"Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz"

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Jules Julien

Bu makalemde sevgi ile başlayarak yazmak istedim.

"Neden" derseniz, ülkede sevgi problemi var.

Artan ölçüde sevgisizlik, toplumsallaşma eğilimi gösteriyor.

Sevgi, kendi başına yalıtık bir şey değildir.

Sevgi olmayınca güven de kalmıyor, zafiyete uğruyor.

Öte yandan, "Eğer sen insanı insan olarak ve onun dünya ile olan ilişkisini de insani bir ilişki olarak görürsen; sevgiyi ancak sevgiyle, güveni ancak güvenle değiştirebilirsin" gerçeği de var...

Eğer sanattan zevk almak istersen, sanat kültürüne sahip bir insan olman gerekir.

Eğer diğer insanlar üzerinde etkili olmak istersen, gerçekten canlandırıcı ve uyarıcı etkiye sahip bir insan olmalısın.

İnsan ile doğa ilişkilerinin her biri, senin gerçek ve bireysel yaşamının, iradenin nesnesine uygun düşen belirgin bir imgesi olmalıdır.

Eğer sen karşılıklı sevgi uyandırmadan seversen, yani sevgin sevgi olarak, karşılıklı-paylaşımlı bir aşkı uyandırmıyorsa; eğer seven bir insan olarak, senin yaşamsal etkinliğinle kendini sevilen kişi durumuna dönüştüremiyorsan, başarılı bir üretici olamadığın için aşkın güçsüzdür ve bu, insanlığın adına talihsizliktir, gerçek mutsuzluktur. 1

Zayıf bir ruh, bedene uzun süre dayanacak güçte değildir.

Ağırlaşır, bedenleşir, çatışma da sona erer.

Ama sorumluluk duyan, gözlerini gece gündüz ulu ödevden ayırmayan kişilerde, bedenle zihin arasındaki çatışma amansız bir şekilde patlak verir ve ölünceye dek sürüp gider.

Ruhla beden ne kadar güçlüyse, çatışma o kadar verimli olur ve sonunda varılacak uyum da o kadar zengin olur. 2

Yalanla kurtulacağına, hakikatle yok olması yeğdir dünyanın.

Bu çeşit kurtuluşun göbeğinde büyük solucan, şeytan vardır. 3

Hakikat dediğin şey nedir?

İnsanlara kanat veren, büyük işler başartan, büyük ruhlar yaratan ve bizi bir insan boyu topraktan yükseğe kaldıran şey hakikattir.

İnsanın kanatlarını kırpan ne varsa sahtedir. 4

İnsanın gözünün erişebileceği yere kadar! Hatta daha da ileri... İnsanın yüreğinin erişebileceği yere kadar! Dünya geniş... 5
 

Ne yılları? Yıllarda değil suç. Ruh dik durdukça bedeni dik tutar. Ruhun bozulmuş, Petrus, ruhun! 6
 

Ebu Hamr, Müslüman ülkelerde eskiye oranla daha az kitap yazıldığından, yazılanların da çoğunun eski kitapların yinelemesi ya da özeti olduğundan yakınırdı. Büyükbabam, onun bu düşüncesine katılırdı. Acı acı, İslam'ın ilk yüzyılında felsefe, matematik, astronomi ve hekimlik dallarında çıkan kitapların sayısız olduğunu söylerdi. O zamanların şiir kitaplarının da gerek biçem gerekse içerik bakımından yenilikçi, sayı ve nitelik bakımından çok daha üstün olduklarını anlatırdı. 7


Endülüs'te kültürel etkinlik çoktu.

Bu etkinliklerin ürünleri olan kitaplar, sabırla yapılan kopyalarıyla Çin'den uzak Batı'ya dek öğrenim görmüş kişilerin ellerinden düşmüyordu.

Sonra insanların ruhsuzlaştığı, kalemlerin kuruduğu dönem geldi.

İnsanlar, kendilerini Frenklerin düşüncelerine ve geleneklerine karşı korumak için geleneği kale yapıp bu kaleye kapattılar.

Granada artık yalnızca yetenekten yoksun, korkak taklitçiler yetiştiriyordu. 8

İslam'ın en parlak çağı, halifelerin akıllı kişilerle ve çevirmenlere altınlar dağıtıp, akşamları yarı esrik ozanlarla hekimlik ve felsefe konularını tartıştıkları dönemdi... Müslümanlar, suskunluk, korku ve tekdüzeliğin ruhlarını karartmasından dolayı güçlerini yitirmişlerdir. 9


Bir toplum, en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda dağılmaya başlar. 10

"Ben insanım, insana özgü olan hiçbir şey bana yabancı değil." 11

"Bağlılığın, özverinin ve doğruluğun değerini bilen yürekli insanlarla anlaşmak daha iyidir." 12

"Eli açıklık ayrı, gösteriş merakı ayrı." 13

"Çok şükür ki yöneticiler kimi zaman çok ileri gidiyorlar, yoksa hiç düşmezlerdi." 12

"Sultanların aptallığı, yazgının akıllılığıdır." 14

"Bir insan için dilinin sürçmesinden daha kötü bir şey olamaz." - Hz. Ali 15

"Bir gün dünyada herkesin birbirini anlayabilmesi için çalışmak, ideallerin en soylusu değil midir?" 16


Unutulmaz bir yaşam dersi...

Sen Roma'da 'Afrikalının oğlu'ydun; Afrika'da 'Rumi'nin oğlu' olacaksın. Nereye gidersen git, birileri sana derinin rengini ve dualarını soracak. Onların itkilerini hoşnut etmekten uzak dur!

Oğlum, çoğunluk önünde boyun eğmekten kaçın! İster Müslüman, ister Hristiyan, ister Yahudi olsunlar, seni olduğu gibi kabul etmeliler ya da seni yitirmeyi göze almalılar. İnsanların görüşlerini dar bulduğun zaman, kendi kendine Tanrı'nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; onun elleri çok geniştir, onun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizleri, sınırları, ülkeleri ve inançları aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama!

Bana gelince, ben gezilerimin sonuna vardım. Kırk yıl süren yolculuklar adımlarımı yavaşlattı, soluğumu ağırlaştırdı. Bundan sonra, aile yuvamda barış içinde uzun yaşamaktan başka bir dileğim yok. Ve bütün sevdiklerim arasında, ilk göçen ben olmak isterim. En son yere, Yaradan'ın gözünde kimsenin yabancı olmadığı ülkeye doğru... 17

 

 

1. Karl Marks (İtalik içinde olmayanlar B.N)
2-6.  Nikos Kazancakis, Günaha Son Çağrı; Cem yayınevi, 4.basım, 1995-istanbul
7-17.  Afrikalı Leo, Âmin Maalouf, Yapı ve Kredi yay, 9.Baskı- İstanbul 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU