Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenmeli?

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: ANKA

CHP hareketli günler yaşıyor.

Parti, büyük belediyelerde iktidar oldu fakat olmayıp genel seçimleri kazanamadı.

Şimdi yıllardır süren iktidar özlemine ulaşmak için çözüm yolları arıyor.

Genel başkan Özgür Özel, çok aktif bir çalışma içinde. Her gün bir kampanyaya öncülük yapıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, söz ustalığına, hazırcevaplığı ile muhalefetin başını çekiyor.

CHP, son olarak erken bir seçim ihtimalini gözeterek cumhurbaşkanı adayını şimdiden ilan etmeye hazırlanıyor.  

Erken bir seçime gidilmese bile adayını ilan etmekte kararlı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mart ayında parti üyeleri arasında bir önseçim yapılacak.  

Bu seçime katılacak tek bir aday var: İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş önseçim yoluyla yapılacak bu aday yarışına katılmayacağını açıkladı.

CHP'de, partinin alacağı kararları parti üyelerine sorması olumlu bir gelişme.

Böylece, karar mekanizmaları, şimdiye kadar yapıldığı gibi genel başkanın, parti meclisinin ve parti meclis grubunun kararlarıyla sınırlı kalmayacak.

Kitlelere sormak hemen her zaman daha sağlıklı sonuçlara götürür. Zaten bu ihtiyacı kamuoyu anketleri karşılıyordu.

Çeşitli şirketlerin yaptığı anketler, bugün bir seçim yapılsa Ekrem İmamoğlu'nun Tayyip Erdoğan'dan ileride olduğunu gösteriyor. Mansur Yavaş'ın, İmamoğlu'ndan da fazla oy alacağı anlaşılıyor.

CHP için cumhurbaşkanlığına iki güçlü adayının bulunması moral verici bir durumdur.

Ancak…

CHP'nin aday belirlemede yanlış bir yol izlediği kanısındayız.

Yanlışlar birden fazladır.

Bunlardan biri kamuoyu yoklamaları ortadayken bir de parti üyelerine sormaktır.

Partiye Genel Başkan seçilecek olsaydı bu yola gidilebilirdi.

Ancak, halk cumhurbaşkanını seçecektir ve bu cumhurbaşkanı CHP'nin gösterdiği bir aday olmakla birlikte yalnız CHP'nin cumhurbaşkanı olacak değildir.

İkinci yanlış, halka sorulduğunda cumhurbaşkanlığında daha yüksek oy alacak bir CHP üyesi varken, daha az oy alacak birinin aday gösterilmesindeki ısrardır.

Bunun nedeni, herkesin bildiği ve söylediği gibi CHP yönetiminin ve Meclis grubunun İmamoğlu'nun yörüngesine girmiş olmasıdır.

Partinin adeta İmamoğlu tarafından yönetildiğine inanılmaktadır ki bu Türk siyasi hareketinde alışılmış bir durum değildir.

Adayı erkenden ilan etmek ve bunu tek kişilik adayla girilecek önseçimde belirleme kararı, belediye başkanlığına seçildiğinden beri gözü daha yükseklerde olduğu anlaşılan Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını garantiye alma isteğinden kaynaklandığı anlaşılıyor.

Yükselme, daha yüksek makamlara geçme isteği insani bir durumdur ve herkes için böyle bir hak vardır. Yalnız bunu bağıra bağıra göstermek yakışmıyor.

Bir partili, kendi geleceğini partisine emanet etmeli ve onun iradesine bağlı olduğunu ilan etmelidir.

İmamoğlu-CHP ilişkisinde şeklen böyle bir durum olduğu görüntüsü verilmeye çalışılıyorsa da gerçek durum iplerin CHP genel merkezinde değil, İstanbul Belediye Başkanında olduğunu herkes görüyor.

Mansur Yavaş, seçmenlerden alacağı beklenen oy İmamoğlu'ndan fazla olduğu halde CHP üyeleri arasında yapılacak bir ön seçime katılmayacağını açıklayarak doğru bir karar almıştır.  

Adaylık konusunda şimdiye kadar fazla konuşmayan ve belediyedeki işlerine odaklanan Yavaş'ın da partililiklerden daha az oy almış duruma düşmek istemeyişini anlayışla karşılamak gerekir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP'nin biri parti adayı İmamoğlu, diğeri gene partili veya bağımsız Yavaş olmak üzere iki aday çıkarması da akla ziyan bir durumdur.

Bu CHP'li seçmenin bölünmesi sonucunu doğuracak ve bu bölünme kim bilir başka hangi biçimde sürecek...
 


İmamoğlu'nun adaylığında direten partililerin gerekçelerinden biri, onun CHP'li bir ruh taşıması, Yavaş'ın ise MHP kökenli olmasıdır.

İkisi de CHP'den Belediye Başkan adayı gösterilmişler ve başkanlıklarını birden fazla dönemdir başarıyla yerine getirmektedirler.

Bir partide "öz" veya "üvey" üyeler ayrımı yapılamaz.

CHP üyeleri arasında o kadar çok eğilim ve köken vardır ki, bunu tasnif etmek bile zordur.

Onların geçmişini kurcalamak bir sonuç vermez.

Kaldı ki Mansur Yavaş'ın yalnız CHP'lilerden değil, başka partilere mensup seçmenlerden de oy alıyor olması, kendisi için artı bir durumdur ve parti için de bir şanstır. İmamoğlu için de bu durum geçerli değil mi?

Sorunun özü, muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini garantiye almasıdır.

Bu garanti günümüzde Mansur Yavaş'la mümkün görünüyor.

Öte yandan iktidarın hakkında üst üste açtığı davalarla İmamoğlu'na siyasi yasak getirme ihtimali vardır.

Bu durumda işler yeniden çatallaşacaktır.

Sonuç olarak CHP, cumhurbaşkanlığı adaylığı için tek adayın bulunduğu önseçim yapmak gibi bir garabetten vazgeçmeli, kamuoyu yoklamalarında hangi partili önde görünüyorsa onu aday göstermelidir.

Adayı erkenden ilan etmenin de bir faydası yoktur.

Partinin dışarıdan yönetildiği izlenimini silecek önlemler almalı, İmamoğlu da böyle bir izlenim vermekten kaçınmalıdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU