Militaristleştikçe insan haklarını ihlal eden Batı Avrupa'da savaş havası

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Ortadoğu'da savaş ve çatışmalar var hızla devam ediyor.

Gazze'yi viraneye çeviren ve Filistinlileri her bakımdan soykırıma maruz bırakan İsrail, hızını alamayıp bilhassa Lübnan'ın başkenti Beyrut'u sürekli bombalıyor.

Hizbullah'ın savunma açıklarını yakalayarak örgütün bilhassa siyasi-askeri sorumlularını seri ve toplu cinayet yöntemiyle öldürmeyi sürdürüyor.

Bilhassa Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve çok sayıda komutanını farklı yöntemlerle tasfiye ettiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, göstermelik bile olsa güya "insani kaygılarla" kendisini eleştiren Batı Avrupa yöneticilerini adeta teslim alıp susturdu.

Hem ABD hem de Batı Avrupa ülkelerinin gizli-açık desteğini alarak şimdi de Suriye-Irak-İran hattına var gücüyle yüklenip baş düşman saydığı İran'a füze, SİHA, savaş uçakları aracılığıyla saldırıyor.
 


Fırsat bulursa Batı koalisyonuna dayalı kara operasyonu yoluyla Molla rejimini devirmeyi, en azından sindirip etkisiz hale getirmeyi planlıyor.

Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AKP iktidarı ile gizli ortağı MHP, "İsrail Türkiye'yi tehdit ediyor; çünkü arz-ı mevut (tanrı tarafından Nil nehrinden Fırat'a kadar) çerçevesinde yayılmacı, işgalci bir siyaset izliyor" gerekçesiyle  "iç cepheyi" tahkim etme algısı yaratıyor.

İç cephenin tahkimi "beka, ölüm kalım meselesi" söylemi üzerinden yürütülüyor.

İç cephenin tahkimatı, MHP Başkanı Devlet Bahçeli'nin taktiksel olarak DEM ve CHP yetkililerinin elini sıkması suretiyle kotarılmaya çalışılıyor.

Bahçeli, DEM partililerin de kendi hatalarından dönüp "milli birlik beraberlik" siyasetini gütmelerini nasihat eyliyor veya siyasi sipariş olarak veriyor.

DEM yetkilileri, bu noktada ne düşünüyorlar?

Henüz ciddi bir analize rastlayamadım. Çünkü bölük pörçük demeçler yeterli fikir vermekten uzak.

CHP ise TBMM'de ‘İsrail tehdidinin görüşülmesi teklifinin üstüne atladı. Bu balıklama atlayış siyasetsizlik izlenimi veriyor.

Zira emekçi hakları, Kürt meselesi, Alevi meselesi, kadın hakları, tarikat faaliyetleri, hayat pahalılığı, baskı ve yolsuzluklar hususunda bu partinin verdiği önergelerin hepsi iktidar tarafından reddedilmişti. 

CHP kurmayları şunu kendi kendine sormuyorlar: Onca soru önergesi kabul görmezken, neden gizli oturum teklifi AKP-MHP ittifakı tarafından hoş karşılanıp kabul edildi?

Özetle iktidarın hedefi, "gerek İsrail tehdidi" gerekçesiyle talep ettiği "milli birlik ve beraberlik" gerekse ileride hayata geçirilmesi tasarlanan "yeni anayasa" referandumu konusunda, muhalefeti kuyruğuna takıp teslim almak ve susturmaktır. 

Gerek R. T. Erdoğan'ın sınır ötesi Pençe-Kilit operasyonları,  gerekse Suriyeli Kürt yönetimine yönelik tehdidini dillendiriyor.

Bu arada gazeteci Amberin Zaman'ın Al-Monitor gazetesinde "İsrail tehdidi sonrası Öcalan ile görüşen AKP iktidarı, dağdaki silahlı hareketle temas kurma hazırlanıyor" mealindeki yorumu iki şeye işaret ediyor olabilir:  

Ortadoğu'daki savaş meydanında ya kabak Kürtlerin başına patlayacak yahut Kürt Memet yine nöbete gönderilecek?


Avrupa'da savaş hazırlıkları

Ortadoğu'da bu gelişmeler yaşanırken, Batı Avrupa'daki son olaylara göz atmakta yarar var.

Özet yorum başlığımız şudur: Avrupa'da savaş havası var!

Örnekleri şöyle sıralanabilir: 

1- Bugün ABD, Fransa, Almanya ve hatta İngiltere'de siyaseti ağırlık merkezi hızla sağa kayarken "süreç olarak faşizmde" bir karar aşmasına geliniyor olabilir. 1

2- 2A Magazine dergisi yayın yönetmeni Macid Nimet, geçen aylarda Fransa'da yapılan genel seçimlerde aşırı sağ partilerin yüksek oy almalarına değinen 22 Haziran 2024 tarihli yazısında "Fransa ile komşusu Almanya'nın bilhassa Ukrayna'daki savaş (ve İsrail-Filistin çatışması-FB) nedeniyle giderek muhafazakârlaşmak suretiyle savaşçı politikalar izlemesinin kendisine Avrupa ülkelerinin geleceği için hayırlı olmayacağını" ileri sürüyor.


3- Avrupa yönetimleri genelinde izlenen sağcı politikaları "Gazze'deki savaş ve göç akınları yüzünden sığınmacılara yönelik intikam teşviki", "yabancılara karşı kötücül tepkiler yüzünden zehirlenme" veya geleneksel İslam düşmanlığı" olarak niteleyenler var. 2


4- Bugüne nasıl gelindi? Fransa aşırı sağa nasıl teslim oldu? Faşizm kendi avatarını yaratarak geliyor. Her şeyden önce Marine Le Pen'le birlikte partinin değiştiği ve merkez sağa kaydığına dair bir görüntüye ihtiyaç vardı.

İsrail'e güven vermesi gerekiyordu. Marine Le Pen 2011'de İsrail'e desteğini ilan ederken sağ kolu Louis Alliot'u da Tel Aviv'e göndermişti. Alliot, Yahudileri etkilemek için Batı Şeria'daki yaşa dışı yerleşimleri bile ziyaret etti. 

Tabii Yahudi karşıtlarının İsrail aşkı üzerinde de ayrıca durmak lazım. İsrailli liderlerin Avrupa'nın farklı ülkelerinde aşırı sağcı, neo-faşist, Holokost inkârcısı ya da Üçüncü Reich hayranı müttefikleri artık bizi şaşırtmıyor.

Geçen yıl Le Pen'in Gazze'deki soykırıma paralel olarak düzenlenen antisemitizm karşıtı yürüyüşe katılması Yahudiler üzerinde kısmen etkili oldu. Tabii Cezayir asıllı bir Yahudi olan Éric Zemmour daha fazla teveccüh görüyor olabilir. 3


5- İngiltere'de İşçi Partisi eski lideri Jeremy Corbyn, The Guardian gazetesine Gazze'deki duruma karşı insani sorumlulukları hatırlattığı bir yazı yazdı. Corbyn, Batılı liderlerin "Çatışmaya duyduğu susuzluğun" halkları tehlikeye attığına dikkat çekti.

İsveç merkezli Araştırma Enstitüsü SIPRI, küresel askeri harcamaların şimdiye kadarki en yüksek seviyeye eriştiğini açıkladı. Harcamaların ezici çoğunluğu Batılı devletler tarafından yapılıyor. Almanya askeri bütçesini en fazla artıranlar arasında.

"İnsanlar ölmeye devam ettiği için yüz binlercemiz yürümeye devam ediyor (...) Bizlere nefret değil umut rehberlik ediyor. Gösterilerimiz her yaştan, her inançtan ve her kökenden, insanların acılarına son verme arzusunda birleşmiş insanlardan oluşuyor.

Ve biz Ukrayna, Yemen, Sudan, Batı Papua, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve diğer yerlerdeki tüm savaşların sona ermesini isteyen daha geniş bir hareketin parçasıyız.

Birçoğumuz tüm hayatımızı herkes için, her yerde, çoğu zaman büyük bir muhalefetle karşı karşıya kalarak insan haklarını savunarak geçirdik. Bizi eleştirenler bunu biliyor. Asıl karşı çıktıkları şey, herkes için daha eşit, sürdürülebilir ve barışçıl bir dünya inşa etme arzumuzdur." 4

  
6- Ortadoğu uzmanı Fransız Profesör Jean-Pierre Filiu, "bölgedeki  kriz nedeniyle kendi rolünü küçülten Avrupa ağır bedel ödeyecektir" tespitini yapmıştı 1 Ocak 2024 tarihli Le Monde gazetesinde.


7- Avrupa'nın muhafazakâr partisinin liderleri, bu ay Bükreş'te düzenlenen konferans için bir araya geldiklerinde ilk bakışta muzaffer görünüyorlardı. İki yıl önceki son toplantılarından bu yana merkez sağ zemin kazanarak Avrupa Birliği'nin büyük bölümünde hükümette yer aldı ve bloğun hayati önemdeki kurumlarında daha fazla söz sahibi oldu. 
Yine de Avrupa sağının yükselişi önemli çünkü başka yerlerde otokrasinin yükselişte olduğu bir dönemde dünyanın en büyük demokratik birliklerinden birinin manzarasını hızla değiştiriyor. 5


8- Savaş hazırlıkları ile ekonomik saldırılar el ele yürüyor.  Almanya'da savaş gündemi anaokuluna kadar indi. Fransa'da hükümet emekçilerle savaşıyor ve şimdi de kamu hizmetlerine göz dikti. İngiltere'de ise yoksulluk artıyor. 

Almanya'nın militaristleşmesi, "Savaşabilir duruma gelmesi" hükümetin baş görevi haline geldi. Eğitim Bakanı anaokullarından, hatta kreşlerden başlayarak savaşın günlük yaşama girmesi, sivil korunma ve savunmaya okulların dâhil edilmesi, ordu, silah tekelleri ve üniversiteler arasındaki ortak çalışmanın güçlendirilmesini esas alan adımlar atıyor.

Öte yandan 29 Mart-1 Nisan 2024 tarihleri arasında her yıl, Almanya'nın birçok şehrinde geleneksel Paskalya barış yürüyüşleri gerçekleşiyor. Bu yıl barış yürüyüşlerinde ateşkes çağrısı yapılacak ve Almanya'nın savaşa hazır hale getirilmesi için harcanan milyarlar protesto edilecek.

Fransa'da bir yandan Ukrayna'ya asker gönderme tartışmaları başlatan, diğer yandan neo liberal politikalarla emekçilerin tüm kazanılmış haklarına karşı büyük bir saldırı sürdüren Emmanuel Macron Hükümeti sonunda ağzındaki baklayı çıkardı: "Ücretsiz kamu hizmetlerine son verelim." Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire bu politikaları meşrulaştırmak için yalan söylemekten de kaçınmıyor. 

Britanya'da ise yoksulluk gittikçe artıyor. Fakat politikacılar bu gerçeği büküp hâlâ büyümeyi anlatma peşinde. The Guardian Yazarı Tom Clark bu gerçeğe dikkat çekiyor.

Federal Eğitim Bakanı Bettina Stark-Watzinger, okulların Alman toplumunun olası bir büyük savaşa hazırlanmasına dâhil edilmesi çağrısında bulunuyor. Stark-Watzinger hafta sonu "sivil koruma"nın "son derece önemli" ve bu konunun "Aynı zamanda okullara da ait olduğunu" söyledi. 

Bakan, okulların "Alman ordusuyla teklifsiz bir ilişki" geliştirmesi gerektiğini talep etti; Okullarda ordunun gençlik görevlilerinin derslere girip bilgi vermesiyle ilgili herhangi bir "çekinceyi" anlayamıyor. 

Muhafazakâr Alman Öğretmenler Derneği veya Şehirler ve Belediyeler Birliğinin önde gelen temsilcileri daha önce okul müfredatının "savunmaya hazırlık" açısından keskinleştirilmesi ve kreşlerin "sivil savunma" önlemlerine dâhil edilmesi yönünde çağrıda bulunmuştu.

Stark-Watzinger, silah araştırmaları için üniversitelerin eskisinden daha fazla yararlanmak istiyor. Bakanın bu hamlesi, olası savaş hazırlıklarına okulların ve hatta kreşlerin dâhil edilmesi yönünde daha önce yapılan çağrıları güçlendiriyor. 

Bu yılın başından bu yana Alman Şehirler ve Belediyeler Birliğinin genel müdürlüğünü yapan Federal Meclisin eski (2013-2023) Hristiyan Demokrat Birlik CDU Üyesi André Berghegger, bu anlamda bir açıklama yaptı. 9 Mart tarihli röportajında Berghegger, başlangıçta, savaş durumunda sivil halk arasındaki mağdurların sayısını azaltmayı amaçlayan sivil koruma tedbirlerinin genişletilmesi yönünde çağrıda bulundu: "Kullanılmayan sığınakların acilen tekrar faaliyete geçirilmesi gerekiyor."
 

Ayrıca örneğin hava saldırılarına karşı hızlı ve kapsamlı uyarı verebilmek için "gösterge panoları" yapılması ve "siren koruma programının" genişletilmesi gerekecek. 

Federal bütçeden "teşvik" olarak "önümüzdeki on yılın her birinde en az bir milyar avro"ya acilen ihtiyaç duyulduğuna inanan Kentler ve Belediyeler Birliği Genel Müdürü Berghegger, "Kreşlerde ve okullarda bu konuda farkındalık yaratmalıyız" diyor:

Orada sivil savunma tatbikatları da yapılabilir.


Stark-Watzinger'in hafta sonu okulları sözde sivil koruma önlemlerine dâhil etme talebini ele alıp güçlendirmesinin ardından, Alman Öğretmenler Derneği Başkanı Stefan Düll ve diğerleri onunla aynı fikirde oldu…

İçeride dolaşıma sokulan bir belgeye göre; bakanlığın sivil ve askeri araştırma kurumları arasındaki iş birliğini özellikle yoğunlaştırmak istiyor.

Özellikle ABD'nin silah araştırmalarını destekleyen ABD devlet kurumu DARPA (Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı), bu bağlamda rol model olarak gösteriliyor; Berlin'de sivil-asker araştırma iş birliklerine yönelik "finansman teşvikleri"nden bahsediliyor.

Buna göre üniversiteler, ordu ve silah endüstrisi arasında yakın iş birliği yapılması gerekiyor. 6


9- Alman donanmasına ait "Hessen" fırkateyni, Husilerle yaşanan askeri çatışmaya katılıyor. NATO ortağı Türkiye'nin Kuzey Suriye ve Kuzey Irak halkına karşı yürüttüğü savaşta Alman silahları da rol oynuyor… 

Nitekim 20 Ekim'de tam da emperyalist güçlerin İsrail'e destek açıklamaları yaptıkları ve askersel önlemler aldıkları sırada bir Alman fırkateyni özel olarak yetiştirilmiş mürettebatıyla Lübnan açıklarında demirlemek üzere Wilhelmshaven limanından hareket ettiğinde kimsenin sesi çıkmadı. 

Fırkateyn palamarları çözmeden önce Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Frank Lenski, geminin helikopter sahasına topladığı mürettebata seslenirken, Hamas'ın İsrail'e hücumundan sonra dünyanın bakışlarının odaklandığı bir göreve gittiklerini söylüyor ve "denizcilik tarihinde yeni bir sayfa açıyorsunuz" diyordu. 

Aslına bakılırsa, Alman Deniz Kuvvetleri'nin Doğu Akdeniz'deki varlığı yeni değildi. 19 Temmuz 2024'te donanma tedarik gemisi "Frankfurt am Main" Doğu Akdeniz'e doğru yola çıkmış, 13 Ağustos'ta da "Oldenburg" korveti Varnemünde'den demir alarak onu takip etmişti.

Bu yıl Avrupa Birliği'nin Kızıldeniz'e savaş gemileri gönderme kararında da Almanya canla başla görev üstlendi. 8 Şubat 2024'te  Akdeniz'in doğusunda görev almak üzere yola çıkan ve Girit'te demirleyerek beklemekte olan "Hessen" fırkateyni de bu karara uyarak harekete geçti.

2021 sonunda "Bayern" fırkateyninin Singapur'u ziyareti sırasında, Uluslararası Stratejik İncelemeler Enstitüsü'nün düzenlediği toplantıda donanma müfettişi, amiral yardımcısı Kay-Achim Schönbach, federal hükümetin 2023'ten itibaren Hint-Pasifik bölgesine iki yılda bir savaş gemisi göndermeye karar verdiğini açıklamamış mıydı?

Alman askerlerinin Yugoslavya'dan koparılan parçalarda, Bosna-Hersek'te ve Kosova'daki varlığı sürüyor.

Alman Silahlı kuvvetleri Letonya'ya 4 bin 800 asker ve 200 sivil personele sahip bir tugay gönderiyor!

Bu da nereden çıktı demeyin. Almanlar NATO'nun doğu kanadına yönelen Rus tehdidine karşı önlem alıyorlarmış. 

Dolayısıyla, insani yardım, gözlem falan filan için değil. Bu sapına dek silahlı ve eğitimli bir savaş gücü. 7


Savaşın normalleştirilmesi yahut sıradan militarizm

Avrupa'daki Türkiyelilerin yakından izledikleri ve duyarlı/bilinçli kesimlerin ise ciddi biçimde endişelendikleri militarizm, savaş hazırlığı, insan haklarına dair birçok maddenin fiilen ihlal edilmesine, özgürlüklerin kısıtlanmasına dair notlarıyla adeta "savaş günlüğü" tutan gazeteci ve çevre aktivisti Ganime Gülmez'in  2024 Temmuz sonu-Ekim başı arasındaki yazılarını okudum.

Onlardan bir derleme yaparak Avupa'nın içinde bulunduğu "savaş atmosferi" hakkında bazı örnekler sunacağım:

  • G20 başlamadan önce kampanyalarla, yeryüzünün çok çeşitli noktalarında: Çok büyük hazırlıklar yapılan-enternasyonal eylemler gerçekleşecek... Fransa İklim Aktivistleri "Antifaşist Festival"e başladı...

    İnsan Hakları, azınlıkların hakları, resmileşmemiş uluslara bir varlık hakkı tanıma... Bu asır tamamen geride kaldı gibi görünüyor!

    Film hep aynı şekilde devam ediyor: Belirli coğrafyalar hep cehenneme çevrilecek ve tüketim zincirini muhafaza etmek üzere de tüm doğal kaynaklar biçilecek...

    Ancak ne DOĞA sessiz kalıyor bu olanlara, ne de Rusya! VE RUSYA ATOM SİLAHLARI ANLAŞMASINDAN ÇEKİLDİ... 

    Her yer tatbikat ve buralarda da "Toplum-aile içi şiddet" boyutlandı. 
     
  • Almanya: "Gazze şeridine askeri konumlandırma yapabiliriz. İsveç tatbikatta. İsveç Savunma Kurumu (Vakfı) başkanı Freddy Jönsson Hanberg, "Rusya'nın yenilenebilir enerji kaynaklarına hibrit saldırılar yapabileceğini düşünüyoruz" diyor.
     
  • Yaşadığım eyalette-Hessen-ordu dışında, NATO'ya bağlı-şirketsel askeri birliklerin tatbikatı-linkle-kamuoyuna duyuruldu.  

    Almanya İsrail'e askeri denizaltılar göndereceğini ve yeni silah yatırımlarını açıkladı.

    Almanya ile Belarus sınırları gibi asker dolacak-şehirler de polis, Kurumlar İçişleri Bakanı'na açık mektup yayınladı: "Tüm Almanya sınırlarında  (göçmenleri) 'geri itme' yasallaştı; ancak Radikal Sağ'ın değil, Yeşiller ile Sosyal Demokratların aldığı kararlarla!" (11 Eylül)

    Bugün (12 Eylül) tüm Almanya'da  "Alarm" denemesi. "Medeniyet"e elveda! Savunmaya ayrılan bütçe 53,5milyar avroya çıkarıldı. Mecliste parti başkanlığı düzeyinde hakaretler-küfürler başladı. 

    Polis Sendikalarından Avcılar Kulübü'ne dek "Bıçak taşımanın tamamen yasaklanmasından yanayız!" basın açıklaması yayımladı.

    Bilim konuşuyor: Yaşanabilecek bir yeryüzü kalmayacak yakında…
     
  • İnsan Hakları Örgütleri: "Savaş bölgelerinde, iki günde bir tabak yemek verilemez hale geldi!" 300'ü aşkın organizasyon yürüdü: Kurumlar cayır cayır iletilerde, eyleme devam: 
     
  • Bu hafta Almanya'da bir "MİLAT" artık, öğrencilerinden kiliselere dek tüm "Hayır" diyen kurumlara her yer eylem: Savaşa-soykırıma-sınırlara-göç politikalarına karşı...
     
  • İnsan Hakları Örgütleri'nin nice mücadelelerle; sokaklara dökülerek, davalar açarak kazandıkları haklar tüm eyaletler düzeyinde, merkezi kararlarla biçiliyor. "Güvenlik Paketi" olarak uygulanan sistem; insan haklarının en aşağılık biçimde biçilmesiyken, bu "Sınır Güvenliği" biçiminde lanse ediliyor. Dün (28 Eylül) Giessen'de eyledik, bugün Bremen, Hamburg, Konstanz, yarın da Leipzig-Lüneburg. 3 Ekim'de Savaşa-Sömürüye karşı yürünecek. 
     
  • Toprağın Sonu Hareketi bir LNG tesisini işgal etti, iki gözaltı.( Avusturya'dan Avusturalya'ya eylem startı verildi)
     
  • Fransa İklim Aktivistleri 5 Ekim'de "Anti-faşist karnaval".(İtalya'ya dek sokağa döküldü insanlar. Latin Amerika ülkelerinde yine aynısı). Eğitmenlerden sosyal çalışanlara, her alanda sokağa inilecek..3 Ekim'de de sokakta olacaklar... Aynı yeryüzündeyiz hepimiz! Berlin'de Filistinlilerin yürüyüşünde, polis yeni savaş karşıtı barışçıl Yahudi kadın akademisyenlerin üzerinde öfkeyle tepindi. (22 Eylül)
     
  • Anaokulu eğitmenlerine varana dek Berlin'de süresiz greve çıkıyorlar.
     
  • Sendikalar ağırlıklı olarak SPD'nin elinde: Mecburen tüm alanlarda geleneksel grevler gerçekleşmek zorunda. Sadece "Savaşa, kapitalizme, enflasyona" karşı pankartlar merkeze oturacak bu kez.
     
  • Sosyal alanlarda gönüllü olarak çalışan 100 bini aşkın kişi; bu alanın tasfiyesine karşı eylemler gerçekleştirecek.
  • Hollanda , resmen memleketin 1Mayıs'ı gibiydi; "Kolonializme hayır! İklim Adaleti" diyen 350 kişi, küt gözaltına alındı. Derneklerden kurumlara-yürüyüşçülerden çiftçilere; hepsi yan yana duruyor kriminalizasyona karşı…
     
  • Almanya, Avusturya, Fransa'nın ardından İngiltere! Eylemlerde: "Yaşanabilecek bir yeryüzü kalmayacak! Artık yeter!" diye haykıran 60 yaş üstü akademisyenler "Halkı kışkırtmaktan" tutuklanmış: 5 yıla kadar ceza isteniyor.
     
  • Türkiye NATO'daki "stratejik değişimler" kapsama alanına alınmıştır. DİREK BU SAVAŞIN ÖZNESİ konumunda. Gelişme AKP'den bağımsız ilerliyor. Bu konuda en bilgili uzmanlar-asırlık gazeteciler YALAN SÖYLEMEYE devam ediyorlar:
     
  • Yeni basın yasasından sonra galiba ateş yakıp dumanıyla iletişim çağına geçeceğiz. Basın Emekçilerinin "Halkın medyaya güveni kalmadı" tarzı analizleri her yerde yayınlanmış. Gazeteciler ana akım medyaya isyanla Oslo'da anma yaptılar.
     
  • İltica başvurusu yapmış ama askıda kalmış (20-30 yıldır burada olanlar dahil) yüz binlerce insan "Hamas-Taliban terörü destekçileri" olarak deklare edildi: Bunlar gönderiliyor, nereye gönderildikleri bilinmiyor.
     
  • Ardından Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Komitesi'nden tutalım da bir dizi kurum adı deklare edilerek: "Hamasçı,Talibancı.." kategorilerdeki tüm kurumların başarılı bir şekilde tasfiye edildiği açıklandı.
     
  • Metinde iki paragraflık bir "kimler terörist" politik tanımlaması var: Deklare edilen ifadelere itaat etmeyen herkes terörist. Tıpkı Trump'ın seçim propagandası olarak haykırdığı cümlelerin daha belirgin hali: Çok keskin!  Dileyenler -basın emekçileri de dâhil-: Bugün tüm basında yayınlanan "Bıçaklı saldırılara karşı önlemler" bölümüne bakabilir-aktarabilir. Böyle bir haber sanırım dünya tarihinde ilk. Avrupa çapında-sınırlarda detaylı bir deneyim aktarımı-yol haritası çizilmiş OHAL dayatılacak.
    Ben bunun avukatların savunma haklarını dahi nasıl elden alacağına yönelik bölümünü paylaşayım. Bu haritada da direk güvenlik kuvvetlerinin yetkilendirilmesi var çünkü...
     
  • Yahudileri korumak üzere hazırlanan (2sayfa)Yasa Tasarısı'nın özü-onaylanırsa-(Sol Yahudiler basmışlar eleştirilerini):Soykırımı dillendirmek ve İsrail'e yönelik eleştiriler yapmak tamamen yasaklanacak. Vay be, tam 1933'ler Almanyası'ndayız artık.
     
  • Antiemperyalist-antifaşist İklim Hareketleri yarın  (2-3 Ağustos) Berlin'de eylemlere başlayacaklar. Aralıksız bir eylem programı belirlediler, "erteleme" gibi bir lüks yok artık. 6-9 Ağustos: Hiroşima-Nagazaki anmaları güncelleştirilecek. 5-11 Ağustos; Doğu Almanya-Erfurt merkezli bir Direniş Kampı var. Ardından Fransa Alpleri'nden Viyana'ya; "Sınırlarda Su Savunması" direnişi seferber edilecek. 
     
  • 11-15 Eylül'de Berlin'de Sovyet Anıtı'nın bulunduğu Treptower Park'ta kamp kurularak 5 günlük bir festival programıyla. Yaşam alanımız yeryüzünün içinde bulunduğu durumun bilimsel raporları, İklim Hareketlerinin direniş tarihleri aktarılacak ve Anayasayı Koruma Mahkemesi'nin kendilerine yönelik açtığı davalar teşhir edilecek. Mahkemeye sundukları yüzlerce sayfalık savunmadan kısa bir pasaj:

"Kapitalist bir toplumda iklim adaleti olamaz. Bu nedenle, iklim dostu bir toplum için mücadelenin yanı sıra sistemli değişim için de mücadele gereklidir.

Böylesi bir tarihsel süreçte; Anayasayı Koruma Mahkemesi yeni hazırladığı rapora dayanarak İLK KEZ "tüm yeryüzünde iklim adaleti"
diyenlerin bir kısmını "radikal solcu" olarak damgalamak üzere takibat altına almıştır.

Görüldüğü üzere Avrupa'da savaş hazırlıkları ile barış-adalet-özgürlük etkinlikleri birbirine zıt yollardan ama eş zamanlı olarak devam ediyor. 

 

 

Kaynakça:

1. Ergun Yıldızoğlu, En Tehlikeli Aşama, Cumhuriyet, 20 Haziran.
2. صعود اليمين في أوروبا بين القلق والنكاية والتطرف, أمينة خيري, 19 Haziran 2024, independent arabia.
3. Fehim Taştekin, "Faşizm avatarlarıyla dirilirken", 1 Temmuz 2024.
4. Evrensel gazetesi, "Avrupa'nın Gündemi", 28 Nisan 2024,
5. CNN'in Avrupa editörlüğünü yapmış ödüllü bir uluslararası yayıncı ve gazeteci Ninan dos Santos, 21 Mart 2024.
6. Evrensel, 24 Mart 2024.
7. Cemil Fuat Hendek, "Alman Emperyalizminin mehter yürüyüşü", Sol Portal, 21 Nisan 2024.
 https://www.german-foreign-policy.com/news/detail/9533.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU