Yaklaşık 2 bin 400 yıl önce paralar konuşmaya başladı.
Hindistan yarımadasında bulunan en eski madeni paralar, boş bırakılmış veya bir imparatorluğun veya loncanın amblemi ile damgalanmış düzensiz metal parçalarıydı.
Ancak imparatorluklar ve ticaret ağları genişledikçe, madeni paralarda standardizasyon ihtiyacı ortaya çıktı.
Madeni paraların önemli siyasi mesajları tanıdık ve yabancı topraklara taşıyan güvenilir elçiler olarak işlev görmesi gerekiyordu ve bu, kalıp vurma tekniği ile mümkün oldu.
Kalıp ile basılan paralar yalnızca bilgi açısından zengin olmakla kalmıyor, aynı zamanda sanat eseri de olabiliyordu.
Kraliyet darphaneleri, kendine özgü paralar basmak için heykeltraşlar, gravürcüler, şairler ve hattatlar çalıştırırdı.
Bu sanatçılar 2 santimetrelik bir tuval üzerinde siyasi kimlikler işler, dini inançlarını açıklar ve askeri güçlerini yansıtırlardı.
Bugün dahi, çok daha büyük ölçekte de olsa, madeni paralar kalıp vuruşu tekniği kullanılarak basılıyor.
Bugün Hint paraları, Haydarabad, Mumbai, Kalküta ve Noida'da bulunan 4 darphanede basılırken, anma paraları ise Mumbai ve Kalküta'da basılır.
Hindistan'ın antik ve Orta Çağ madeni paralarının izini sürdüğümüzde, Hint alt kıtasında madeni paralar üzerine basılan imgelerin güneş, tepeler ve gamalı haçlar gibi ikonik olmayan biçimler ile başladığını görüyoruz.
Toplumlar geliştikçe, din tasvirin odak noktası haline geliyor; iktidardaki insanlar tarafından saygı duyulan tanrıların madeni paralar üzerinde birkaç erken tasvirine rastlıyoruz.
Yani, kralın kendisi yüce varlık, tanrıların kendi seçtiği kahraman veya Rajadhiraja (kralların kralı) olana kadar ki sonrasında yüzü tanrılarınkinin yerini alacak; sanatçı, ön yüzde hükümdarın idealist bir portresini çizerken tanrıları arka yüzde gösterilecekti...
Orta Çağ'a doğru, Hindistan'daki Müslüman yöneticiler çoğunlukla kaligrafi içerikli veya anikonik biçimli paralar çıkardılar; herhangi bir resimli tasvir sapkınlık olarak kabul edildi.
İlk Babür imparatoru Shahrukhi olarak bilinen Timur para biriminin temel paralarını basmaya devam etti.
İsmini Timur'un en büyük oğlu Shahrukh Mirza'dan alan Shahrukhiler esasen ön yüzünde Kelime-i Şehadet veya Amentü ile beraber merkezde ilk 4 halifenin isimlerinin yer aldığı ince, geniş kenarlı paralardı.
Arka yüzde ise kralın İslami ismi ve unvanlarının yanı sıra Hicri dönemdeki tarih ve darphane kentinin ismi yer alıyordu.
Arka taraftaki darphane isimleri her hükümdarın etki alanının gerçek boyutunu anlamamıza yardımcı olur.
Babür, Kabil'den 26 Aralık 1530'da öldüğü Agra'ya kadar siyasi kariyeri boyunca Shahrukhileri çıkarmaya devam etti.
Shahrukhi standardı Babür'ün hemen ardından gelen halefi Hümayun ve hatta torunu Ekber tarafından, saltanatının ilk 3 yılında, sürdürüldü.
Hümayun'un sürgünü sırasında rakibi Sher Shah, "rupaiya" adını verdiği yeni bir gümüş sikke icat etti.
Bu sikke Afgan hükümdarından 4 buçuk asırdan fazla bir süre sonra modern rupi haline geldi.
Sher Shah'a atfedilen en büyük reformlardan biri, baz metal alaşımlarından gümüş rupaiya ve paisa (Babürlüler buna daam derdi) adı verilen bakır sikke gibi bimetalik para birimine geçiştir.
Sher Shah'ın sistemi, Shahrukhi'yi rupaiya ile değiştiren ve ayrıca asharafi (mohur) adı verilen altın paraları tanıtan Ekber Şah tarafından benimsendi.
Ekber ile başlayarak, Babür parasının Hindistan alt kıtasına egemen olduğu 200 yıllık bir dönem başladı.
Ve paranın bilinen güzelliğinin ve ihtişamının çoğu onun saltanatı sırasında elde edildi.
Babür paraları Agra, Delhi, Ahmedabad, Lahor ve diğer önemli şehirlerde kurulan imparatorluk darphanelerinde üç metalden de yapılmaya başlandı.
Ekber'in eklektik dini inançları sikkelerine de yansır; ilk sikkeleri 1585'e kadar Kelime-i Şehadet ile basıldı ancak saltanatının 30'uncu yılında Din-i-İlahi isimli yeni bir din kurdu ve Allahu Ekber Celle Celalühu yazılı sikkeler bastırdı.
Ayrıca sikkelerini önceki Hicri dönemin yerini alan yeni bir İlahi döneme göre tarihlendirmeye başladı.
Sikkelere hükümdarı öven Farsça şiirler yazma uygulamasını başlatan Ekber Şah'tı ve bu, Evrengzib de dahil olmak üzere haleflerinin çoğu tarafından benimsendi.
Ekber'in halefi Cihangir ise kraliyet eşine sikke basma hakkını veren tek Babür imparatoruydu.
Nur Cihan, Raziye Begüm'den sonra sikke basan ilk kraliçe olacaktı.
Evrengzib, inanmayanların dokunuşu ile kirlenmesini önlemek için madeni paralarda Kelime-i Şehadet kullanımını tamamen yasakladı.
Ön yüzünde kendisini ve yönetimini öven standart bir şiirsel dize kullanmayı tercih etti ve arka yüzünde darphanenin yerini ve saltanat yılını belirten bir formül geliştirdi.
Bu noktadan sonra Babür sikkeleri, hattatların yaratıcılıklarını esnetmeleri için çok az alan bırakarak oldukça ağırbaşlı bir görünüm kazandı.
Evrengzib'in 1707'deki ölümü ile Babür imparatorunun darphane ayrıcalıklarını yavaş yavaş gasp eden bölgesel ve yabancı güçlerin ortaya çıkması söz konusuydu.
Ve 1717'de Doğu Hindistan Şirketi, Bombay'dan Babür imparatoru adına madeni para basma haklarını elde etti.
İngilizler, Şah Alem'in ölümüne kadar onun adına madeni para basmaya devam etti ve halefi II. Ekber Şah, 1835'te Doğu Hindistan Şirketi'nin Babür imparatorunun adını İngiliz hükümdarının adı ile değiştirip İngiliz paralarını resmi Hint para birimi olarak tanıtması ile tüm basım haklarını kaybetti.
Son Babür İmparatoru II. Bahadır Şah kısa süreliğine 1857 Ayaklanması'nın ana figürü haline geldi ve onu yeniden Hindustan İmparatoru olarak onurlandıran isyancı askerler tarafından onun adına gümüş rupiler basıldı.
Ancak, Eylül 1857'de İngilizler tarafından tahttan indirildi ve Rangoon'a sürgün edildi ki bu yalnızca Babür imparatorluğunun değil, aynı zamanda ünlü Babür paralarının da sonunu getirdi.
Rupiyi tanıtan ve standartlaştıran Peştun kralı Sher Shah Suri olsa da bu sistem Ekber Şah'ın hükümdarlığı döneminde popülerlik kazandı.
Babürlüler para birimini Suri'nin 3 metal formülüne göre sınıflandırmaya devam etti:
Mohurlar altın ile ve rupiler gümüş ile basıldı ve paisanın öncüsü olan mütevazı daam ise bakırdan döküldü.
Rupi'nin, Delhi'nin Afgan sultanı ve kısa ömürlü Suri krallığının kurucusu Sher Shah Suri'nin (1540-1545 yılları arasında hüküm sürdü) bir "icadı" olduğuna yaygın olarak inanılır, ancak "rupiah" sözcüğünün etimolojisi, "şekillendirilmiş/işlenmiş gümüş" veya "bir form veya baskı" anlamına gelen Sanskrit "rupa" veya "rupya"dan türetilebilir.
Rupi'nin önde gelen bir Babür para birimi olarak konumunu garantileyen şey, Ekber Şah'ın (1556-1605 yılları arasında hüküm sürdü) sağduyusu ve ileri görüşlülüğüydü.
Ekber Şah, Suri'nin reformlarını ve para politikalarını sürdürdü.
Hindustan imparatorluğunu Kabil'den Chittagong'a ve Keşmir'den Deccan'a genişlettiğinde, bu geniş alanda darphaneler kurdu.
Tüccarlar, Babür darphanelerinden çıkan paraların tutarlı ağırlık ve saflıkta olacağına güvenebiliyorlardı, bu yüzden bu para birimi biçimi alt kıtada popüler hale geldi.
Bu arada, Hint para biriminde ilk kez "rupiya" sözcüğü Ekber'in saltanatı sırasında ortaya çıktı.
Babür parasının dayanağı, 16'ncı yüzyılda ticaret açlığı çeken Avrupalılar tarafından Hindistan'a getirilen istikrarlı bir gümüş tedarikiydi.
Baharat, mücevher ve tekstil ürünleri satın almak için İngiliz, Hollandalı, Danimarkalı ve Fransız "Doğu Hindistan Şirketleri" gümüşlerini her yerde güvenilen ve kabul gören bir para birimine dönüştürmek zorundaydı.
Ki burada rupi devreye giriyordu.
17'nci yüzyılın sonu ve 18'inci yüzyılın başında Şirketler, Babür rupisini bir "ticaret parası" haline getirdiler; Sri Lanka ve Endonezya gibi kendi kontrolleri altındaki bölgelere ihraç edildi ve yerel dolaşımda kullanıldı.
Ve Afrika'dan Körfez'e, 19'uncu yüzyılda, Avrupalı güçler kendi gündemlerini ilerletmek için kolonilerde para birimleri başlattı.
Rupi zaten Doğu Afrika kıyılarında bilinen bir ticaret para birimi olduğundan, Alman ve İngiliz Doğu Afrika, İtalyan Somaliland ve Portekiz Mozambik'in yeni kurulan kolonileri kendi "rupilerini" basmaya başladı.
İngilizler, rupiyi Kuveyt, Bahreyn, Katar, "Ateşkes Devletleri" (modern Birleşik Arap Emirlikleri'nin öncüleri) ve Umman Sultanlığı'nın Arap şeyhliklerinde yasal ödeme aracı yapmak için anlaşmalar yürürlüğe koydular.
Aslında 1956'da Hindistan Merkez Bankası, yalnızca Körfez'de dolaşıma girecek bir dizi özel banknotu piyasaya sürdü.
Arap krallıkları rupiyi terk edip kendi para birimlerini piyasaya sürmeye ancak 1960'larda ciddi şekilde değer kaybettiğinde başladı.
Hint rupisini terk eden son ülke 1972'de Umman oldu.
Ancak 50 yıl sonra, 2022'de, sultanlık başka bir Hint para yeniliğini benimsediğinde işler tam bir döngüye girdi: Rupay adı verilen tarihi orijinalin teknoloji destekli bir yankısı.
Hindistan'ın anında ödeme teknolojisi UPI, yeni uluslararası pazarlara genişlerken paranın tarihini inceleyenler için bir déjà vu hissi uyandırıyor.
Bugün, Singapur, Fransa, BAE ve Sri Lanka gibi ülkeler ticareti basitleştirmek için Birleşik Ödeme Arayüzü'nü (UPI) kullanıyor.
Geçmiş yüzyıllarda ve sömürgeci aygıt altında, rupi hemen hemen aynı nedenden kullanılıyordu.
Ki 1960'lara kadar, rupilerinizi alıp tıpkı evinizde yaptığınız gibi Körfez ülkelerinde harcayabiliyordunuz...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish