Reagan soslu Trump 2.0 geliyor: Küba-ABD gerilimi yeniden alev alıyor

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Nihayet Trump 2.0 devri başladı.

Ayağının tozuyla birçok kararname imzalayan ve bunların bazılarında oldukça sansasyonel ve sıra dışı kararlara imza atan Trump, ABD'nin yıldızının pek barışmadığı Küba'yı da unutamazdı elbette.

Küba yeniden teröre destek veren ülkeler listesine eklendi.

Halbuki daha geçenlerde Joe Biden, Küba'yı bu listeden çıkaran bir kararname imzalamıştı.

Tabii sonuçta siyasetin cilvesi bu.

24 saatte bile çok şey değişir.

Bunun en somut örneklerinden birinide bu olayda görmüş olduk.

Geçmişte eski Başkan Ronald Reagan'da benzer bir karar almıştı.

Seçim öncesi yine bu köşede kaleme aldığım bir yazıda Trump'ın içine General Lee'nin ruhunun kaçtığını söylemiştim.

Görünen o ki, Trump el yükseltiyor ve heybesinde, önceki görev dönemindekinden daha fazla politik argüman var bu kez.

Adamın içine Reagan'ın ruhu kaçmış. Hem de basbayağı postmodern bir Reagan imajı çizmeye başladı Trump. 

Hatırlayalım; Ronald Reagan, Florida'daki Küba kökenli seçmenlerin oylarını kazanmak istemişti.

Zira geçmişte Küba'dan kaçan ve Florida'ya yerleşen birçok insan, politik baskılar, ekonomik zorluklar ve özgürlük arayışı gibi nedenlerle ülkelerini terk etmişti.

Göç ettikleri Florida ise, Küba kökenliler için ciddi bir kültürel havza haline gelmişti.

Bu topluluk, haliyle belli ölçüde Amerikan politikalarında da etkili olmaya başlamıştı. Küba'ya yönelik uygulanan ambargoda da etkili olmadıkları söylenemez.

Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz Bermudez, Trump'ın bu kararına, sosyal medya hesabından çok sert bir tepki gösterdi:

Başkan Trump küstahça ve gerçeği hiçe sayarak, sahtekarlıkla Küba'nın terörizmi destekleyen devlet olarak tanımlanmasını yürürlüğe koydu. Şaşırtıcı değil. Amacı Küba'ya karşı acımasız ekolojik savaşı güçlendirmeye devam etmektir.


Jeopolitik stratejiler hem bölgesel hem global anlamda, göreve gelen yeni liderin ve ekibin misyon ve vizyonuna göre değişiklik gösterebilir.

Trump açısından da bu durumun böyle olması gayet normal.

Amerika'yı yeniden eski mutlu ve güçlü günlerine döndürme vizyonunu ortaya koyarken elbette minimize veya maksimize düşmanlara ihtiyaç duyması da normal.

Bu bağlamda Küba politikasının şekillenmesi, aslına bakarsanız sadece Trump'ın değil, bu döneme hazırlanan Pentagon'un stratejik aklının da bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Zira Trump Küba'yı teröre destek veren ülkeler listesine ekleyerek hem iç politikada hem de dış politikada belirli bir duruş sergilemiş oluyor.

Bu karar, özellikle de Florida'daki Küba kökenli seçmenleri oylarını kazanma stratejisinin bir parçası olarak görülebilir.

Aynı zamanda klasik Pentagon politikalarına dönüş manevrasının ilk evresi olarak da görülebilir.

Ayrıca uluslararası arenada terörizme karşı daha sert bir tutum izleneceğim işareti de olabilir.

Hatta bu karar nedeniyle, Küba ile olan ilişkiler tıpkı 1960'lı yıllarda, Castro döneminde olduğu gibi gerginleşebilir.

İster istemez aklımıza takılıyor:

Küba ile başlayan bu sert politika değişimi ilerleyen süreçte Venezuela'ya da sıçrar mı?

Neden olmasın? 


Trump'ın bu kararını hem iç politik hesaplar hem de dış politika stratejileri çerçevesinde ele almak gerekiyor.

Zira bu hamle, ABD-Küba ilişkilerinde soğuk savaş dönemindeki gibi bir gerilim yaratsa da neticede Küba'ya destek olabilecek bir Sovyetler Birliği yok.

Küba açısından en acı olan ise artık Fidel Castro da yok.

Daha da önemlisi Fidelizm'in, Küba toplumunda eskisi kadar karşılık bulup bulmadığı da ayrı bir tartışma konusu.

Trump yönetimi, ayağının tozuyla Obama döneminde başlayan normalleşme sürecinin birçok unsurunu iptal etti.

Yeni yaptırımlar ve yeni kısıtlamalar getirerek, Küba ekonomisine ve dolayısıyla halkına sert bir ayar vermeyi planlıyor.

Bundan sonraki süreçte, iki ülkenin istihbarat servislerinin karşılıklı rekabeti ve mücadelesi, bu yeni gerilim süreciyle beraber artabilir.

Espiyonaj ve kontrespiyonaj faaliyetleri ve gizli operasyonlar daha yoğun hale gelebilir. Zira her iki tarafta diğerinin niyetlerini ve eylemlerini daha yakından izlemek isteyecektir.

Görünen o ki, "Reagan soslu" bir Trump 2.0 dönemi başlıyor.

Reagan'ın başkanlığı soğuk savaşın en yoğun dönemlerinden birine denk gelmişti.

Trump'ın, Reaganvari bir şekilde Küba'yı teröre destek veren ülkeler listesi eklemesi, haliyle Ronald Reagan politikalarını bir devamı olarak görülebilir.

Fakat soğuk savaş sonrası dünyada farklı dinamikler oluştu ve uluslararası ilişkiler bağlamında yeni argümanlar üretildi.

Artık soğuk savaş yok ama en az onun kadar riskli bir hibrit savaş gerçeği var.

Dolayısıyla çatışma yerine diyaloğa ve uzlaşmaya açık politikalar üretmek, bütün devletlerin anlaması gereken bir realite.

Değerlendirmemi Ronald Reagan'dan bir sözle bitireyim:

Barış, çatışmanın olmaması değil, çatışmayı barışçıl yollarla halletme yeteneğidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU