslı bir makine gibi görebilirler ya da belki de eskiden yüksek performanslı olan ama şimdi aşınma ve yıpranma gösteren bir makine gibi...
Aslında bu bir bağımlılık türü olan işkoliklik nedeniyledir. İşkoliklik terimi, 1960'larda psikolog Wayne Oates tarafından oğlunun kendisini görmek için Oates'in ofisinden randevu istemesinden sonra icat edildi.
Babasının zamanı o kadar azdı ki. Oates, 1971'de işkolikliği "sürekli çalışma zorunluluğu veya kontrol edilemeyen ihtiyaç" olarak tanımladı.
İşkoliklerin gerçekten can attığı şey, kendi başına iş değildir; başarıdır. Para, güç ve prestij için çalışarak kendilerini feda ederler çünkü bunlar, tüm bağımlılık yapan şeyler gibi dopamini uyarır.
İşkoliklik genellikle bir başarı sağlasa da kısır döngüye de neden olabilir. Çünkü, diğerlerinden ve dolayısıyla gerekli olandan daha fazla çalışarak başarı sağlasa da buna devam etmeyi zorunlu kılar.
Koşmaya devam etmeyenler için bu geride kalma korkusuna yol açabilir. Çok geçmeden iş, ilişkileri ve dış faaliyetleri kalabalıklaştırır.
İşkoliklere kalan tek şey artık iştir ve döngüyü güçlendirir. İşkoliklik korku ve yalnızlığı besler; korku ve yalnızlık işkolikliği besler.
Çözüm için neden işkolik ve başarı bağımlısı haline gelindiğinin temeline inmek gerekir
Başarı acımasız bir iştir ve fedakârlık gerektirir ve başarı bağımlısı asla "yeterince başarılı" değildir.
Başarı peşinde koşan insanlar hayatı anlamlı kılan sıradan etkinliklerden ve ilişkilerden uzaklaşabilirler.
İnsanın neden işkolik ve başarı bağımlısı haline geldiğinin temeline inmek gerekir.
Çünkü, hayatında ve işinde ne kadar başarılı olursa olsun, bir insan bunun nedenini çözene kadar eski güçlü yönlerden yeni güçlü yönlere geçiş gerçekleşmeyecektir.
Önce gerçeği kabullenmek gerekir. Çözümü düşünmeyi, yapılan şeyin işe yarayıp yaramadığını gözden geçirmeyi, başarı bağımlılığının mutlu edip etmediğini dürüstçe itiraf etmeyi ve belki de daha az özel olmayı tercih etmeyi gerekir.
Alçakgönüllülükle bağımlılıkları adlandırmak ve özgür olma arzusunu belirtmek, kariyeri hayatımızdaki insanların önüne koymaktan kurtulmaya çabalamak, başkalarından üstün olma dürtüsünden, mesleki üstünlük duygularından arınmak, geriye düşmek ve unutulmak korkusunu bırakmak gereklidir.
Mutluluğun bir sırrı da başarısızlık korkusunu bırakan insanların daha mutlu olmasıdır.
Yüksek başarı gösterenler, hayatlarının ilk yarısını ne pahasına olursa olsun başarısızlıktan kaçınarak geçirme eğilimindedirler.
Hayatlarının ikinci yarısında daha mutlu olanlar, daha savunmasız olmalarına izin verenlerdir.
Çıkış yolu daha fazla zorlamakta, daha fazla mükemmellikte ya da daha fazla kendini kanıtlamakta değildir.
Aksine, yavaşlamak ve başarılarının tadını çıkarmaktadır. Ne kadar ileri gidilmesi gerektiği konusunda takıntılı olmak yerine, yavaşlamak ve ne kadar ilerlenildiğini görmek için minnettar olmaya izin vermektedir.
Başarıya "bağımlı" olmanın temel nedenlerinden birinin kalplerdeki derin bir boşluğu maskelediği için devam ettiği üzerine düşünmektedir.
Çoğu başarılı insan için bu bağımlılıktan kurtulmaya çalışmak, içgüdülerine karşı çıkmak kolay olmayacaktır ancak bu, kararlılıkla mümkündür.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish