Donald Trump'ın yeniden başkanlığa seçilmesi ve yeni dönem

Muhammed Fatih Toprak Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Bloomberg

2024 yılının Kasım ayında Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yeniden başkan seçildi ve 20 Ocak 2025 itibarıyla göreve başlayacak.

Yeni Trump yönetiminin yol haritasını anlamak üzere ABD'yi ziyaret ederek, iş dünyası temsilcileri, düşünce kuruluşlarından uzmanlar ve Trump'ın yönetiminde yer alacak bazı kişilerle görüştüm.

Bu makalede, yaptığım görüşmelerden elde ettiğim izlenimleri paylaşıyorum.


Trump yönetiminde Türkiye-ABD ilişkileri

Biden yönetiminde Türkiye-ABD ilişkileri genel olarak durağan ve mesafeliydi.

Biden, seçimden önce New York Times gazetesine verdiği demeçte Türkiye'ye olan mesafeli tutumunun sinyallerini vermişti.

Bu dönemde iki ülke arasındaki ilişkiler, temel diplomatik prosedürlerin ötesine geçemedi ve genellikle soğuk bir profesyonellik çizgisinde ilerledi.

Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı hem hayranlık hem de saygı duyduğu biliniyor.

Bu tutum, Trump'ın yakın çevresi tarafından da çeşitli platformlarda dile getirildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak bu olumlu görüşlerin, Türkiye-ABD ilişkilerinin sorunsuz bir şekilde ilerleyeceği anlamına gelmeyeceğini vurgulamak gerekiyor.

Trump, liderlik tarzı itibarıyla sistemli ve stratejik bir yaklaşımdan ziyade anlık kararlarla hareket eden bir profil çiziyor.

Bu nedenle, şahsi görüşleri ile yönetimin genel politikaları arasında çelişkiler yaşanabilir.

Ayrıca Trump yönetimi, Türkiye ile olan ilişkilerde daha pragmatik ve çıkar odaklı bir yaklaşım sergileyebilir.

Örneğin, savunma sanayii ve enerji projeleri gibi alanlarda şartlı ortaklıklar gündeme gelebilir.

Bununla birlikte, liderler arasındaki uyum bazen devlet politikalarındaki daha köklü sorunları perdeleyebilir.

Özellikle S-400 savunma sistemleri ve YPG gibi konuların, yeni Trump döneminde de hassasiyetini koruyacaktır.

Bu durumda, Türk dış politikası Trump'ın öngörülemez karar alma mekanizması karşısında daha dikkatli olacaktır.


ABD-Çin ilişkileri

Trump'ın ilk başkanlık döneminde ABD-Çin ilişkileri, çok yönlü bir gerilimle karakterize edilmişti.

Ticaret savaşları, tarife artışları, teknoloji alanındaki rekabet ve Huawei gibi şirketlere uygulanan yaptırımlar bu gerilimin önemli unsurları arasındaydı.

Yeni dönemde de bu dinamiğin değişmesi beklenmiyor.

Trump, ekonomik milliyetçilik temelli bir söylemle Amerikan sanayisini koruma ve Çin'in ekonomik gücünü dengeleme hedefini her ortamda dile getiriyor.

Bununla birlikte Trump'ın Çin'e yönelik stratejisinin, Asya-Pasifik bölgesinde yeni ittifakları harekete geçirme çabasıyla daha da genişleyebileceği ifade ediliyor.

Hindistan, Japonya ve Avustralya ile derinleşen diplomatik bağlar, Çin'in bölgedeki etkisini sınırlamak için kritik rol oynayabilir.

Ancak bu politikanın, yani Çin'in köşeye sıkıştırılma politikasının hem ABD hem de müttefikleri için ekonomik ve siyasi maliyetleri olacağı da unutulmamalı.

Ayrıca Çin, ABD'nin kendisine yönelik agresif dış politikasına kayıtsız kalmayacaktır.

Bunu, BRICS bünyesindeki hamlelerinden ve İpek Yolu Projesi gibi girişimlerinden biliyoruz.

Dolayısıyla Trump'ın yeni dönemde Çin'e karşı takip edeceği agresif politikaların dünya için olumsuz sonuçlar doğuracağını öngörmek zor değil.


ABD-Avrupa ilişkileri

Trump, ilk başkanlık döneminde Avrupa'ya yönelik eleştirileriyle dikkat çekmişti.

NATO'ya yeterince mali katkı yapmadıkları gerekçesiyle Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine baskı uygulamış, Avrupa Birliği'ni ticari bir rakip olarak tanımlamıştı.

Yeni dönemde de Trump'ın Avrupa'ya karşı eleştirilerinin devam edeceği tahmin ediliyor.

Trump'ın Avrupa ile olan ilişkilerindeki bu gerilim, enerji politikaları ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlar gibi konuları daha da karmaşıklaştırabilir.

Bu durum, Avrupa'nın kendi savunma politikalarında bağımsız adımlar atma çabalarını artıracaktır ve tarihi ABD-Avrupa ilişkilerini zayıflatacaktır.

Bunun ilk işaretleri, Trump henüz başkanlık koltuğuna oturmadan görülmeye başlandı.

Trump yönetiminin politikalarını şekillendiren Heritage Foundation gibi düşünce kuruluşlarından uzmanlar, ABD'nin Avrupa ülkelerine yönelik bir Rus saldırısı durumunda kara, hava ve deniz kuvvetleriyle destek vermeyeceğini, ancak Rusya'nın nükleer silah kullanması halinde harekete geçeceğini belirtiyor.
 


ABD-Rusya ilişkileri ve Ukrayna-Rusya savaşı

Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e Biden'dan daha ılımlı yaklaşması, yeni dönemde ABD-Rusya ilişkilerinde bir iyileşme beklentisi yaratabilir.

Ancak bu iyileşmenin Ukrayna-Rusya savaşına etkisi son derece tartışmalı.

Seçim sürecinde Trump, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı bir günde bitireceğini defalarca söyledi.

Trump'ın bu vaadini yerine getirip getiremeyeceği tartışmalı olmakla birlikte, kulislerde konuşulan Trump'ın Ukrayna'da Kuzey ve Güney Kore modeli uygulamayı düşündüğüdür.

Bu modele göre Ukrayna'nın kuzeyi Rusların kontrolünde kalacak, güneyi ise Batı'nın desteğiyle gelişmiş bir toplum olacaktır.

Bu durum, NATO müttefikleri arasında ciddi bir tepki oluşturabilir, özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde.

Bu perspektiften bakıldığında, Trump'ın savaşın sona erdirilmesi konusunda yürüteceği diplomasi, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve ulusal egemenliği konularında tartışmaları yeniden alevlendirebilir.


Trump'ın başkanlığının dünya için anlamı

Trump'ın yeniden ABD başkanı olması, dünya siyasetinde yeni bir döneme girildiği anlamına geliyor.

Onun pragmatik liderlik tarzı, küresel dengelerde dalgalanmalara yol açabilir. Türkiye açısından bu dönem, hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor.

ABD-Çin ve ABD-Avrupa ilişkilerindeki gerilimlerin artması, Türkiye'nin çok boyutlu dış politikasını daha da stratejik hale getirebilir.

Ancak Trump'ın davranışları ve anlık kararları, bu fırsatların risklere dönme ihtimalini de beraberinde getiriyor.


Sonuç olarak, Trump'ın başkanlığı dünya çapında yeni bir dönemin başlangıcı. 

Türkiye'nin Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın stratejik düşünme kabiliyeti ve feraseti sayesinde bu süreçten kârlı çıkacağına şüphem yok.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU