İktidar partisinin gelecek seçimleri kazanmak için CHP'yi her alanda kuşatmaya başlaması karşısında, Genel Başkan Özgür Özel, vurgulu bir biçimde iktidara "kırmızı kart" göstereceklerini açıkladı.
Hoş, şimdiye kadar gösterdiği kart da beyaz değildi.
Bu söz "muhalefetimizi sertleştireceğiz" anlamına geliyor.
AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu söylemi alaya almakta gecikmedi ve kendisinin şimdiye kadar hiç kırmızı kart görmediğini açıkladı.
Gerçi geçmiş bir mülakatında sporcu iken bir kez kırmızı kart gördüğü ortaya çıktı.
Ama o, esas olarak politik hayatında kırmızı kart görmediğini kastetmiş olmalı.
Bunun da doğru olmadığını biliyoruz.
"Minareler süngümüz…" diyen bir konuşmasından din istismarı yaptığı gerekçesiyle hapis yattığı hatırlardadır.
(Şimdiki istismarlarının karşısında ne kadar da hafif kalıyor.)
Askerlerin 28 Şubat muhtırası ve partisi için açılan kapatma davası da birer kırmızı karttı.
Fakat bunlar seçimlerde halk tarafından gösterilmiş değildi. Bürokrasi tarafından gösterilmişti.
Erdoğan hapis yatıp, kendisi için çıkarılan bir kararla mebus adayı oldu ve kazandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sonuçta "Kırmızı kart görmedim" cümlesinin anlamı "Ben halk tarafından kırmızı kart görmedim. Katıldığım her seçimi kazandım"dır.
Gerçi bu da tam doğru değil.
Yerel seçimlerde büyük kentleri kaybetti, partisi ikinciliğe düştü ama bu bir genel seçim olmadığından o hâlâ, yanına aldığı ortağı ile birlikte iktidarda.
Gerçekten böyle uzun süreli bir iktidar şansını Türkiye tarihinde hiçbir parti yakalayamamıştı.
CHP'nin 1923-1950 dönemindeki 27 yıllık iktidar dönemi bu kategoriye girmez.
Çünkü 1946'ya kadar zaten başka bir parti seçime sokulmamış, Demokrat Parti'nin seçimlere girdiği 1946'da da iktidarı teslim etmeme niyetini gösteren açık oylama, gizli sayım usulü uygulanmıştı!
1960'ta devrilen Demokrat Partinin 10 yıl süren iktidarından sonra AKP, serbest seçimlerle 22 yıldır iktidarını korumuş olan ve "demokrasi" tarihimizde en uzun iktidarda kalmayı başaran parti oldu.
AKP seçimleri neden kazandı?
AKP muhaliflerinin yapacakları şey, şapkalarını önlerine koyup AKP'nin iktidara gelmeyi ve bu kadar yıl iktidarda kalmayı nasıl olup da başardığını anlamak, bundan dersler çıkarmaktır.
Gerçi AKP, bu uzun iktidar döneminde yıprandı, kendi ifadesiyle "metal yorgunluğuna" uğradı.
Ekonomik kriz halkı şaşkına çevirdiğinden kitlelerin gönüllü rızasını yeniden kazanmaya çalışıyor.
Bunu başarıp başaramayacağı, kendileri için de genel olarak siyaset için de en güncel soru.
Önümüzdeki ihtimallerden biri, yerel seçimlerde olduğu gibi ikinci parti olarak kalması ve CHP'nin onun önüne geçmesidir.
İkinci ihtimal de, devlet ve siyasetin bütün olanaklarını kullanarak kaybettiği oyları yeniden kazanması ve birinci parti olmayı başarmasıdır.
Bu bakımdan gelecek, belirsizliğini koruyor.
AKP, ikinci parti olarak seçimlerden çıksa da şimdi olduğu gibi, ortağı ile birlikteliğini sürdürebilir ve yeni ortaklar bularak hükümeti elde tutmayı başarabilir.
Ana muhalefet partisinin asıl üzerinde düşünmesi gereken konu, devlet partisi iken 27 yıldır iktidarda kalmış bir parti olduğu hâlde, hiçbir serbest seçimde tek başına iktidara gelecek çoğunluğu elde edememesidir.
Bu soruya sağlıklı yanıtlar verilemezse, CHP yeni politikalar üretmekte ve seçmen çoğunluğunun gönlünü kazanmakta yetersiz kalacaktır.
Böyle bir durum, yalnız CHP'nin temsil ettiği laik orta ve küçük burjuva kesimini değil, başta işçi sınıfı ve genel olarak emekçi sınıflar adına politika yapan örgütleri de yakından ilgilendiriyor.
Çünkü bu kesimlerin büyük kısmı yarım kalmış burjuva devriminin programına, söylemine, jargonuna takılıp kaldılar ve o dönemde geniş halk yığınları, çektikleri yoksulluk, baskı ve hürriyetsizliği unutamıyorlar.
O dönemi yaşamış kuşaklar bunu sonraki kuşaklara siyasi bir miras olarak de devretmiş bulunuyorlar.
CHP'ye gönül vermiş önemli bir kesim, onun bıraktığı Kürt politikasını benimsiyor, 1930'ların uygulamalarını özlemle anıyor.
Bunlar, halkçı yeni söylemler arayan CHP'lileri de CHP fikriyatına ihanet etmekle, bölücülükle suçluyorlar.
Batıcı laik büyük burjuvaziden küçük burjuva kesimlerinin bir kısmına kadar geniş bir alana hitap eden CHP'yi, devlet partisi olduğu dönemdeki politikalar içine hapsetmeye çalışıyorlar.
Onların desteğini kaybetmekten çekinen CHP, Türkü ile Kürdü ile aşağıdan gürleyerek yükselen bir parti olmakta çekingen davranıyor.
Devlet partisi olduğu dönemin kamburunu sırtında taşıdığı sürece bu sıkıntıyı çekecek gibi görünüyor.
Gayret dayıya düştü
AKP'nin yükselişinin ve yükseklerde kalmasının sırrı, örneklerden yalnızca biri olmakla birlikte, anılmaya değer olan, başörtüsü yasağına karşı direnmesidir fakat asıl desteğini, burjuvazinin küçümsediği, yoksullardan, onlara kömür, yiyecek, para ile sosyal yardımlarda bulunmuş olmasından aldı.
İktidar, halktan aldığı bu desteğe dayanarak muhafazakâr bir toplum yaratmak istiyor.
Destek aldığı kesimler, bunu henüz kendi çıkarlarına aykırı görmüyorlar ve bu konuda susmayı tercih ediyorlar.
Eskiden olsaydı, laik burjuvazi, devlet bürokrasisi eliyle buna itiraz ederdi.
Etmiştir de fakat AKP, bu müdahaleleri savuşturmayı başarabilmiştir.
Bu nedenle gayret dayıya düşmektedir.
Dayı, seçmenlerdir.
İktidara kırmızı kartı, sonuçta seçmenler gösterecektir.
İktidarının ilk yıllarında yoksullara bir şeyler dağıtan iktidar, uyguladığı genel ekonomik politikayla artık onların karnını doyuramıyor.
Pahalılıktan şikâyet ayyuka çıktı.
Diğer nedenleri hesaba katmıyor değilim fakat AKP'yi iktidara taşıyan asıl neden ekonomi idi.
İktidardan gitmesinin nedeni de hâl yoluna koyamazsa ki öyle görünüyor, ekonomi olacaktır.
Muhalefetin bunu gözden ırak tutmaması ve eleştirilerini Beşli Çete ile sınırlı tutmayıp yoksullara, çalışanlara hitap eden esaslı bir program yapmakta gecikmemelidir.
(Bir de muhalefet sözcüsü TV'lerde haber sunucusu kadınların etek boylarını hiç değilse dizlerine kadar uzatmaları tavsiye olunur…)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish