Dünyanın gözü ABD'de de... Seçim sonuçları belli oldu ve Donald Trump'ın zaferi resmen onaylanmış durumda.
Trump, kazancını çoğunlukla sallantılı eyaletlerden elde etti.
Donald Trump, kaybettikten sonra yeniden kazanan ilk başkan olarak ABD tarihine geçti.
Peki, Rusya basını bu durumu nasıl yorumluyor?
Trump'ın zaferini Rusya gönülden istiyor. Ama siz bakmayın, Vladimir Putin bir süre önce "Biz Kamala Harris'i destekliyoruz" demişti. Bu açıklama aslında tersinden okunmalı.
Putin'in istihbaratçı kişiliği ve uyguladığı politikalar, çoğu zaman ters açıdan bakılmasını gerektiriyor.
Trump, 2016 seçiminde de Rusya tarafından desteklenmişti ve bu süreçte müdahale söz konusuydu.
ABD savcılıkları ve mahkemeler bununla ilgili birçok araştırma yapmıştı.
Rusya'daki kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, 2016 seçimlerinde yaklaşık 200 b,n kişi, Trump'ın kazanması için yoğun bir şekilde çalışmıştı.
Bunlar troll müydü, mesajlarla mı etkilemeye çalıştılar, pek belli değil; ama ciddi bir çaba harcandığı kesin.
Bu kez de Trump'ın zaferinde Rusya'nın büyük bir rolü olduğu söylenebilir.
Bu durumu şöyle özetleyebiliriz: Trump'ın kazanmasına ve kaybetmiş bir başkanın yeniden geri dönmesine, bir süreç olarak bakmak lazım.
Yani, "Dün Trump ortaya çıktı, bugün kazandı" diye bir şey yok.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sovyetler'in çöküşü ve tek kutuplu dünyanın hegemonyası
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ABD tek kutuplu dünya düzenine hâkim oldu.
Fakat Sovyetlerden ayrılan cumhuriyetler, bu durumu iyi değerlendirdi.
Özellikle eski Sovyet liderleri, Batı'nın servet ve paraya olan düşkünlüğünü iyi bildikleri için, 90'ların ikinci yarısından sonra ABD ile doğrudan ilişkiler kurdular.
Azerbaycan başta olmak üzere, birçok eski Sovyet ülkesi, ABD ile yakın ilişkiler kurarak, zamanla ABD bürokrasisini ve elitlerini etkisi altına almaya başladı.
Bu dönemde büyük maddi harcamalar söz konusu oldu.
George Bush ve ABD'nin yeni dünya düzeni
2001 yılında, George Bush'un öncülüğünde ABD, dünya düzeninde yeni bir adım attı.
11 Eylül olayları bu sürecin başlangıcını simgeliyordu.
Bu yeni düzenin temel hedeflerinden biri, dünyadaki petrol rezervlerinin bulunduğu bölgelere odaklanmak ve konut fiyatlarını artırmaktı.
Bu politikalar, Rusya tarafından 2004'ten sonra, özellikle Vladimir Putin'in ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, sert bir şekilde eleştirilmeye başlandı.
2007'deki Münih konuşmasında Putin, "Dünya tek kutuplu olamaz, artık çift kutuplu bir dünya düzenine geçmek gerekiyor" demişti.
Peki, Putin bu açıklamayı neden yaptı?
Batı'nın zayıflığı ve Rusya'nın stratejisi
Çünkü Putin, Batı'nın zayıflığını fark etmişti.
Batı'yla iş birliği adı altında, onları bir süre sonra kendi kontrollerine alabileceklerini düşündüler.
Bu yaklaşım sadece Rusya için değil, Avrupa için de geçerliydi.
2014'te Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi sonrası, Avrupa Konseyi Rusya'yı saf dışı bıraktı.
Azerbaycan'ın ise Batı ile ilişkileri pekişti, ancak Gürcistan gibi ülkeler, Batı'dan aldıkları desteğe rağmen uzun vadede zorlandı.
Türkiye ve Batı arasındaki ilişkiler
Türkiye'nin bu süreçteki durumu çok daha karmaşık.
Batı ile Avrupa Birliği müzakereleri devam ederken, Türkiye'nin Batı'yla ilişkileri gerilmeye başladı.
Moldova, yurt dışında yaşayan vatandaşlarının desteğiyle cumhurbaşkanı seçilse de bu tür siyasi gelişmeler, eski Sovyet coğrafyasındaki dengeleri etkileyen önemli faktörler.
Trump'ın zaferi, aynı zamanda 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Cumhuriyetçiler'in, özellikle Demokratlar'ın eski Sovyetlere karşı kaybettikleri savaşı da simgeliyor.
Eski Sovyetler, özellikle Rusya ve Orta Asya'daki eski Sovyet liderleri, Batı'yı daha iyi tanıdıkları için, ABD ve Avrupa'yla iş birliği yaparak stratejik olarak güçlendiler.
Eski Sovyet zihniyeti ve Trump'ın geri dönüşü
Bu süreç, aslında eski Sovyet zihniyetinin, ABD ve Avrupa'daki etkisini artırmaya yönelik bir hamleydi.
ABD seçmeni bu durumu nasıl karşılar?
Trump'ın geri dönüşü, bu anlamda riskli bir süreç olabilir.
Çünkü bir yandan Trump, iç siyasette büyük bir etki yaratırken, diğer yandan radikal adımlar atması da muhtemel.
Ukrayna'daki durumun nasıl şekilleneceği de belirsizliğini koruyor.
ABD, Zelenski'yi desteklemeye devam edecek mi?
Bu sorunun cevabı, gelecekteki gelişmelere göre şekillenecek.
Birkaç gün önce Putin, "Ukrayna'yla görüşmeye hazırız, zaten görüşüyoruz" demişti.
Fakat birkaç gün sonra, artık hiçbir diyaloglarının olmadığını açıkladı.
Bu, dünya genelindeki ilişkilerin nasıl bir noktaya geleceği konusunda ciddi belirsizlikler yaratıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish