Özgürlük, yerinden edilme ve geri dönüşe dönüştüğünde

"On yıllardır, milisler çağının gelişiyle birlikte savaşlar özgürlük değil, meşrulaştırma savaşları haline geldi"

Fotoğraf: Adel Hana/AP

Madem Gazze Şeridi ve Güney Lübnan'daki ateşkes Hamas ve Hizbullah için bir zaferdi, o zaman neden önce İsrail'e saldırıp sonra da Aksa Tufanı Operasyonu öncesinde var olan ateşkes için yalvardılar?!.

Gazze Şeridi ve Güney Lübnan'da taş üstünde taş bırakılmayan 1 yıl 3 aylık savaştan sonra ateşkesin tadı, on binlerce insanın hayatını kaybetmesinden ve yüz binlerce insanın evinin yıkılmasından sonra daha mı lezzetli?!.

O halde hangi toprakların özgürleştirildiğini sormuyoruz;

Peki, İsrail'in zafere rağmen işgal ettiği bölgelerdeki işgali ne kadar sürecek?

Kalabalıkların Gazze Şeridi'nin güneyinden kuzeyine akın etmesine paralel olarak Hizbullah da onlarca köylüyü İsrail'in işgal ettiği ve altmış günlük sürenin sonunda çekilmeyi reddettiği bölgelere doğru itti.

Sonuç bir katliam oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hizbullah, orduyu ve devleti karar verememekle, uluslararası kamuoyunu da yalvarışlarını dinlememekle suçladı.

Her iki taraf da (Hamas ve Hizbullah) zafer ilan etti ve felakete rağmen, insanlar kendilerine emredildiği gibi ölüme doğru koşarken, ezici popülaritelerine atıfta bulundu.

2006 yılında Hizbullah İsrail'e saldırdı ve İsrail de buna bir ay sonrasına kadar durmayan acımasız bir savaşla karşılık verdi.

Hizbullah'ın zaferi "ilahiydi" ve savaşını desteklemeyen herkes hain ve komplocu oldu.

Gerçekte İsrail, Lübnan'ın 6 kilometre içini işgal etti ve ancak 2010 yılında büyük bir kısmından (tamamından değil) çekildi.

Sözde zaferin ışıltısı altında Hizbullah ve müttefikleri Nebih Berri ve General Mişel Avn, havaalanı ve liman da dahil olmak üzere hükümetlerin ve tesislerin kontrolünü ele geçirdi ve kendi lehlerine çoğunluklarla hükümetler kuruldu.

Ne zaman bir Hıristiyan ya da Sünni'nin sesi yükselse, suikastlar meydana geldi; "kara gömlekliler", Hıristiyan ve Sünnileri tehdit ederek ve "Şia, Şia!" diye bağırarak sokaklara döküldü.

Son olarak, ezici yenilginin ve aralarında 9 çocuğun da bulunduğu yoksulların kurban edilmesinin ardından, kalabalık her zamanki gibi sokaklara taştı ve bir sonraki hükümet aynı koşullar ve şartlar altında kurulmak üzere.

Tabii cumhurbaşkanını ve başbakanı destekleyenler sağlam durup böyle bir hükümette yer almayı reddetmezlerse…


Unutulmaya yüz tutmuş bir tarih bu.

İsrail ile olan çatışmada, yarı başarılı ya da başarısız bir şekilde savaşanlar ordulardı.

Orduların yerini, savaş operasyonları ve Filistin içindeki barışçıl isyanların bir karışımından sonra 1993'te Oslo Anlaşması'na varmayı başaran Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderliğindeki güçler aldı.

Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Yaser Arafat'ın her şeyi berbat ettiğini ve çok daha iyi bir anlaşma yapabileceğini düşünüyordu.

Bu nedenle Hamas desteklendi ve Esad'ın Suriye'sinin desteğiyle İsrail içinde sivillere yönelik saldırılar düzenlemeye başlayan silahlı bir gruba ya da gruplara dönüştü.

Tıpkı İslamcıların Yaser Arafat'a karşı ayaklanması gibi, İsrail sağ kanadı da Arafat'ın anlaşmadaki ortağı Yitzhak Rabin'e karşı ayaklandı ve onu öldürdü.

İki taraf anlaşmanın uygulanmasını tamamlamak için önce Arafat'la sonra da Hafız Esad'la görüşmeye devam etti, ancak Yaser Arafat'ın son anda çekilmesi ve İsrail tarafının da çekilmesiyle sonuç alınamadı.

Hafız Esad'ın ve ardından Yaser Arafat'ın ölümünden ve İsrail'de Şaron ve Netanyahu'nun kontrolü ele geçirmesinden sonra müzakereler seyrekleşti.

En önemli değişiklikler, Şaron'un 2005'te Gazze Şeridi'ni terk etmesi ve Hamas'ın 2007'de bölgeyi kontrol etmesi oldu.

Bunu İsrail ve Hamas arasındaki savaşlar ve ateşkesler izledi. 2023 Aksa Tufanı Operasyonu bunların dördüncüsüydü. İsrail Batı Şeria'da, Oslo yönetimi yerine her zaman Hamas'ı tercih etti.
 


İsrail'in 2000 yılında Güney Lübnan'dan çekilmesi ve 2006 yılında Birleşmiş Milletler'in (BM) 1701 sayılı kararının kabul edilmesinden sonra, Hamas "tufan" sloganıyla saldırana ve Hizbullah "Gazze'ye destek" sloganıyla müdahale edene kadar, Lübnan ordusu ve uluslararası güçlerin varlığına rağmen Hizbullah cephenin kontrolünü elinde tutmaya devam etti.

Her iki cephedeki imha savaşı 1 yıl 3 ay sürdü ve henüz sona ermedi.

Bu sefer Lübnan'ın Hizbullah'ın kontrolünden, Gazze Şeridi ve Filistin'in de Hamas'tan kurtulacağına dair umutlar yüksek.

Ancak şu ana kadar Gazze Şeridi ve Lübnan'daki durum savaş öncesiyle aynı kalmış gibi görünüyor.

Hamas hiçbir şey olmamış gibi Gazze Şeridi'nde savaşçılarını gezdirmeye devam ediyor, Hizbullah Beyrut sokaklarını motosikletlerle süpürüyor ve Lübnan'da hükümet asla kurulamayabilir.

On yıllardır, milisler çağının gelişiyle birlikte savaşlar "özgürlük değil, meşrulaştırma savaşları" haline geldi.

Halk milislerin peşinden koşarken, devletler ve otoriteler durmadan parçalanıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU