DAEŞ'in Afrika yapılanması

Cihad İslam Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

DAEŞ, Ortadoğu'daki yenilgilerinin ardından stratejik bir yeniden yapılanma sürecine girmiştir.

Bu süreçte örgüt, küresel terör ağını genişleterek Afrika'da yeni faaliyet alanları yaratmaya başlamıştır.

Özellikle Sahra Altı Afrika, Sahel bölgesi ve Somali gibi bölgelerde etkinliğini artıran DAEŞ, bu kıtalarda yerel güvenlik tehditleri yaratmış ve uluslararası toplumun dikkatini çekmiştir. 

DAEŞ'in Afrika'ya yönelmesinin arkasında bir dizi stratejik neden yatmaktadır. Ortadoğu'daki kayıplarını telafi etmek ve küresel cihat(!)  ideolojisini sürdürmek amacıyla yeni coğrafi alanlar arayışına girmiştir.

Afrika, siyasi istikrarsızlık, zayıf hükümet yapıları ve geniş kırsal alanlar gibi faktörler nedeniyle DAEŞ için cazip bir bölge haline gelmiştir.

Ayrıca, yerel terör örgütleriyle kurulan ittifaklar ve işbirlikleri, DAEŞ'in Afrika'da hızla güçlenmesini sağlamıştır.


Sahra Altı Afrika ve Sahel Bölgesinde DAEŞ

DAEŞ, Sahra Altı Afrika ve Sahel bölgesinde önemli bir varlık göstermektedir.

Mali, Nijer, Burkina Faso ve Çad gibi ülkelerde faaliyet gösteren DAEŞ bağlantılı gruplar, hem yerel güvenlik güçlerine hem de sivil halka yönelik şiddet eylemleri gerçekleştirmektedir.

Özellikle Mali'nin kuzeyinde ve Nijer'in bazı bölgelerinde etkili olan bu gruplar, kaçırma, suikast ve bombalı saldırılar gibi yöntemlerle korku ve istikrarsızlık yaratmaktadır.

Sahel bölgesindeki zayıf hükümet yapıları, yetersiz güvenlik önlemleri ve geniş kırsal alanlar, DAEŞ'in bu bölgede güçlenmesini kolaylaştırmaktadır.

Ayrıca, bölgede faaliyet gösteren diğer terör gruplarıyla yapılan işbirlikleri, DAEŞ'in lojistik ve operasyonel kapasitesini artırmaktadır.

Örneğin, Boko Haram ile yapılan ittifak, DAEŞ'in Nijerya ve çevresindeki etkinliğini artırmıştır.


Somali ve Doğu Afrika'da DAEŞ

Somali, Doğu Afrika'da DAEŞ'in önemli bir üs bölgesi haline gelmiştir.

Ülkenin güney bölgelerinde faaliyet gösteren DAEŞ bağlantılı gruplar, El Şebab gibi diğer radikal gruplarla rekabet halindedir.

Bu rekabet, bölgede artan şiddet olaylarına ve sivil kayıplara neden olmaktadır.

DAEŞ'in Somali'deki varlığı, bölgedeki deniz ticaret yollarını tehdit etmekte ve uluslararası denizcilik güvenliğini tehlikeye sokmaktadır.

ABD ve diğer batılı ülkeler, Somali'deki DAEŞ varlığını azaltmak amacıyla hava saldırıları ve askeri operasyonlar düzenlemektedir.

Ancak, bu operasyonlar örgütün tamamen yok edilmesini sağlamamaktadır.

Aksine, DAEŞ'in daha dağınık ve esnek bir yapıya bürünmesine neden olmaktadır.

Bu da örgütün uzun vadede varlığını sürdürme potansiyelini artırmaktadır.


DAEŞ'in finansal kaynakları ve ekonomik etkisi

DAEŞ'in Afrika'daki faaliyetlerini sürdürebilmesi için çeşitli finansal kaynaklardan yararlandığı bilinmektedir.

Örgüt, fidye, haraç, yasadışı ticaret ve yerel destekçilerinden sağladığı bağışlar gibi gelir kaynaklarına sahiptir.

Özellikle fidye karşılığı insan kaçırma olayları, örgütün önemli bir gelir kaynağıdır.

Ayrıca, doğal kaynakların kontrolü ve yasadışı ticaret, DAEŞ'in finansmanını desteklemektedir.

DAEŞ'in Afrika'daki ekonomik etkisi, bölgedeki ekonomik faaliyetleri de olumsuz etkilemektedir.

Şiddet eylemleri ve güvenlik tehdidi, yerel ekonomilerin zayıflamasına ve ticaretin kesintiye uğramasına neden olmaktadır.

Tarım, turizm ve madencilik gibi sektörler, DAEŞ'in faaliyetlerinden doğrudan etkilenmektedir.

Bu durum, bölgedeki yoksulluğu artırmakta ve insani krizlere yol açmaktadır.


Bölgedeki diğer terör örgütleri ile ilişkiler ve çatışmalar

DAEŞ, Afrika'da faaliyet gösteren diğer terör örgütleri ile karmaşık ilişkiler içindedir.

Bazı gruplarla ittifaklar kurarken, bazılarıyla da rekabet halindedir.

Örneğin, El Şebab ile Somali'deki çatışmaları, bölgedeki şiddet olaylarını artırmaktadır.

Ancak, DAEŞ'in bazı gruplarla işbirliği yapması, örgütün operasyonel kapasitesini artırmaktadır.

Boko Haram ile kurulan ittifak, DAEŞ'in Nijerya ve çevresindeki etkinliğini artırmıştır.

Bu işbirlikleri, örgütün lojistik ve insan kaynağı açısından güçlenmesine katkıda bulunmaktadır.


Uluslararası toplumun ve Afrika ülkelerinin DAEŞ'e karşı aldığı önlemler

Uluslararası toplum ve Afrika ülkeleri, DAEŞ'in Afrika'daki faaliyetlerine karşı çeşitli önlemler almaktadır.

ABD ve müttefikleri, hava saldırıları ve askeri operasyonlar düzenleyerek örgütün liderlerini hedef almaktadır.

Ayrıca, uluslararası güvenlik işbirlikleri ve istihbarat paylaşımı, DAEŞ'e karşı mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.

Afrika ülkeleri ise, yerel güvenlik güçlerini güçlendirme ve bölgesel işbirlikleri oluşturma çabası içindedir.

Özellikle Sahel bölgesindeki G5 Sahel Gücü, bölgedeki terörle mücadele operasyonlarında önemli bir rol oynamaktadır.

Ancak, bu tür çabaların uzun vadeli ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.


DAEŞ'in propaganda faaliyetleri ve yerel halk üzerindeki etkisi

DAEŞ, propaganda faaliyetleri ile yerel halk üzerinde etkili olmaya çalışmaktadır.

Özellikle sosyal medya ve internet üzerinden yayılan propaganda videoları, örgütün ideolojisini yaymakta ve yeni üyeler kazanmaktadır.

Bu propaganda faaliyetleri, özellikle genç nüfusu hedef almakta ve radikalleşme sürecini hızlandırmaktadır.

Yerel halk üzerinde yarattığı korku ve baskı, DAEŞ'in kontrol ettiği bölgelerde itaat sağlamasına yardımcı olmaktadır.

Ancak, bu durum aynı zamanda yerel halkın örgüte karşı direnişini de artırmaktadır.

DAEŞ'in uyguladığı şiddet ve baskı politikaları, uzun vadede yerel halkın desteğini kaybetmesine neden olabilir.
 


Gelecek öngörüleri ve çıkarımlar

DAEŞ'in Afrika yapılanmasının geleceği, birçok faktöre bağlıdır.

Bölgedeki siyasi istikrar, yerel hükümetlerin ve uluslararası toplumun güvenlik önlemleri ve DAEŞ'in iç dinamikleri, örgütün Afrika'daki varlığını şekillendirecektir.

Ancak, bazı olası senaryolar üzerinde durulabilir:

  • DAEŞ'in güçlenmesi: Bölgedeki siyasi istikrarsızlık devam ettiği sürece ve yerel güvenlik güçleri yeterli önlemleri almadıkça, DAEŞ'in Afrika'daki varlığı daha da güçlenebilir. Bu durum, örgütün yeni militanlar ve finansal kaynaklar bulmasını kolaylaştırabilir. Şiddet eylemleri sadece artmakla kalmaz, aynı zamanda daha geniş coğrafi alanlara yayılabilir. Özellikle kırsal bölgelerdeki hükümet boşlukları, DAEŞ gibi örgütlerin kontrol alanlarını genişletmelerine olanak tanır. Bu da bölgedeki insani krizlerin daha da derinleşmesine yol açar; yerinden edilmiş kişiler, mülteci akınları ve temel hizmetlere erişimin azalması gibi sorunlar daha yaygın hale gelebilir.
     
  • Uluslararası müdahale ve zayıflatma: ABD ve müttefiklerinin hava saldırıları ve askeri operasyonları, DAEŞ'in Afrika'daki varlığını geçici olarak zayıflatabilir. Ancak, bu tür müdahaleler genellikle örgütün tamamen yok edilmesini sağlamaz. Aksine, DAEŞ daha esnek ve dağınık bir yapıya bürünebilir, merkezi kontrol yerine yerel hücrelerin bağımsız operasyonlarını artırabilir. Bu durum, örgütün izlenmesini ve etkisiz hale getirilmesini zorlaştırır. Ayrıca, dış müdahaleler yerel halk arasında anti-Amerikan veya anti-batı duygularını körükleyebilir, bu da DAEŞ'e yeni militanların katılımını teşvik edebilir.
     
  • Yerel işbirlikleri ve entegrasyon: Yerel hükümetler ve toplumlar, DAEŞ'e karşı daha etkili işbirlikleri ve stratejiler geliştirebilir. Bu işbirlikleri, istihbarat paylaşımını, güvenlik güçlerinin kapasitelerinin artırılmasını ve yerel halkın desteğinin kazanılmasını içerebilir. Örgütün lojistik ve operasyonel kapasitesi bu şekilde sınırlanabilir ve yerel halkın desteği azaltılabilir. Ancak, bu senaryo uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejiler gerektirir. Sosyal ve ekonomik kalkınma projeleri, eğitimin yaygınlaştırılması ve gençler için iş imkanlarının artırılması, DAEŞ'in propagandasının etkisini azaltabilir. Ayrıca, yerel yönetimlerin meşruiyet kazanması ve halkla daha iyi ilişkiler kurması, DAEŞ'in etkisini zayıflatabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU