Felsefe, sosyoloji ve istihbarat: Bir kavşak noktasında insan olmak

Serkan Yıldız, Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Sosyal medya

İnsan olmak, felsefenin ve sosyolojinin asırlardır kafa yorduğu, cevabı asla tam olarak verilemeyen bir sorudur. Bu soruyu, günümüzün en gizemli ve karmaşık mesleklerinden biri olan istihbarat uzmanlığının merceğinden incelemek, hem akademik bir merak uyandırmakta hem de beklenmedik bağlantılar ortaya çıkarmaktadır. İstihbarat uzmanı, insan doğasının en derin köşelerini keşfetmek zorunda olan, hem kahraman hem de anti-kahraman potansiyeline sahip bir figürdür.

Felsefe tarihinde, insanın doğası üzerine sayısız teori ortaya atılmıştır. Platon, insanı ideal bir forma doğru yükselmeye çalışan bir ruh olarak görmüş; Aristoteles ise insanı sosyal bir varlık olarak tanımlamıştır. Descartes, "Cogito, ergo sum" (Düşünüyorum, o halde varım) diyerek insanın varoluşunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde temellendirmiştir. Bu farklı perspektifler, insanın hem bireysel hem de toplumsal yönlerini vurgulamakta ve insan olmanın karmaşık ve çok yönlü bir deneyim olduğunu göstermektedir.

Sosyoloji, insanın sosyal ilişkiler içinde nasıl şekillendiğini ve toplumun birey üzerindeki etkilerini inceler. Durkheim, Weber ve Marx gibi klasik sosyologlar, toplumun bireysel kimlikleri nasıl oluşturduğunu ve sosyal yapının insan davranışlarını nasıl etkilediğini analiz etmişlerdir. İnsanca yaşamak, toplumun normlarına uymak, diğer insanlarla etkileşim kurmak ve ortak bir değerler sistemine katılmak anlamına gelir. Ancak, modern toplumların karmaşıklaşmasıyla birlikte, insanca yaşamak kavramı da yeni anlamlar kazanmıştır.

İnsan, mükemmel bir varlık değildir. Hatalar yapmak, eksiklikleri olmak, insan olmanın kaçınılmaz bir parçasıdır. Bu hatalar, bazen bireysel tercihlerimizden, bazen de sosyal koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Örneğin, önyargılar, nefret, kıskançlık, narsizm, faşizm, kendini üstün görme / diğerleri aşağıda görme gibi duygular, insanın en temel zayıflıklarından bazılarıdır. Bu zayıflıklar, hem bireysel ilişkilerimizde hem de toplumsal yaşamda büyük sorunlara yol açabilir.

İstihbarat Uzmanı; insan doğasının gizemlerini çözmeye çalışan bir dedektif

İstihbarat uzmanı, insan doğasının en karanlık köşelerini aydınlatmaya çalışan bir dedektif gibidir. İnsanların niyetlerini, düşüncelerini ve davranışlarını anlamak, onların yalan söyleyip söylemediklerini tespit etmek, beklentilerinin, hedeflerinin ve arzularının analizini oluşturmak, bir istihbarat uzmanının temel görevleridir. Bunun yanında hedefin gardlarını ve savunma mekanizmalarını düşürmek, tüm savunma sistemlerini manipüle edip istediğine ulaşmak ve hatta bazen beklentilerine ulaşmak için çeşitli ve fantastik yollarla kendini servis etmekte bilinmedik bazı görevlerinden denilebilir.

Muhtemel hedefe bir konu hakkında hiçbir bilgisi olmayanı oynayıp,  bilgiye aç ve susuz bir lümpen gibi davranıp o ilgilinin tüm bildiklerini öğrenmek bunlardan en bilindiğidir. Hedef karşısındakini bilgisiyle ezdiğini düşünür ama işin rengi bambaşka olmuştur çoktan ve bundan bir tek o hedefin haberi yoktur.

Bu süreçte, insanın psikolojik yapısı, sosyal etkileşimleri ve kültürel farklılıkları hakkında derin bir bilgiye sahip olmak bir istihbarat uzmanının mutlaka elinde olması gereken donanımlardandır.

Bazen salağı oynamak masadaki en zeki insanların işidir. Salak olmak farklıdır, salağı oynamak çok farklıdır. Tuzak kurmak farklı, tuzakların yerini bildiğini iddia etmek farklı, o tuzaklara basmak çok ama çok farklıdır.

Yeni tanıştığınız ve iddialı konularda söz sahibi olduğuna dair bilgi aldığınız bir insanla karşı karşıya geldiğinizde en basit yöntem onun en iyi bildiği ve iddialı olduğu konularda saçma  sapan, gerçeklerle hiçbir bağı olmayan bir iddia ile keskin, katı ve kendinden emin bir şekilde karşısına dikilmektir. Sizi aşağılamak için elinde olanları masaya atmaya başlayacaktır. Önceleri bunları kabul etmeyecek hatta alaycı bir tavırla karşı çıkacaksınız. Bu onu daha da kızdıracak ve sahip olduğu en kadim bilgileri dahi ortaya atıp sizi çürütmeye daha doğrusu sizi küçük düşürmeye çalışacaktır. Bunu profesyonel bir istihbarat uzmanı yaptığı zaman adı “operasyon” olur. Ama gerçekten böyle bir cahil karşınıza çıkıp bunu yaptığında adı “komedi” olur. Bunu nasıl anlarsınız? Korkarım asla anlayamazsınız… Eğer 120 IQ ve üstüne sahip değilseniz tabii… Ki ülkemizde sorulduğunda herkesin IQ’su ortalama 118’dir ve kimse aptal değildir. Hatta herkes en vakıf ve en gizli bilgilere sahip üstün zekâlıdır. Bu da bir insan paradoksu mudur? Karar sizin… Ama “Kurtlar Vadisi”nde öğrendiklerinizi saymayalım. Çünkü bu hileye girer, malumunuz orası bambaşka bir sır bilgilisidir…

Konumuza dönelim, “Av ve Avcı” olayına…

Bırakın avınız sizi küçük küçük ısırmaya başlasın. Hatta sizden küçük parçalar koparmasına bile izin verin.

Her iddialı ve keskin sunumundan sonra gardınızı yavaş yavaş düşüreceksiniz ve “Sanırım, ben konuyu çok yanlış anlamışım… Gerçeği ve doğrusunu çok merak etmeye başladım…” diyeceksiniz.

Coşacaktır. Kükremeye başlayacak hatta krallığını ilan edecektir. Büyüyecek ve bir dev gibi hissetmeye başlayacaktır sizin karşınızda. Bırakın, ellemeyin, öyle hissetsin. Sizin istediğiniz de o zaten. Anlattıkça sonu gelmeyecek, konuştukça hiç bitmeyecektir.

Siz ise masum ve terbiyeli bir öğrenci gibi onu dinlemeye devam edeceksiniz. Anlattıkları karşısında şaşıracak, size ait olan bilgilerin kaynaklarına küfür edecek, alaya alacak, lanet edecek ve onu daha da şişirmeye devam edeceksiniz.

Ve günün sonunda elinde olan her şeyi alıp, ona geriye hiçbir şey vermeyeceksiniz.

Bazen bilgiye sahip olmak için son derece teknolojik sorgu sistemlerinden daha çok, safça ve boş bakan gözlerin daha çok işe yaradığını böylelikle ispat etmiş olacaksınız.

Asıl soru şu; burada hata kimdeydi? Size sahip olduğu her şeyi anlatanda mı? Hayır… Burada programlı ya da planlı bir hata yok. Onun hatası bir insan olmaktı ve doymak bilmez egolarıyla, sizi bilgisiyle ezmeye çalışmasıydı. Ve bu onun suçu değildi… Aslında onun suçuydu ama farkına varamadı.

Burada sizin “Felsefe ve Sosyoloji Biliminde ‘İnsan Olmanın Ne Demek Olduğunu’ kavramış entelektüel donanıma sahip” olmanız artı değerdir. O, buna sahip değilse sorun sizde değildir.

Buna sahipseniz bazen işler sizin adınıza daha az kanlı ve çok daha temiz biter. Üstelik daha az yorulursunuz.

İşte belki de sırf bu temelde “İstihbarat Uzmanlarının” entelektüel donanıma sahip olmaları şarttır. Çünkü karşınızdaki bir insandır ve imalat hatalarıyla dolu bir canlıdır.

Aynı yöntem bugün öldürmek için peşinde koştuğumuz masum sokak köpeklerinde, Nijer ejderlerinde ya da bir kanguruda işe yaramayabilir. Sebep basittir, onların egoları yoktur. Arzuları yoktur. Bir müsabaka içinde kazanma hırsı içinde değillerdir. Sevgileri bellidir, kısıtlıdır ve devasadır. En üstün zayıflıkları da belki bu saf bağlılıktır. Ama insanın hataları kocamandır. Egosu dev gibidir ve doymak, tatmin olmak bilmez. Ona, o egoya çalışırsanız ondan alamayacağınız hiçbir şey yoktur.

Bunun farkında olmak içinse “insanı” anlamanız ve çözmeniz muhakkaktır.

Sadece felsefi ve sosyolojik açıdan “İnsanı” çözmek yeterli midir peki? Tabii ki değildir.

Yanında bazı aperatif bilgiler de gerekir. “Beden dili”, “Savunma Mekanizmaları”, “İnsan afektini etkileyen bozukluklar”, “Obsesif  Kompüsif kişilik bozukluğu”, “Anksiyete tanımları”, “Yalan teknikleri”,  “Kişilik sorunu anomalileri”, “İzle – Analiz Et – Sonuçlandır” denklemleri gibi bazı irili ufaklı yan dallar da işinize yarayabilir. Ve ne yazık ki bunlar herhangi bir kitapçıda bulabileceğiniz “İstihbarat 101” kitabında yazmaz.

“İnsan Olmanın” dezavantajlarını kullanarak artı değer kazanmak sadece “bilgiye sahip olmak ve ona ulaşmakla” bağdaştırılamaz tabi ki. Yukarıda dediğimiz gibi, insan kulaklarından taşıncaya kadar hatalarla doludur.

Ve siz o hataları yönetebilirseniz o insandan her şekilde faydalanabilirsiniz. Ona istediğinizi yaptırabilir, seksipiyonaj (Bal tuzağı) yöntemleri ile onu kendinize köle edebilir, (Bu konuya daha sonra gireceğimizi umuyorum) ondan her türlü bilgiyi alabilir, onu kendinize şoför tayin edebilir, market alışverişinizi yaptırabilir hatta aylardır temizlenmemiş evinizi temizlettirip, onu en zor ve en karmaşık örtülü operasyona angaje edip, kendinize çalışan bir ajana çevirebilirsiniz. İşin en güzel kısmı nedir biliyor musunuz? Onun tüm bunlardan asla haberi olmayacak olmasıdır. Çünkü o bir insandır ve hatalarını yönetebilirseniz kazanan her zaman siz olursunuz.

İstihbarat dünyası, genellikle ciddiyet ve gizemle anılır. Ancak, insan doğasının karmaşıklığı ve beklenmedik yönleri, bu dünyaya zaman zaman tuhaflık ve yarı geçirgen bir mizah da katmaktadır. Mizahi yönü sizi hiç ilgilendirmez ama tuhaflık kısmına karşı uyanık olmanızda fayda vardır diyebilirim. Yoksa bir gün kendinizi hiçbir alakanız olmayan bir insanın poşetlerini taşırken bulabilir hatta ‘Vatan – Millet – Sakarya’ uğruna çalıştığınızı düşünürken hasım servislere hizmet ederken bulabilirsiniz.

Hatanın neresinden dönülse kardır. Zaten bunu fark ettiğiniz zaman karşınızdaki ya bir amatördür ya da bir tembel…

İnsan olmak, hem bir felsefi sorunsal hem de bir sosyolojik gerçekliktir. İstihbarat uzmanlığı ise kısmen de olsa, insan doğasının gizemlerini ve hareketlerini çözmeye çalışan bir disiplindir. İnsan, mükemmel bir varlık olmasa da, kendi hatalarından ders çıkararak ve sürekli olarak kendini geliştirerek daha iyi bir dünya inşa edebilir. İstihbarat uzmanları ise, bu süreçte insan doğasının derinliklerini keşfederek, hem bireylere hem de topluma hizmet edebilirler.

Tabi hangi topluma hizmet edeceğini yine onlar belirler… Ve onların o tercihlerine karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Çünkü siz bir seks işçisine işini nasıl yapacağını öğretemezsiniz…

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU