Avrupa Birliği, Türklere vizesiz seyahat hakkı tanıdı

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Başlık sizi şaşırtmasın, çünkü aynen öyle oldu, ama bu hak yok sayılıyor.

Avrupa Birliği, Türklere Schengen vizesini adeta işkenceye ve hatta insan hakları sorununa dönüştürmüşken, tarihinin en çok ret kararını vermişken, reddettiği başvurulardan milyonlarca euro kazanmışken, bu yazıyı dikkatle okumanızı öneririm.

Avrupa Birliği'nin (AB) Brüksel, Strasbourg, Luxemburg'daki birimlerinde staj ve eğitim yaparken, Ankara Anlaşması (1963) ile başlayan AB-Türkiye ilişkilerindeki birçok önemli ayrıntıyı öğrenme fırsatı bulmuş, dosyaları, belgeleri, anlaşmaları incelemiştim.

En çok araştırdığım konulardan biri de vizesiz seyahat hakkı oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kaçak göçmen akınından etkilenen ülkelerden olan Yunanistan'ın, Türkiye ile yeni bir göç anlaşması yapılması karşılığında Türklere vizesiz seyahat hakkı konusunda bir süredir girişimleri vardı.

Yunanistan bu konuda Almanya'nın desteğini almaya çalışırken, 2024'ün ikinci yarısında AB Dönem Başkanı olacak Macaristan'ın Türkiye yanlısı tutumundan da faydalanmanın hesabını yapıyor. 

Ama Yunan siyasetçiler tuhaf insanlar.

Çünkü konu 2008'de gündeme geldiğinde, peşlerine Danimarka ve Slovenya'yı da takarak, "Türklere vize serbestliği verilirse uyuşturucu kaçakçıları ve teröristler Avrupa'ya doluşur" iddiasıyla Avrupa Adalet Divanı'na başvurmuşlardı.

Yunanistan'ın son adımı ise Türkiye ile yumuşatma kapsamında Türklere bazı Yunan adalarında "kapıda vize" uygulaması oldu.

Ancak bu uygulama düzgün çalışmadığı için birçok Türk vatandaşı kapıdan dönüyor.

Hatırlayalım, 2016'da Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığı sırasında AB Komisyonu, sığınmacı krizi nedeniyle Türkiye ile bir göç anlaşması imzalamıştı.

Türkiye'ye, AB'nin geri gönderdiği kaçak göçmenleri alması, gidenleri engellemesi karşılığında da 6 milyar euro ve vize kolaylığı sağlanacaktı.

Bu kapsamda AB Konseyi, T.C. vatandaşlarına vizelerin kaldırılması yönünde tavsiye kararı vermişti.

Sonra ortaya 72 kriter sorunu çıktı.

Türkiye'nin, vize serbestliği için söz konusu kriterlerden bazılarını yerine getirmediğini (özellikle terörün tanımını) bahane eden Avrupa Birliği yine yan çizdi. 

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı verildiği, 1970'ten itibaren Avrupa'nın resmî belgelerinde kayıtlıdır.

Avrupa Birliği'nin vizesiz seyahat hakkımızı nasıl yok saydığını ise TIR şoförleri Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı yaptıkları başvuru ortaya çıkarmıştı.

Almanya bu şoförlere 2002 yılına kadar giriş vizesi verirken, daha sonra başvuruları İstanbul'daki Alman Konsolosluğu tarafından reddedildi.

Bunun üzerine Türk şoförler, Berlin İdare Mahkemesi'nde dava açtı.

Dava reddedilince konunun taşındığı temyiz mahkemesi, görüş almak üzere Avrupa Adalet Divanı'na başvurdu.

Adalet Divanı'nın 2008'in Eylül ayından itibaren incelemeye başladığı davaya, Alman Dışişleri Bakanlığı, Alman Çalışma Kurumu, Danimarka, Yunanistan ve Slovenya ile Avrupa Birliği Komisyonu müdahil oldular. 

Bu ülkeler, duruşmada, Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin kalkması halinde, uyuşturucu kaçakçılarının, teröristlerin Avrupa'ya dolacağını iddia ettiler.

Ancak Avrupa Adalet Divanı, 19 Şubat 2009'da aldığı kararla Türk şoförlere uygulanan vizenin haksız olduğuna hükmetti.

Adalet Divanı, Ankara Anlaşması'nın öngördüğü ve 1 Ocak 1973'te yürürlüğe giren Katma Protokol'ün 41'inci maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca, Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hizmet sunmak amacıyla Avrupa Birliği ülkelerine giden Türk vatandaşlarına yeni kısıtlamalar getirilemeyeceğini bildirdi.

Divan, vizenin de sadece yeni bir kısıtlama değil, aynı zamanda hukuka aykırı olduğuna da hükmetti.

Mahkeme, Alman yargısına gönderdiği kararda, "Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında 23 Kasım 1970'te imzalanan Katma Protokolün 41'inci maddesi yürürlüğe girdiği tarihte vize yükümlülüğü olmadığı için Türkiye'de kurulu şirketlerde çalışan Türk vatandaşlarına hizmet sunumu için Avrupa Birliği ülkelerine girişlerinde vize şartı getirilemeyeceği şeklinde yorumlanmalıdır" görüşünü aktardı.

Avrupa Adalet Divanı'nın 19 Şubat 2009 tarihli kararı, Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında 23 Kasım 1970'de imzalanıp 1 Ocak 1973'te yürürlüğe giren Katma Protokol'ün "Yerleşme Hakkı, Hizmetler ve Ulaştırma" başlığı taşıyan II. Kısım II. Bölümü'nde yer alan 41'inci maddeyi ilgilendirmektedir.

Söz konusu madde, "Akit taraflar, aralarında, yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest edimine yeni kısıtlamalar koymaktan sakınırlar" demektedir.

Yani Avrupa Adalet Divanı, Katma Protokol'e 1 Ocak 1973'te taraf olan Almanya'nın, Türklere o tarihten sonra getirmiş olduğu vize uygulamasını AB hukukuna aykırı bulmuştur.
 


Peki, "Hizmet sunucular" kimdir? Hangi kesimleri kapsıyor? 

Bunların yanıtları da Avrupa Birliği'ni hukuken bağlayan başka bir anlaşmada açıklanmıştır.

Roma Antlaşması'nın hizmetleri tanımlayan 60'ıncı maddesine göre "sınaî faaliyetler, ticari faaliyetler, serbest meslekler ve de sanatkârlar" Hizmet Sağlayıcı olarak değerlendirilmektedir.

Hizmet sunucular ise bu faaliyetlerden herhangi birini yürütenlerden oluşmaktadır.

Avrupa Birliği hukukuna göre, Avrupa Adalet Divanı kararları bağlayıcıdır ve ulusal hukukun üstündedir.

Karar açıkça, Türk vatandaşlarının 1973'te olduğu gibi Avrupa ülkelerine serbestçe gitmelerine olanak tanımaktadır.

Karar, AB müktesebatının da ayrılmaz bir parçası haline geldiğinden, üye ülkeler açısından bağlayıcıydı, ama buna uyan olmadı.

Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğine "balığın kavağa çıkacağı" gün kabul edilecektir.

Ama katılım müzakereleri yürümese de Türkiye'nin statüsü "aday ülke" olarak geçmektedir. 

Avrupa Birliği'ne üye olan kimi ülkelere adaylıkları döneminde vize kolaylığı tanınması bilinen bir uygulamadır.

Polonya, Macaristan, Letonya, Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarına, adaylık sürecinde 3 ayı geçmeyen turistik amaçlı ziyaretleri için vize uygulanmaması kararı alınmıştı.

Aynı kolaylık, halen adaylık sürecindeki Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşlarına da tanınmıştır.

Bu ülkelerin vatandaşlarına tanınan vize muafiyetine bakıldığında, 1 Ocak 1973'teki Katma Protokol, Aralık 1999'daki adaylık ve Aralık 2004'te başlayan müzakere dönemlerinde verilmesi gereken vizesiz seyahat hakkının nasıl yok sayıldığı görülecektir.

Evet, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, özgürlükler, yargı bağımsızlığı, AİHM kararları konularında birçok sorunu ve eksiği var.

Bunları Avrupa Birliği'nin hatırlatmasına ihtiyacımız yok. 

Çünkü sorunları, eksikleri biliyoruz ve yaşıyoruz.

Hepsi iyi hoş da Avrupa Birliği'nin bizzat kendisi, vizesiz seyahat konusunda Avrupa Adalet Divanı'nın, üstelik bağlayıcı olan kararına neden uymuyor? 

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer- Landrut keşke benim söyleşi taleplerimi kabul etseydi de kendisine rahatsız olacağı bu konu üzerinden sorular sorabileydim.

Ama Büyükelçi Landrut "Türk hükümeti biliyor, vize serbestisinin ölçütlerinden biri terörün tanımının daraltılmasıdır, top onların sahasında" diyerek gerçeği unutturamayacağının ve işin içinden kolayca sıyrılamayacağının farkında.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU