İçkiyi bırakmak kendime ve çevremdekilere verebileceğim en iyi hediyeydi

Kimseye içkilerini çöpe atması gerektiğini söylemeye gelmedim, sadece alkolsüz yaşamın bana sunduğu olanakları paylaşmak için buradayım

Çaresizce kendi kendini tedavi etmeye çalışan, ayrıca hem sağlığını hem de başkalarıyla olan ilişkilerini mahveden, keşmekeş içindeki biri rolünü sürdürmek istemiyordum (Unsplash/Temsili)

Biz Britanyalılar içmeyi severiz. Kutlamak, teselli etmek, bağ kurmak, rahatlamak, cesaret toplamak ve can sıkıntısını gidermek için içebiliriz. Tuttuğumuz takım kazansın, kaybetsin ya da berabere kalsın, bu birkaç bira götürme fırsatıdır. Minigolf ve kendi içkimizle gittiğimiz çömlekçilik derslerinden tutun da hafta sonu brunchlarına ve "bebeğin başını ıslatmaya" (genellikle yeni babaların arkadaşlarıyla dışarı çıkıp içki içtiği Birleşik Krallık geleneği -ed.n.) kadar neredeyse her etkinliğe içkilerimizi de sıkıştırıveririz. Görünüşe bakılırsa Downing Caddesi'ndeki "iş etkinliklerine" bile bol bol içki eşlik ediyor.

15 yıl boyunca ben de alkol endüstrisini çöküşten tek başıma kurtarmam gerekiyormuşçasına içtim. Sonra da bıraktım. Aşırıya kaçtığımı hissettiğim tek bir yıkıcı an olmadı. Çok fazlası oldu ve bunlar yıllar boyunca düzenli olarak yaşanmaya devam etti ama ben her zaman içmek için mazeret üretmenin yolunu buldum.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sanırım içkiyle ilişkimin sorunlu olduğunu her zaman biliyordum fakat akranlarımın ve örnek aldığım kişilerin pek çoğu da aynısını yaptığı için davranışımı "kabul edilebilir ölçüde sağlıksız" olarak gördüm. Birçokları gibi ben de köşedeki marketten parlak bir şişe WKD Blue votkası satın almama yasal olarak izin verilmesine henüz epey vakit varken içmeye başladım. Bir kısmı uyum sağlama ve "eğlenceli" görünme arzusundan kaynaklanıyordu, bir kısmı da travmaya verdiğim tepkiydi.

İç içe geçmiş bu iki parçayı birbirinden ayırmak, daha sağlıklı olma yolculuğumun en zor kısımlarından biri oldu. Fazlasıyla kaygılı birisi olduğum için içki sosyal ortamlardaki koltuk değneğimdi. Travma sonrası stres bozukluğu semptomlarıyla mücadele ettiğim için de kısa bir süreliğine kaçış yolum olmuştu.

Pandeminin etkisi de büyüktü çünkü birçok kişi gibi ben de kendimi uzun süreler boyunca eve tıkılı kalmış halde buldum. Evde içki içmek her gün tekrarlanan bir etkinlik haline geldi. Bu artık sosyal bir aktivite değildi ve zevk bile almıyordum; sadece kötü anıları, mutsuzluğun arka plandaki uğultusunu ve kendinden nefret eden iç sesimi bastıracak bir şeydi.

Kovid kısıtlamaları beni bir süredir kaçındığım bazı meselelerle nihayetinde yüzleşmek zorunda bıraktı çünkü kısmi dikkat dağınıklığımı besleyen "düzenli olarak g*** başı dağıtmak için dışarı çıktığım" çark artık dönmüyordu. Hayatımda ev ve iş değiştirmek gibi büyük değişikliklerin olması davranışlarımı fiilen düzeltebilmem için bana daha fazla güç verdi.

Artık akşamdan kalmalıkla ve bunun verdiği kaygıyla elden ayaktan düşen ya da dışarıda geçirdiği geceyi hatırlayamayan birisi olmak istemiyordum. Çaresizce kendi kendini tedavi etmeye çalışan, ayrıca hem sağlığını hem de başkalarıyla olan ilişkilerini mahveden, keşmekeş içindeki biri rolünü sürdürmek istemiyordum. En mühim mesleki ve kişisel hatalarımın alkolle bağlantılı olduğunun farkına varmam gerekiyordu. Bu anlar aslında ne "eğlenceli"ydi ne de arkalarında güzel hikayeler bıraktılar: Geride sadece üzücü ve acınası hikayeler kaldı.

Kendime, rahatlamak ve eğlenmek için içki içtiğimi söylerdim ama bunları yapabilmeye ancak içkiyi bıraktıktan sonra başladım. Akşamları ve izin günlerimde içki içmeden dinlendiğim zaman tazelenmiş ve canlanmış hissediyorum. Arkadaşlarım ve ailemleyken mevcudiyetim daha fazla ve onlara daha fazla şey sunabiliyorum. Sarhoşluk perdesi ve bunun sonuçları olmadan gerçekten sevdiğim ve önemsediğim kişilerin tanımasını istediğim kişi olabiliyorum.

Daha iyi uyku ve beslenme tarzı, daha temiz bir cilt ve daha fazla motivasyon gibi küçük şeyler de işin cabası oldu fakat esas meseleler profesyonel hayatımdaki olumlu etkiler ve bu değişimin akıl sağlığımda devrim yapmasıydı. Hâlâ üzgün ve bunalmış hissettiğim kötü günlerim olsa da artık bunlarla farklı şekilde başa çıkıyorum.

Başta tıpkı anoreksiden kurtulurken olduğu gibi kimlik bunalımıyla mücadele ettim ama bu fırsatı içkinin körelttiği kısımlarımı diriltmek için kullandım: Engin okuma sevgimi, iyi bir dinleyici olmamı, mantıklı ve düzenli tarafımı ve doğaya ilgimi canlandırdım. Aktivistlik için daha fazla enerjim var ve sağlıklı sınırlar çizmeyi başarabiliyorum.

İçkiyi bırakınca ortaya çıkan belirtilerden kurtulduğum için de şanslıydım. En zor kısım, diğerlerinin savunmacı ya da küçümseyici tepkileri oldu. Ancak çoğu kişi beni destekledi. Özellikle bu yolculuğa benden önce çıkanlar bana cesaret verip alkolsüz bira önerdi ve içki içmediğim 100. günü kutlamak için kart ve çiçekler gönderdi. Ne yazık ki kendimi dışlanmış hissettiğim bazı daha az keyifli anlar da yaşadım ama bunu içki kültürü kökleşmiş bir toplumda yaşamanın sonucu olarak görüyorum.

Kimseye içkilerini çöpe atması gerektiğini söylemeye gelmedim, sadece içkiyi bırakmanın bana sunduğu olanakları paylaşmak için buradayım. İçkinin beni olumsuz etkilediği fikrine o kadar uzun süre direndim ki içmeyi bırakınca kendime ve çevremdekilere verebileceklerim üzerine hiç kafa yormamıştım. Bunun kayıptan ziyade bir hediye olduğu ortaya çıktı ve bunun için minnettarım.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU