Türkiye için alternatif sektörel ve ülke odaklı doğrudan yabancı yatırım fırsatları; Hindistan’ın ilaç endüstrisi

Doç.Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye, çeşitli sektörlerde doğrudan yabancı yatırımları (DYY) çekmek için birçok ülke ile rekabet ediyor. DYY, stratejik olarak yerel tedarik zincirlerini güçlendirir, yerel üretimi ve kalitesini artırır, teknoloji transferini hızlandırır, sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlar ve Türkiye'nin küresel tedarik zincirlerindeki kilit konumunu pekiştirir. Türkiye’nin 2024-2028 DYY stratejisi, özellikle yeşil ve dijital dönüşüm konularında yatırımları çekmeyi hedefliyor. Türkiye, otomotiv, tekstil, turizm gibi farklı sektörlerde olduğuna benzer şekilde, gemi inşası veya madencilik gibi çeşitli üretim ve imalat sektörlerinde de önemli yabancı yatırımlar çekiyor. Ancak bu makalede, ilaç sektörü daha yakından incelenecek ve Hindistan gibi Asya  ülkelerinden potansiyel yatırımcılarla yeni işbirliği fırsatları değerlendirilecektir.

Türkiye’de ilaç sektörü ve DYY’yi düşündüğümüzde, akla gelen ilk Almanya, Fransa, İsviçre ve Kuzey Avrupa ülkelerinden şirketlerdir. Türkiye'nin ilaç ithalatının %50'den fazlası AB'den gelmektedir. Türkiye’de ilaç sektörüne yönelik doğrudan yabancı yatırım açısından Hindistan, AB ülkeleri veya Asya'nın belirli diğer ülkeleri gibi akla gelen ilk ülkelerden biri değildir. Ancak Hindistan, dünyanın en hızlı büyüyen büyük ekonomilerinden biri olduğu için ve özellikle ilaç endüstrisinde dünyanın ilaç tedarikçisi olarak bilindiğinden dolayı, bu durumu değiştirmek gerekmektedir. Bu nedenle, potansiyel ve fırsatlar mevcut olsa da, hem ticaret hem de ortak yatırımlar açısından işbirliği fırsatları büyük ölçüde keşfedilmemiştir.

Son yıllarda Türkiye'de özellikle bazı kritik tedaviler ve kanser hastaları için ağrı kesicilere erişim zorlaşmıştır. Covid-19 pandemisi, sağlık, ilaç ve aşı üretiminde yerli üretimin ne kadar stratejik olduğunu göstermiştir. Örneğin, son birkaç yılda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nden bazı reçeteli ilaçlar, ağrı kesiciler ve ‘akıllı ilaçlar’ olarak kabul edilen belirli kanser ilaçları üzerindeki kısıtlamalar, gecikmeler ve komplikasyonlar, müttefik bir ülkenin vatandaşlarına yönelik yeterince dayanışmanın olmadığını göstermektedir. Buna karşılık, Covid-19 sonrası küresel güney ile sağlıkla ilgili işbirliği sayesinde olumlu bir imaj kazanan bir diğer ülke Hindistan’dır. Covid-19 pandemisi sırasında Hindistan, dünya genelinde yaklaşık 160 ülkeye ilaç tedarik etmiştir. Bu dönemde AB ülkeleri arasındaki dayanışma ciddi şekilde sorgulanmıştı (özellikle İtalya, başlangıç aşamalarında AB'den gereken desteği almadığından şikayetçiydi).

Şu anda Türkiye'de mevcut olan büyük yabancı ilaç şirketlerinin çoğu AB ülkelerindendir. Ancak, daha fazla DYY çekme stratejisiyle, Almanya gibi Türkiye'de yatırım yapan mevcut ülkeler, yatırımlarını genişletmeye teşvik edilmelidir. Ayrıca, Güneydoğu Asya ve Güney Asya'dan, özellikle ilaç sektöründe en hızlı büyüyen ülkelerden biri olan Hindistan’dan yeni yatırım ortakları Türkiye'ye yatırım yapmaya ve Türk şirketleriyle işbirliği yapmaya teşvik edilmelidir.

İşbirliği potansiyelini daha iyi anlayabilmek için önce Türkiye ilaç endüstrisini değerlendirelim. Türkiye İlaç Sanayicileri Derneği’ne göre, Türkiye’nin yerli ilaç üretimini teşvik etme çabası ile yabancı ilaç şirketlerinin tepkileri arasında karmaşık bir dinamik bulunmaktadır. Türkiye, yüksek değerli ilaçların yerli üretimini teşvik etmektedir. Bu, bir yandan ithalatı azaltmak ve döviz kurlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanabilecek olası tedarik sorunlarına karşı yerli tedarikin daha iyi kullanılabilirliğini sağlamak, diğer yandan yerli ilaç endüstrisini geliştirmek amacı taşır. Bu sayede, birçok şirketin bölgesel oyuncular olarak daha öne çıkma ve yeni yatırımcılar (örneğin Hindistan’dan) ile ortak girişimler (JV) kurma potansiyeline sahip olduğu Türk ilaç sanayisi de gelişecektir.

Birçok doğrudan yabancı yatırımcı, Türkiye'deki varlıklarını sürdürmek için planlar yapıyor. Ancak ilaç sektöründe, Türkiye'nin AB'deki payı ile AB'nin Türkiye'ye yaptığı ticaret arasında dengeli bir ticaret yoktur. Türkiye, AB’nin en büyük ithalat ve ihracat ortağı olmasına rağmen, AB’nin en büyük ihracat pazarları arasında 5. sırada yer almakta ve AB için en büyük ihracat pazarlarından biri olarak kabul edilmektedir. Türkiye’nin DYY planı doğrultusunda, bazı şirketler, stratejik olarak konumlanmış bir ülkede uzun vadeli bir varlığı devam ettirmek için Türkiye’deki pazar erişimini sürdürmek amacıyla yerlileştirme planları sunmuştur (Türkiye, Avrupa ilaçlarının ihracat pazarlarında 10. sırada yer alıyor. Türk ilaç pazarının önümüzdeki yıllarda büyümesi beklenirken, mali olarak, ilaç fiyatlarındaki baskılar ve Türk Lirası’nın düşük değeri, belirli ilaçlar üzerindeki fiyat düzenlemeleri ve birçok Türk vatandaşının yanı sıra şirketlerin satın alma gücündeki düşüş nedeniyle euro bazında nominal olarak gelirler düşmektedir. Ekonomik baskılara rağmen Türkiye, ilaç sektöründe yatırım yapmak için yüksek potansiyel taşıyan bir ülke olmaya devam etmektedir ve uluslararası şirketlerin Türk pazarına girmek için işbirlikleri kurma konusunda artan bir ilgisi olduğu görülmektedir. Bu ilgi, Türkiye'nin Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında küresel tedarik zincirlerindeki stratejik konumundan ve geniş bir bölgedeki diğer ülkeler arasında kritik bir geçiş noktası olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, birçok Hint ilaç ve sağlık şirketinin Türkiye’nin stratejik konumundan faydalanmak ve Türk pazarına erişim sağlamak için Türkiye’yi yatırım ve işbirliği açısından değerlendirmesi gerekmektedir.

Şimdi, Hindistan’ın ilaç ve sağlık endüstrilerini ve Türkiye'nin Hindistan ile alternatif ortaklıklar geliştirmesinin neden önemli olduğunu daha ayrıntılı olarak ele alalım. Öncelikle, kanserle ilgili belirli ilaçlar ve ağrı kesicilerin tedarikinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, Avrupa ve Amerika kaynaklarına aşırı bağımlılığı azaltmak ve çeşitliliği artırmak gerekmektedir. Ancak başka bir neden de, Hindistan ilaç ve sağlık pazarının hızla büyümesi ve Türkiye'nin hızla büyüyen bir ortak ülke ile işbirliği fırsatlarını kaçırmaması gerektiğidir. Düşük maliyetli ve yetenekli araştırmacılara sahip olmanın yanı sıra Hindistan, geleneksel olarak önemli bir ilaç üreticisi olmuştur. Ayrıca, Hindistan, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) süreçlerinde yapay zeka (AI) ve ilgili yazılımların kullanımı gibi iletişim, bilgi ve teknoloji alanlarında da avantajlara sahiptir. Düşük maliyetli yetenekli araştırmacılar ve teknolojik Ar-Ge desteği tedarik zincirleri açısından da bir avantajdır. Hindistan’ın kritik kaynaklar için, tedarik zincirinde alternatif tedarikçilere erişebilmesi, küresel tedarik zincirinde ilaç sektörünün yükselmesinin temel avantajlarından biri olarak kabul edilmektedir. Hindistan, ithalat ve ihracat kapasitesini güçlendirmek amacıyla liman tesislerini geliştirmektedir. Örneğin, 2030 yılına kadar tamamlanması planlanan Vadhavan mega limanı, dünyanın en büyük 10 konteyner limanından biri olacaktır. Planlanan Vadhavan limanının, Hindistan’ın şu anki en büyük limanları olan Mumbai'deki Jawaharlal Nehru Liman Otoritesi (JNPA) ve Adani'ye ait en büyük özel liman olan Mundra'dan üç kat daha büyük olması bekleniyor.

Hindistan ilaç sektörü, 2023 yılında dünya genelinde 3. sırada yer almakta olup yaklaşık 50 milyar dolar değerindeydi. Ancak, yeni pazarları genişletme ve yeni ortaklıklar kurma açısından daha fazla inovasyon yaparsa, önümüzdeki on yıl içinde bu değerin iki katına çıkabileceği öngörülmektedir. Bu, muazzam bir potansiyeldir ve işbirliği halinde, alternatif tedarik zincirleri, pazar çeşitliliği ve yeni yenilikçi ürünlerin ortaklaşa geliştirilmesi gibi fırsatlar hem Türkiye hem de Hindistan için faydalı olacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin mevcut DYY ortaklarıyla mevcut ortaklıklarını sürdürmesi son derece önemlidir. Ancak diğer taraftan, BRICS ülkeleriyle yeni fırsatlar aramalıdır. Bu makalede, özellikle sağlık ve ilaç alanında Hindistan gibi yükselen ülkelerle yeni ortaklıkların neden daha ciddiye alınması gerektiğini belirttik. Hindistan’ın hızlı ekonomik büyümesi, onu dünyanın en büyük ekonomilerinden biri yapma potansiyeline sahip olup, Hindistan Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Michael Patra tarafından iddialı bir şekilde 2031 yılına kadar dünyanın belki de ikinci en büyük ekonomisi olabileceği öne sürülmüştür. Bu iddialı öngörünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak, Hindistan ekonomisi hızla büyümektedir. Türkiye, ilaç ve sağlık gibi sektörlerde daha fazla işbirliği fırsatını kaçırmamalıdır. Belki başka bir makalede tarım teknolojisi gibi diğer sektörleri de ele alabiliriz.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU