21 Mayıs 1864'ten 21 Mayıs 2024'e: Büyük trajedinin 160. yıldönümünde Çerkeslerin varoluş mücadelesi

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Rusya'nın Kuzey Kafkasya halkına karşı uyguladığı zorlayıcı tedbirler ve Avrupa'nın ahmaklık derecesindeki ilgisizliği ve görmezlikten gelişi, Rusya'nın işini kolaylaştırıyordu. Polonya inkılâbının boğulması ve Kuzey Kafkasya'nın işgali 1815'ten bu yana Avrupa için önem arz eden en büyük iki olaydır.

Karl Marx,
(New York Tribune,
7 Temmuz 1864)


Bugün 21 Mayıs 2024. Çerkes soykırımının 160. yıl dönümü.

21 Mayıs 1864 tarihinde 1,5 milyonu aşkın Çerkes, anayurtlarından Türkiye, Ürdün, Suriye, Balkanlar gibi bölgeler başta olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerine sürgün edildi.

Bu nüfusun yaklaşık 3'te 1'i yollarda sürgün yolunda çeşitli hastalıklardan, açlıktan ve kötü yaşam koşullarından dolayı hayatını kaybetti.

Merhum tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat, 1859-1864 arasında çoğu Çerkes olmak üzere, yaklaşık 2 milyon Kuzey Kafkasyalının göç ettiğini, bunların sadece 1,5 milyonunun yeni yerleşim yerlerine ulaşabildiğini ifade ediyor.

Çerkeslerin yaşadığı hiç kuşkusuz insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biriydi.

Çerkeslerin Ubıh boyuna mensup bir insan olarak, her 21 Mayıs'ta kaybettiğim atalarımı acıyla ve saygıyla anıyorum.

Bu büyük insanlık trajedisinin 160. yıldönümünde his ve düşüncelerimi kamuoyuyla paylaşmak benim için bir görev ve bir vicdan borcu.

Çünkü, hem Kafkas kökenli bir insan hem de Çerkes toplumunun en bilinen boylarından biri olan Ubıhlara mensup olmama karşın, bu konuda kalem oynatırken, objektif ve nesnel olmaya çalışsam da dünyanın dört bir bucağına dağılmış Çerkesler için sadece bir ağıt değil, bir övgü olarak değerlendirilebilir yazdıklarım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Esasen her halk, her ulus kendi tarihinde övgüye değer olaylar yaşamıştır.

İşte, adına Çerkes denilen cesur ve asil toplum, tarihinden ve manevi değerlerinden gelen olağanüstü bir kültür mirasının üstüne, bir de acıyı, katliamları ve sürgünü yaşadı.

Bu bağlamda Çerkes sürgünü, aslında kitlesel bir imha soykırımı niteliğinde yaşanmış bir trajedidir.

Tarihin en eski ve kadim çağlarından beri yaşadıkları Kuzey Kafkasya'da eşsiz bir dil ve kültür geliştiren Çerkesler yüzyıllarca süren onurlu direnişlerine rağmen Rus Çarlığı'nın yayılmacı politikaları ve stratejik hedefleri doğrultusunda soykırıma uğramış ve anayurtlarından sürgün edildi.

Çerkeslerin efsanelere konu olan Elbruz Dağlarının güzellik, cesaret ve gizemini yansıtan oldukça etkileyici ve kendine münhasır bir kültürleri söz konusu.

Bu nedenle aslında Çerkesler olmadan Kuzey Kafkasya; Kuzey Kafkasya olamadan da Çerkesler düşünülemez. 


Türkiye'deki çoğu Çerkes, ana dilini konuşamıyor

Kuzey Kafkasya'da 50 farklı dil mevcut. Bugün en bilinen Kuzey Kafkasya-Çerkes dilleri Adigece, Ubıhça, Abhazca ve Besleneyce (Abazaca olarak da geçer).

Ayrıca Adigecenin diyalektleri var. Şapşığca, Abzehçe, Hatukayca, Kabardeyce, Bjeduğca, Çemguyca bunların en bilinenleri.

Adice diyalektleri Kuzey Kafkasya'da halen ağırlıklı olarak günlük konuşma dili. Fakat ne acıdır ki, Türkiye'deki çoğu Çerkes, bugün ana dilini bilmiyor ve konuşamıyor.


Çerkesler Millî Mücadele'deki rolü

Çerkesler Millî Mücadele'de esnasında da oldukça önemli bir oynadılar.

Millî Mücadele'nin teşkilatlanma ve yürütülme aşamalarında çok sayıda Çerkes komutan yer aldı.

Bunların en bilinenleri Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi devrin meşhur subayları.

Ayrıca Yusuf İzzet Paşa ve Albay Bekir Sami Günsav gibi Ege'de Millî Mücadele'yi örgütleyerek, Batı Cephesindeki tüm muharebelerde kilit rol oynamış isimler de unutulamaz.

Bu konuda detaylı bilgilere ulaşmak için Muhittin Ünal'ın "Kurtuluş Savaşı'nda Çerkesler" adlı çalışmasına ve yine Muhittin Ünal'ın yayına hazırladığı ve Türk Tarih Kurumu tarafından basılan "Miralay Bekir Sami Günsav'ın Milli Mücadele Anıları" adlı eserine göz atmakta fayda var.

Meşhur Rus yazar Aleksandr Puşkin'in şu sözleri ibretlik: 

Çerkesler bizden nefret ediyor. Çünkü onları özgür yaylalarından attık, köylerini yaktık ve kabileleri toptan yok ettik.


Çerkes sürgünü esnasında, kıyılara yanaşan Osmanlı tekne ve gemileri daha çok para kazanmak amacıyla yolcu kapasitesinin bir hayli üzerinde insan aldığı için, bazı tekneler battı.

On binlerce insan daha yolculuğun ortasında açlık ve hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Bu insanların cesetleri denize atıldı.

Malumunuz, sürgün ve soykırım sözcükleri aslında iki farklı kavramı ifade ediyor. Kuzey Kafkasya insanının belleğinde acı ile yer etmiş iki sözcük.

Sözcüklerin anlamına bakarsak sürgün; "ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde o tutulan kimse veya topluluk" şeklinde tanımlanırken, soykırım ise; "bir insan topluluğunu, ulusal dinsel, politik sebeplerle tamamen imha etmek, katletmek" olarak tanımlanıyor. 


Çerkesler, soykırım, sürgün ve asimilasyona direnç gösteriyor

Çerkes toplumunun ve Kuzey Kafkasya coğrafyasının, tarih boyunca birçok kez saldırıya maruz kalmasının temel nedeni bulundukları jeopolitik konum.

1556'da tahta geçen Çar IV. İvan'la başlayan ve 1864'te kadar süren savaşlar sonunda çok acıdır ki, Rus Çarlığı Kuzey Kafkasya'yı işgal etti. Rusların da 500 bin civarı asker kaybı söz konusu oldu. 

Özellikle Hacı Grandük Berzeg ve Şeyh Şamil gibi büyük ve efsanevi komutanları sayesinde Çerkesler, kendilerinden silah teknolojisi, ekonomi ve nüfus gücü açısından katbekat üstün Rus Çarlığına karşı destansı bir direniş sergilediler.

Ne yazık ki bu destansı mücadele acı sonu, yani 21 Mayıs 1864 felaketini önlemeye yetmedi.

Amerikalı tarihçi Justin McCarthy'nin konuyla ilgili şu cümlelerine çok önem veriyorum:

Osmanlı'nın Kırım Savaşı'nı kaybetmesinin ardından Rusya, Kafkasya üzerindeki baskısını olağanüstü düzeye çıkardı. Bu baskı karşısında daha fazla direnemeyen Kafkas ulusları önce Şeyh Şamil'in teslim olmasından 1854'te son büyük savaşı kaybetmelerinden sonra, tarihin en büyük sürgün ve katliamıyla karşı karşıya kaldı.


Günümüzde Çerkes halkının varoluşu açısından önemli 3 faktör var: Soykırım, sürgün ve asimilasyon.

Çerkesler varlıklarını sürdürmek için, bu 3 faktöre karşı, nerede yaşıyor olursa olsunlar direnç göstermeye devam ediyor.

Tüm temel insan haklarının güvence altına alınması ve korunması, Kuzey Kafkasya'ya dönüş hakkının kabul edilmesi, anayurtlarındaki nüfusun belli bir askeri düzeye ulaşması ve uğradıkları tarihsel haksızlığın tüm acı etkilerini telafi edebilmek için mücadele ediyorlar. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU