Trump aslında Rusya'yı Başkan Biden'ın yaptığından daha iyi idare ederdi

Trump'ın yenilgiyi kabul etmemesi ve 6 Ocak'taki şiddet gösterileriyle ilgili Kongre soruşturmasının dış politika mirasını büyük ölçüde ortadan kaldırması talihsiz bir durum

Trump'ın dış politikası, Biden'ın şimdiye kadar yürüttüğünden hem daha az kavgacı hem de daha ileriye dönüktü (AP)

ABD Temsilciler Meclisi sözcüsü gerçekten Çin'i tahrik etmek için Tayvan'da bir gün geçirmek zorunda mıydı? Tayvan gerçekten de Nancy Pelosi'ye böylesine tam teşekküllü bir resepsiyon vermek zorunda mıydı? Bu resepsiyona başkanla yapılan bir görüşme ve Taipei'nin gökdelenlerine yansıtılan hoş geldin mesajı da dahildi. Pekin gerçekten de, Pelosi ayrıldıktan saatler sonra Tayvan sahiline tehlikeli bir şekilde yakın noktalarda bir dizi aktif ve canlı askeri manevra ile karşılık vermek zorunda mıydı?

Kuşkusuz herkesin yaptıklarını haklı kılacak nedenleri vardı. Demokratlar belki de kasımdaki ara seçimlerden önce Cumhuriyetçilerin ilerlemesini savuşturma şansına sahip olmak için, sert bir diplomatik çıkış yapmaları gerektiği sonucuna vardı. Pelosi, bitirmeye isteksiz göründüğü uzun bir kariyere sahip ve liderliğine dair eleştirileri ortadan kaldırmak istiyor. Tayvan, siyasi konumuna karşı uluslararası alandaki (ABD de dahil olmak üzere) belirsiz duruşlara rağmen uluslararası toplumun asli bir üyesi olduğunu göstermek istedi ve Çin, tüm büyüklüğüne rağmen, bir kırılganlık duygusu barındırıyor ve provokasyon olarak gördüklerine karşı kayıtsız kalamazdı.

Belki de tüm bu kısım göründüğü kadar riskli değildi. Belki de işin içindeki herkes ne yaptığının ve Pasifik sahnesinde bir III. Dünya Savaşı'nı tetiklemeden ne kadar ileri gidebileceğinin tam olarak farkındaydı. Ve Başkan Biden'ın, Pelosi'nin gitmesini gerçekten onaylamadığını açıkça belirtmesi göz önünde bulundurulduğunda (yani Pelosi bir tür ulusal elçi olarak nitelendirilemediğinden) dünyanın geri kalanı rahatlamalı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tabii savaşın tam olarak da bu gibi görünürde ufak tefek eylemlerden oluştuğunu bir yana bırakırsak. Ve son 25 yıldaki en üst düzey ABD ziyaretçisinin Tayvan'a gelişi, Tayvan'a (gerçekte de olduğu gibi) açıkça bir destek jestinden başka bir şey olarak görülemezdi. Çin için bu, statükoya ve dolayısıyla "Tayvan Boğazı'ndaki barış ve istikrara" meydan okumak için bir işaretti.

Ziyaret şekillenirken Biden'ın huzursuzluğu çok belirgindi. Savunma bakanının Rusya'yı sonsuza dek zayıflatma hedefinden bahsettiğinde gördüğümüz üzere, ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteğin Rusya'nın işgalinden bu yana zaman zaman değişmesi gibi. Ancak gerçek şu ki (her iki durumda da) Birleşik Devletler, ABD'den çok daha uzakta, çok daha büyük ve daha güçlü bir komşusuyla gerginlik yaşayan daha küçük iki ülkeyi savunmaya yardımcı oluyor ve ABD desteği olmadan güç dengeleri çok farklı olurdu.

Zulme karşı (Batı tarzı) özgürlük için bu ülkelerin seçimini savunduklarını iddia etmek, ABD ve onun etrafında kümelenen Batı ülkeleri için çok iyi bir şey, ancak saf yardımseverlikle motive olmuyorlar değil mi?

Bu da güç projeksiyonuyla ilgili ve hem maddi hem de manevi bir maliyetle birlikte geliyor (Ukrayna örneğinde ABD'nin halihazırda taahhüt ettiği 54 milyar dolar muazzam bir maliyet, bir yıl içinde herhangi başka bir ülke için yaptığından daha fazla). Orantılı olarak elbette Ukrayna'nın maliyetleri, insan kayıpları ve yıkımın boyutu düşünüldüğünde çok çok daha yüksektir.
 


Ancak ABD'nin ve Batı'nın katılımının (teoride mesafeli, ancak pratikte daha doğrudan) sadece bir tepki olmaktan ziyade çatışmaya ne kadar katkıda bulunduğu da sorulmalıdır. Aksi takdirde gerçekleşmeyecek savaşlar mı kışkırtılıyor? Hem Ukrayna hem de Tayvan, Birleşik Devletler'den çok uzak bölgelerde bulunuyor. Batı, bu ülkelerin korunması için önümüzdeki onlarca yıl veya daha fazlası boyunca sorumluluk alacak mı? Eğer öyleyse neden?

Gerçek şu ki, Pelosi'nin Tayvan'a kışkırtıcı ziyareti gibi ABD'nin (ve Batı'nın) Ukrayna savaşına müdahalesi, önümüzde ne olabileceğine dair herhangi bir hazırlıktan ziyade Soğuk Savaş'ın ideolojik mücadelesine bir dönüş gibi görünüyor. Ve bu durumun Beyaz Saray'ın mevcut sakiniyle epeyce ilgisi olabilir.

Joe Biden, Donald Trump'ı ikinci başkanlık döneminden mahrum bıraktığında, Avrupa'nın çoğunda bir rahatlama, hatta sevinç havası baskındı. Özellikle ABD'nin Avrupa ve NATO'ya yeni bir angajmana ve ABD dış politikasında öngörülebilirliğe geri dönmesine dair umutları vardı. Bunların bir kısmı gerçekten de oldu ancak Biden'ın kariyeri ve yaşı göz önünde bulundurulduğunda, klasik Soğuk Savaş zihniyetinin Washington'a geri dönüşü şaşırtıcı değil.

Bununla birlikte, birçok açıdan Trump'ın dış politika yaklaşımı (Washington'daki müesses nizamın izin verdiği kadarıyla) Biden'ınkinden hem daha az kavgacı ve hem de daha geleceğe dönüktü. Trump'ın önceliklerinden biri, ABD'nin dış çatışmalara müdahalesini sona erdirmek ve ABD'yi gelecekteki savaşlardan uzak tutmaktı.

Biden bir yıl önce Afganistan'dan ABD güçlerini (dağınık bir şekilde) çekerken Trump'ın taahhütlerinden birini yerine getiriyordu. Ancak Birleşik Krallık da dahil olmak üzere Avrupa'daki birkaç ABD müttefiki, son ana kadar Biden'ı (kendisi Trump olmadığına göre) bu çekilmeyi ertelemeye ikna edebileceklerine inanıyordu. Böylesine dağınık bir çekilme büyük ölçüde bu sebeple yaşandı.

Trump'ın yenilgiyi kabul etmemesi ve ardından gelen 6 Ocak'taki şiddet olaylarıyla ilgili tek taraflı Meclis soruşturmasının (Cumhuriyetçiler katılmayı reddettiği için tek taraflı), Trump'ın dış politika mirasını büyük ölçüde ortadan kaldırması büyük talihsizlik. Ancak geçmişe bakıldığında, Kuzey Kore de dahil olmak üzere Trump'ın geride savaştan daha fazla barış bıraktığı açıkça görülmelidir.

Aynı zamanda en azından Rusya'yla geniş bir uzlaşma sağlaması (çabaları defalarca engellenmiş olsa da) ve Çin'le askeri arenada değil ama ticareten kapışmasıyla, Soğuk Savaş dönemini geride bıraktığı da söylenebilir.

Ayrıca tarihin karşı olgusal versiyonunda, Ukrayna savaşının gerçekleşmeyeceği veya en azından mevcut haliyle yaşanmayacağı yönünde bir argüman da yapılmalıdır. Bunun nedeni Trump'ın geçen aralıkta Rusya'nın ABD ve NATO'ya yaptığı teklifleri reddetmeyecek olması; Vladimir Putin'in Trump'ın öngörülemezliğinden korktuğu için Ukrayna'yı işgal etmeyecek olması; Trump'ın NATO'nun Ukrayna için savaş öncesi yardımını Biden ve diğerlerinin yaptığı ölçüde üstlenmeyecek olması; veya sayısız başka nedenler olabilir.

Trump'ın kendisi suskundu, destekçileriyse ya Ukrayna'ya yardım etmenin asil ve haklı bir dava olduğu görüşünü benimsedi ve hatta ABD'nin savaşı doğrudan Rusya'ya götürmesi çağrısında bile bulundu. Bununla birlikte, söyledikleri iktidardayken gösterdiği genel çizgiye uyuyor. ABD yardımının büyük maliyetini sorguladı (özellikle de Ukrayna'nın hemen kapısındaki Avrupa'nın, az olarak nitelendirdiği katkısıyla karşılaştırıldığında) ve neden herhangi bir diplomasi olmadığını sordu. "Rusya ve Ukrayna'nın oturup bir tür anlaşma üzerinde çalışmaması mantıklı değil" dedi. Eğer bunu yakında yapmazlarsa, geriye ölüm, yıkım ve katliamdan başka bir şey kalmayacak." Aynı fikirde olmamak gerçekten zor değil mi?

Trump, onun zamanında olsa işgalin gerçekleşmeyeceğini söylüyor, bu konuda haklı veya haksız olabilir. Ancak geçen yılın son aylarında Rusya'nın yaptığı şikayetleri görmezden geleceğine veya NATO'nun Soğuk Savaş caydırıcılık doktrinine Biden'ın bel bağladığı kadar güveneceğine inanmak zor. Trump'ın dış politikaya "işlemsel" anlaşma yapma yaklaşımıyla alay etmek çok ama çok kolay.

İdeolojik kesinlikten ziyade bu yaklaşım, geleceğe yönelik büyük güç diplomasisi için daha verimli bir yol olabilir. Ve bu Amerikalılar için, bir sonraki başkanlarına oy verdiklerinde, Demokrat ya da Cumhuriyetçi olmalarından ziyade daha önemli bir tercih faktörü olabilir.

 

https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: Deniz Sutaş

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU