Bir etkinlik deneyimi: ÇEVREFEST! "İklim: Gezegenimiz tehlikede, harekete geçme zamanı!"

Prof. Dr. Uğur Batı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Ben Profesör Doktor Uğur Batı. Karar Bilimi Uzmanıyım.

Daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.

Katıldığım, görüşmeler yaptığım büyük bir festivaldi, doğrusu umut vericiydi de sıcağı sıcağına yazmak istedim.

Çevre, sıfır atık ve yenilenebilir enerji projeleriyle öne çıkan 39 belediye, 13 özel sektör firması, 5 dernek, 9 üniversite ve bakanlıkların stantlarında bilgilendirmeler yaptığı, Türkiye'nin her yerinden "sıfır atık", "karbon ayakizi azaltımı", "çevre", "sünger şehirler", "yağmur hasadı", "çevre ve sanat" ve diğer konularda pek çok projenin sergilendiği festival "Hepimizin Bir Dünyası Var" temasıyla 6 Haziran'da kapılarını açtı ve 9 Haziran'a kadar sürdü.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca "2053 Net Sıfır Emisyon" ve "Yeşil Dönüşüm" hedefleri doğrultusunda düzenlenen ÇEVREFEST'te 70 ayrı stantta ilham verici teknolojiler sergilendi, iklim tüneli gibi deneyimsel unsurlarla "mesele" görselleştirildi, üniversiteler ilham verici sunumlar yaptı.

Benim bu zirveden "çıktım" şu oldu: Umut!
 

 

Gençler, teknoloji, yeşil firmalar, bürokrasi, bakanlık, akademisyenler, belediyeler… Hepsi heyecan doluydu.

Doğaya felsefi bir bakışı olan bir ekosistem gördüm. Bu hoş bir umuttu doğrusu.

Çevre panelleri sırasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcıları Fatma Varank, Refik Tuzcuoğlu ve Vedad Gürgen ile sohbet etme fırsatı yakaladım, bakış açılarını kendilerinden dinledim.

Okan Bayülgen, oyuncu Hakan Bilgin, oyuncu Kubilay Tuncer, oyuncu ve aktivist Ediz Hun, yazar ve oyuncu İpek Tuzcuoğlu, Prof. Dr. Burcu Özsoy, Doç. Dr. Selçuk Topal, gazeteci Güven İslamoğlu, yazar Selahattin Yusuf, Prof. Dr. Erol Göka gibi isimlerle konuları irdeleme şansım oldu. 

Yazının bu kısmında (birkaç bölüm halinde yazmayı düşünüyorum) meseleyi analitik bir ayrıma tutacağım ve çevre, şehircilik ve iklim değişikliği anlamında ana başlıkları belirleyip, irdeleyeceğim.
 

 

Önce kelebeklerden söz edelim

Doğaya felsefi bir bakış sunarken ilk önce kelebeklerden bahsedeceğim. Birtakım söylemler duyuyorum.

"Doğayı düzene sokmak", "doğayı kurtarmak", "iklimi düzeltmek"… başlıklar akar gider.

Önce burada insanın büyük bir yanılgısı var. İnsan doğanın küçük bir parçası.

Doğa, kurtarılmayı filan beklemiyor. Zaten yapamazsın da! İnsanoğlu olsa olsa kendini kurtarır!

Haydi bir alegori ile kelebeklerden başlayarak anlatalım burasını.
 

 

Kelebekler ne zaman kanat açarlar; bilir misiniz?

Onlar soğuk havada kendilerini sıcak tutmak için sadece güneşte kanatlarını açar.

Kelebeğin kanadı, doğadaki en narin yapılar arasında sayılabilir. Lakin aynı zamanda en güçlülerindendir.

Kelebeklerin kanatlarındaki koyu renkli pigment ve pullu yapı, güneşi şaşırtıcı bir güçle emer.

Birçok kelebek türünün kanatlarının altında lekeler vardır ve bu lekeler ısıyı kelebeğin vücudunda toplamaya yarar.

Bu lekelerin bulunduğu yer herhangi bir yer değildir. Bunlar vücudun en çok ısınmaya ihtiyaç duyduğu yerlere yakın olarak bulunur.

Bu, akıllı bir tasarımdır ve bu tasarım sayesinde kanatlardaki çabuk ısınan lekeciklerden diğer bölgelere yapılacak olan ısı transferi mümkün olmuştur.

Aslında söz konusu ısıyı aktarmak için aşılması gereken mesafe kısalmıştır.

Pieris cinsi bir kelebekten söz edilir ki bu kelebek kanatlarını öyle bir açıda tutar ki, tıpkı bir mercekteki gibi tüm ışınları vücudunun en çok ısınması gereken bölgelerinde toplayabilir.

Enerji verimliliği gibi bir şey. Böceklerin, pul kanatlılar veya kelebekler (Lepidoptera) takımının kanatlı fertlerine verilen genel ad olan bu türün 150 bin kadar üyesi bilinir ve kelebeğin bir fiziği vardır.  

Niye bir çevre, iklim yazısında onlardan söz ettim?

O fiziğe dokunamazsınız, doğanın bir parçası olan bir "kelebek fiziği" onu bozmaya kalkarsan "bütünde" seni yer.

Düzensizlik oluşturur ki, kelebeğin ekosisteminin bozulduğunu zannedersin, halbuki sen bozulursun, senin yaşamın!
 

 

İnsan neyi, nasıl anlar?

Bir önceki paragraftan yola çıkarak ne anlamalıyız?

İnsan doğayı, çevreyi, iklimi anlamıyor mu?

Mesele ne burada?

Bakın insanın konumunu anlamadan bir adım atmamız mümkün değil.

İnsan ne mi yapar?

Anlamadığımız bir bulguyla karşılaştığımızda yaptığımız ilk şey onu açıklamaya çalışmak olur.

Önce bilimsel metotlara başvururuz. Mantık ararız. Sonra kanıtlara, karşılaştırmalara başvururuz. Sonra ruhsal deriz, inanırız.

Enerjiyi hissederiz. Yetmez, sezeriz. Olmadı kadim deyip inanırız. Lakin gerçekte insanlar tuhaftır.

Bir izahını bulamadığımızda, tam o an daha mantıksız olan bir şeye, bir olağanüstülüğe yelken açarız.

Falcılar, narcılar, patatesçiler, bulutta kısmet arayanlar, hokkabazlar, kaşık bükenler… Bu insanlarla karşılaşan zeki insanlar, ne türden tepkiler verirler? Vermelidirler?

Tarih bilinciyle baksanıza "tanrılara". İnsanlar başlangıçta tanrıların fırtına, rüzgâr, yağmur gibi doğa olayları ile iştigal etmesini yeterli bulurdu.

Açıkça doğa olaylarını bilmemekten doğan korkuları nedeniyle sığınabilecekleri bir limandı bu ilk düşünceler.

Gerçi kurban vererek, kan akıtarak, çağlayandan atlayarak, davul çalarak onlara ulaşabileceklerini düşündüler. Bu garipti ama hep deriz; insanlar sonsuz derecede ilginç ve gariptir.

Neticede asıl mesele her şeyi isteyen zevkperest doğamızdı. Madem bilmiyorduk, biraz da eğlenmek istiyorduk! Muammaları hep vardı ama mizahî de olmalılardı belki. Eğlenceli…

Sonra insanoğlu kendini mahvetmeye başladı!  Aracı ise ilerleme, gelecek, inovasyon, teknoloji ve modern yaşam oldu. 

Anlamıyoruz, evet. Sonuç bu!

Peki buradan hareketle;


Isınan dünyamız, erken uyanan doğa

Son yıllarda, küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor.

Atmosfere salınan sera gazları nedeniyle dünya ısınmakta ve bu durum, buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve ekstrem hava olaylarının artmasına yol açmaktadır.
 

 

Doğal afetler ve iklim değişikliği

Artan sıcaklıklar, kasırgalar, seller ve orman yangınları gibi doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırmaktadır.

Bu durum, hem insan yaşamını hem de ekosistemleri ciddi şekilde tehdit etmektedir.

 
Ekosistemlerin bozulması ve türlerin yok olması

İklim değişikliği, birçok hayvan ve bitki türünün yaşam alanlarını kaybetmesine neden olmaktadır.

Bu durum, biyolojik çeşitliliği azaltarak ekosistemlerin dengesini bozmaktadır.

 
Yeşil gelecek için şimdi adım at!

İklim değişikliğine karşı mücadelede, her bireyin ve kuruluşun üzerine düşen görevler var.

Enerji tüketimini azaltmak, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemek, bu mücadelenin temel taşlarını oluşturuyor.


Atık dağları, kirlilik ve doğa

Son yıllarda, plastik ve diğer atıkların doğada birikmesi, ekosistemler üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor.

Denizlerdeki plastik kirliliği, deniz canlılarının ölümüne ve deniz ekosistemlerinin bozulmasına yol açmaktadır.

 
Ekstrem hava olayları artıyor

Artan sıcaklıklar, kasırgalar, seller ve orman yangınları gibi doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırmaktadır.

Bu durum, hem insan yaşamını hem de ekosistemleri ciddi şekilde tehdit etmektedir.

 
Tarım ve gıda güvencesi tehlikede

Küresel ısınma, tarım ürünlerinin verimini düşürerek gıda güvencesini tehlikeye atmaktadır.

Kuraklık, sel ve aşırı sıcaklıklar, tarım alanlarını olumsuz etkileyerek dünya genelinde açlık sorununu artırabilir.

 
Küçük değişimler, büyük etkiler yaratır!

Her bireyin günlük hayatında yapabileceği küçük değişiklikler, iklim değişikliği ile mücadelede büyük farklar yaratabilir.

Enerji tasarrufu sağlamak, geri dönüşüme önem vermek, su kullanımını azaltmak ve daha az et tüketmek, herkesin katkıda bulunabileceği basit ama etkili adımlardan bazılarıdır.

 
Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum!

Başlarken demiştim;

Ben Profesör Doktor Uğur Batı.

Davranış Bilimleri uzmanıyım.

Bitiriken şunu diyorum:

Doğayı bizi kurtarması için ona şans verin.

Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.

Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU