Afrika'daki Batı sömürgeciliğine bir yanıt: Türk-İslam mirası

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Afrika'da vefat eden son Osmanlı diplomatı Ahmet Mazhar Bey, Kurban bayramında Habeşli Müslümanlarla, Harar, 1916 / Fotoğraf: Halim Gençoğlu Arşivi

Sömürgecilik, başka topraklarda sömürgeler kurarak ve genellikle ekonomik hakimiyet amacıyla bir emperyalist güç tarafından kontrol edilen insanlar üzerindeki sömürü politikasıdır.

Sömürgeleştirme sürecinde sömürgeci devletler, dinlerini, dillerini, ekonomilerini ve diğer kültürel uygulamalarını yerli halka dayatarak asimilasyon yoluna giderler.

Afrika için Scramble olarak bilinen, 1881'den 1914 senesine kadar süren yağma döneminde, birkaç Avrupa ülkesi Afrika kıtasının çeşitli bölgelerini işgal ettiler.

Avrupalı sömürgeciler diplomatik baskı, saldırgan bir tutum ve askeri istilalar yoluyla Afrika'nın büyük bir bölümünü kontrol altına almayı başardılar. 


Afrika'daki sömürgecilik mefhumunu yeniden değerlendirmek

Sömürgeciliğin tesiri günümüzde azalmış görünse de halen toplumlar üzerindeki tortusu vardır.

Sadece Gana, Senegal, Kongo, Cezayir ve Madagaskar'da yaşayanların Fransızca konuştuğunu, Somali, Sudan, Zimbabve ve Güney Afrika'da ise başka bir batı dili olan İngilizce konuştuğunu düşünürsek, sömürgecilik mirası kıtadaki yaşamın neredeyse tüm yönlerine nüfuz etmektedir.

Elli dört ülkesiyle Afrika, batı emperyalizmine karşı savaşmaya, mücadele vermeye devam ediyor.


Sömürgeciliğe karşı Osmanlı duruşu

Tarihsel olarak Batılılar her zaman "karanlık kıtayı" geliştirdiklerini iddia ederek sömürge faaliyetlerini meşrulaştırmanın bir yolunu bulmuşlardır.

Osmanlı Devleti ise tek bir kişinin Türkçe konuşmaya veya İslam'a dönmeye zorlanmadan dört yüz yıldan fazla bir süre Kuzey Afrika'yı -Etiyopya'ya kadar- idare etmeyi başarmıştır.

Dahası Osmanlılar, kıtadaki ihmal edilmiş Müslümanları eğitmek için Ümit Burnu'nda okullar açtılar.

Osmanlı Devleti Afrika'daki yerel topluluklarla yakın ilişkiler kurarken kıtada neyin yanlış gittiğini anlamak için bu bağlamda alternatif hikayelere bakmak icap eder.


Kıtada yerli halka hizmet eden Osmanlı münevverleri

Türk milletinin Afrika'da hizmet etmiş şahsiyetleri belki günümüzde tarihin sayfalarında unutulmuş olsa da onların hizmetlerine Afrika ülkelerinin yerel arşivlerinde rastlamak mümkündür.

Bunların şüphesiz en etkili şahsiyetlerinden biri, bir kuruluş devri Türk dervişi misali Erzurum'dan yola çıkıp Ümit Burnu'nda tekkesini kuran Seyit Ebubekir Efendi'dir.

Türk gençliğine bir rol model olarak tanıtılması gereken Ebubekir Efendi 17 yıl Güney Afrika'da kalmış ve yerli dili öğrenerek o dilde bir ilmihal de kaleme almıştır.

Cape Town'da vefat eden Ebubekir Efendi'nin geride bıraktıkları Güney Afrika-Türkiye arasında bir köprü rolü üstlenmesi gerekirken ne yazık ki günümüze kadar Güney Afrika'da vazife yapan büyükelçiler tarafından görmezden gelinmiştir.

Bu sebeple Güney Afrika'da müzelerde sergilenen çalışmaları ile Ebubekir Efendi Türkiye'deki kurumlarımız tarafından unutulmaya terk edilmiştir.

Güney Afrikalı tarihçi Ahmed Davids ‘Ebubekir Efendi şüphesiz müstesna bir dil bilimciydi" sözü bizim onu anlamaktan ne kadar uzak olduğumuzu ortaya koyar.

Hizmetleri haricinde çok kıymetli evlatlar yetiştiren Ebubekir Efendi Güney Afrika'da bir maarif reformu yapmıştır.

Tarihimizde unutulmuş ilginç bir şahsiyet olan, Malay bir anne ve Türk bir babadan 1865 yılında Cape Town'da dünyaya gelen Müslüman politikacı Ahmet Ataullah Bey bunlardan biridir.

Ahmet Ataullah, Cape Town, Mekke ve İstanbul'da okudu ve sonunda 1881'de Güney Afrika'ya dönmeden önce İslam ilimleri profesörü oldu.

Babası Seyit Ebubekir Efendi'nin Osmanlı hükümeti ile olan ilişkileri nedeniyle Kimberley'de Müslüman öğrencilere ders vermek için bir İslam okulu kurdu.

Ahmed Ataoullah, Güney Afrika'daki eğitim faaliyetleriyle uğraşırken, Güney Afrika'nın mağdur insanlarının haklarını temsil etmek için Cape parlamento seçimlerine aday olmaya karar verdi.

Dini kimliği nedeniyle, ten rengine bakılmaksızın Siyahi olarak kabul edildi. Tarihçi Ahmed Davids'e göre, "Ahmet Ataoullah bu nedenle Güney Afrika'daki tartışmasız ilk 'Siyahi' politikacıydı."

Aslında, Güney Afrika'nın ilk 'Siyahi' politikacısının karşılaştığı siyasi mücadeleler, bir Xhosa gazetesi olan Imvo Zazanbsuntu'nun yazarlarına, 1893'te Ahmed Ataullah Efendi'nin bazı siyasi zorluklarını tartışmak için ilham verdi.

Ayrıca Osmanlı haritacıları, halen ülkede dikkate alınmayan Khoikhoi halkını resmi haritalarında ilk kabul eden kişilerdi.

Birçok Batılı haritacı Güney Afrika'yı bir Cape Colony olarak belirtirken, Osmanlı devlet adamları bölgeyi daha sonra yerel sakinlere verilen "Hottentot" ismine göre adlandırmayı tercih ettiler.

Burada ilginç olan, Batılı yazarların sadece sömürge devletini dikkate alırken Osmanlı haritacılarının yerli sakinleri esas kabul etmeleridir.


Afrika'daki Yahudilerden Osmanlı hükümetine dua

Osmanlı Devleti sadece Müslümanlara yardım etmekle kalmamış, aynı zamanda Avrupa'daki Yahudileri anti-semitizmden de kurtarmıştı.

Osmanlı İmparatorluğu kuzey vilayetlerini kaybettiğinde, Rusya sadece Osmanlı vilayetlerini işgal etmekle kalmamış, Müslüman ve Yahudi azınlıklarını Romanya ve Moldova'dan tehcir etmişti.

Sonuç olarak, Yahudiler ve Müslümanlar güneye doğru, Anadolu'ya kadar göç ettiler. Ancak bazı Yahudi aileler Afrika'ya taşınmaya karar verdiler. Afrika ülkelerine göç etmelerine rağmen, Osmanlı Yahudi aileleri, büyük ölçüde Türklerin gayrimüslim topluluklara duyduğu saygı ve kabul nedeniyle Osmanlı Devleti'ne sadık kaldılar.

Örneğin bir Güney Afrika gazetesi, Cape Town Yahudi cemaatinin, Yahudi aileleri Rus ve Bulgar askerlerine karşı kurtarmaktan sorumlu Osmanlı askerleri için dua ediyorlardı.

Habere göre Türk askerleri battaniyelerini Yahudi çocuklara vermişti. Fakat bu sadece tek taraflı değildi. Osmanlı Devleti Balkan eyaletlerini kurtarmaya çalışırken Güney Afrika'da yaşayan Yahudiler Osmanlı Donanması'na bağış gönderdiler.

Johannesburg'dan Haim Galanti, Güney Afrika Yahudi cemaatinden bu bağışları toplayarak Osmanlı Başkonsolosluğuna teslim etmişti.

Bu, bu iki toplum arasındaki dikkate değer karşılıklı dostluğun göze çarpan bir başka örneğidir.

Aynı şekilde Osmanlı Devleti de birçok Ortadoğu şehrini uzun yıllar Batılı sömürgecilerden korumuştur.

Portekiz Doğu Afrika kıyılarını işgal etmeye çalışırken, sadece Osmanlı Devleti Afrika'daki yerel emirliklere karşılık beklemeden yardım etmişti.

Aslında bu yaklaşım, Kur'an-ı Kerim'e ve dini ve kültürel geleneklere dayanan Osmanlı anayasasında da görülmektedir.

Türk geleneklerinden biri gibi olan "İyilik et denize at, Halikse Malik bilir" darbı meseli insanı, bir iyiliği toplum görmese de Allah onu bilir davranışına yönlendirmektedir.

Buna karşılık, Afrika kıtası örneğinde sömürgeleştirilen ülkeler, sömürge "efendilerinin" yollarını özümsemeye zorlandılar.

Mesela İngiltere ve Fransa, Afrika kıtasında en sorunlu tarihe sahip iki Batılı güçtür denilebilir. Çok daha sonra Almanya, yirminci yüzyılın başında Namibya'nın yerli nüfusuna yönelik acımasız muamelesiyle benzer şeyi yapmıştı.

O kanlı geçmişten ötürü Herero ve Nama milletlerinin torunları Alman Hükümetinden tazminat talep ettiler.

Ancak Almanya, Namibya'daki yerel halkla pazarlık yapmak yerine bir manipülasyon yoluna giderek dünyanın en büyük sanat müzesini Cape Town'da açmayı tercih etti.

Elbette, Afrika ülkeleriyle nasıl ve neden ilişki kurmayı seçtikleri konusunda ülkelerin farklı gündemleri vardır. İngiltere hala eski kıtaya olan ilgisini göstermek istiyor.

Mesela Sudan'a Londra'dan Müslüman bir büyükelçi göndermek, bölgeyle ilgili siyasetinin bir başka yoludur.

Buna rağmen Zimbabve Devlet Başkanı İngiliz Sömürgeci Cecil John Rhodes'un mezarının ülkesinden kaldırılmasını talep ederken Londra hükûmetini alenen geçmişiyle hesaplaşmaya davet etmiştir.

Bir diğer emperyalist güç olan Çin, şu anda kıtada etkisini Mozambik'ten Cezayir'e yayan en büyük ekonomik güçtür demek mübalağa olmaz.

Cezayir'deki en büyük camiyi inşa etmek, ihtiyaçtan ziyade son derece politik olup şüphesiz basit bir hayır işi değildir.


Batı ile Doğu arasında Kıta-i Afrika

Afrika'yı bir bütün olarak görme ve Mısır uygarlığını ondan ayırma eğilimi Batı dünyasının bir icadıdır.

Avrupalı seyyahların ve sözümona Hristiyan ilim adamlarının gözüyle Afrika geri, halkı ilkel, medeniyete muhtaç ve karanlıktır.

Buna rağmen Avrupalı Afrika'dan biran uzak durmamış, topraklarını sömürmüş ve insanlarını ikinci sınıf vatandaş olarak görmüştür.

Hegel'in veya Shakespeare'in Afrika ve halkı hakkındaki ifadeleri Batı dünyasının genel mantalitesini ortaya koyar.
 

1.jpg
1880-1900 yılları arasında Britanya, şimdi Mısır, Sudan, Kenya, Uganda, Güney Afrika, Gambiya, Sierra Leone, kuzeybatı Somali, Zimbabve, Zambiya, Botsvana, Nijerya, Gana ve Malavi olarak bilinen toprakların kontrolünü ele geçirdi veya işgal etti. Bu, İngilizlerin bir kerede Afrika halkının yüzde 30'unu yönettiği anlamına gelmektedir

 

Batı dünyası Afrika'yı sömürürken Türkler İbn Haldun'un ifadesiyle Afrika'da camiler, medreseler, köprüler inşa etmiş ve yerli halkı kendi vatandaşından ayırmamıştır.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde dahi Güney Afrika'ya tayin ettiği alimlerle halkı eğitmiş ve yerli Müslümanların teveccühüne mazhar olmuştur.

Bu sebeple olacak ki Türk İstiklal Harbinde Güney Afrika'dan Mısır'a kadar camilerde Türk ordusu ve Mustafa Kemal Paşa için dualar okunmuş ve hatta Kurtuluş Harbi'ne maddi manevi destek olunmuştur.

1940 yılına gelindiğinde bir Güney Afrikalı Müslümanın tüm mirasını Türkiye Cumhuriyeti'ne bağışlaması bu köklü münasebetlerin somut bir tezahürü olarak ortada durmaktadır.

Libyalıların İtalyan işgalinden kurtulduktan sonra ilk başbakanlarının Türk kökenli bir bürokrat Sadullah Koloğlu'nun olması Osmanlı Devleti'nin Afrika'daki insani diplomasisinin Batı'ya bir yanıtı gibidir. 1

 

 

1. Bu makalemiz Türk Arşiv Kaynaklarında Türkiye-Afrika adlı kitabımızın bir özetidir. Bkz. 
https://www.kitapyurdu.com/kitap/turk-arsiv-kaynaklarinda-turkiyeafrika/553163.html, 3 Temmuz 2022 tarihinde erisildi. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU