Sarışın, mavi gözlü, beyaz tenli insanların milliyetlerinden ve ait oldukları kültürden dolayı, dünyada dışlanacağı, tüh kaka ilan edileceği, bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi, ama bu da oldu.
Şu anda dünyada, özellikle de Avrupa'da Rus olmak, suç olmasa da büyük kabahat haline gelmiş durumda.
Ukrayna kentlerini harabeye çeviren Rus bombaları, panik halinde dört bir yana kaçışan siviller, ağlayan bebeklerini sakinleştirmeye çalışan çaresiz, gözü yaşlı anneler, yürümekte zorlanan yaşlı kadınların yüzlerindeki acı ve keder, Rusya'ya olan öfkeyi körüklüyor.
Putin'e ulaşamayan ve ona gücü yetmeyen sıradan insanlar içlerinde kabaran öfkelerini, hınçlarını karşılaştıkları Ruslardan çıkarmaya çalışıyorlar. Avrupa sokaklarında Rusça konuşan insanlar, taciz ve hakarete uğruyor.
Putin'i ve onun başlattığı işgali açıkça kınamayan Ruslar işten çıkarılıyor, dışlanıyor, kafelere, restoran ve mağazalara alınmıyor.
Bu yüzden Avrupa'daki Ruslar, Rus olduklarını belli etmemek için sokakta Rusça konuşmuyor, mağazaların ve işyerlerinin Rusça isimleri değiştiriliyor ve tepki çekmemek için tabelalardan 'Rus' kelimesi çıkarılıyor.
Nitekim Berlin'de Rusça yayın yapan bir radyo istasyonu ismini değiştirirken, benim yaşadığım mahallede bulunan Russisches Maerchen (Rus masalı) adını taşıyan bir Rus marketi de tabeladaki Russisches kelimesini kaldırdı.
Almanya'daki birçok Rus aile, ortaokul ve lise öğrencisi olan çocuklarının laf atmalara ve sataşmalara maruz kaldıkları için okula gitmekten korkmaya başladıklarından yakınıyor.
Birçok Avrupa ülkesinde Rus elçiliklerinin önü, Ukrayna bayraklarıyla ve bu ülkeyi destekleyen sözlerin yazılı olduğu pankartlarla süslenmiş durumda.
Berlin, Stockholm ve Paris gibi kentlerde birçok meydan veya sokağa Zelenski isminin verilmesi tartışılıyor ve öneriliyor.
Ukrayna'ya olan destek ne kadar genişse, Rusya'ya olan nefret ve öfke de o oranda büyüyor.
Diğer bir deyişle, Avrupa kamuoyunda Putin ve Rusya'ya olan nefretle Ukrayna ve Zelenski'ye olan sevgi ve takdir duygusu, birbiriyle kıyasıya bir yarış halinde.
Avrupalıların sıradan Ruslara olan öfkesi, Rusya'da halk çoğunluğunun Putin'in işgalini açıktan (veya sessiz kalarak) desteklemesinden kaynaklanıyor.
Başta Moskova olmak üzere değişik Rus kentlerinde sokaklara ve meydanlara çıkarak savaşa ve işgale karşı çıkan bir avuç cesur insanın aksine Rusların çoğunluğu maalesef (en azından şu ana kadar), Putin'e desteğini sürdürüyor.
Rusya'da savaşa karşı olan küçük bir azınlık bugünlerde akın akın ülkelerini terk ediyor.
Avrupa ve ABD Ruslara vize vermediği ve tüm ulaşım yolları kapalı olduğu için, Rusların yoğun olarak gittiği iki ülke, BAE ile Türkiye.
Bu yüzden şubat sonu ve mart başında 360 dolar olan Moskova-Dubai biletleri 1800 dolara, Moskova-İstanbul biletleri de eski fiyatın beş katına çıkmış durumda.
Bilindiği gibi, İstanbul ve Antalya'da önemli bir Rus topluluğu bulunuyor, savaştan ve ekonomik ambargodan kaçan Rusların çoğunluğu bu iki kentteki akrabalarının ve dostlarının yanına sığınıyor.
Durumları iyi olmayan savaş muhalifi Rus ailelerin tercihi ise Kırgızistan ve Özbekistan gibi Orta Asya cumhuriyetleri.
Orta Asya başkentlerinde de önemli bir Rus azınlığı bulunuyor ve Moskova'dan kaçan düşük gelirli Ruslar, oradaki akrabalarının yanına gidiyor. Orta Asya, Türkiye ve Dubai'de Ruslara karşı Batı'daki gibi yoğun bir tepki olmasa da, eskisi gibi güleryüzle karşılanmadıkları da bir gerçek.
Maalesef Türkiye'deki bazı kesimler gibi Rusların çoğunluğu da şu an Ukrayna'da yaşananları, ABD/NATO'nun bir oyunu olarak görüyor ve Batı'nın Ukrayna'yı Rusya'ya karşı kışkırttığına inanıyor.
Bu doğru olsaydı, Batı, Kırım ve Donbas'ın işgalinden beri geçen 8 yıl içerisinde Ukrayna'yı olası bir Rus işgaline karşı iyice hazırlar ve işgali imkansız hale getirirdi.
Mesela NATO ve ABD, Ukrayna'yı dronlarla ve İsrail'in gökkubbesi gibi bir hava savunma sistemi ile donatabilir ve Kiev'e Rus füzelerine eşdeğer füzeler verebilirdi.
Oysa Batı, Rusya'yı kızdırmamak ve kışkırtmamak için bunların hiçbirini yapmadı. Bugün de ABD ve NATO ikilisi, Ukrayna kentleri Rus bombardımanı altında can çekişirken ekonomik ambargo dışında Putin'i durduracak hiçbir somut girişimde bulunmuyor.
Verilen hafif ve orta ölçekli silahlar da işgali geri püskürtmeye yetmiyor.
Özgür dünyanın bir parçası olmak isteyen bir ülke, güçlü ve zorba komşusu tarafından yakılıp yıkılırken, özgürlük, insan hakları ve demokrasinin şampiyonluğunu ve bayraktarlığını yapanlar, sadece seyrediyor.
Ukrayna'da olanlar aslında, geçen yıl Afganistan'da meydana gelen facianın tekrarından başka bir şey değil.
20 yıl boyunca Batı'nın demokrasi ve özgürlük vaatlerine inanan milyonlarca Afgan geçen yaz Taliban gibi ilkel ve karanlık bir terör örgütünün insafına terk edilirken, bugün de Avrupa demokrasine gönül veren milyonlarca Ukraynalı, Putin gibi bir diktatörün insafına bırakılıyor.
Unutmayın ki, kötülerin, zalimlerin kazanmasına izin verilirse, dünya çekilmez bir hal alır.
Bir an için 1991'de Soğuk Savaş'ı Sovyetlerin kazandığını düşünün; o zaman dünya kocaman bir hapishaneye dönerdi.
Aynı şekilde ikinci dünya savaşında Hitler kazansaydı, birçok ırkın ve milletin kökü kazınırdı.
Savaşı kazanan Stalin'i düşünün; kendi vatandaşı olan 40 milyon kadar insanı öldürdü. Putin de, Hitler ve Stalin gibilerin izinden giden biri.
Elbette ABD'nin veya NATO'nun sütten çıkmış aşık kaşık olduğunu iddia etmiyorum.
Ama Batı demokrasisi, tüm kusurlarına ve eksikliklerine rağmen, şu an için elimizdeki tek iyi seçenek.
Yıkılan Sovyet hapishanesini yeniden kurmak isteyen Putin, özgürlük ve huzur isteyen herkes için bir tehdit.
Ve Putin'in durdurulması, sadece dünya için değil, 70 yıllık Sovyet hapishanesinin çöküşünden sonra bile prangalarından kurtulamayan Rus halkının gerçek demokrasi ve özgürlükle tanışması için de bir şans.
Öyleyse, bu şansı kaçırmayın.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish