Mısır ekimi yasaklandı!

Vahap Uluç Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Tarım ve Orman Bakanlığı Ankara, Aksaray, Eskişehir, Hatay, Kırşehir, Karaman, Konya, Nevşehir, Niğde, Şanlıurfa ve Mardin illerine bağlı 50 ilçede 2025 yılından başlamak üzere mısır ekimini yasakladı. 

14 Eylül 2023 tarih ve 32309 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik" çerçevesinde hazırlanan düzenlemede bu yerlerde mısır ekiminin yasaklanma gerekçesi olarak "tarımsal yeraltı su kısıtı..." gösteriliyor.
 

 

Gerçekten de yeraltı suyu yeterli değilse devlet sulama yapmayı yasaklayabilir. Çünkü böyle bir durumda devletin de yapabileceği bir şey yok.

Ancak içeriğine bakıldığında bu yasağın akla yatmayan yönleri bulunuyor.

Söz konusu düzenleme ile sadece mısır ekimi yasaklanmış; örneğin pamuk, yer fıstığı ve ayçiçeği gibi ürünlerin ekimine herhangi bir yasak getirilmiş değil. 

Oysaki su ihtiyacı konusunda mısır ile ismini zikrettiğimiz ürünler arasında neredeyse hiç fark yok.

Nasıl ki ikinci ürün olarak ekilen mısır, yaz ayları boyunca suya ihtiyaç duyuyorsa pamuk, yer fıstığı ve ayçiçeği gibi ürünler de aynı şekilde bu mevsimde suya ihtiyaç duyuyor.

O zaman neden sadece mısır ekimi yasaklandı?

Bu sorunun cevabı yok!

Mardin ilinde mısır ekim yasağının getirildiği Kızıltepe, Derik ve Artuklu ilçelerini bildiğim için, yazıyı bu bölge ile sınırlı tutmak istiyorum.

Ancak yaşanacak mağduriyet açısından yasağın getirildiği diğer bölgelerin Mardin'den bir farkı olmayacak. 

Mardin'e ait yasağın getirildiği yerlerde yaklaşık 40 yıldır mısır ekimi yapılıyor.

Eğer buralarda yeraltı suyu yetersiz ise daha ilk günden bu biliniyordu.

Bu sürede buğdayın yanı sıra, mısır ekimi için 500-600 metre derinlere inen binlerce kuyu kazıldı.

Sadece Kızıltepe kırsalında sulama amaçlı kazılmış 3 binin üzerinde kuyunun olduğu tahmin ediiyor.

Bugünün parası ile bir kuyunun maliyeti yaklaşık 1,5 milyon TL. 

Mısır ekimi yasaklandıysa, çiftçi bu binlerce kuyuya ne yapacak?

Hadi, bunların yarısı buğdayı sulamada kullanılsın, peki geri kalan yarısı nerede kullanılacak?

Neredeyse bütün köylerde mısır kurutma tesisleri kuruldu.

Bu tesislerin her birinin kurulum maliyeti güncel rakamlarla yaklaşık 10 milyon TL.

Ayrıca bunlar kaçak yollarla değil, her biri devletin verdiği ruhsat çerçevesinde birer proje dahilinde kuruldu.

Mısır ekimi yasaklandıysa çiftçi, binlercesi kurulmuş bu tesislere ne yapacak?

Bu yasakla köylük yerlerde kurulmuş bu tesislerin tavuk kümesi olmanın dışında hiçbir işlevi olmayacak!

Ayrıca çiftçi, mısır üretimine güvenerek çok sayıda tarımsal alet aldı. 

Örneğin birçok çiftçi mısır üretimini göz önünde bulundurarak birden fazla biçerdöver; ayrıca mısır ekim mibzeri ve çapalama makineleri satın aldı.

Çiftçi bundan sonra bu yüzlerce biçerdöveri, binlerce mısır ekim mibzerini ya da çapalama aletlerini hangi işte kullanacak?

Ayrıca mısır üretimine yönelik faaliyet yürüten çok sayıda zirai ilaç, tohum, gübre, tarımsal alet bayilikleri açıldı.

Bu işlerde binlerce insan istihdam ediliyor.

Buralarda istihdam edilenlerin durumu ne olacak?

Devlet dediğiniz kurum belli bir plan çerçevesinde iş yürütür. 

Anayasal düzen içinde devlet ile vatandaşları arasında hak ve ödeve dayalı bir ilişki söz konusu. 

Sosyal devlet ilkesi gereği devlet belli bir meslek grubunu mağdur edecek kararlar alma hakkına sahip değil.

Bu anlamda devlet bir uğraşı yasaklıyorsa buradan geçimini sağlayan vatandaşlarına alternatif bir iş alanı sunmak zorunda.

Yoksa, "Benden bu kadar, herkes başının çaresine baksın" deme lüksüne sahip değil.

Maddi zarar bir yana bir de bu 30-40 yıllık zaman zarfında mısırın da önemli bir parçasını oluşturduğu üretim ilişkileri -"bireyselleşme" yönünde- yeni bir sosyal yapı üretti.

Bölge ekonomisine ciddi katkı sunan mısır üretiminin durması halinde bu sosyal yapı nasıl etkilenecek?

Yeraltı suyu yetersiz ise GAP'ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) suyu buralara ulaştırılabilirdi.

Devlet, Karadeniz ile Marmara denizini birleştirecek, gemilerin içinden geçebileceği büyüklükte, 10-15 milyar dolara mâl olacak kanal açabilecek kudreti kendinde görüyorsa, Şanlıurfa ile Mardin arasında -bugünün teknolojisi ile- sıradan bir kanalı hayli hayli açabilecek güce de sahip.

Örneğin Şanlıurfa ile Mardin sulama kanalı 10 yıl öncesinden hızlandırılarak bölgede sulama için kazılan kuyulara karşı alternatif hale getirilebilirdi. 

Ancak GAP'ın üzerinden 40 yıl geçti, bırakınız diğer illeri, GAP'ın merkezi Şanlıurfa'da dahi proje kapsamındaki arazilerin tümü sulanabilmiş değil.

Fransız kraliçesi Marie Antoinette misali mısır yasaklandıysa, o zaman "Çiftçi pamuk, yer fıstığı ya da ayçiçeği gibi ürünleri eksin" denilebilir.

Bir kere son yıllarda söz konusu ilçelerde (Kızıltepe, Derik, Artuklu) pamuk ekenler zarar ediyor.

Her nedense pamuktan yeterli randıman alınamıyor.

Aynı şey bölgede denenen yer fıstığı ve ayçiçeği için de geçerli. 

Dolayısıyla, mısır yasaklandıysa diğer ürünler onun yerini alır, diye düşünmek çok yanlış olur.

Son tahlilde, hiçbir alternatif sunmadan yeraltı suyunun yetersizliği gerekçesi ile mısır ekimini yasaklamak bu bölgelerde yaşayan insanları suyu kesilmiş balığa dönüştürmek olur!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU