Cihatçılar koalisyonu HTŞ (Heyet-i Tahrir-i Şam) komutanı Ebu Muhammed el-Colani (gerçek adıyla Ahmed eş-Şara), eski Başkan Beşşar Esad'ın bırakıp gittiği koltuğa oturduğunda Arap ülkelerinin kimi siyasal İslamcıları düğün-bayram yaptılar.
Keza Sünni çoğunluğu ve kimliğiyle bilinen Lübnan Trablus (Trablusşam) şehrinin gençleri de "İslam Zaferi"ni kutlamak üzere sokaklara çıktılar.
Mukaddesatçı ve milliyetçi (diğer deyimle Türk-İslam) görüşü benimseyenlerden bazıları da sanki Türkiye'de bir "İslam devrimi" olmuş kadar sevindiler.
Bunlara ait bir kısım medya mensubu ise neredeyse "Türkiye-Suriye birleşik İslam devleti" kurulmasını önerecek kadar hayal dünyalarını genişlettiler.
Afrika'da El Kaide ve IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) gibi silahlı cihatçı örgütlerin simgesi haline gelmiş olan siyah bayraklar piyasada rağbet gördü; siyaset borsasında geçer akçe oluverdi.
Mısır'daki sosyal medya sitelerinde ülkenin asker kökenli Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi hedef alan şu slogan çokça paylaşılıyordu:
Şimdi (devrilme sırası) sende, ey diktatör!
The New York Times gazetesinin Kahire muhabiri Vivan Yee'nin aktardığına göre; Mısır Başkanı Sisi, 8 Aralık 2024 akşamı Suriye başkenti Şam'daki olağanüstü olayları dikkatle ve suratını ekşiterek izlemiş, oradaki yangının çevreye (komşu Arap ülkelerine) yayılabileceğinin farkına varmıştı.
Nitekim Esad'ın düşmesinden bir hafta sonra, Sisi ilginç bir demeç vermişti:
Elime kan bulaşmamıştır. Benim olmayana hiç el uzatıp almadım!
Biliniyor ki 2011 yılında başlayan ve yanlış biçimde Arap Baharı olarak adlandırılan kitlesel ayaklanmaların yaşandığı birçok ülke arasında Mısır ve Suriye de vardı.
Mısır, radikal selefi ve cihatçı militanlardan çok çekmişti.
1980'li ve 1990'lı yıllarda İslami Cihad, İslami Cemaat ve diğer tekfirci hareketler bu ülkede yüzlerce kanlı şiddet eylemine imza atmışlardı.
Yıllar sonra gelen kitlesel itaatsizlik/kalkışma döneminde despot Başkan Hüsnü Mübarek devrilince yerine Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi mensubu Muhammed Mursi geldi.
Seçim yoluyla işbaşına gelen İhvan hareketi ideolojik mayası gereği demokrasiyi rafa kaldırınca Orgeneral Abdulfettah Sisi, Mursi'yi devirip yerine başkanlık koltuğuna oturdu.
Binlerce İhvan ileri geleni ve kadro elemanı yakalanıp cezaevine konuldu; bir kısmı da yurtdışına kaçtı.
Türkiye'ye sığınıp AKP iktidarından destek görenler ve medya yayınları yapanlar bile oldu.
Mısır çıkışlı İslami Cihad örgütünün baş sorumlusu Eymen Zevahiri ise ülkesinden kaçtıktan sonra gittiği Afganistan'da El Kaide'nin kurucu lideri Usame Bin Ladin'in yardımcısı oldu.
El Kaide ve IŞİD'in uzantıları olarak Mısır'a ait Sina topraklarında çok sayıda eyleme katılan kaçakların bir bölüğü, sonradan HTŞ denilen cihatçılarla birlikte Suriye'de savaştılar.
Bütün bunların farkında olan Devlet Başkanı Sisi, sıkı emniyet tedbirleri aldı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan yönetimlerini cihatçı tehlike konusunda uyardı.
Mısır cihatçı tehlikeye karşı alarmda
Woodrow Wilson Araştırma Merkezi isimli Amerikan kuruluşunun Ortadoğu Programı sorumlusu Merissa Khurma şöyle diyor:
İhvan hareketi ile geçmişte ve iktidarı alma sürecinde acı bir tecrübe yaşayan Mısır lideri, ister istemez HTŞ cihatçıları tehlikesinin kendisine sirayet edip etmeyeceği hususunda endişeleniyor.
Nitekim HTŞ'nin iktidara gelmesiyle birlikte bazı Arap ülkeleri cihatçı liderlerle temas kurma yoluna gitmelerine rağmen bu konuda Mısır son derece temkinli ve tedbirli davrandı.
O kadar ki Esad'ın kaçmasından üç gün öncesine kadar kendisini desteklemeye devam etti.
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati olayın üzerinden üç hafta geçtikten sonra Şam yönetiminin dışişleri bakanı ile bağlantı kurup "Yeni yönetimin geçiş döneminde kapsamlı ve kucaklayıcı olması" yolundaki temennisini iletti.
Ardından Mısır nakliyat uçağı Şam'a insani yardım götürmek üzere gönderildi.
Arap basınından sızan kulislere bakılırsa Suudi Arabistan, HTŞ iktidarına karşı temkinli davranan Mısır yönetimine şöyle diyordu:
Alanı boş bırakırsak, Türkiye yeni yönetim üzerinden bütün Suriye'ye hükmedebilir.
Oysa biz Araplar, HTŞ yönetimine yardım edip onu elverdiğince kendi tarafımıza çekmek suretiyle ehlileştirip tehlike olmaktan çıkarmalıyız!
Mısır yönetimi bir yandan siyasi ve insani yardım yaparken, diğer yandan sıkı tedbirler de alıyordu.
Örneğin yerli-yabancı seyahat şirketlerine "Geçici ikamet izni olmayan hiçbir Suriyelinin Mısır'a turist olarak getirilmemesi" konusunda uyarıda bulunuyordu.
Keza HTŞ'nin Şam'a girmesini Kahire'de kutlayan 30 kadar Suriyeli tutuklanmış üç kişi de sınır dışı edilmişti.
Toplam 150 bin kişiyi bulan Mısır'daki Suriyelilere daha önce sunulan vize kolaylığı da kaldırıldı.
Bu hususta daha sıkı tedbirler alındı.
Kahire merkezli Al Ahram Weekly gazetesi, 15 Ocak 2025 tarihli nüshasında Mısır Dışişleri Bakanı'nın Riyad'da toplanan Arap ve Batılı ülkelerin dışişleri bakanlarının katıldığı bir toplantıda, Şam yönetimiyle normal ilişki geliştirebilmesi için şu şartları öne sürüldüğünü yazdı:
- Suriye, uluslararası camiada terörist olarak görülen hiç kimseye kapılarını açmamalı, onları barındırıp komşu ülkelere göndermemelidir.
- Mısır siyasi sözlüğünde terörist tanımı, bu toplantıya katılan ülkelerce de kabul edilmelidir.
- Yeni Şam yönetimi hiçbir şekilde teröristlere rağbet göstermemeli ve onları koruyup kollayacak davranışlarda bulunmamalıdır.
- Başta İhvan hareketi mensupları olmak üzere bütün İslamcı cemaatler Mısır açısından kırmızıçizgi sayılır.
- Dolayısıyla HTŞ, bu tür Selefi cemaatlere destek vermekten kaçınmalıdır.
Mısırlı partiler durumu tartışıyorlar
Siyasi düzlemde birçok parti ve akım Şam'a cihatçıların girmesinden sonra kendi tutumlarını belirleyip, bazı saptamalar yapıyorlar.
Mısır devlet televizyon kanalları Suriye ve çevre ülkelerdeki iç savaş görüntülerini yayınlayıp, Sisi'nin 2017 yılındaki konuşmasında değindiği "Suriye'deki iç savaşın arkasındakiler böyle bir belayı Mısır'a da bulaştırmak istiyorlar" ibaresini defalarca kamuoyuna duyuruyorlar.
Ayrıca HTŞ lideri Ahmed eş-Şara'nın yanı başında duran İhvan liderlerinden Mahmud Fethi'nin Mısır'da gerçekleştirdiği "terör eylemleri" toplumsal hafızayı tazeleme bakımından medya kanallarında sürekli gösteriliyor.
Mısır'daki endişe kaynaklarından biri de HTŞ ve diğer cihatçılara arka çıkan Türkiye'nin bölgeye daha fazla hükmedeceği gerçeğidir.
Söz gelimi koyu Arap milliyetçisi Ahmin Sabahi (başkanlık seçimlerinde aday olmuş bir şahsiyet), "Suriye'de olan bitenin Arap dünyasının kalbine saplanmış bir hançer olduğunu ve bunun da Amerika-Türkiye-İsrail gerçekleştirildiğini" iddia etti.
Bu suçlama ve iddia çok sayıda Mısırlının tepkisine yol açsa da kamuoyunda bahsi geçen endişe devam ediyor.
Ülkedeki askeri yönetimden sonra devre dışı bırakılan İhvan (Müslüman Kardeşler) hareketiyle bağlantılı "Cephet'ul Kemaliyin" (Kâmiller Cephesi) olarak bilinen Değişim Akımı, fırsattan istifade tabanındaki gençlere aşağıdaki mesajı iletti:
Sonbahar karanlığından sonra Suriye'de yaşanan devrim, herkesin kalbini Arap Baharı'nın esintileriyle doldurdu ve umut ışığı oldu. Haklı olan halkın iradesi yenilmez; azimli ve kararlıdır. Asla teslim olmaz. Halkların sahip çıktığı dava bitmez. İradenizi ve ihlasınızı ortaya koyarak din ve vatandan taviz vermeden zaferin peşine koşun.
Mısır yönetimini ağır sözlerle eleştiren bahsi geçen mesaj, "Gençlerin dava bayrağını taşıyıp; 'Yolumuz cihat, ölümümüz Allah uğrunadır!' sloganıyla hareket edin. Zira mevcut rejim devrim olmadan asla gitmez!" tarzındaki ajitatif bir üslupla devam ediyor.
Muhalif siyasi partiler de Suriye'de bir rejim değişikliği yaşanmaması için 2014 Anayasası'na uygun siyasi reformların yapılması, siyasi tutuklu ve mahkûmların serbest bırakılmasının elzem olduğuna işaret ediyorlar.
Mısır'daki tarihi El Ezher İlahiyat Üniversitesi yönetimi, Suriye'de meydana gelenlerle İsrail'in yayılmacı emellerinin bölgede tehlike arz ettiğini belirtiyor.
Bu arda Mısır Sosyalist Partisi Esad rejiminin devrilmesinin nedenini iktidar tekelini eline alıp halka sırtını dayamamasından kaynaklandığını açıkladı.
Mısırlı liberaller ülkedeki Arap milliyetçilerinin Ahmed Şaraa için "Türkiye-Amerika planını hayata geçiriyor" yolundaki tespitine karşı çıkıyorlar ve onları Arap despot yöneticilerini desteklemekle suçluyorlar.
Buna karşılık Arap milliyetçileri de liberalleri "Amerika'nın bölgedeki adamları" olarak damgalıyorlar.
ABD merkezli Ortadoğu Enstitüsü'nden Mirette Mabrouk (Mabruk), şu tespiti yapıyor:
Kitlesel ayaklanmaların başladığı tarihin üzerinden 14 yıl geçti; isyan ve istikrarsızlık çığ gibi yayılabilir. Mevcut durumun patlaması için silaha gerek olmayabilir. Herhangi bir kıvılcım da bu işlevi görebilir.
Mısır'ı ürküten cihatçı profili
"Yangına körükle gitme" olayı Mısırlı cihatçı Ahmed Hammad Mansur'un açıklamalarında somutlaştı.
Esad düştükten sonra, sosyal medya üzerinden dolaşıma sokulan şu ibare 1 milyon 500 bin defa tekrarlanmıştı:
Ey sen, işini sadece bir kurşun görür!
HTŞ lideri Şara, "Devrim bitti; devlet kurma zamanı ve devrim ihracı olmayacak!" demesine rağmen örgüt saflarında Suriye yönetimine karşı savaşan Mısır kökenli bazı cihatçılar ile diğer ülkeden gelen radikal selefiler, bu talimata uymuyorlar.
Bunlara göre; yeni Suriye "Cihat Ocağı" işlevini görecek; "bu topraklarda barınıp eğitim alan mücahitler, gelecekte bilhassa Arap rejimlerini hedef almak için harekete geçecekler!"
Söz gelimi Suriye'deki cihatçı örgütlerden "Fetih Ordusu" saflarında savaşırken sonradan HTŞ tarafına geçen Mısırlı cihatçı Ahmed Hammad Mansur 12 Ocak 2025'de yanında yüzü kapalı iki cihatçı ile birlikte kendi youtube videosunda görünerek "25 Ocak Devrimcileri isimli bir hareket kurduğunu ve Mısır lideri Sisi rejimini devirmeyi amaçladığını" açıkladı.
Daha ilginç olanı, oturduğu masanın iki tarafına da günümüzdeki Mısır bayrağı yerine krallığı simgeleyen yeşil zemin üzerine hilal ve yıldızlardan oluşan bayrağı dikmiş olmasıydı.
Bu tutum Mısır devleti ve ordusunun aşağılanıp ortadan kaldırılmasına yönelik açık bir tahrik faaliyeti olarak kayda geçti.
Ahmed H. Mansur'un kendince talepleri de vardı: Mısır ordusu siyaset sahnesinden çekilmeli, siyasi tutuklular serbest bırakılmalıydı.
Bunun üzerine Mısır'daki siyaset sahnesi aniden hareketlendi; tartışmalar şiddetlendi, ülkede iç savaş tehlikesine işaret edildi.
Başlangıçta bu olaya ses çıkarmayan Şam yönetimi, başka ülkelerle çatışma tuzağına düşmeme noktasındaki Suriye kamuoyundaki itirazlar ve Mısır'daki hareketlilik üzerine Ahmed Mansur ile bazı arkadaşlarını tutukladı.
Mısırlı medya mensubu Amru Edip, "MBC Mısır" TV kanalındaki konuşmasında şunları söylüyordu:
Suriye halkının rejim tercihlerine karışmıyoruz; yapıp ettikleriniz sizi ilgilendirir. Ancak Şam'ın Mısır'ın sırtındaki hançer ve devletimize yönelik saldırı için sıçrama tahtası olmasına izin verilemez. Şam yönetimi acaba bize yönelik bu saldırıya onay vermiş midir? Ya da birkaç maskelinin uğruna yeni Şam yönetimi Mısır'ı satmak niyetinde midir?
Esasen Suriye'de Mısır'ı hedef alan açıklama ve faaliyetler, ilk sözlü sataşma ve saldırı değildir.
Örneğin 2015 yılında Mısır Başsavcısı (ve Müsteşar) Hişam Bereket'i katleden iki suçludan biri olan Mahmud Fethi, Ahmed Şara ile birlikte fotoğraf çektirmişti.
Şu anda Mısır yargı makamlarınca idama mahkûm edilen Mahmud Fethi, şimdi cezaevinde yatan Hazım Salah Ebu İsmail'in kurduğu cihatçı "Hazımun" (Hazımcılar) hareketinin önemli bir militanıydı.
Bütün bu gelişmeler rastlantı olmasa gerek ve Mısır'ın alarma geçmesinde de elindeki gerekçeler bunlardır.
Kaynakça:
1. https://www.nytimes.com/2025/01/31/world/middleeast/egypt-syria.html, 31 Ocak 2025.
2. "نيويورك تايمز": الثورة السورية وضعت السيسي في موضع الدفاع عن النفس والخشية من انتشار عدواها.
3. الأسباب العميقة لقلق مصر من تولّي إسلاميين للسلطة في سوريا
4. معارضون مصريون يعتبرون الثورة السورية رسالة إلى الأنظمة العربية
5. مصر تمنع السوريين من دخول أراضيها باستثناء حاملي الإقامات المؤقتة
6. لماذا سمحت "سورية الجديدة" لجهادي مصري إعلان "حركة ثوار" من أراضيها؟
7. سقوط الأسد يهز الواقع السياسي في مصر… وتراشق بين القوميين والليبراليين
8. "الأهرام ويكلي": مصر تحدد شروطا لتطبيع العلاقات مع سوريا الجديدة
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish