Hindistan'ın paradoksu: Küresel yükseliş, bölgesel düşüş

Dr. Duygu Çağla Bayram Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Papan Debnath/Instagram

Bugün Hindistan dış politikasına dair net bir paradoks var: O da küresel olarak yükselen Hindistan'ın aynı zamanda bölgesel olarak gerileyen bir güç olmasıdır.

Hindistan'ın küresel yükselişi mutlak güçteki büyümenin, kolektif uyumun ve elverişli kaotik uluslararası durumun bir işlevi olabilir.

Ama azalan bölgesel nüfuzu ise Çin karşısında göreceli gücün azalması, Güney Asya'daki üstünlüğün kaybedilmesi ve Güney Asya jeopolitiğindeki temel değişikliklerden kaynaklanıyor.

Hindistan'ın toplam gücü son 20 yılda arttı; bu, güçlü ekonomik büyüme, askeri yetenekler ve büyük ölçüde genç bir demografi ile açıkça görülüyor.

Hindistan'ın -Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olmasa dahi- G-20 gibi ve davetli olarak katılım sağladığı G-7 toplantıları gibi önemli küresel kuruluşlara dahil olması ve Quad, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi çok taraflı gruplara aktif katılımı, jeopolitik önemini ve küresel çaptaki güçlü varlığını daha da öne çıkarıyor.

Yani Yeni Delhi'nin küresel anlamda önemli bir güç olduğu iddiaları giderek daha fazla kabul görüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hindistan'ın küresel yükselişine, Hindistan'ın coğrafi ve diğer açılardan merkezi bir konuma sahip olduğu ve aynı zamanda küresel stratejik istikrar için çok önemli bir alan olarak ilgi odağı haline gelen Hint-Pasifik'e artan bu uluslararası ilgi de yardımcı oluyor.

Ancak küresel yükselişine karşın paradoksal olarak Hindistan'ın etkisi Güney Asya'da düşüşte.

Ve paradoksal olarak Yeni Delhi'ye küresel ölçekte yükseliş sağlayan aynı faktörler aynı zamanda bölgesel olarak birer gerileme nedeni.

Örneğin, Amerika'nın bölgeden çekilmesi ve burada oluşan güç boşluğunu Çin'in doldurması Hindistan için aslında dezavantaj getirdi.

Ama aynı zamanda bu, Amerika ve müttefiklerinin -Çin'i bölgede geri püskürtmek de dahil- Yeni Delhi'nin küresel çıkarlarına uyum sağlamaya istekli olmalarının da önemli bir nedeni.

Ve Hint-Pasifik'e olan ilgi artarken Hindistan'ın vazgeçilmez bir Hint-Pasifik gücü olarak küresel önemi, Yeni Delhi'nin Hint-Pasifik'teki büyük güç dengesine odaklanması, kıtasal komşulukta Yeni Delhi'ye ters etki yapıyor olabilir.

O zaman Hindistan'ın küresel yükselişi, mutlak güçteki artıştan ve büyük güçlerin yaptığı jeopolitik tercihlerden kaynaklanıyor ise Hindistan'ın bölgesel gerilemesi de göreceli gücün ve bölgedeki daha küçük güçlerin yaptığı jeopolitik tercihlerin bir ürünü.

Ancak burada Hindistan'ın bölgesel düşüşünün en iyi açıklayıcısı Çin'in yükselişidir.

Bugün Hindistan hiç olmadığı kadar güçlü, ancak Çin karşısında hiç olmadığı kadar zayıf.

Bugün Hindistan kendini cumhuriyet tarihinden bu yana hiç bu denli büyük güç hayallerine yakın hissetmemişti ama aynı zamanda kendi başına ilk kez yanıbaşında yükselen bir potansiyel süper güç Çin ile karşı karşıya olmayı da ilk kez deneyimliyor ki Yeni Delhi, geleneksel nüfuz bölgesi Güney Asya'da nüfuz kazanmak için son derece sıkı bir jeopolitik rekabet ile karşı karşıya.

Ve Pekin'in yükselişi sürecek ve bunun anlamı artık Yeni Delhi bölgede nihai güç olmayabilir.

Amerika'nın bölgeden çekilmesi, Çin'in bölgeye nüfuz etmesi ve Hindistan'ın Hint-Pasifik yönelimi, bölgesel güç dengesini Pekin'in lehine çevirdiği açık.

Ve bölgenin daha küçük güçleri, yani Hindistan'ın komşuları, bu yeni güç denkleminde dengeleme, pazarlık, riskten korunma ve peşine takılma gibi bir dizi stratejiden yaralanma veya tüm bu stratejileri harmanlama yoluna gitti.

Örneğin, her şeyden önce Çin Hindistan'a karşı avantajlı bir riskten korunma fırsatı olarak görülüyor.
 


Her şeyden önce Yeni Delhi'nin komşularının ve bölgenin jeopolitiğinin değiştiği gerçeğini kabul etmesi ve artık hükümetler odağında geleneksel ilişki yöntemlerinden çok daha modern yöntemler keşfetmesi ve ayrıca Çin'in gücüne denk veya rakip olmaya odaklanmaya çalışmak yerine kendi gücüne odaklanması gerek.

Ve aynı zamanda bu güçlerin de Hint-Pasifik stratejik projeksiyonuna eklemlenmesi gerekiyor.

Bangladeş, Maldivler, Sri Lanka, çoğu bir deniz aktörü ama hiçbiri Hint-Pasifik projesinde ciddi bir oyuncu değil.

Hindistan'ın deniz avantajını kıtasal handikaplarının üstesinden gelebilmek için kullanması ve bunun için de Amerika, Japonya, Avustralya, Avrupa Birliği ve diğer Hint-Pasifik ortakları ile beraber bu daha küçük bölgesel güçleri Hint-Pasifik stratejilerine angaje etmenin bir yolunu bulması gerekiyor.

Bu aynı zamanda Pekin'in bölge nüfuzuna karşı bir karşı önlem veya onları Pekin'in lider olduğu bölgesel büyük stratejiden uzak tutmanın bir yolu olabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU