Geçmiş ile övünmenin sefaleti!

Vahap Uluç Independent Türkçe için yazdı

Resim: Cristina Bernazzani Works

İnsanın övünç duyabileceği tarihsel bir geçmişe sahip olması büyük bir şanstır.

Böyle bir tarihsel şansa sahip olmak iyi bir gelecek inşa etmek açısından bir motivasyon kaynağı oluşturur.

Aynı zamanda özgüvenli bir kişiliğin gelişimi açısından da avantajdır.

Atalarının yaşadığı zaferlerin, trajik yenilgilerin ve elde ettiği başarıların kendisine kazandırdığı şeref ve onuru koruma ve bunu devam ettirme çabası kişinin tutum ve davranışlarını buna uygun hale getirme durumunu ortaya çıkarır. 

Geçmiş ile kurulan bu bağ, hem tarihsel deneyimlerden yararlanarak bir gelecek inşa etme imkanı yaratır hem de hayat ile güçlü bir bağın kurulmasına vesile olur.

Ancak geçmiş ile duyulan gururun, geçmiş ile kurulan bağın makul bir ölçüsü olmalı.

Aksi takdirde geçmişe takılıp kalmak, her defasında geçmişe referanslarla kendini ifade etmek, hep onunla oyalanmak bireysel anlamda olduğu gibi toplumsal anlamda da kendi kendini yok etmek anlamına gelebilir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nitekim Avrupalı aristokrat sınıf, yok oluşunun hemen öncesinde aynı psikoloji ile hareket etmişti. 

Aristokratlar, atalarının geçmişleri ve sahip oldukları asalet ile övünüp oyalanırken kendini üretime, bilime ve sanata veren burjuva sınıfı bir süre sonra aristokratların tahtına oturdu ve aristokrasi tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.

Buna benzer bir gelişme bugün çözülmeye yüz tutmuş aşiret beylerinin tutumlarında görülmekte. 

Aynen Avrupalı aristokratlar gibi bütün cevherleri atalarının asaleti, başarıları, zafer ve trajedileri ile övünmek. 

Aşiret beyleri geçmişleri ile oyalanadursunlar elde edecekleri parasal kazançları dışında övünülecek bir geçmişe sahip olmayan ve düne kadar maraba hükmündeki sıradan aşiret üyeleri kentlerde ciddi sermaye birikim sürecine girmeye başladılar.

Bu gelişme karşısında aşiret beyleri, her gün eski güçlerinden biraz daha bir şeyler kaybetmeye devam ediyor.

Dolayısıyla geçmişe takılıp kalmak, sürekli geçmiş ile övünüp durmak bir sınıfın, bir toplumun geleceği açısından hiç de hayra alamet bir gelişme olmayabilir.

Psikolojik açıdan, bir bakıma, acı çekmeden kendi kendini tüketmenin bir yolu olan bu "geçmiş ile övünme fetişizmi"ne kendini kaptıranlar, içinde bulundukları anda övünülecek bir şeyi olmayanlardır. 

Onun için geçmiş üzerinden kendini yüceltmenin psikolojik açıdan anlaşılabilir bir tarafı vardır aslında.

Bir kere hem bireysel hem de toplumsal anlamda "eksiklik duygusu" insana acı veren bir şey. 

İşte, geçmişe referansla kendini var etme  psikolojisi söz konusu eksiklik duygusunun üstesinden gelme çabasıdır:

Tamam, bugün benden üstün bir pozisyonda olabilirsin ama geçmişim seninkinden daha zengin.


Bizim gibi toplumlarda geçmişi üzerinden kendine bir değer biçmek neredeyse hastalık düzeyinde bir refleksi içeriyor.

Efendim neymiş, medeniyet bizde ortaya çıkmış. Bir çok yeniliğin ilk örnekleri bize aitmiş. 

Sanki tekerleği biz bulmamış olsaydık insanlar hâlâ atlarla yolculuk yapıyor olacaktı; koyunu biz ehlileştirmemiş olsaydık koyun hâlâ yabani bir hayvan olarak dağlarda yaşamaya mahkum olacaktı!

Ayrıca bir çok disiplinde biz (bizden kastım Ortadoğu toplumları) bilime öncülük etmişiz.

Tıp, matematik, astronomi bilimi ilk defa bizimle gelişme göstermiş. 

Doğru da bugün Batı'nın bilimi taşıdığı yer hayal dahi edemeyeceğimiz sınırlara vardı.

Evet, tekerleği biz bulduk ama adamlar uzayda tatil köyleri kurmaya hazırlanıyor; koyunu biz ehlileştirdik ama Batı bilimi artık kağıt fotokopisi misali koyunu kopyalıyor!
 


Neredeyse Göbeklitepe'yi bütün Batı medeniyetinin ortaya koyduğu üretkenliğin muadili kabul edeceğiz.

Göbeklitepe üzerinden üretilen "tarihin sıfır noktası" sıfatının ne anlamı olabilir?

Bir övünme ifadesi olan "tarihin sıfır noktası" ifadesinin örneğin bilime, sanata, edebiyata, teknolojiye katkısı olacak bir motivasyon kaynağı oldu mu?

Son tahlilde Göbeklitepe, insan yeteneğinin ortaya konulması açısından iptidai bir örneği oluşturuyor.

Göbeklitepe, elbette medeniyetin ilk kültürel örneklerinden biri olması açısından çok önemli; ancak sadece bu kadar, daha fazlası değil.

Batı'nın başarısına ilişkin bir şey söylendiğinde bir refleks haline gelmiş yukarıdaki örnekleri sıralamaya başlamak "eksiklik duygusu"na karşı bizi sadece tatmin eden bir retorikten ibaret.

Bu tür eleştirilere cevap mahiyetinde kendilerince bir takım argümanlarla itiraz edenler olacaktır. 

Kim ne derse desin Batı ile aramızdaki fark bir çok insanın tahmin ettiğinin ötesinde içler acısı bir durum.

Gelişmiş dünya ile aramızdaki farkın vahametini anlamak için bu yazıyı okuyan herkes lütfen oturduğu mekana şöyle bir göz gezdirsin;

Bu mekanda medeniyete katkı sunmak anlamında bize ait ne var? 

Eminim kendimizden başka bir şey bulamayacağız!

Onun için durmadan kendi kendimizi yüceltmek yerine "Neden batı medeniyeti hem maddi hem de manevi yani değerler konusunda (Maneviyatı da kendimize göre yorumladığımız 'ahlak' ile sınırlı tutmayalım) kat be kat önümüzde yer alıyor?" sorusunu sorup gereksiz yere geçmiş ile övünme alışkanlığından vazgeçmeliyiz. 

Gelişmiş, sağlıklı bir toplum olmanın biricik yolu hiç bir komplekse kapılmadan kendinle yüzleşmektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU