Murat Karayalçın: CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu olmalı, Yavaş ve İmamoğlu'nun zorlayacağını pek sanmıyorum

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı'yken istifa edip SHP'nin başına geçen Karayalçın, Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı

Siyasi hayatını CHP'de sürdüren Murat Karayalçın, Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı / Fotoğraf: AA

O, Türkiye'de sosyal demokrasi denilince akla ilk gelen isimlerden…

Erdal İnönü'nün liderliğini yaptığı Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin başarı gösterdiği 1989 yerel seçimlerinden Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçildi.

Başkanlığının öncesinde ve sonrasında yaptığı çalışmalarla akıllara kazındı.

Ancak ismi, bugünlerde yaşanan siyasi tartışmalarda sık sık anılıyor. İsminin anılmasının sebebi ise, gelecekteki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın adaylıklarının söz konusu olması.

Yavaş da İmamoğlu da cumhurbaşkanı adayı olduklarına yönelik net bir mesaj vermedi ancak, 1993'teki gelişmeler ve 1994 yerel seçimlerinden Ankara'yı Melih Gökçek'in, İstanbul'u da Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanması nedeniyle yaşanan travmanın izleri aradan 27 yıl geçmesine rağmen silinmiş değil.

1993 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğunu devredip Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin Genel Başkanı olman Murat Karayalçın'a, İmamoğlu ve Yavaş'ın sergiledikleri performanstan cumhurbaşkanı adaylığına yönelik söylentilere, 1993 yılının koşullarından bugünkü siyasi sürece kadar birçok konuda sorularımızı yönelttik…

"İmamoğlu ve Yavaş'ı başarılı buluyorum"

CHP uzun yıllar sonra İstanbul'u ve Ankara'yı kazandı. Sosyal demokrat bir partinin Ankara'daki son belediye başkanıydınız. Hem deneyimli bir siyasetçi olarak hem de eski bir belediye başkanı olarak İstanbul'un ve Ankara'nın belediye başkanlarını nasıl buluyorsunuz?

Bence her iki arkadaşım da son derece başarılı hizmetler veriyor. Tabi Ankara'dayım. Ankara'yı daha yakından değerlendirme olanağım var. İstanbul'a uzunca bir süredir gelmiyorum. Ama İstanbul'u da basından izliyorum. Televizyon haberlerinden izliyorum. Her iki arkadaşımın da başarılı hizmetler vermekte olduğunu memnuniyetle görüyorum.

Kendilerine bir tavsiyeniz var mı? Hangi konulara öncelik vermelerini öneriyorsunuz?

Kentsel dönüşüme ağırlık vermesi gerektiği düşüncesindeyim. Bunu daha önce de Ekrem Bey'e söylemiştim. İstanbul için kentsel dönüşümün özel bir önem taşıdığını biliyorum. 2015'te İstanbul il başkanlığı yaptığım sırada, İstanbul'un durumunu daha yakından değerlendirme fırsatını bulmuştum. Hem konutların depreme dayanıklı olması için, hem İstanbul'da yaşam kalitesinin artırılabilmesi için, hem de İstanbul'un harmanlanabilmesi için, ben İstanbul'da kentsel dönüşüm projelerinin çok önem taşıdığını düşünüyorum.

"İmamoğlu, kentsel dönüşüme ağırlık vermeli"

Harmanlanmayı biraz açabilir miyiz?

İstanbul'da Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen insanlarımız var. Karadeniz'den İç Anadolu'dan Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen insanlar geliyor. Ve o geldikleri yerin kimliğini taşıyarak, yeni bir kent kimliği, İstanbullu kimliği edinmeksizin İstanbul'da yaşamlarını sürdürüyorlar. Bir kentin insanı, o kentin hemşerisi olmalı. Aslında bu İstanbul'a özgü bir durum da değil. Yani Türkiye'nin öteki kentlerinde de benzer bir durum var. Ankara'da da vardı. Kentler sonuçta hemşerilere emanet edilir. Kentlerin sahibi orada yaşayan insanlardır. Ama o insanların da oralı olması gerekir. O kentin hemşerisi haline getirilebilmesi gerekir. Bu da durduk yere olmuyor. Onun için harmanlanma sözcüğünü kullanıyorum.

İnsanlar geldikleri, yeni geldikleri kente geldikleri yerin ilin ilçenin hatta köyün adını taşıyan bir şekilde oranın adlarıyla adlandırılan mahalleler kurarak, yerleşmemeli de toplumsal konumlarına göre yerleşmeliler. Bunu yapacak olan da belediyedir ve buna uygun projeler hazırlaması, yerleşim yerleri göstermesi gerekir. Bizim örneğin Batı Kent'te olduğu gibi. Batıkent Ankara'ya gelen, ya da Ankara'da geldiği yere göre Ankara'ya yerleşmiş insanları aldı, harmanladı ve orada yeni bir kent kimliği inşa etti. Ben kentsel dönüşüm projelerinin bu yeni kent kimliğinin inşasında insanları harmanlayarak bir fırsat olacağını düşünüyorum. Yani bir proje ile 3'lü bir çözüm elde edilebilecek. Depreme dayanıklı konutlar, İstanbul'un yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve insanların İstanbullulaştırılması ya da insanların yerelleştirilmesi. Her üçünün de birlikte sağlanabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle İstanbul belediye başkanımıza da kendisine de söylemiştim. Kentsel dönüşüm projelerini öneriyorum, onu öne çıkarmasını öneriyorum.

Hatta Ekrem İmamoğlu'na Okmeydanı'nı önemsemiştim. Ben Okmeydanı'nda bir kentsel dönüşüm projesinin çok başarılı, çok çarpıcı sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Ama tümü için söyleyeceğim şu; Kaliteli kent hizmeti üretilmeli ve kaliteli kent hizmeti kentin dar gelirli ailelerine, yoksul hemşerilerine sunulabilmeli. Sosyal demokrat belediyeciliğin özü bu. Kaliteli kent hizmetinin bir ticari meta olmaktan çıkarılması gerekiyor.

Ankara ve İstanbul özelinde sosyal demokrat belediyecilik örnekleri ile karşı karşıya mıyız bu iki kentte?

Şimdi her iki belediyemizin de ciddi sorunları var. Zaman zaman Mansur Bey ile karşılaştığımız zaman Mansur Bey'den dinliyorum. Kaynak sorunları ile karşı karşıya bulunuyorlar. O nedenle belediye başkanlarımızın uygulayacakları projeleri bu sıkıntıları da dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Belediye başkanlarımızın önünün açılması sağlanırsa, kaynaklara erişimleri sağlanırsa, ben başkanlarımızın Ankara'da İstanbul'da öteki yerlerde çok daha başarılı hizmetler vereceklerini görüyorum.0

"Canan Hanım'ın Türkiye'de de yurtdışında da görünürlüğü çok yüksek"

Şu an sizin bir dönem görev yaptığını CHP İstanbul İl Başkanlığı koltuğunuzda oturan Canan Kaftancıoğlu ile ilgili değerlendirmeniz nedir?

Çok değerli bir arkadaşım Canan Hanım. Görünürlüğü de çok yüksek. Yalnızca İstanbul'da değil Türkiye'de, hatta yurtdışında da Canan Hanım'ın etkinlikleri ile ilgili haberlere yazılara rastlıyorum ve memnuniyet duyuyorum. Hem partinin görünürlüğünü artırdı hem il başkanı olarak çok popülerleşti. Ben bundan memnuniyet duyuyorum.

"CHP'nin projesi dedirtecek işler yapmalılar"

İstanbul ve Ankara özelinde kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, belediye başkanlarına yönelik eleştireceğiniz bir husus var mı?

Gerçekten çok büyük bir içtenlikle, çok dürüst bir biçimde, çok saydam bir biçimde, arkadaşlarımız kenti yönetiyorlar, belediyeyi yönetiyorlar. Bunun çabası içindeler. 3 yıl kaldı ve bu dönemde daha ileri düzeyde hizmet üretilmesi söz konusu. Yani falancanın projesi, CHP'nin projesi, ya da filanca belediye başkanımızın projesi dedirtecek projeler.

"Benim durumum Ekrem Bey ve Mansur Bey'e örnek değil"

1989 yerel seçimi ile 2019 yerel seçimleri birbirine çok benzetildi. 89'da SHP'nin çok ciddi bir başarısı var. 2019'da CHP yine benzer şekilde Ankara'yı, İstanbul'u İzmir'i ve diğer büyük şehirleri aldı. Şu an yüzde 50'nin üzerinde nüfusu CHP'nin belediyeleri yönetiyor. 1989'da siz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra, 1993 yılında, partinin genel başkanlığı için belediyedeki görevinizden ayrıldınız. Şimdi de belediye başkanlarının, özellikle Ekrem İmamoğlu'nun, ve Mansur Yavaş'ın ismi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan'ın karşısında aday olarak anılıyor. Siz o günkü deneyiminizden yola çıkarak, büyük başarıyla belediye seçimini kazanmış bir belediye başkanının cumhurbaşkanı seçiminde adaylığına nasıl bakıyorsunuz?

Ben 1993 yılında Sosyal Demokrat Halkı Parti Genel Başkanlığı'na seçildiğimde, yasalar bir belediye başkanının parti genel başkanı olmasına olanak sağlıyordu. Daha sonra bu değiştirildi. Yani şu an için bir belediye başkanının parti genel başkanı olması mümkün değil. Ama o tarihte olanaklıydı. Ben seçildikten sonra, sayın Erdal İnönü'den genel başkanımızdan bir talepte bulundum. Milletvekili değildim. Milletvekili olmadığım için de Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin (SHP) TBMM Grubu Başkanlığı'nı yapamıyordum. 

Ben Erdal Bey'den iki istemde bulundum. 1- Grup başkanlığını üstlenmesini talep ettim. 2 - Eğer o olmayacaksa belediye seçimlerine kadar, hükümette başbakan yardımcısı olarak partimiz adına görevini sürdürmesini istedim. Böylelikle ben Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve SHP Genel Başkanı olarak belediye seçimlerine kadar devam edebilecektim. Hükümette büyüğümüz, partimizin kurucusu, hepimizin çok sevdiği Erdal İnönü göreve devam edecekti. Maalesef olmadı, rahmetli İnönü uygun bulmadı. Ve ben o nedenle hükümete girmek zorunda kaldım. Hükümete girmem gerektiği için, zorunlu olduğu için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı bıraktım, SHP Genel Başkanı seçildiğim için değil. Yani hükümet ortaklığı söz konusu olmasaydı, ikisi pekâlâ gidiyordu.

Dolayısıyla benim durumum Ekrem Bey'in ve Mansur Bey'in durumuna örnek gösterilecek gibi değildi.

Mevcut yasaya göre belediye başkanlığı boşaldığında, en büyük mülki amir belediye meclisini yeni bir başkan seçmek üzere 15 gün içinde toplantıya çağırıyor. 15 gün içinde toplantıya çağırıldı Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi. Toplantıda SHP'li birisi belediye başkanlığına seçildi. Herhangi bir tepki olmadı. Mart 94 tarihine kadar belediye seçimlerine kadar yine herhangi bir tepki yoktu. SHP'li yeni bir belediye başkanı görev yapıyordu. Mart seçimlerinde 94 Mart'ında yapılan yerel seçimlerde Melih Gökçek seçimi kazanınca çok büyük bir tepki oldu. Bana çok büyük eleştiriler gelmeye başladı. Hala daha gelir. Hala daha çok eleştirilirim. Bizi bıraktın gittin, böyle oldu diye. Hâlbuki seçimi kaybetmemizin sebebi benim bırakıp tırnak içinde bırakıp gitmem değildi. Ben bir yere gitmedim. SHP Genel Başkanı'ydım.

"Sorun aynı siyasi gelenekten 3 partinin adayının olmasıydı"

Sorun, aynı siyasi gelenekten 3 partinin adayının olmasıydı. Yani Korel Göymen, Ankara'da belediye seçimlerini 601 oy daha alsaydı kazanacaktı. Yani 1201 oyla falan kaybetti. Ankara'nın oyları aklımda. Korel Göymen 380.000 oy almıştı. Rahmetli Ali Dinçer CHP'nin adayı idi, 30 bin küsur oy almıştı, DSP'nin adayı vardı, oy miktarını hatırlamıyorum.

"Seçimlerin kaybedilmesi benim bırakıp gitmemden değil, bölünmüşlükten"

Genel toplamda yüzde 35'leri buluyor. Melih Gökçek 24 ile kazandı…

Seçimlerin kaybedilmesinin nedeni benim bırakıp gitmem değil ya da SHP genel başkanı olmam değil, bölünmüşlük. Bunu da aşamadık maalesef. Bunu çözmek için çok çaba harcadım ben de. Ama aşılmadı, aşılamadı. Şimdi benzer bir durum İstanbul ve Ankara için de söz konusu. O dönem İstanbul'da da Ankara'da da belediye meclisleri de SHP'deydi. Şimdi o fark var. Herhangi bir belediye başkanımızın istifa etmesi durumunda eğer meclis bizim ittifakımızdan, yani Millet İttifakı'ndan değil de Cumhur İttifakı'nın çoğunluğuna sahipse, seçilecek olan kişi Cumhur İttifakı'ndan olacak. Yani Ankara'da İstanbul'da da bizim çoğunluğumuz yok. Meclise biz hâkim değiliz. Dolayısı ile Mansur Bey'in ya da Ekrem Bey'in istifası söz konusu olursa, bu nedenle ya da başka bir nedenle 15. günde bu tepkiler ortaya çıkmaya başlayacak. Bıraktınız, gittiniz, AKP'ye teslim ettiniz denilecek.

"Genel Başkanımız aday olmalı"

Yani ne olursa olsun bırakmamalılar mı diyorsunuz?

Hayır ben bunun la ilgili bir şey demem. O kendi kararları ve sayın Genel Başkan'ın kararı. Partililerimizin kararı. Ben bu arada onu da söyleyeyim, bizim partimizin adayının kim olacağını bana göre partililer belirlemelidir. Bir ön seçim yapmalıyız. Tabi genel başkanımız aday değilse... Bence aday olmalı. Genel Başkanımız aday olacaksa, ön seçim söz konusu değildir, genel başkanımız adaydır. Biz de onun için bütün gücümüz ile çalışmak durumundayız. Ama eğer ayrı gireceksek, yani ittifak bir ortak cumhurbaşkanı adayı çıkartmayacaksa, CHP Genel Başkanı'nın adaylığının dışında, kimin aday olacağını CHP'liler karara bağlamalı. Bütün CHP'liler. Yani tüm üyeler, delegeler de değil. Tüm üyelerin katılacağı bir ön seçim ile partimizin adayı belirlenmeli.

Şimdi cumhurbaşkanlığı sürecine ilişkin, kulislerde sizin de adaylığınız konuşuluyor. Buna yönelik bir yanıtınız var mı? Kişisel bir çalışmanız veya partiden size bu yönde bir talep var mı?

Ne benim kişisel bir çalışmam var ne de partiden böyle bir talep söz konusu. Doğal olan, teamüle uygun olan bizim Genel Başkanımızın aday olmasıdır. Bize düşen de Genel Başkanımızın seçilmesi için tüm gücümüzle çalışmak olmalıdır. O nedenle benim böyle bir adaylık çalışmam söz konusu değil. Olmadı, olamaz. Bu kulislerde ya da sohbetlerde ifade edilen şeyler. Ama benim çok açık olarak tavrım budur. Genel Başkan aday olmalıdır, Sayın Kılıçdaroğlu aday olmalıdır. Hepimize düşen de onun seçimi için çalışmak olmalıdır.

"İmamoğlu ve Yavaş'ın çok zorlayacağını sanmıyorum"

- Bazı kamuoyu araştırma şirketlerinin verilerine göre, cumhurbaşkanı seçimlerinde Mansur Yavaş'ın, Ekrem İmamoğlu'nun isimleri birinci turda dahi Tayyip Erdoğan'ın önünde görünüyor. Meral Akşener'in ismi dahi yine güvenilir şirketlerin anketlerinde Tayyip Erdoğan ile başa baş ama altta görünüyor. Bir tek Kemal Kılıçdaroğlu'nun ismi söz konusu olduğunda makasın Tayyip Erdoğan lehine açık olduğu belirtiliyor. Deneyimli bir siyasetçisiniz, kamuoyu araştırmalarından çıkan bu sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben yine de seçim sürecinde daha farklı gelişmelerin şekilleneceğini düşünürüm. Hep öyle olmuştur zaten. Bu arkadaşlarımızın kendi kararları tabii. Ekrem Bey'in Mansur Bey'in kendi kararları yani. Sayın Genel Başkan tercihini söyledi. Bir olumsuzluk şeklinde ifade etmedi. Arkadaşlarımızın başarılı olduğunu bir dönem daha hizmet vermelerini tercih edeceğini dile getirdi. Yalnızca Ekrem Bey'i ve Mansur Bey'i değil bütün büyükşehir belediye başkanlarımız için böyle düşündüğünü söyledi.  Buna rağmen arkadaşlarımız tabii kararlarını kendileri verecekler. Eğer biz seçime tek başımıza CHP olarak katılacaksak 2018'de olduğu gibi ve genel başkanımız aday olmayacaksa, o zaman bu arkadaşlarımız adaylıklarını koyabilirler. Ön seçime katılabilirler. Tabii kendi takdirleri yani Genel Başkan'ın bir dönem daha devam etmeleri yönünde görüşüne rağmen ön seçimde bir yarışa girmeyi düşünebilirler. Ama sanmıyorum. Yani bu gelişmelerin ışığında arkadaşlarımızın çok zorlayacaklarını sanmıyorum.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU