Amerika'da Müslümanlar isyan etmese Brezilya ve Arjantin gibi ülkeler olmayabilirdi

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Amerika kıtasının keşfi

Müslümanların 10'uncu üzyıla kadar Akdeniz'i bir iç deniz haline getirdiğini ve neredeyse en ufak kıyı ve adayı detaylı bir şekilde haritalandırdığını biliyoruz.

Akdeniz'in yanı sıra Müslüman gemicilerin okyanusa açılmaktan hiç çekinmediğini ve Portekizlilere bu anlamda ilham olduğunu Fuat Sezgin şu sözlerle tespit ediyor:

Onlar okyanuslara açılmaktan da hiç korkmuyorlardı. M 9'uncu yüzyılda yaşayan coğrafyacı ve tarihçi al-Ya'qūbī'nin bildirdiğine göre Basra'ya yakın Ubulla'da yapılan dikişli gemiler, kuzeybatı Afrika'daki Massa Limanı ile Çin arasında ticaret münasebetlerini sağlıyorlardı.

Diğer bazı coğrafyacılara göre adı geçen Massa, Avrupa ve Bizans ile İslam dünyasını bağlayan ticaret şehirlerinden biriydi (GAS XI, 384-385) (bk. şekil 13). Onların tarihleri ve coğrafyaları denizcilerinin çok erken bir devirde okyanuslara büyük bir cesaretle açıldıklarını gösteriyor. Onlardan bize kadar gelen denizcilik kitapları, denizcilikte ne büyük yerleri olduğu yönünde bizi muhteşem bir tablo karşısında bırakıyor.

Onların gecikmiş olan modern etütleri Portekizlilerin yakın zamanlara kadar modern denizciliğin önderleri olarak tanıtılmasına imkân verdi. Ama bugün Portekiz denizciliğinde tanınan her başarılı verinin İslam dünyasına borçlu olunduğunu görüyoruz.

Şüphe yok ki içinde yaşadıkları İslam dünyasının denizciliğini büyük bir maharetle tanıyıp kabullenmelerini küçümsemeden takdir etmemiz gerekiyor. Onlar hemen hemen başarıya götüren her bilgiyi Müslümanlardan öğrendiler. Müslümanların Atlas Okyanusu'nda büyük hareket imkânını öğrendiler.

(Amerika'nın Keşfinde Müslümanlar)


Müslümanlar, Afrika'dan Sumatra'ya ve Ekvator çizgisine varıncaya kadar çok küçük hatalarla dünyayı 9'uncu yüzyıldan itibaren haritalandırdığına şahit oluyoruz.

Amerika'yı keşfeden Kolmb, dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu; ama çizdiği haritada bu yuvarlaklık daha çok bir armut şeklini andırıyordu.

Oysa Müslümanlar daha 10'uncu yüzyıldan itibaren bugünkü şekline çok yakın haritalar ortaya koymuştu: 

Cr. Colomb da dünyayı kuzeyden güneye doğru sivrileşen bir armuta benzetiyordu. Daha 15'inci yüzyılda dünyanın yuvarlak olduğu fikrinin yerleşmemiş bulunduğu Avrupa'ya mukabil, Müslümanlar daha 10'uncu yüzyılın ilk yarısında İberik Yarımadası'ndan Büyük Okyanus'u aşarak Asya'nın doğusuna ulaşmaya çalışmışlardı.

Onlar bu iki sahil üzerindeki mesafenin daha 9'uncu yüzyılda 21° bin kilometre kadar olduğunu hesaplamışlardı. Çok taraflı büyük bilgin al-Biruni 11'inci yüzyılın başlarında bizi objektivitesiyle hayranlığa düşüren Hind medeniyeti üzerine yazdığı kitabında şunu yazıyor:

Tanıdığımız büyük kara kütlesi (yani Asya, Avrupa ve Afrika) büyük bir okyanus tarafından kuşatılıyor. Bu okyanusu (adı geçen) büyük kara parçasının arasını şu veya diğer tarafta bir kara parçasıyla veya insanların yaşadığı bir adayla kesmekte olduğu muhtemeldir. 

(Sezgin – age.)


Okyanuslara açılma konusunda Avrupalılara en büyük ilham kaynağı şüphesiz Endülüslerdi.

Bu coğrafyadaki Müslümanlar denizcilik konusunda hayli ilerlemiş, hatta bunu bir saplantı haline getirmişlerdi:

Bundan 200 yıl kadar sonra meşhur coğrafyacı Idrisi ki ömrünün büyük kısmını Endülüs'te geçirmiştir, bu anlamda bize daha geniş bilgi veriyor. Al-Idrisi zamanında çok meşhur olan bir teşebbüsten etraflıca bahsediyor. Bu okyanusu batıya doğru geçmek için, bir ailenin sekiz mensubunun, hazırladıkları gemiyle yola çıkıp başarısız kalmış olmalarıydı. İberik Yarımadası'nda bu tip teşebbüsler çoğaldığı için Lizbon'da bir caddeye 'darb al-magrurin' yani 'maceracılar' yahut ta 'aldananlar' caddesi adını vermişlerdi.

(Sezgin – age.)


Bazı Avrupalı tarihçiler, Piri Reis'in kusursuz Dünya haritasını Colomb'un kayıp haritasından intihal olduğunu söylese de Sezgin, iddialara şu sözlerle noktayı koyuyor:

Biz bu haritayı bilgisayar vasıtasıyla bir modern haritayla karşılaştırırsak her ikisinin muayyen yerlerde Afrika ile aralarındaki mesafelerde ne kadar birbirlerini örttüklerini gördük Bu 18'inci yüzyıla kadar İslam dünyasından başka hiç bir kültür dünyasında yapılamazdı. Zira bu harita hatasız boylam dereceleri ölçüsüne dayandığını gösteriyor.

Kısacası Pîrî Reis'ten ele gecen bu haritanın, Avrupa'dan İtalyanca tercümesi İspanya'ya ulaşan ve (muhtemelen bir kaç kopya ile) yayılan, aslı Arapça olan bir haritadan ibaret bulunması gerekiyor.

İspanya kralının ısrarlı isteği üzerine Kolumbus'un kardeşi Bartolomeo'nun yapıp Madrid'e gönderdiği harita ise şudur.


Velhasıl, Yeni Dünya'nın keşfinde Müslümanların oynadığı rol son derece önemliydi.

Evet, sayısız Müslüman denizci Amerika'ya ulaşmıştı ve bu kıtadan, daha ziyade adalardan, haberleri vardı; ama büyük ve ayrı bir kıta olarak ele aldıkları şüpheli bir durum.

Öte taraftan Müslüman denizcilerin çalışmaları olmasa ne Portekizlilerin ne de İspanyolların Akdeniz'in ötesine dahi geçecek bir birikimi söz konusu değildi. 

Batılılar Yeni Dünya ismini verdikleri Amerika'yı keşfettikten sonra dünyanın en büyük köle imparatorluklarını da kısa sürede oluşturacaktı.


Yeni kıtanın keşfi, Avrupa'da değişim ve kölelik

1492 senesi ve Kastilya Kraliçesi I. Isabel denildiğinde çoğu kişinin aklına cömert kişiliği ile Kristof Kolomb'a zorlu yolculuğuna çıkması için tanıdığı imkân gelmekte.

Kolomb'un; İngiltere, Venedik ve Ceneviz saraylarına yaptığı başvurular reddedilmiş; ama I. Isabel'in kendisine yaptığı yardımlar sayesinde Atlantik'i geçerek Hindistan'a ulaşmayı hedefleyen zorlu yolculuğu başlamıştı.

Kolomb, yaklaşık 100 gün sonra Hindistan'a ulaştığını zannederek Amerika kıtasını keşfetmiş; bugün Küba olarak bildiğimiz adaya ulaşmıştı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kolomb'un keşfi İspanya'yı dünyadaki en büyük sömürge sahibi ülkelerden birisi haline getirmişti; fakat insanlık tarihi açısından büyük öneme sahip bu keşif, milyonlarca Amerikan yerlisine karşı girişilecek katliamın da başlangıcı oldu.

İspanyolların Amerika ana kıtasında giriştikleri soykırımın dünya tarihinde bir eşi benzeri daha yoktu; ama İspanyollar dünyanın bir ucunda yalnızca kızıl tenli milyonlarca insanı kılıçtan geçirmekle yetinmemişti.

Aynı tarihlerde insanlık tarihinin gördüğü en görkemli kültür ve medeniyet imparatorluklarından birisi olan Endülüs'te yaşayan yüzbinlerce Müslüman ve Yahudi; İspanyolların vahşetine maruz kalacaktı.

İspanyollar milli birlik ve yeniden toparlanmak için ülkülerini Endülüs'ün işgal edilmesi olarak belirlemişti.

Siyaseten büyük bir Emevi devletinin gücünü arkasına alan Endülüslüler, kısa sürede bu güçten yoksun kalmışlardı.

Afrika'da Muvahidler, Endülüslülere askeri destek sağlasa da Müslümanların iç çekişmeleri Endülüs'ün İspanyollar karşısında güçsüz kalmasına neden oldu.

Hristiyanların başlattığı işgal hareketi 1492 yılında Gırnata Benî Ahmer Emirliği'nin düşmesiyle başarıya ulaştı.

Bu çöküş, İspanya Müslümanları ve Yahudi halkı için eziyetli ve mihnetle geçecek günlerin başlaması anlamına geliyordu.

1 milyona yakın masum Yahudi, tarihin gördüğü en barbar mahkemelerinde (Engizisyon) yargılanarak sürgün edildi, hapse atıldı, din değiştirmeye zorlandı veya idam edildi.

Yeni Kıta'nın sömürülmesi için insanlık tarihinde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir köle düzeni kuruldu.

Afrika'dan getirilen köleler ile milyonlarca Afrikalı siyahi Amerika'ya sürüklenecek ve çoğu daha yoldayken hayatını kaybedecekti.
 

Amerikalı Müslüman kölelerin okuduğu Kur'an'dan bir sayfa
Amerikalı Müslüman kölelerin okuduğu Kur'an'dan bir sayfa

 

İslam dünyasının Müslüman kölelerle rabıtası ve isyan

Afrika'dan Amerika'ya kaçırılan kölelerin yaklaşık yüzde kırkının İslam dinine mensup olduğu tahmin ediliyor.

Mesela 1865 yılında bir Osmanlı gemisi kazara Brezilya sahillerine ulaştığında buradaki kölelerin çoğunun Müslüman olduğuna şahit olacaktı.

Bağdatlı Abdurrahman burada Müslüman kölelere elinden geldiğince yardım edecekti. 

15'inci yüzyıldan itibaren Afrika kıtasından Amerika kıtasına yoğun bir köle kaçırma ve ticareti olduğunu tarihi vesikalardan biliyoruz.

Köle siyahilerin çoğu Gana, Mali, Sokotro, Kânim-Bornu, Songay ve Sudan gibi Müslümanların yoğun yaşadığı coğrafyalardan kaçırılıyordu.

Kıtaya getirilen kölelerin disiplininde ilk müdahale edilen konu şüphesiz dini inançlarıydı.

Bu sebeple siyahi Müslümanlar Hıristiyan olduklarını belirtse de büyük çoğunluğu İslamiyet'i gizli bir şekilde yaşamayı sürdürecekti.
 

Palamares İsyanı Anıtı
Palamares İsyanı Anıtı

 

Bu gizlilik sonsuza kadar sürmeyecekti.

Yoğun nüfuslu Müslüman köleler 17'nci yüzyılda Palamares Cumhuriyeti ile Brezilya'da bir devlet kurma teşebbüsüne dahi girişti; ama bu çaba Portekizliler tarafından kanlı şekilde bastırıldı.

Siyahi köleler tekrar baskı ve işkence ile dinlerini gizleyecekleri bir sürece zorlandılar.
 

Bahia İsyanı
Bahia İsyanı

 

1830 yılında Antonio Conselheiro'nun din merkezli büyük isyanına siyahi Müslümanlar da destek verecekti.

Afrikalı siyahi Müslümanların en önemli arzusu biran evvel hürriyetlerini elde ederek Afrika'ya dönmekti.

Lakin İspanyollar bunu kanla bastırınca Şeyh Dandara, Şeyh Sanim, Melam Ebubekir Ahuna gibi siyahi Müslüman alimlerin başını çektiği Müslüman topluluklar camileri adeta karakollara çevirerek örgütlü direnişler başlattı.
 

Bahia İsyanı 2
Bahia İsyanı 

 

Bahia bölgesinde örgütlenen Müslüman köle isyancıların sayısı yüzbinlerle açıklanıyordu.

Daha önceleri Nâgos, Jejes, Hausas, Tapas ve Bornus gibi isimlerle tanımlanan Müslüman köleler artık tek vücuttu ve köle efendilerine karşı amansız bir isyan ateşi yakmışlardı.

Tarihe 1835 Bahia Direnişi olarak geçen bu isyan belki binlerce Müslüman'ın katli ile sonuçlanmıştı; ama Kolomb'un Amerika'yı keşfettiği ilk günden itibaren soykırıma ve köleliğe maruz kalan yerli halk Batılı efendilerinin dokunulmaz olmadığını gösterdi.
 

Bahia İsyanı 3
Bahia İsyanı 

 

Brezilya'dan Arjantin'e kadar Amerika kıtasında yaşayan yerel halklar Müslümanların direnişinden etkilenerek kısa süre sonra kitlesel özgürlük hareketlerini başlattı.

Bugün başta Brezilya olmak üzere birçok Amerika ülkesi 1835 Bahia İsyanı'nı tarihinin dönüm noktası olarak kabul ederken, çoğumuz on binlerce Müslüman'ın şehit olduğu Bahia'yı haritada dahi gösteremediği gerçeği insanı kahreden detaylardan sadece birisi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU