Su tabancaları turistleri uzak tutmaz ama bu tutabilir…

Barselona sakinleri ziyaretçileri caydırmak için dışarıda yemek yerken üstlerine su sıkmak da dahil her şeyi denedi ama pek başarılı olamadı. Paul Clements'in işe yarabilecek radikal bir fikri var

Barselona'da yemek yiyenler şehrin en büyük turizm karşıtı gösterisi sırasında su tabancalarının saldırısı altında (AFP)

Barselona'da su tabancaları şu günlerde yabancı ziyaretçilerin peşinde. Geçen hafta açık havada yemek yiyenler, aşırı turizme karşı yürüyüş yapan sakinler üstlerine su sıkınca, arròs negrelerini (sizin anlayacağınız şekliyle kalamar mürekkepli pilav) bırakıp gitmek zorunda kaldı.

Su tabancaları mı? Pek topyekun sokak savaşı sayılmaz ama Barselonalılar diğer her şeyi denedi. Turist bölgelerinde gürültülü gösteriler. Ziyaretçi vergilerini artırmak. Şehir çapında Airbnb yasağı. Yeni otellere izin vermemek. Gemi turlarını sınırlandırmak. Her yerde turistlere eve gitmesini söyleyen grafitiler (ama çoğunlukla Katalanca, mesaj gerçekten yerine ulaşıyor mu?).

Şehir, Franco diktatörlüğünden kurtulduğundan ve 1992 Olimpiyatları'yla dönüşüm geçirdiğinden ve hızlıca dolup taştığından beri aşırı turizmi engellemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. 1,6 milyon nüfusa sahip şehir artık her sene 30 milyonun üzerinde ziyaretçi alıyor ve sayı daha da artıyor.

Barselona'nın gergin turizm karşıtı hareketiyle ilk kez 20 yıl önce, üstü açık tur otobüslerinden birindeyken karşılaşmıştım. Ninemi Park Güell'e, Gaudi'nin şehre tepeden bakan, tamamıyla doğadan ilham alan, akıllara durgunluk veren, mozaik fayanslı tasarım dokunuşlarıyla dolu, geniş ormanlık harikalar diyarına götürüyordum: yılan gibi kıvrılan dev bir bank, ağaç gövdelerini andıran kolonlar, semender biçiminde koca bir merdiven…

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Otobüsümüz kapılara yaklaşırken dik bir köşeyi dönmek için yavaşladığında, civardaki çok katlı bir binanın neşeli sakinleri bize su bombaları atmıştı. Biz azıcık ıslandık ama tüm darbeyi zavallı Norveçli bir çift almıştı. Su dolu balonun hedefini bu kadar iyi tutturması, şakanın rutin bir aktivite olduğuna işaret ediyordu.

Park Güell'in kendisi de son zamanlarda aşırı turizm mağduru oldu. Girişler artık sıkı bir şekilde, saatte 1400 ziyaretçiyle sınırlandırıldı. Eğer erkenden, yoğun sezondayken bazen haftalar öncesinden, rezervasyon yaptırmazsanız girişinizin garantisi yok. Eğer bu sizi caydırmazsa, acımasız Akdeniz güneşinin pişirici, gölgeden uzak sıcağında, kabul edelim ki muhteşem süslü kapılarında kuyruğa girme fikri caydırabilir. Bununla da geri adım atmazsanız 2013'te konan giriş ücreti var: Halka açık olarak tasarlanmış parka giriş, artık kişi başı 10 euro tutuyor.

Ama hiçbir şey sizi bekleyen amirane Gaudí deneyimini, en yakın metro istasyonundan parka uzanan dik yokuştaki evlerin üzerine şablonlarla çizilmiş öfkeli, turist karşıtı grafitiler kadar hafifletmiyor.

Barselona gibi genç ve yaratıcı bir şehirde sloganlar genelde klasik "Evinize dönün!" karalamalarının biraz ötesine geçiyor:

Senin lüks seyahatin – benim günlük ıstırabım.

Turistler, biralarınıza tükürüyoruz… Şerefe!

Yankesicilik serbest.

Bazıları da sadece sprey boyayla değil çekici blok harf şablonlarıyla çizilmiş.

Ama kimisi için bu önlemler yeterli değil; hâlâ her yıl 4,5 milyona yakın kişi ziyarete geliyor.

Bu yüzden parkın ana kapılarının önünden geçen birkaç otobüsten biri, 116 otobüs hattı turist haritalarından çıkarılmıştı. Yöneticiler Google ve Apple'ı da ulaşım uygulamalarından hattı silmeye ikna etmişti.

La Salut mahallesi sakinleri, aşırı saçma görünen, normalde belediyenin beyin fırtınası toplantısında anında reddedilecek türden bu fikrin çok hızlı bir şekilde sonuç verdiğini, yaşlı sakinlerin zamanında tüm yerleri kapan sırt çantalı turistlerle dolu otobüslerde yer bulabildiğini bildirmişti.

Basit bir önlemin "aşırı turizmle" mücadelede gerçekten ölçülebilir fayda sağladığı nadir bir örnek. Aşırı turizm, bir yerin popülerleşerek ziyaretçilerle dolup taşması yüzünden hem turistlerin hem de yaşayanların keyif almasının imkansızlaşması anlamına geliyor. Bu, kalabalık sıcak noktalar ve ulaşım tıkanıklıkları yaratabildiği gibi (çünkü ziyaretçiler bir yere gidecekse hepsi aynı yere gitmeye meyilli [*öhöm* La Rambla *öhöm*]) basit hizmetleri de aynı derecede zorlayabiliyor.

Eğer şehir, antik sokaklarını dolduran, sahiden de çok fazla olan meraklı gözleri kısıtlamak için durmamaya kararlıysa basabileceği bir radikal tuş var: İngilizce kullanımını yasaklayın.

Turist dostu tabelaları indirin. Restoranlarda resimli menüleri yasaklayın. Yasal bir düzenlemeyle bar çalışanları sadece Katalanca konuşsun. Telefonu menünün üzerinde gezdirdiğin an gözlerinin önünde tercüme ediliyorsa bunun caydırıcı olacağının garantisi yok… Ama geline bekarlığa veda partisi düzenleyenlerin WhatsApp gruplarında turistlerin şımartılmayacağı bilgisi hızlıca yayılacaktır. Başka bir yere mi gitsek acaba?

Barselona gerilla taktiklerini seviyor ve Katalancanın en büyük silahı olduğunu fark etmek üzere. Geçen yaz, sahil kenarında resmi gibi görünen, "düşen kayalara" ve "tehlikeli denizanalarına" karşı uyaran tabelalar belirmişti. Tabelaların İngilizce yazılması bir ipucu vermeliydi: Küçük puntolu Katalanca yazılar, "sorunun kaya düşmesi değil kitle turizmi" ve sahilin "yabancılar ve denizanaları dışında herkese açık" olduğunu açıklıyordu.

Sadece Katalancaya geçerek Barselona'yı yeniden harika yapabilirler.


independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İdil Barım

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU