Afrika ve Asya'da bir devrin sömürgecilik tarihine damgasını vuran Hollanda İmparatorluğu, 17'nci yüzyıldan 20'nci yüzyıla kadar Hollanda tarafından kontrol edilen çeşitli bölgelere verilen bir isimdi.
Hollandalılar, kıta Avrupası dışında sömürgeci bir küresel imparatorluk kurmada evvela Portekiz ve İspanya'yı takip ettiler.
Denizcilik ve ticaretteki becerileri ve İspanya'dan bağımsızlık mücadelesine eşlik eden milliyetçilik ve militarizmin yükselişi bu girişime yardımcı olmuştu.
İngilizlerin yanı sıra Hollandalılar, başlangıçta Hollanda Doğu Hindistan Şirketi ile dolaylı kapitalist şirket sömürgeciliği temelinde sömürge mülkleri inşa ettiler.
Sömürge girişimine doğrudan devlet müdahalesi daha sonra1 gelmişti.
Willem Barents, Henry Hudson, Willem Janszoon ve Abel Tasman tarafından Kuzey Kutbu ve Okyanusya'da ortaya çıkarılan uçsuz bucaksız yeni bölgeler, genel olarak aynı olmasa da 16 ve 17'nci yüzyıllarda ortaya çıkan keşif dalgasına Hollandalı tüccarlar ve denizciler de katıldılar.
Hollanda sömürgeciliğinin ilk adımları
16'ncı yüzyılın sonlarından itibaren büyük bir tehdit olarak hızla yükselen Hollanda deniz gücü, uluslararası sularda hüküm sürdü ve 17'nci yüzyılın ikinci yarısında küresel ticarete egemen oldu.
Yüzyıl boyunca süregelen bu kültürel etkileşim Hollanda Altın Çağı olarak bilinir.
Hollanda, Devrim Savaşları sırasında Fransız ordularına mağlup olduğunda, sömürge topraklarının çoğunu ve küresel güç statüsünü İngilizlere kaptırmıştı.
Fransız merkezi hükümeti, 1795'ten 1814'e kadar olan bu "Fransız dönemi" sırasında bir Hollanda güdümlü hükümette merkezileşti.
Hollanda İmparatorluğu'nun bir parçası olarak kalan kısımları, özellikle Hollanda Doğu Hint Adaları (Endonezya) ve Surinam, geleneksel emperyalizmin çöküşüne kadar Lahey'in kontrolü altında kaldı.
20'nci yüzyıl Hollanda eski kolonileri Aruba ve Hollanda Antilleri'ni de kapsayan Hollanda Krallığı esasında bir federasyonun parçasıdır.
Sömürge geçmişinin bir mirası, Hollanda'da 20'nci yüzyılın sonlarına doğru çok kültürlülüğe açıklığın bir gelişmesiydi.
Bununla birlikte, ulusal uyum konusundaki endişeler ve asimilasyonla ilgili tartışmalar, Hollanda'nın kültürel ve dilsel geleneğiyle ilgili testlere yeni vatandaşlık yasalarına yol açmıştı.
Hollanda imparatorluğu, dünyanın dört bir yanındaki insanları tek bir cemiyet kaidelerine ait olma bilincine uyarlamada önemli bir rol oynamıştı ve bu, özellikle ticaretin neler başarabileceğinin bir örneği olarak dikkate değer. 2
Hollanda sömürgeciliğinde ticari kökenler
Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'nin (Verenigde Oost-Indische Compagn) 1602'de kurulmasının ardından Hollandalılar, Portekiz'in denizaşırı mallarının kontrolünü ele geçirmeye başlayarak Hollanda-Portekiz Savaşı'na neden oldular.
1580'den beri, Portekizliler birleşik bir monarşi altında İspanyollarla müttefik olup derebeylerine isyan eden Hollandalılara karşı şiddetli bir savaşa girdiler.
Aynı kral altında birleşmiş olmalarına rağmen, İspanya ve Portekiz'in denizaşırı imparatorlukları ayrı ayrı yönetilmeye devam etti ve aşırı gerilmiş ve yetersiz korunan Portekiz mülkleri, özellikle baharat ticaretinin kontrolünü ele geçirmekle ilgilenen Hollandalılar için kolay bir hedef haline geldi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hollandalılar bunu başarmak için özellikle iyi bir konumdaydılar. Çoğu denizden kazanılarak elde ettiği topraklar Hollandalıları zamanla rüzgâr ve su ustaları haline getirmişti.
Geliştirdikleri rüzgâr teknolojisi, o zamanlar dünyanın en iyi ve en hızlı yelkenli gemilerini inşa etmeye dönüştü.
18'inci yüzyılda İngilizler denizlerin efendisi olarak Hollanda'yı geride bırakmış olsalar da Hollanda'nın ticaret filoları özellikle 17'nci yüzyılda dalgalara hükmetti.
Bununla birlikte, Hollanda denizciliği ve Hollanda ticari girişimi, daha büyük ve daha güçlü komşusu Almanya'nın Güney'deki kıskançlığı haline gelen Hollanda Doğu Hint Adaları'nın (Endonezya) en büyüğü olduğu çok çeşitli mülkler ve kolonilerle sonuçlandı.
Bir dereceye kadar, Almanya ve İtalya'nın yanı sıra, Belçika'nın II. Leopold'un sömürge girişimleri, küçük Hollanda'nın büyük sömürge imparatorluğu tarafından teşvik edildi.
Bu sonraki imparatorluklar, anavatanın yüceltilmesine yönelik milliyetçi projelerdi ve tarihinin büyük bölümünde Hollanda imparatorluğu kadar gerçek anlamda ticari değildi.
Hollanda İmparatorluğu kullanımı hakkında "imparatorluk" teriminin Hollandalıların tüm denizaşırı faaliyetleriyle ilgili olarak kullanımı konusunda tartışmalıdır.
Zira kolonilerin çoğu aslında iki bağımsız ticaret şirketi, Dutch East India Company ve Dutch West India Company tarafından yönetilen ticaret merkezleriydiler.
Ancak 1815'ten sonra İngilizler, Napolyon Savaşı sırasında işgalden sonra kolonileri Hollanda'ya iade ettiğinde krallık ve 1848'den itibaren parlamento kolonilerin idaresinin sorumluluğunu üstlendi ve isimler resmi bir sömürge statüsüne dönüştürüldü.
Yakın zamana kadar Hollandalı tarihçiler "emperyalizm" ve "imparatorluk" kelimelerini kullanmakta oldukça tereddütlü hareket ettiler.
Bugünlerde bu terimi kullanıyor olsalar da esas olarak ona sadece 1880–1940 dönemini izah ederken bu terimlere atıfta bulunurlar.
Hollanda'nın Mauritius Adası'nı işgali
1598'de sekiz gemiden oluşan bir Hollanda filosu, amiral Jacob Cornelisz van Neck ve Wybrand van Warwijck'in emriyle Texel Hollanda limanından Hindistan alt kıtasına doğru yola çıkmıştı.
Filonun sekiz gemisi Ümit Burnu'nu geçtikten sonra kötü hava şartlarından ötürü birbirlerinden ayrıldılar.
Üçü Madagaskar'ın kuzeydoğusuna giderken, geri kalan beşi yeniden toplanıp güneydoğu yönüne doğru yola çıkmışlardı.
17 Eylül'de Amiral van Warwyck'in emrindeki beş gemi adanın görüş alanına girmişti.
Bazı günlüklerden alınan bilgilere göre, 20 Eylül'de "Port de Warwick" (şimdiki Grand Port) adını verdikleri korunaklı bir koya girdiler.
Karaya çıktıklarında adaya, Friesland hariç Hollanda Cumhuriyeti eyaletlerinin mülk sahibi olan Nassau Hanedanı'nın Prens Mauritius'den ötürü buraya "Prins Maurits van Nassaueiland" adını verdiler.
2 Ekim'de gemiler tekrar Bantam'a doğru denize açıldıklarında Mauritius olarak adlandırılan filodan geriye sadece Mauritius adı kaldı.
O andan itibaren, Port de Warwick'i geçerken ada Hollandalılar tarafından bir mola yeri olarak kullanıldı.
1606'da adanın kuzeybatı kesiminde daha sonra Port-Louis olacak olan yere ilk kez iki keşif gezisi yapıldı.
Amiral Neck'in emrindeki on bir gemi ve bin 357 askerden oluşan filo, orada buldukları çok sayıda kara kaplumbağası nedeniyle kaplumbağaların limanı anlamına gelen Rade des Tortues yer adını verdikleri körfeze ulaştı.
Bu tarihten itibaren Hollandalı denizciler liman olarak tercihlerini Rade des Tortues olarak değiştirdiler.
1615'te körfezde dört zengin gemiyle Hindistan'dan dönen vali Pieter Both'un 1615'te batmasıyla ölümü, rotanın Hollandalı denizciler tarafından lanetli olarak görülmesine neden oldu ve mümkün olduğunca bu güzergahtan kaçınmaya çalıştılar.
Bu arada İngilizler ve Danimarkalılar Hint Okyanusu'na akınlar yapmaya başladılar.
Adaya çıkanlar, abanoz ağaçlarının değerli öz odunlarını hesapsızca kesip yanlarında götürdüler.
Hollandalılar Pieter Both dağı, Rose-Hill yakınlarındaki Vandermeersh bölgesi gibi ülkenin ve adanın tamamında birçok bölgenin adını verdiler. Ayrıca Java'dan şeker kamışı bitkilerini dünyaya tanıttılar.
Sömürgeciliğin bir neticesi olarak Hollandalıların yiyecek için yerli dodo ve dev kaplumbağa popülasyonunun yok etmesi aynı zamanda diğer nadir türlerin yok edilmesine, mesela Abanoz kabuğunun sömürülmesi için geniş orman alanlarının kesilmesini beraberinde getirmişti. 3
Bunlara rağmen 1948'de, 350 yıl önce gerçekleşen ilk Hollanda çıkarmasını anmak için Vieux Grand Port, Ferney'de bir anıt dikilmişti.
Anıt, yerleşimciler tarafından granit taş bloklar kullanılarak inşa edilmiş olup terk edilmiş binaların yanında yer alır.
Yakın zamanda harabelerin kısmi restorasyonu yapılmış ve alana Fort Frederik Hendrik adı geri verildi.
18 Kasım 2010'da Frederik Hendrik Müzesi, Hollanda'nın Tanzanya Büyükelçisi Ad Koekkoek ve Mauritius Kültür Bakanı Mookhesswur Choonee tarafından açıldı.
Hollanda Mauritius'da ciddi bir sömürge mirası bırakmış olsa da yapmış olduğu propaganda ile bunu ticari ilişkilerde tarihi bağlar olarak tanıtır.
Hollanda altın sahili
Hollanda Ginesi, resmi olarak Gine Sahili'ndeki Hollanda sömürgesi (Nederlandse Bezittingen ter Kuste van Guinea) 1612'den başlayarak kademeli olarak Hollandalılar tarafından sömürgeleştirilen bugünkü Gana'nın bir parçasıydı.
1400'lerin sonlarından beri orası bir ticaret merkezi iken Portekizlilerin idaresine geçmişti.
Sonunda, Hollanda Altın Sahili, Fort Elmina'nın 1637'de Portekizlilerden alınmasından sonra Batı Afrika'daki en önemli Hollanda kolonisi oldu ancak 19'uncu yüzyılın başlarında köle ticaretinin kaldırılmasından sonra İngiliz politikalarıyla kargaşaya düşerek 6 Nisan 1872'de Hollanda Altın Sahili, 1870-71 Anglo-Hollanda Antlaşmaları uyarınca Birleşik Krallık'a devredildi. 4
Yerli halkla münasebetler
Avrupalılar yerel siyasi otoritelerle ticari ittifaklar geliştirdikçe, Avrupalı güçler bazen yerel halkla çatışmalara düştüler.
Çoğu zaman karmaşık olan bu ittifaklar, hem Avrupalıları rakip gören diğer Avrupalıların, Afrika sömürgelerine saldırmak için en yakın müttefiklerini askere almaya çalışan devletler arası savaşlarda Afrika'daki çatışmaları çözmek için kullanılıyordu.
Yani işgalci Avrupalı bir devletin tek düşmanı yerli halk değil aynı zamanda sömürgesine göz dikmiş olan başka bir Avrupalı devletti denilebilir.
Yerel halkla çatışmalardan kaçınmanın bir yolu ise evlilikti. Avrupalı erkekler genellikle, "evlenmek" anlamına gelen Portekiz lügatinden türetilen cassare veya calisare olarak bilinen bir uygulama aracılığıyla yerel Afrika halkıyla ittifaklar kurdular.
Hollandalı erkekler ve diğer Avrupalılar, aileleri Atlantik köle ticaretiyle bağları olan Afrikalı kadınlarla evleniyorlardı.
Bu şekilde hem Afrikalılar hem de Avrupalılar birbirlerinden yararlandılar ve barışçıl ticaret ortaklıklarına izin verdiler.
Afrikalı eşler, Avrupalı erkeklerin doğurdukları çocukları için para ve eğitim alabiliyordu.
Kadınlar, Avrupa'ya döndüklerinde veya öldüklerinde kocalarından da köle ve mal miras alabilirlerdi.
Afrika'daki Ga ve Fante gibi birçok kıyı etnik grubu bu sistemi ekonomik ve politik avantajlar elde etmek için kullandılar.
Bu Afrikalı etnik gruplar, Avrupalıların farklı etnik kökene sahip yabancılarla gelmesinden önce bu uygulamayı kullanıyorlardı ve 1400'lerin sonlarında aynı ayrıcalığı Avrupalı erkeklere de genişlettiler.
Bir ticari metoda dönüşen Cassare, Afrikalıların ticaret ağları içinde ticaret yaparken Avrupalılar gibi yabancılara güvenmelerini sağladı.
Yabancı ve ticaret ortağı arasındaki geçişi çok daha yumuşak hale getirdi.
Sahil şehri Elmina'da Hollandalılar, Portekiz'den bölgede egemen güç olan Denkyira'ya haraç ödeyen bir sistem miras almıştı.
1701 senesinde Feyiase Savaşı'ndan sonra, Ashanti İmparatorluğu baskın güç olarak Denkyira'nın yerini aldı ve Hollandalılar bunun yerine Ashanti'ye haraç ödemeye başladılar.
Sözde "Elmina Notu"nun varlığı sıklıkla sorgulansa da, Hollandalılar genel olarak Ashanti'ye haraç olarak ayda iki ons altın ödediler.
Elmina Limanı aracılığıyla Hollandalılarla ve dünyanın geri kalanıyla ticarete erişimi olan Hollandalılar ile Ashanti arasındaki bu bağ, diğer yerel halklar ve İngilizler arasındaki ilişkileri derinden etkiledi.
İkincisi, Denkyira'nın ve dolayısıyla Elmina'nın kültürel ve dilsel olarak yakın olduğu Fante ile giderek daha sıkı hale gelmişti.
Bunu birkaç Ashanti-Fante savaşı izlemiş ve iki halk arasındaki rekabet 1872'de Hollanda Altın Sahili'nin İngiltere'ye transferini çevreleyen olaylarla son bulmuştu.
Hollandalılar İsveçlileri Butre'dan çıkarmayı başardıktan ve o bölgede Fort Batenstein'ı inşa etmeye başladıktan sonra, Hollanda Batı Hindistan Şirketi liderleri, yerel siyasi liderlikle barışçıl uzun vadeli bir ilişki kurmak için bir anlaşma müzakere etmenin faydalı olduğunu düşündüler.
Yerli Ahanta liderleri böyle bir anlaşmaya girmeyi faydalı buldular ve böylece 27 Ağustos 1656'da Butre Antlaşması imzalanmış oldu.
Bu anlaşma, bölgede bir Hollanda himayesinin yollarını açtı ve Hollanda Cumhuriyeti ile Ahanta arasında diplomatik bağlar kurmuş oldu.
Anlaşmanın düzenlemeleri, 213 yıldan fazla bir süredir çok istikrarlı ve Hollanda-Ahanta diplomatik ilişkilerini düzenledi. Ancak Gold Coast 1872'de İngiltere'ye satıldıktan sonra anlaşmanın hükümleri yürürlükten kaldırıldı.
18 Şubat 1782'de Dördüncü İngiliz-Hollanda Savaşı'nın bir parçası olarak İngilizler Elmina'ya saldırdı.
Bu saldırı başarısız olmasına rağmen İngiltere, Hollandalılardan Fort Nassau, Fort Amsterdam, Fort Lijdzaamheid, Fort Goede Hoop ve Fort Crêvecoeur topraklarımı alarak havaliyi ele geçirdi.
Hollanda Cumhuriyeti sadece Fort Sekondi'yi İngilizlerden almayı başardı. 1784 Paris Antlaşması'nda ise tüm kaleler savaş öncesi sahiplerine iade edilmişti. 5
Hollanda idaresinin enkazı
Hollanda Krallığı 1806'da Batavia Cumhuriyeti'nin yerini aldığında Hollanda Altın Sahili'nin idaresi yeniden düzenlendi.
Hollanda Kralı Louis Napoleon'un kraliyet kararnamesiyle, Genel valilik görevi 1807'de Genel Komutanlığa indirildi ve 1809'da yönetim elden geçirildi.
1815'te Hollanda Krallığı'nın kurulmasıyla daha da büyük bir değişiklik geldi.
Fransız işgalinin belirsiz yıllarını geride bırakarak ve köle ticaretinin ortadan kalkmasıyla yeni kurulan krallık, koloniyi dönüştürmek için bir plan yaptı ve karlı bir plantasyon kolonisine dönüştürülür.
Bu amaçla, yeni vali Herman Willem Daendels'e açık bir yetki ve büyük bir bütçe verildi. Ancak 1818'de Daendels'in erken ölümüyle proje yarıda kaldı.
1 Kasım 1819 tarihli yeni düzenlemeler, bütçeyi koloniyi ayakta tutmak için gerekli olan asgari düzeye indirdi, tüm gereksiz sömürge memurlarını işten çıkardı ve devletin kölelerinin çoğunun emekliliğini aldı.
En önemlisi, muhasebeci, maliye, sekreter, veznedar ve icra memuru ofisleri tek bir ofiste birleştirildi, işlevlerin toplamı aslında ofis sahibinin unvanıydı.
Ayrıca, Genel Valilik makamı Komutanlığa indirildi. Hollandalılar 1836'da Hollanda Doğu Hint Adaları Ordusu için asker toplamaya karar verdiğinde, hükümet yeniden güçlendi.
Bu, 1838'deki feci Ahanta Savaşı'nın ardından ortaya çıkan bir şeydi. 23 Mart 1838 tarihli bir kraliyet kararnamesi sayesinde, ofis Komutanlığı Valiliğe yükseltildi ve hükümeti daha etkin kılmak için ilave memurlar atandı.
Hükümetin kendisi 1847'de reforme edildi ve en dikkate değer buluşları arasında üyelikler çoğu zaman örtüşse de, yasal olarak konseyden ayrı bir Adalet Divanı'nın kurulması da yer aldı.
Kamu kovuşturmasından sorumlu maliye dairesinin adı Adalet Memuru olarak değiştirildi.
1850'lerin sonlarında, kalelere ayrılan idari bölünmeler bölgelere ayrılmış ve sadece kaleler üzerinde değil, aynı zamanda kaleleri çevreleyen topraklar üzerinde Hollanda egemenliği iddia edildi.
İlçe memurlarına ilçelerin fiziki, ekonomik ve sosyo-politik durumlarını araştırmaları talimatı verildi.
Anglo-Holland Gold Coast Antlaşması'nda kurulan tarife sisteminin bir sonucu olarak, 1867'de Elmina'da bir vergi ve gümrük dairesi ile aynı zamanda bir posta ofisi de kuruldu.
Hollanda Doğu Hint Adaları, 1949'da Endonezya olarak bağımsızlığını kazandıktan sonra, çoğu Belanda Hitam, Hollanda Kraliyet Doğu Hint Adaları Ordusu'nun askerleri oldukları için Hollanda'ya göç ettiler.
Bunun dışında, Gold Coast'taki Hollanda sömürge tarihi aşağı yukarı unutulmuştu.
Bu, Arthur Japin'in daha önce bahsedilen The Two Hearts of Kwasi Boachi'yi 1997'de yayımlamasından sonra biraz değişti.
Bu dikkat aynı zamanda 1838'de idam edildikten sonra Hollanda'ya götürülen Ahanta kralı Badu Bonsu II'nin başının hâlâ Kwasi Boachi'nin elinde olduğunu ortaya çıkardı.
Leiden Üniversitesi Tıp Merkezinin de onayıyla Kralın başı 23 Temmuz 2009'da Lahey'de düzenlenen bir törenle Gana büyükelçisine teslim edildi. 6
2002 yılında, Gana ve Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 300'üncü yıldönümü, Hollanda Veliaht Prensi Willem-Alexander ve eşi Máxima'nın 14-17 Nisan tarihleri arasında Gana'yı ziyaret etmesi ve Ashanti kralı Otumfuo Nana Osei Tutu II'nin Hollanda'yı ziyaret etmesiyle kutlandı.
Bahsedilen yıldönümü, Ashanti'nin Feyiase Savaşı'nda Denkyira'yı yenerek Altın Sahil'de baskın güç haline gelmesinden sonra, 1701'de David van Neyendael'in Hollanda Batı Hindistan Şirketi tarafından Ashanti İmparatorluğu'na elçi olarak gönderilmesidir.
Kıyı şeridindeki kaleler dışında, Gold Coast'taki Hollanda varlığının kalıntıları, Hollandalı köle tüccarlarının siyah metresleriyle sahip oldukları çocukların torunları tarafından alınan Hollanda soyadlarıdır.
Bossman, Gana'da yaygın bir soyadıdır ve nihayetinde Hollandalı köle tüccarı Willem Bosman'dan gelmektedir.
Hollanda adlarından türetilen diğer Ganalı soyadları arasında Bartels, Van Dyck ve De Veer bulunur.
"Kim Olduğunuzu Düşünüyorsunuz" bir bölümünde İngiliz-Ganalı aktör Hugh Quarshie, soyunun izini Gold Coast'ta Hollandalı bir yetkili olan Pieter Martinus Johannes Kamerling'e kadar takip etmişti. 7
Güney Afrika
1652'de, Jan van Riebeeck (1619-1677) yönetimindeki Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, Hollanda Doğu Hint Adaları ile Hollanda Batı Hint Adaları arasında yarı yolda bulunan Ümit Burnu'nda bir yakıt ikmal istasyonu kurdu.
Büyük Britanya 1797'de, Birinci Koalisyon savaşları sırasında Hollanda'nın devrimci Fransa ile müttefik olduğu koloniyi ele geçirdi ve 1805'te ilhak etti. Güney Afrika'daki Hollandalı sömürgeciler, İngilizlerin yönetimi ele geçirmesinden sonra ülke genelinde iç kısımlara göçtüler.
Boer Savaşlarına maruz kaldılar ve şimdi Boers olarak biliniyorlar. İngiltere, Cape'i Hindistan'daki üstünlüğü için hayati olarak görüyordu.
Zira Süveyş Kanalı'nın inşasına kadar, sömürgelere gidiş gelişlerde önemli bir uğrak limanıydı. 8
Hollanda sömürge mirası
Hollanda, birkaç eski kolonisi hariç diğer sömürgeleri arasındaki ilişkileri samimi tutmayı başarabilmiştir.
Mesela Hollanda-Endonezya ilişkileri daha karmaşıktı. Mesela halen Yeni Gine'nin egemenliğine ilişkin anlaşmazlık sürmektedir.
1949 ve 1962 arasında Batı Gine Endonezya'ya teslim edildiğinde Hollanda ile Endonezya arasında normal diplomatik alışveriş dışında çok az resmi temas vardı.
1962'de, sonraki otuz yılda beş milyardan fazla harcanan bir yardım programı başlatıldı. Ancak Endonezya işlerinde hiçbir "etki" elde edilmedi.
Bunun "dekolonizasyonun mükemmel bir örneği" olabileceği öne sürülmüştür.
Hollanda ile eski koloniler arasındaki kilise bağları, misyonerlik mirası nedeniyle güçlüdür.
Öyle ki, Hollanda Reform Kilisesi ve Katolik Kilisesi, her yerde kapsamlı misyonerlik faaliyetinde bulunmuştur.
İslam'ın akademik çalışması, büyük ölçüde dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya ile olan tarihi bağları nedeniyle, Hollanda'daki Üniversite sisteminde uzun süredir varlığını sürdürmektedir.
Eski sömürgelerden gelen göçmenler, yirminci yüzyılın sonlarında kozmopolit, çok kültürlü bir toplumun toplam nüfusun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturduğu Hollanda'ya da yerleşti.
Bununla birlikte, sosyal uyum ve ulusal kimlik ve çoğunluğun dilsel ve kültürel mirasının korunması konusundaki endişeler, 2005 yılında vatandaşlar için yeni testlerin getirilmesine yol açtı.
Tüm partilerin katıldığı bir Parlamento raporuna göre, "başarılı, hoşgörülü, çok kültürlü bir halk" olarak kutlanan topluluk, yirmi birinci yüzyılın başında giderek daha fazla kutuplaşmaya başladı.
Afrika'da Hollandalıların varlığını tarihsel bir perspektiften tartışırken 1915 ve 1990 yılları arasında siyasi olarak Namibya'yı da içeren Güney Afrika ve şimdi Kongo Demokratik Cumhuriyeti olan Belçika Kongosu olarak iki bölge önemlidir.
İlki, Hollandalıların istikrarlı sömürgeciliğine tanık olmuş olup en az 1652'den itibaren kademeli olarak Afrikancaya dönüştü.
Güney Afrikalı milletvekilleri, 1983'e kadar Afrikaancayı Hollandacadan ayrı bir dil olarak resmen ilan etmediler.
Belçika Kongo'sunda ise Felemenkçe, 1879'dan itibaren, yani kolonide yaşayan ve çalışan Flaman kökenli Belçika vatandaşları aracılığıyla, dilsel bağın bir parçasıydı.
Sonuç olarak, Hollanda'nın Afrika'daki tarihi, kıtanın iki farklı bölgesinde, biri Belçika Kongo'sunda, diğeri Güney Afrika'da olmak üzere iki farklı saha boyunca gelişti.
Dilden dine, mali kaynakların talanından etnik soykırıma, Hollanda'nın Afrika'daki misyonerlik ve sömürgeciliğin izleri halen yaşamaktadır.
Notlar:
1. Worden, Nigel. 2012. Cape Town between East and West: social identities in a Dutch colonial town.
2. Theal, George McCall. 2018. History of South Africa under the administration of the Dutch East India Company (1652 to 1795). London: Swan Sonnenschein.
3. Sutton, Elizabeth A. 2017. Early modern Dutch prints of Africa. https://search.ebscohost.com/login.aspx?
4. Postma, Johannes, and V. Enthoven. 2003. Riches from Atlantic commerce: Dutch transatlantic trade and shipping, 1585-1817. Leiden: Brill.
5. Welch, Sidney R. 1952. Portuguese and Dutch in South Africa, 1641-1806. Cape Town: Juta.
6. Napal, Dayachand. 1980. Dutch Mauritius and Île de France (1638-1810). S.l: s.n.
7. Doortmont, Michel, and Jinna Smit. 2007. Sources for the mutual history of Ghana and the Netherlands: an annotated guide to the Dutch archives relating to Ghana and West Africa in the Nationaal Archief, 1593-1960s. Leiden, the Netherlands: Brill.
8. Gençoğlu, Halim. 2022. Güney Afrika'da Osmanlı izleri. Kronik. Istanbul.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish