ABD’de iktidar aslında sermaye sahiplerinin uhdesinde bulunuyor. İktidar en son Trump’ın yaptığı gibi vergi kolaylıkları sağlayarak, zenginlerin zenginliğine katkıda bulunuluyor.
Malum Başkanın kendisi de bizde otelleri ile bilinen zengin bir şahıs. Toplam serveti $2 milyar 100 milyon.
Amerika tenakuzlar ülkesi. 550 bin evsizi var. Dünyanın en fazla milyoneri de bu ülkede (18 milyon 640 bin).
Yılda $30 ile 100 bin kazananlar orta sınıf olarak kabul ediliyor. Bunlar ülkenin yüzde 60’ını teşkil ediyor ve ABD’nin gücü burada yatıyor, deniliyor.
Amerika, kasım ayı başında 46. Başkanını seçecek. Aynı zamanda Temsilciler Meclisi'nin 435 üyesi ile, 100 üyeli senatonun 3'te 1'i üyesi de seçilecek.
Böylece 2 Meclisli Kongrenin siyasi yapısı da değişecek. Şimdilik Temsilciler Meclisi'nde Demokratlar, Senatoda ise Cumhuriyetçiler çoğunlukta.
Bu seçim döneminde Trump’a büyük darbe Kovid-19 salgını dolayısıyla geldi.
Trump ne kadar inkar etme, manipüle etmeye çalışsa da vaka sayısı 2,5 milyonu aştı ve ölü sayısı da 126 bine ulaştı.
Böylece dünyadaki en kötü notu Washington almış oldu.
157 milyonluk iş gücünün 107 milyonu hizmet sektöründe çalışıyordu ve bu salgının sonucu olarak 45 milyon çalışan işsiz kaldı.
Öte yandan Washington Politika Çalışmaları Enstitüsü'nün, Forbes dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, 18 Mart-17 Haziran tarihlerinde ABD’de orta sınıf kaybederken, 614 Amerikan milyarderi, toplam 584 milyar dolar kazandı.
Bu da ülkedeki gelir dağılımındaki uçurumu gösteriyor.
Trump’a, Kovid-19 darbesinden sonra gelen ikinci büyük darbe ise ülkenin hemen her tarafında ırkçılığa karşı gerçekleşen ve neredeyse iki hafta süren protestolar oldu.
Minneapolis kentinde bir polis memuru, George Floyd isimli Afro-Amerikan kişinin ensesine sokak ortasında diziyle uzun süre baskı uygulamış ve başka memurların bu duruma müdahale etmemesi sonucunda Floyd boğularak ölmüştü.
Olayın duyulması ile çoğunlukla Afro-Amerikalılar, başta Minnesota eyaletinde protesto yürüyüşleri başlattılar.
Olaylar esnasında mağazalara talanlar da oldu. Bu arada birkaç polis ve sivil de öldü.
Trump bu olaylar sırasında yatıştırıcı söylemler yerine göstericileri daha hiddetlendirecek beyanatlarda bulundu.
Washington’a asker getirtti. Kendi partisinden bir senatör dahi protesto gösterilerine katıldı.
Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, ileri yaşına rağmen (80) Floyd’un boğulma süresi olan 8 dakika 46 saniyeyi tek dizi üzerinde durarak bu protestoya katıldı.
Bu protesto bütün basın tarafından takip edildi.
Trump’a diğer bir darbe ise 2018-2019’da bir buçuk yıl kendisine Milli Güvenlik Danışmanı olarak hizmet eden, eski büyükelçi John Robert Bolton’dan geldi.
Kitap en çok satılan kitaplar listesine girdi bile.
Donald Trump’ın azlettiği kaç bakan, danışman, şahsi sekreter gibi üst düzey personelin olduğu konusunda Washington’da artık kimse kesin bir sayı veremez oldu.
John Bolton, Trump’ın azlettiği üçüncü Milli Güvenlik danışmanı idi.
Bolton’un bu anılarını kitap haline getirmesini doğru bulmayanlar olacaktır.
Trump yönetimi de kitabın çıkmasına engel olmaya çalışmıştı. Ancak Federal Mahkeme, yapılan itirazı reddetmişti.
Kitap henüz piyasaya çıkmadan basında çeşitli paragrafları konu edildi.
Bolton’un iddiasına göre Trump, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ülkesindeki Uygur ve diğer Müslümanları toplama kampına atmasını onaylamıştı.
Osaka’da gerçekleşen G-20 zirvesinde de Trump konuyu kendi seçimine getirerek, Çin’in Amerikan çiftçilerinin yetiştirdiği soya fasulyesini satın almasının 2020’deki ABD Başkanlık seçimlerine büyük faydası olacağını belirtmişti.
Bolton, ABC News’e verdiği mülakatta “Rusya’da Vladimir Putin, Trump’ı bir keman gibi çalabileceğini düşünüyordu” dedi.
“Putin bence zeki, Trump’ı ciddi bir hasım olarak görmüyor ve ondan endişelenmiyordu” diye düşünüyorum dedi.
Bolton kitabında "Kuzey Kore lideri Kim Jong Un da Trump’ı manipüle ediyordu" diye yazmış.
Bolton ayrıca 2018 yılında ABD Adalet Bakanlığı'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bağlantısının olduğu Halkbank'ın, ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu delmesi hususunu soruşturmaya başlayınca, Trump’ın Erdoğan’a yardım teklif ettiğini yazıyor.
Trump, Bolton’a geçen yılın ağustos ayında, eski Başkan yardımcısı ve şimdi Demokrat Parti Başkan adayı Joe Biden ile ilgili soruşturmasına Ukrayna’nın destek verene kadar Kiev’e yapılan 391 milyon dolarlık yardımın dondurulmasını söylemiş.
Trump mayıs ayından beri eski Başkan Obama hakkında 12 asılsız iddia ortaya attı.
Böylece Demokrat Parti'ye ve onun adayı Biden’a güvensizlik ortamı yaratmaya çalıştı.
29 Haziran’da ise Bolton’un kitabına destek mahiyetinde gazeteci Carl Bernstein’in bir araştırması ortaya çıktı.
CNN'de yayımlanan habere göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın özellikle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmelerine "düzenli olarak" hazırlıksız yakalandı ve sıklıkla bu liderlere karşı tartışmalarda başarısız oldu.
Bu haber de Trump’un prestijine ek bir darbe oldu.
Trump’ın bir Afro Amerikalının polis tarafından öldürülmesinden sonra azınlıklardan oy talep etme imkanı çok azaldı.
CNN televizyon kanalının yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasına göre Biden, Başkanlık seçimlerinde Trump’ı 14 puan geride bırakmış bulunuyor.
Afro-Amerikan seçmenlerin yüzde 79’u ve Hispanik seçmenlerin yüzde 64’ü Biden’e oy vereceklerini söylüyorlar.
Trump’ın, Oklohama eyaletinin Tulsa kentinde gerçekleştirdiği ilk seçim propaganda konuşması ise bir felaket oldu.
19 bin kişilik salona ancak 6 bin 200 destekçi geldi. Bunu TikTok veya K-Pop gençlik gruplarının internette gerçekleştirdikleri manipülasyon sonucu olduğu iddia edildi. Bu iddia ne kadar doğru bilinmez.
Fox News televizyon kanalının Polticio programına konuşan Trump'a yakın kaynaklar, başarısız Tulsa mitingi sonrası ABD Başkanı'nın başkanlık yarışını kaybetmek üzere olduğunu, istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kaldığını söylediler.
Başkanlık seçimlerine henüz dört ay var. Bu sürede Trump seçmeni kendi tarafına çekecek bir şeyler yapabilecek mi?
Şu anda bu ihtimal az.
Görevi kötü kullanma iddianamesinden kurtulan Trump, bu seçim engelini de başarı ile aşacak mı?
Şu anda pek olası gözükmüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish
